• ingilizcede derin dusunme. kumru gibi dusunen insanlarin yaptigi sey olmaktadir sanirim kendileri. *
  • yearning sarkisi.. son albumunden..
    (bkz: evershade)

    can you draw a line between self and world
    and bear it all
    for there's dark and cold but you're colder inside
    and torn apart
    so you're watching the fall of everything around
    with your tired eyes
    mocking the absurd from your withdrawn chamber
    where you've buried alive

    sullen seas of emptiness...

    apparently you're free but still chained to the world
    belied with intensions
    take the poison now, let the world explode
    and be reborn from emptiness
    the only true insight will come after all is ruined and gone
    at the final point where nothing is to be undone
  • (bkz: tefekkür)
  • prochaska'nın psikoterapi için transtheoretical modelinde kişinin problemlerinin farkında olduğu fakat değişim için henüz bir harekette bulunmamış olduğu düşünme, tasarlama evresi (prochaska, j. o. (1979). systems of psychotherapy: a transtheoretical analysis. homewood. illinois, dorsey press.)
  • tefekkürden ziyade görme ve işitme olarak "seyir", "seyretme" gibi yan anlamları da olan, "kendini verme"nin de işin içinde olduğu için, en iyi karşılayan kelimenin "dalınç" olduğunu düşündüğüm kavram.
    sonu, yöneldiğiniz resim, müzik, şiir neyse onunla özdeşleşmeye varabilir.bu da belirli bir katharsis durumu yaratır, katharsis sonrası gelen, "ruh yüceliği" ise amennadır öpüp başa koymak gerekir.
    şurada var; 2.30' da başlıyor, 2.50' gibi zirveyi görüyor, buna da kefere epiphany diyor:
    http://www.youtube.com/…=1&playnext_from=pl&index=7
  • daha da kalınlaştırarak, daha da ince çizgiler çizme çabasıdır.
  • literatürde: (bkz: müşahede)
  • (bkz: betrachtung)
  • seyre dalma, derin düşünme.
  • "latince seyretmek, eski deyimi ile temaşa etmek anlamına gelir. bu anlamda sözcüğün, her türlü dışsal ilginin dışında seyretmeyi seyretmek için amaçladığını, seyretmeden duyduğu haz nedeni ile bir şeyi seyretmek anlamına geldiğini ortaya çıkar. estetik tavrın kontemplativ bir tavır olduğu üzerinde ilk duran kant olduğu gibi, bu sözcüğü estetik'e kazandıran da yine kant olmuştur diyebiliriz." (ismail tunalı,estetik)

    aynı şekilde, rene wellek'te, "edebiyat teorisi" adlı kitabında bu kelimeyi "çıkar gözetmeyen tefekkür" olarak tanımlar, yani salt haz duygusu ile algılanan estetik obje.

    yine, mehmet kaplan, ahmet hamdi tanpınar'ın "huzur" romanının baş karakteri mümtaz'ın contemplativ bir karakter olduğunu söyler. mümtaz'ın bu tip bir karakter olmasının belirtileri, roman boyunca karşılaştığı objelerle derin bir görsel ilişki içinde olması, yani yetkin süje olarak estetik ilişkiye girdiği objeyle yoğun ve ayrıntılı bir kaynaşma, birleşme, bütünleşme atmosferi yaratmasıdır. bu durum, tanpınar'ın eserlerinden sıkça vurgulanan "rüya hali" ile de desteklenmektedir. fakat, burada uyku vasıtasıyla edinilen rüya hali kast edilmemektedir. tanpınar için bu tip bir rüya hali önemsizdir, çünkü tesadüf ve iradesiz bir yapıdadır. tanpınar için asıl önem teşkil eden rüya hali, bilincin canlılığında gerçekleştirilen, objelerle yetkin bir bütünleşme ve derinliğe sahip olandır. bu durumu, tanpınar, "rüya, ikinci yaşamdır." diyerek daha da belirginleştirir.

    ek olarak:
    (bkz: einfühlung)
    (bkz: özdeşleyim)
    (bkz: gerard de nerval)
hesabın var mı? giriş yap