• nutella çalan kediye sahip yazar.
  • hem lanetli, hem de çaylak olan yazar. sebebi de yardım başlığına yazmak. başlık öne çıksın diye bir şeyler yazan herkesi çaylak yapmışlar.

    bu burada dursun da birine iyilik yapmak istediğim an iyiliğin kötü bir şey olduğunu hatırlatsın.*

    edit: neden cezalandırıldım, neden hemen bitti anlamadım. demek ki iyilik yapmak o kadar da kötü değilmiş.
  • kedi, bildiğin kedi gibi. derdiniz olduğunu biliyorsa alttan girip üstten çıkıp neyiniz var öğreniyor, sonra da yardımcı olmak için kedi gibi çabalıyor.

    kitap sever, sinema sever, tiyatro sever, dergi sever. hayvan sever, yardım sever. fotoğraf sever, kısaca sanat sever.

    birazcık da manyak, hafif ama. işte kedi gibi.

    uzağınızda da olsa yakınınızda hissedebileceğiniz cana yakınlıkta. hep var olsun.

    bu da armağan;

    özlediğin, gidip göremediğindir;
    ama, gidip görmek istediğin
    özlem, gidip görememendir; ama
    gidip görmek istemen
    özlediğin, gidip görmek istediğin-
    ama gidip göremediğin
    özlem, gidip görmek istemen-
    ama, gidememen, görememen;
    gene de, istemen. oruç aruoba
  • bir çok beşiktaşlının dile getirip de layıkıyla anlatmayı beceremediği şeyleri şurada ifade etmiş yazar. (bkz: #66938394)
    beşiktaşlı olunmaz beşiktaşlı doğulur diye bir sözümüz vardır bizim. critica bu inanışı teyit etmeyen bir örnek gibi görülebilir ilk bakışta. aslında tam tersi, kendisi tam da bu lafın doğruluğunun ispatıdır. yukarda hakkında yazılanlara bakılınca onun hayvan sever, yardım sever, sanat sever olduğunu, külliyatından bir kaç örnek okuyunca adalet hissine sahip bulunduğunu görüyorsunuz. galiba tutku da kişiliğinin bir parçası. işte bunlar beşiktaşlılığın ortak paydalarındandır. beşiktaşlı doğmuş bir arkadaşımız critica, sadece beşiktaşlı olduğunu sonradan fark etmiş. etmeyebilirdi de, tanıyanlar onun ne olduğunu zaten anlamışlardır, anlarlardı, er ya da geç anlayacaklardı. beşiktaşlılık görünenin ötesinde bir kavramdır, beşiktaşlılar göründüklerinden çok daha kalabalıklardır.
  • (bkz: #66938394) bu yazısıyla sabah sabah duygulandırdı. beşiktaşlı değilim ama anlamsızca gurur duydum. kelimeler, cümlelerin gücü ve bunu doğru kullanmak büyük başarı.
  • (bkz: #66938394)

    yine bir pazar sabahı ekmek almaya giderken selam çaktı entrysinden, ankara'dan.
    sevgili badim ne güzel yazmış.
    keşke babasıyla ilgili kısım hakkında daha da düşünüp daha da yazsa o kısmı.
    o kısım en çok kendisi için önemli.
    iyi olmasını dilerim.
  • son derece kibar, tatlı, naif bir angaralı...

    bir entrysi için hakarete varan bir mesaj attım, bana bilal'e anlatır gibi tane tane açıkladı. sinirlenmedi, kötü tek kelime etmedi.

    kendisini ancak bu kadar tanıyorum, reelde de tanıyanları kıskandım. etrafımda naif insanlar görmeyi özledim.

    burdan tekrar kendisinden özür diliyorum.
  • (ey hayat,
    sen şavkı sularda bir dolunaysın
    aslında yokum ben bu oyunda,
    ömrüm beni yok saysın…)

    bu kadının gözlerine bakıp aşık olmayan erkeğin aklını seveyim ben!
    gözlerinin güzelliğini kesin babasından aldı.
    babasının kızı.
    bununla karşılıklı oturun, size bir baksın; içindeki merhamet, umut, aşk, hüzün hepsini iliklerinize kadar hissedersiniz. hissedemeyen sorunu kendinde arasın bence. çümkü o buna deyerrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr <3

    olm şaka maka cidden çok güzel kadın. epey güzel kadın. ve fakat baya güzel kadın. övgülerim, güzelliğinden çok ruhunun derinliklerinde beslediği "iyi" sıfatının hakkını fazla fazla veren "insan" olan kısmına aslında. neyse, kendisine yılmaz odabaşı dizelerinin güzelliği ile sevgilerimi ileteyim;

    -----

    yaşam bir ıstaka;
    gelir vurur ömrünün coşkusuna.
    hani tutulur dilin,
    konuşamazsın…

    tırmandıkça yücelir dağlar.
    sen mağlupsun, sen ıssız.
    sesinde çığlıklar boğulur ama
    bağıramazsın.

    eloğlu sevdalardan dem tutar,
    aşk büyütür yıldızlardan;
    senin düşlerin yasak,
    dokunamazsın.

    birini sevmişsindir geçen yıllarda.
    açık bir yara gibidir hâlâ.
    hâlâ ne çok özlersin onu,
    ağlayamazsın…

    yolunda köprüler çürür.
    sesin, sessizlik sanki bir uğultuda.
    savurur hayat kül eyler seni,
    doğrulamazsın!

    yapayalnız bir ünlemsin
    dünyayı ıslatan şu yağmurlarda.
    her şey çeker ve iter,
    anlatamazsın...

    sonra vakt erişir, toprak gülümser sana;
    upuzun bir ömrün ortasında
    ne hayata ne ölüme
    yakışamazsın…

    yazdırmalısın mezar taşına:
    ey hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın.
    aslında hiç olmadım ben bu oyunda.
    ömrüm beni yok saysın...

    yılmaz odabaşı, (tekirdağ saray kapalı cezaevi, 1999)
  • (bkz: ve tanrı kadını yarattı).

    güzellik abidesi, şirin mi şirin, ankara'nın karşıma çıkardığı en tatlı badim.
  • nazik bir ekşi sözlük yazarı..

    nick altı başlığımı açtığını bir kaç gün sonra öğrendiğim, mesaj yazmayı bile bilmediğim için ve sonrasında araya giren işlerden ötürü hep ötelediğim ve nihayetinde bir gün teşekkür mesajıyla mesaj kutusunu yeşillendirdiğim beşiktaşlı bir hanımefendi.. çaylaklığıma verin lütfen..

    ve tekrar teşekkür ederim, davetsiz geleni döşeksiz oturtmadığınız için*..
    buraya yazacağım daha nice cümleler de, bendeki intibanızı ve sanatçı bakışınızı betimlemeye yeterli olmayacak sanırım..

    size çok yakın bir ilden, ankara'ya sevgiler..
hesabın var mı? giriş yap