• aslında yerinde kullanılabilse bizim için vazgeçilmez, eğitici, öğretici ve hatta hatta eğlenceli bile olabilir.

    şöyle bi düşününce, her hafta yöre insanının camilere doluşup, birbirlerine bir şeyler öğretmek can atması hiç de kötü durmuyor.

    biraz daha düşünelim, misal; her hafta değişik bir kişi kendi içinden gelen bir konu hakkında bir hafta boyunca hazırlanıp, cuma günü geldiğinde, o her gün gördüğümüz "bu varya içki içip, kumar oynuyomuş... yaa... ulan bu yapıyosa ben ne diye kendimi yorucam" deyip parmakla gösterdiğimiz, diyanet işlerinden gelen kagıdı ezbere, düz yazı okuyan imam yerine, o yüksek yere çıkmadan şöyle diğer insanlarla aynı seviyede, şöyle şevkle, heyecanla anlatsa da insanlar da yarı meraklı, yarı ilgili bi şekilde dinleseler. her geçen hafta meraklanıp, "acaba bu hafta kim, ne anlatacak" mantığıyla bi genelek oluşsa, "ben de anlatmak istiyorum", "ben de... ben de" gibi sesler yükselse... en azından insanlar daha ilgili olacakları için diyanetten gelen kagıttan daha verilmi olacaktır. ilgiyle dinledikleri on cümleden birini algılasalar o bile kazançtır.

    keşke böyle olsa...

    nedense "din" kavramını bi çerçeveye sokup, katı kurallarla insanları istemeden de olsa soğutma yolunu seçiyor çogu din adamı (bkz: st antuan/#1995417). belkide "din" açısından doğrusu budur. ama ne bileyiim, daha esnek olsa, daha sevecen görünse gözümüze. zorunluluk hissederek değil de, içimizden gelerek etik kaidelere uysak.

    şimdi ise insanlar bu hutbe sırasında uyukluyorlar. "bitirse de dükkanımıza dönsek" diye sabırsızlanıyor esnaflar. kimsesin o kötü türkçeyle, tek düze, tonlamasız okunan metni dinleyip, anlamaya, dersler çıkarmaya çalışacagını sanmıyorum. madem amacı insanları doğruya sevketmek, güzele yakınlaştırmak, o zaman önce bu hutbenin kendisi ve uygulayıcıları kendine çekidüzen vermeli. yukarıdaki örneğin aynısı olmasa bile daha ilgi çekici, daha verimli bi şekli bulunsa da amacına ulaşsa sa sa sa...

    şöyle diyor sonunda, ki çogu kişi sadece bu bölümünü duyup, algılıyodur büyük ihtimal. çünkü bitişi; "allah şüphesiz iyiliği, doğruluğu, uzak ve yakın akrabaya yardımı emreder; kötülüğü, fenalığı ve azgınlığı yasaklar. tutasınız diye size öğüt verir..."
  • bazen içerisinde kanaatimce çok sakıncalı düşünceler barındıran, merkezi kararla seçilen konuların her cuma cemaate sözlü aktarımıdır.etkinliğini eskisi kadar olmasa da bugün dahi koruyan bir unsur.fakat iyilik, güzellik ve en önemlisi hoşgörünün aşılanabileceği en güzel yerlerden olan ibadethanelerde, bunun yerine "diğerleri"ne karşı olan duruşların nasıl beslendiğini görmek üzüyor beni.kadın haklarının, eşitlik kavramlarının kötülendiğini dinlerken tüylerim diken diken oldu bugün...öfkelendim, üzüldüm, üzüldüm, üzüldüm...kadının görevinin çocuk yetiştirmek olduğunu aşıladıktan sonra erkeklere, kim nasıl göndersin bu kız çocuklarını okula, dışarıya, çalışmaya, aydınlanmaya?anlamıyorum neden adımlarımızı geri atıyoruz birçok alanda sürekli?!yazık...
  • cuma hutbesinin ikinci kısmının sonunda okunan iki ayet-i kerime;

    biri ahzab suresinin 56. ayeti,

    diğeri de nahl sursinin 90. ayetidir.

    http://quran.al-islam.com/…b&nsora=33&naya=56&t=trk

    http://quran.al-islam.com/…ntype=1&nsora=16&naya=90
  • cuma namazı'nın iki farzından biri.diğeri, adı üstünde olan iki rekatlık farz namazıdır.
  • ab genel sekreterliği'nden ilginç girişim. ab'yi tanıtmak için cuma hutbesi hazırlandı.....
    diye başlayan haber >> http://www.ensonhaber.com/…amazinda-ab-hutbesi.html

    cuma namazına gitmek alışkanlıktır benim için. cuma günü camiye gidince kendime hatırlatmış olurum müslüman olduğumu. neyse işte arada gittiğimiz ibadet yerinde avrupa birliği propagandası dinlemek istemem. açıkcası böyle bir hutbeyle karşılaşınca çıkıp giderim camiden ardıma bakmadan. kim sallar benim çıkmamı onu bilmem veya çıktın gittin senin hanene fazladan sevap yazalım denir mi onu da bilemem . en azından deli saçması şeyleri dinlemek zorunda kalmam ve çıkıp sigaramı içer rahatlarım.
    cemaat evleri dar geldi galiba bu adamlara ,demek ki artık camide de borularını rahatça öttürmek istiyorlar. cuma namazına gittiğimizde rahat bırakın bari. (bkz: eeeh eytere bea)
  • hatibi tarafından noktalama işaretleri** öncesinde bulunan kelimelerinin son heceleri, diğer hecelere nazaran bir tık yüksek ve uzun seslendirilen hutbelerdir.

    örnek:

    biz[bold]leeeeeeeer[/bold], namazlarımızı kılma[bold]lıııııııı[/bold], oruçlarımızı tutma[bold]lıııııııı[/bold], .... [bold]lıııııııı[/bold].....[bold]liiiiii[/bold]...liiii.... lııııııııııııı.. meliyiiiiiiiiiiiiz..

    (bkz: el fatiha)
  • 17-21 eylül 2012 tarihleri arasında eğitim öğretimi konu alacak hutbedir.

    kesinlik yok tabii. o hafta ilköğretim haftası olduğu için sadece bir tahmin.
    günün anlam ve önemine binaen..
  • bu hafta asabiyet, ırkçılık gibi erdoğan'ın son zamanlarda diline doladığı kavramları merkeze alan minber konuşması.

    tesadüfe bakınız ki, kürtçülerin ve erdoğan'ın çözüm süreci denilen şeye muhalefet edenleri "ırkçılıkla" suçladığı bir dönemde camilerimizde "ırkçılık" konulu hutbeler okunuyor.

    çözüm sürecine camilerin dahil edildiğinin ispatı hutbe.

    diyanet, acaba bir gün ülkeyi bölmeye matuf hareketler içerisindeki gafillerin cehennemde yanacağını anlatan bir hutbe verme cesaretine sahip olacak mı?

    camilerin iktidarın bir aygıtı haline dönüştürülme aracı haline getirilen temel dini ritüellerden...

    allah'ın "kişi kavmini sevmekten kınanamaz" ölçüsünü aşmadan milletini sevmeye çalışan; "birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır" emri mucibince ayrılıkçılara karşı muhalefet eden bizlere ne yapacağını bilemem ama, cuma'yı siyasi emellerine alet edenleri de buna izin verenleri de yakacağını o hutbeyi okuyan arkadaş bizden iyi biliyor...
  • gayet siyasi olması gereken hutbedir.

    tabi cemaatin de tiyatro izler gibi tepkisiz kalmaması katılımcı olması gerekir ama ohooo oraya gelene kadar.
  • arkadaş kim yazıp gönderiyor bilemiyorum ama romantik bir abiye teslim etmişler galiba hazırlama işini. böyle bir edebiyat parçalama çabası ben görmedim. bir de galiba yaptıkları işin çok matah bir şey olduğuna kendilerini inandırmış olsalar gerektir ki uzattıkça uzatıyorlar. abartısız eski hutbelere göre en az %50 daha uzun. yani allah affetsin ama 5 vakit namaz kılan şahsımı bile hutbeden tiksindirdiler.
hesabın var mı? giriş yap