• (bkz: 29 ekim 1923)
  • (edit: hiç ilan edilmemesinden, saltanattan daha iyidir tabi de) kendisinden cumhurun haberi olmamıştır.
  • bir heves girişilen, ama kısa zamanda kendini tekrar eden bir olay. öncelikle cumhuriyeti ilan edecekseniz belirli bir gün koymamak gerekiyor. yani diyelim ki 9 ocak ta cumhuriyeti ilan ettiniz, her yıl o tarihte bir daha o olaya angajesiniz. yani kurduğunuz için sizin de orada durmanız gerekiyor, illa bir konuşma, bir anlamlı söz. bir de 10un katları olunca daha anlamlısını bulmak gerekiyor. işim var, kurdum ama çok memnun değilim de diyemiyorsunuz. zaten başta ne yaparsanız öyle gidiyor. o çok fena, halk hemen alışıyor. hele sen değiştiremezsen senden sonra gelen hiç değiştiremiyor, o öyle isterdi, onun hatırasına ihanet falan diyorlar. e sorsana bana bi, ben kurarken ne kurduğumu biliyor muydum? ben tiksindim kurduğumdan 2 3 senede, haberin yok. bir de tabi yine kayıp uygarlıklar meselesi var, o da sonradan başa bela oluyor.

    psikolojik olarak kötü tarafı şu, genel olarak insanların size tavrı falan değişiyor, sahte, zorlama, mübalağalı bir saygı, itibar. bana ben olduğum için muamele ediniz dediğinizde bile bir o yaverin, başmabeyncinn yüzündeki ifade çok şeyi anlatıyor bence. çoğumuz bence cumhuriyeti ilan ederken biraz tereddüt ederiz de yine çevrenin baskısı falan galip gelir.
  • inönü, hatıralarında, cumhuriyetin ilanının ankara'nın hükümet merkezi yapılması gibi, yaratılan bir hükümet buhranı sırasında hükümetin dışından bir teşebbüs olarak gerçekleştiğini söylemektedir.

    inönü konuyu şöyle anlatır:

    "hükümet henüz yeni olduğu halde, mecliste bir buhrana yol açacak tenkitlerle karşı karşıyadır. söylediklerimden başka benim bilgim ve tertibim içinde bunun bir izahı yok. fakat atatürk’ün kafasında var. bu hükümeti, başından beri bir intikal hükümeti telakki etmiş olabilir. atatürk, nutuk’ta anlatıyor. mecliste her gün birtakım sebeplerle hükümetin tenkitlere maruz kalmasından ve güç çalışılır bir duruma sokulmasından faydalanarak cumhuriyetin ilanı için yürütülecek bir istikameti tayin etmişti. atatürk’ün telkini ile hükümet istifa etti ve bu hükümetten tekrar vekilliğe seçilenler olursa, vazife almamaları kararlaştırıldı. bütün vekillerin imzaladıkları istifanamede de devletin karşısında bulunduğu iç ve dış vazifelerin ehemmiyeti ve güçlüğü karşısında daha kuvvetli ve meclisin tam itimat ve müzaheretine dayanacak bir hükümet kurulmasına imkân vermek maksadıyla istifaya zaruret hâsıl olduğu ifade ediliyordu. cumhuriyetin ilanından önceki günlere rastlayan hükümet buhranı bundan ibarettir. görülüyor ki, fethi bey’in karşısında hallolunmaz bir hükümet buhranı bulunması ve bunun bir cumhuriyet ilanına varması, atatürk’ün tasavvuru içindedir. binaenaleyh cumhuriyetin ilanı için o tertip yürüyor. bu telakkiye göre, devlet için, memleket için lazım olan bir açık durum temin edilmiş ve esaslı bir adım atılmış oluyor. bu telakkiyi benimserim. ben neticeye bakıyorum."(1)

    (1) ismet inönü, hatıralar, haz.: sabahattin selek, bilgi yayınevi, ikinci basım (tek cilt), kasım 2006, s.440-41
  • yakin bir zamanda bhutan'in yaptigi eylem
  • iddia edildiği gibi oldu bittiyle ya da gizlice yapılmış ve sonradan nesillerimize ''ilan'' diye yutturulmuş bir olay değildir.

    fethi okyar kabinesinin istifasından sonra ortaya çıkan hükümet bunalımının, bu olayın gerçekleşmesine bir vesile olduğu söylenebilir. 1921 anayasasından beri yer alan''hakimiyeti milliye kayıtsız şartsız milletindir'' ifadesinde de, sonrasında yapılan diğer düzenlemeler ve en önemlisi saltanatın kaldırılması olayında da zaten ortaya çıkan gerçeğin adının konulmasıdır aslında bu ilan meselesi.

    ''dostlar arasında bir oldubitti'' olmamıştır. meclisin çoğu milletvekilinin ankara dışında olduğu iddiası sadece bir safsatadır. zira aynı yazıda milletvekili olduğu iddia edilen kazım karabekir paşa, yeni meclise erzurum milletvekili olarak girdikten sonra ordu hizmetini tercih ederek vekillikten istifa etmiş ve istanbulda ordu görevinde bulunuyordu.

    m.kemal bu bunalımın sebebinin ''takip etmekte oldukları usul ve şekil'' olduğunu belirttikten sonra tasarıyı sunduğunda meclisteki hiçbir grup/hizip/taraf cumhuriyete karşı bir cephe almamıştır. şeklen bir takım itirazlar olmasına rağmen söz hep cumhuriyet destekçilerinde kalmıştır. hatta zaman zaman fevri çıkışlarıyla gazinin de işlerini zorlaştıran yeni ve genç milletvekillerinin olduğu ''hizip'' (tam olarak muhalefet denilebilir mi tartışılır) de bu tasarıyı heyecanla karşılamış ve desteklemiştir. hatta bu ilana en çok mukavemet göstermesi beklenen ''hoca tayfasının'' sözcüsü dahi çıkıp ''din bakımından da en muvaffık yönetim şekli cumhuriyettir'' diyecek ve bu tasarıya destek vereceklerdir.

    kaynak:şevket süreyya aydemir/ tek adam 3.cilt sf:146-156

    gerçeklerin saptırılmasına ve dezenformasyona karşı daha dikkatli olunması dileğiyle.
  • o günlerin tarihi hakkında bilgi ve birikim sahibi olmayan insanların başkalarını saptırma ve dezenformasyonla itham edebildikleri bir konudur. böyle kimseler, cumhuriyetin bir oldu bittiye getirilmediğini, yapılanın sadece o güne dek gelinen noktanın "adının konmasından" ibaret olduğunu iddia ederler. bu iddiaların gerçeklerle hiçbir ilgisi yoktur.

    bu kişilerin sıklıkla atıfta bulundukları (ve falih rıfkı atay'ın çankayası ile birlikte resmi tarihin temel referans kaynaklarından olan) şevket süreyya aydemir'in tek adamının üçüncü cildinde, cumhuriyetin ilanının mustafa kemal'in 28 ekim 1923 akşamı arkadaşları ile yemek yerken "yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz" demesinin ardından girişilen hazırlıklardan sonra gerçekleştirildiği anlatılır. müteakip cümle ilginçtir: "hemen bazı tertipler alındı."

    tek adam'ın üçüncü cildinin 148. sayfasındaki şu cümleler ise ayrıca dikkate değer: "bir saat içinde onun meclisteki odasına, lüzumlu zatlar çağırılır. onlara sır açıklanır." yani cumhuriyet ilan edilecektir ama bu herkese açıklanmaz. lüzumlu görülen kimselere açıklanır. zaten metinde de belirtildiği gibi bu bir "sır"dır. yani cumhuriyet, ilan edileceği gizlenen bir sır durumundadır!

    kemalistlerin başucu eserlerinden biri olduğu için ben tek adam'dan örnek verdim. yoksa konu ile ilgili kaynaklar çoğaltılabilir. bu konuda bkz: http://derinsular.com/…tarih-11-cumhuriyetin-ilani/

    bazı kimselerin hem bu sayfalara referans veriyor, hem de orada yazanların tam tersini iddia ediyor olmaları kendileri adına ciddi bir tezat ve ihtilaf. bunu yaptıktan sonra başkalarını "gerçeklerin saptırılmasına ve dezenformasyona karşı daha dikkatli" olmaya çağırmaları ise, en hafif ifadesiyle ironik.

    ayrıca, mustafa kemal'in meclisteki komutanları ya askerliği ya da siyaseti tercih etmeye zorlaması cumhuriyetin ilanından sonra olmuştur. kazım karabekir, bu konuda siyaseti seçmiş ve 29 ekim 1924 tarihinde askerlikten emekli olmuştur. yani 29 ekim 1923 tarihinde hem ordu kumandanı hem de milletvekilidir. yarım yamalak bir tarih bilgisiyle hem bu gerçeklerin tersinin doğru olduğunu iddia etmek hem de insanları yalan yazmakla itham etmek, pek de ahlaklı bir tavır olmasa gerektir.

    tema:
    (bkz: mustafa kemal atatürk/@derinsular)
  • tarihi olayları, gerçekleştikleri zamana göre değil de şimdiye göre yargılayan ve kendilerini çok zeki sanan insanların ölümüne eleştirdikleri olay.

    ilanın bir ''sır'' olarak anılmasının ne gibi bir mantığı olabilir? bir düşünelim: bu gibi önemli kararların herkes tarafından bilinmesi tabii olarak bir tehlikedir. milli mücadele ve ardından gerçekleştirilen inkılapların çoğu ''halka rağmen halk için'' ilkesiyle hareket edilerek yapılıyordu. oldukça cahil ve suistimale açık bir halkı yükseltmek ancak bu şekilde olabilir(burada bazı tatlı su demokratları hemen itiraz ederler çünkü o zamanki türk milletini yıllardır kapitalizmle semirmiş avrupa halklarından biriyle karıştırırlar ve o yüzden avrupayla kıyaslayıp demokratik açıdan ihlaller yapıldığını savunurlar). çünkü memleketin o sıralardaki hassas vaziyeti nedeniyle herhangi bir iddia/fikir/düşünce bir takım güçler tarafından kullanılarak veya bahane edilerek bir isyan/huzursuzluk çıkarılabilirdi.

    gerçi zaten saltanat kaldırılmıştı, halkın egemenliği anayasada açık açık belirtilmişti ve bunun gidişatı elbette ki bir cumhuriyet olacaktı. ancak bunun bir suistimal gerekçesi olarak kullanılmaması için bu bir ''sır'' olarak saklanmalıydı.

    ''bazı tertipler alındı'' derken burdaki tertipler mebusların meclise sokulmaması ya da kafalarına silah dayayıp zorla cumhuriyeti kabul ettirmek olduğunu düşünülmüyordur sanırım? ama bazı çevreler bunu bu şekilde yapılmış gibi göstererek hala 80küsür sene öncesindeki kuyruk acılarını dışavururlar.

    bu sayfaları referans verip, burada yazanların tam tersini iddia ettiğim iddia edilmiş(çok saçma bi cümle oldu ama idare edin). evet şevket süreyya aydemir kitap boyunca zaten atatürkü ve icraatlarını yermiştir, cumhuriyetin ilanını anlatırken bunun bir gizli tertip ve oldubittiden ibaret olduğunu anlatmıştır, ben çarptırdım aksini iddia edip atatürkü savunuyorum burda(!)

    ayrıca mustafa kemal'in meclisteki komutanları ya askerliği ya da siyaseti tercih etmeye zorlaması cumhuriyetin ilanından sonra olmasına rağmen, balkan savaşını görmüş bir general olarak ordunun siyasetten ayrılması gerektiğini taaa ittihat ve terakki fırkası iktidardayken bizzat talat paşaya anlatmıştır. ki, kazım karabekir paşa da tecrübeli bir asker ve her şeyden önce vatanını makamından üstün tutan bir zat olarak aynı fikirdedir. mebusluğu bırakmasının asıl sebebi belki de bu düşünceleri değil, duruma karşı bir tepki göstermek istemesi olmuş olabilir, bunu bilemeyiz. cumhuriyetin ilanı sırasında ankarada olmadığı doğru olmakla birlikte her ne sebepten olursa olsun, mebusluğu bırakıp 1.ordu komutanlığı görevine istanbulda devam etmesi tamamen kendi tercihleri sonucunda olmuştur.

    tarih bilgimin ne kadar tam olduğu konusunda bir iddiam olmamakla birlikte, bildiğim kadarıyla doğruları savunmak ve artniyetli insanların tarihi saptırmasını engellemek, herkes kadar benim de doğal hakkım ve görevimdir.
  • tamam devamında lank diye çok partili demokrasiye geçilmemiştir ama 20-25 yıllık dikta ve tek parti rejimini takiben daha çoğulcu bir ortamı mümkün kılmış ve bonus olarak saltanat mallığından döl bağı ile gelen kerametli devlet başkanlarından kurtarmıştır. şimdi suudi arabistanda 1985'de askeri darbe ile suudi hanedanı yıkılsa, darbeci 2005'de ölse ve çok partili seçim yapılsa ülke 9 yıldır çarpık çurpuk da olsa, müsamere de olsa bugünkünden iyi olurdu. o yüzden tamam hepimiz liberal solcu hepimiz özgürlükçüyüz de bu meselenin hakkını verelim.
  • cumhuriyetin ilan edilmesinden önce, görevdeki hükümet istifa etmiş ve yeni hükümeti kurmakta birtakım zorluklar ortaya çıkmıştı. 29 ekim günü mustafa kemal paşa hükümet kurma krizine çözüm önerisinde bulunması için kürsüye davet edilmişti. onun önerisi kabine sistemine (parlamenter sisteme) geçilmesi oldu. bu sisteme göre bir başbakan olacak ve kabineyi (bakanları) başbakan tbmm içerisinden kendisi belirleyecekti. başbakanı ise cumhurbaşkanı seçecekti. bunun için ise önce bir cumhurbaşkanı mevcut olması gerektiğinden, şimdi, tbmm açıldığından beri uygulanan meclis hükümeti sistemi (konvansiyon hükümeti sistemi) değiştirilerek cumhuriyet modeline geçilecekti. böylece belirlenmiş olan cumhurbaşkanı, hükümet kurma görevini (bakanları seçme görevini) başbakana vererek, bakanların, ortak karar ile meclisin tamamı tarafından belirlendiği yöntemde yaşanan güçlükleri ortadan kaldırılmış olacaktı. tabii bu arada cumhuriyet modeline de geçilmiş olacaktı. bunun için ise 1921’de düzenlenen anayasada birtakım değişiklikler yapmak yeterli olacaktı. mustafa kemal paşa değişiklik teklifi için (hükümet krizini çözüme ulaştırma önerisinde bulunmak için) kürsüye çıktığında, anayasanın 1, 2, 4, 10, 11 ve 12. maddelerini değiştirmeyi öneren şu konuşmayı yapmıştır:

    “muhterem arkadaşlar, hallinde müşkülata duçar olduğunuz meselenin sebep ve illeti, bütün rüfekaca [arkadaşlarca] taayyün etmiş olduğu kanaatindeyim. noksan, kusur, takip etmekte olduğumuz usul ve şekildedir. filhakika, mevcut teşkilatı esasiye kanunumuza tevfikan (göre) bir heyeti vekile teşkiline teşebbüs ettiğimiz zaman bütün rüfekanın [arkadaşların] her biri vekiller ve heyeti vekile intihabı mecburiyetinde bulunuyor. heyeti umumiyenizin birden heyeti vekile intihabına mecbur olmanızda görülen müşkilatın halli zamanı gelmiştir. geçen devrede de, aynı suretle müşkilata tesadüf ediliyordu. görülüyor ki, bu usul bazan birçok teşevvüşlere badi oluyor [karışıklıklara yol açıyor]. heyeti celileniz bu müşkilin halline beni memur kıldınız. ben de arz ettiğim kanaatten mülhem olarak düşündüğüm şekli tesbit ettim. onu teklif edeceğim. teklifim mazharı kabul olursa kuvvetli ve mütesanit bir hükümet teşkili kabil olacaktır. devletimizin şekil ve mahiyetini tespit eden ve hepimiz için gaye olan teşkilatı esasiye kanunumuzun bazı noktalarını tavzih [açıklık] lazımdır. teklif şudur”

    diyerek mustafa kemal paşa, hükümet kurma krizinin kökünden çözülmesi için gerekli gördüğü anayasa değişikliklerini maddeler halinde meclise sunmuştur. tabii bu değişiklik teklifinin konuyla alakalı en önemli maddesi, yeni türkiye devleti’nin devlet modelinin cumhuriyet olduğunun 1921 anayasası’na eklenmesi teklifi olmuştur.
    mustafa kemal paşa’nın önerisi anayasa encümeninden geçtikten sonra genel kurula getirilmiştir. genel kurulda konuyla ilgili söz alan milletvekillerinden eyüp sabri efendi (konya);

    “bizim hükümetimiz bugün cumhuriyet olmuyor. teşekkül ettiği günden beri cumhuriyet olmuştur. yalnız benden önce söz söyleyen arkadaşlarımın işaret ettikleri veçhile bazı ihtiras ocaklarını alevlendirmemek için unvanını açıkça verememiştir. bugün tamamen unvanı hakikisini alacak devre hulul etmiştir ve verilmek lazımdır”

    şeklindeki sözleriyle tasarıya destek vermiştir. 29 ekim 1923 günü genel kurulda oylanan değişiklikler, hazır bulunan 158 üyenin oybirliği ile kabul edilmiştir. değişikliğe tabi tutulan, konuyla ilgili önemli 4 madde aşağıda verilmiştir:

    “madde 1. - hakimiyet; bilakaydüşart milletindir. idare usulü halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir. türkiye devletinin şekli hükümeti, cumhuriyettir.

    madde 10. - türkiye reisicumhuru, türkiye büyük millet meclisi heyeti umumiyesi tarafından ve kendi azası meyanından bir intihap [seçim] devresi içim intihabolunur. vazifei riyaset yeni reisicumhurun intihabına kadar devam eder. tekrar intihabolunmak caizdir.

    madde 11-) türkiye reisicumhuru devletin reisidir. bu sıfatla lüzum gördükçe meclise ve heyeti vekiliye riyaset [başkanlık] eder.

    madde 12-) başvekil reisicumhur tarafından ve meclis azası meyanından intihabolunur. diğer vekiller başvekil tarafından yine meclis azası arasından intihab olunduktan sonra heyeti umumiyesi reisicumhur tarafından meclisin tasvibine arz olunur. meclis hali içtimada değilse keyfiyeti tasvip meclisin içtimaına talik olunur.”

    türkiye’de cumhuriyet böylece ilan edilmiştir. cumhuriyetin ilan edilmesiyle türkiye’de milli egemenlik ideali de tamamen meşruiyete kavuşmuştur. bun ilanat ile yeni kurulan türk devleti’nin mitolojik siyasi anlayışı terk ettiği, türkiye’de egemenliğin sadece ve sadece millete ait olduğu tekrar edilerek, yeni anlayış resmi bir belge ile dünyaya deklare edilmiştir. tanzimat dönemi’nde halk unsuruna doğru başlayan yöneliş, 1923’te milli egemenlik anlayışının zirveye çıkması sonucunda cumhuriyetle neticelenmiştir. fatih serkan azizata. osmanlı'dan cumhuriyet'e milli egemenlik, s. 499-501.
hesabın var mı? giriş yap