• allı pullu ve süslü püslü tasarlanmış "sen de gel" kartı.
  • konu evlilik ise başa bela olabilen konsept çalışması.
  • son dönemlerde sadece kağıt parçalarından oluşmayan bin bir türlü çeşitleri bulunan davet malzemesi.
    "x yazarın basın toplantısına..." şeklinde kalemler, "belediyenin ağaçlandırma kampayasına..." şeklinde minik kozalaklar, "berkantın sünnetine..." şeklinde plastik pipiler(maalesef) daha gider bu
  • hayatını kazanmak için ne yaptığın beni ilgilendirmez.

    senin ne için can attığını ve kalbinin özlemiyle buluşma cesaretinin olup olmadığını bilmek istiyorum.

    kaç yaşında olduğun beni ilgilendirmez.

    aşk adına, düşler adına, yaşıyor olma macerası adına aptal gibi görünmeyi göze alabilip alamayacağını bilmek istiyorum.

    hangi gezegenlerin senin ay’ın ile dik açı yaptığı beni ilgilendirmez.

    senin kendi acının tam merkezine dokunup dokunmadığını, hayatın ihanetleriyle yarılıp yarılmadığını veya daha fazla acı çekmek korkusuyla büzülüp de kapanıp kapanmadığını bilmek istiyorum.

    benim acımla ya da kendi acınla on saklamaya, zayıflatmaya ya da tamir etmeye kalkışmadan kalıp kalamayacağını bilmek istiyorum.

    benim sevincimle ya da senin sevincinle olup olamayacağını bilmek istiyorum.

    vahşilikle dans edip edemeyeceğini ve

    coşkunun; dikkatli olmaya, gerçekçi olmaya ya da insan olmanın sınırlarının hatırlamaya doğru bizi uyarmaksızın, parmak uçlarına kadar ulaşıp ulaşmayacağını bilmek istiyorum.

    anlattığın hikayenin gerçekliği beni ilgilendirmez.

    kendine ihanet etmeyerek bir başkasını hayal kırıklığına uğratıp uğratmayacağını bilmek istiyorum,

    kendi ruhuna ihanet etmediğin için hainlikle suçlanmayı kaldırıp kaldıramayacağını.

    sadık olup olmadığını ve bundan dolayı güvenilir olup olmadığını bilmek istiyorum.

    gelen her yeni gün güzel olmasa da bunun güzelliğini görüp göremeyeceğini ve kendi yaşam gücünün tanrı’nın varlığından alıp alamadığını bilmek istiyorum.

    hem benim hatalarımla ve hem de kendi hatalarınla yaşayıp yaşayamayacağını ve yine de bir gölün kıyısında oturup dolunaya bakarak “evet!” diye bağırıp bağıramayacağını bilmek istiyorum.

    nerede yaşadığın ya da kaç para kazandığın beni ilgilendirmez.

    kemiklerine kadar acılı, ümitsiz, yorgun, incinmiş bir gecenin ardından uyanıp da çocukların ihtiyaçları için yapılması gerekenleri yapıp yapmayacağını bilmek istiyorum.

    kim olduğun ve buraya nasıl geldiğin beni ilgilendirmez;

    benimle birlikte ateşin ortasında durup duramayacağını, geri çekilip çekilmeyeceğini bilmek istiyorum.

    nerede, ne ile ya da kiminle olduğun beni ilgilendirmez.

    geri kalan her şey ortadan kalktığında seni içeriden destekleyenin ne olduğunu merak ediyorum.

    kendinle yalnız kalıp kalamadığını ve o boş anlar içindeki bu arkadaşlıktan gerçekten hoşlanıp hoşlanmadığını bilmek istiyorum.

    oriah dağ düşçüsü tarafından yazılmış olan bu davetiye 1994 yılının mayıs ayında, native american elden dergisinde yer almış. ben ise bu davetiyeyi danah zohar tarafından dr. ian marshall’ın yardımları ile yazılmış “ruhsal zekamızla bağlantı kurmak” isimli kitapta okudum. ancak yazar da, bu yazıyı jean houston’un, ‘a passion for the possible’ adlı eserinden alıntı yapmış...

    sonuçta referansın referansı olarak sözlüğe kadar gelen davetiye yazısı, hakikatten de, kişinin hayatının devamını beraber geçirmek istediği kişiye ithaf edebileceği kadar anlamlı ve güzel....
  • yurtdisina aile ya da arkadas ziyaretlerine gitmek istediginizde vize isteyen ulkelerin vize icin onkosul olarak koydugu belgelerden biridir. genellikle ziyaretine gidilecek kisinin yasadigi yerdeki resmi makamlara onaylatmasi istenmektedir.
  • herhangi bir organizasyonda tarih, saat, mekan ve organizasyonun türevi hakkında bilgi vermek amacıyla kullanılan, nikah icin olduğunda cok uçuk paralara satılan, yuva kurana allah yardım eder lafını yalanlayan, nikah daveti icin webcell, msn, email kullanımına teşvik eden matbaa ürünü.
  • davet sahibinin kendi emeği ve yaratıcılığından yoksunsa genellikle amacının dışında bir gösterişe dönüşen gereksiz para tuzağı. özellikle kurdeleli, dantel çiçekli, altın yaldızlı, bebekli, melekli tipleri görenlerde travmaya yol açabilir. klişe şiirler ve "bu şöyle şöyle günde sizleride (bkz: dilini eşek arısı soksun) aramızda görmek istiyoruz" cümlesini okumak ise insanı çileden çıkarır. genellikle zarf üzerindeki yazılar da özel olarak hattatlara yazdırılarak bu anlamsızlık daha da katmerlendirilebilir.
  • atsız'ın çok pis gaza gelip yazdığı belli olan şiiri.

    ey benito musolini! ey gayet yüce,
    italyanlar başvekili muhterem duce!
    duydum ki, yelkenleri edip de fora
    gelecekmiş orduların yeşil bosfora.
    buyursunlar... bizim için savaş düğündür;
    din arabın, hukuk sizin, harp türklüğündür.
    açlar nasıl bir istekle koşarsa aşa
    türk eri de öyle gider kanlı savaşa.
    hem karadan, hem denizden ordular indir!
    çarpışalım, en doğru söz süngülerindir!
    kalem, fırça, mermer nedir? birer oyuncak!
    şaheserler süngülerle yazılır ancak!
    çağrı beğ'le tuğrul beğ'in kurduğu devlet
    italyalı melezlerden üstündür elbet;
    bizim eski uşakları alda yanına
    balkanlardan doğru yürü er meydanına;
    çelik zırhlı kartalları göklere saldır...
    fakat zafer sizin için söz ve masaldır...
    dirilerek başınıza geçse de sezar
    yine olur anadolu size bir mezar.
    belki fazla bel bağladın şimal komşuna,
    biz güleriz cermenliğin kuduruşuna,
    tanıyoruz atilla'dan beri cermeni,
    farklı mıdır prusyalı yahut ermeni?
    senin dostun cermanyaya biz nemşe deriz,
    bir gün yine bec önünde düğün ederiz.
    söyle, kara gömlekliler etmesin keder;
    ölüm-dirim savaş bir gün mukadder!
    gerçi bugün eskisinden daha çok diksin;
    fakat yine biz osmanlı, sen venediksin!
    tarihteki eski roma hoş bir hayaldir,
    hayal bütün insanlarda olan bir haldir.
    bu hayaller zamanları hızla aşmalı,
    gök türklerle romalılar karşılaşmalı!
    görmüyorsan gönlümüzün içini, körsün!
    kılıçlarımız kınlarından çıkmayagörsün!
    top sesleri, bomba sesi bize saz gelir;
    17'ye karşı 44 milyon az gelir.
    arnavudu yendim diye kendini avut,
    yiğit türkle bir olur mu soysuz arnavut?
    kayalara çarpmalıdır korkunç türküler!
    dalmalıdır gövdelere çelik süngüler!
    sert dipçikler ezmelidir nice başları!
    ecel kuşu ayırmalı arkadaşları!
    en yiğitler serilmeli en önce yere!
    kızıl kanlar yerde taşıp olmalı dere!
    ülkü denen nazlı gelin erde şan ister!
    büyük devlet kurmak için büyük kan ister.
    damarında var mı senin böyle bol kanın?
    türk'ün kanı bir eşidir lavlı volkanın!
    tarihteki eski roma hoş bir hayaldir,
    kurulacak yeni roma boş bir hayaldir,
    karşısında olmasaydı şanlı "türk budun"
    belki gerçek olacaktı bir gün umudun,
    insan oğlu ümitlerle dolup taşmalı,
    aryalarla turanlılar karşılaşmalı.
    tabiatın yürüyüşü belki yavaştır;
    hız verecek biricik şey ona savaştır!
    keskin olur likörlerden ayranla kımız,
    karnerayı yere serer tekirdağlımız.
    yurdumuzun çok tarafı olsa da kuru
    makarnadan kuvvetlidir yine bulguru...
    biz güleriz façyoların felsefesine,
    dayanır mı kırkı bir tek türk efesine?
    bizim yanık fuzuli'miz engin bir deniz!
    karşısında bir göl kalır sizin danteniz!
    bizler ulu bir çınarız, sizler sarmaşık!
    "general"ler "paşa" larla atamaz aşık!..
    ey italyan başvekili! ey musolini!
    iki ırkın kabarmalı asırlık kini...
    hesabını göreceğiz elbette yarın
    yedi yüzlü, yedi dilli italyanların!
    irkınızı hiçe saydı hazreti fatih.
    biraz daha yaşasaydı hazreti fatih
    ne venedik kalacaktı, ne floransa...
    hoş geldiniz diyecekti bize fransa!
    haydi, hamle kafirindir... ilkönce sen gel
    ecel ile zaman bize olmadan engel!
    burada tanklar yürümezse etme çok tasa;
    süngülerle çarpışmadır savaşta yasa.
    olma boyle sinsi çakal, yahut engerek!
    bozkurt gibi, kartal gibi döğüşmek gerek!
    kılıç arslan öldü sanma, yaşıyor bizde!
    atilla'nın ateşi var içimizde!
    kanije'nin gazileri daha dipdiri!
    sınırdadır plevne'nin kırkbir askeri!
    edirne'de şükrü paşa bekliyor nöbet!
    dumlupınar denen şeyi bilirsin elbet!
    şehitlerden elli milyon bekçisi olan
    aşılmaz bir kayadır bu ebedi vatan!

    (1940)
  • sirkecide vapurdan inip üstgeçitten geçip yukarı doğru çıkarsınız sol tarafta ki muhteşem köfteciyi geçtikten sonra (ismini unuttum valla) sol sola doğru döner ve arnavut kaldırımı başlar. orada da sağa baktığınızda 2-3 adet davetiyeci görürsünüz. onlara sormayın, kazık onun yerine hemen 5 metre ileride sağdaki pasaja girersiniz içinde pazarlık yapıp sağa sola da sordunuzmu ucuzundan bulursunuz. işte o bulduğunuz şey davetiyedir (konsepte de uydurduk)
    ayrıca orada işiniz bittiktensonra mercan yokuşu, tahtakale tarafına giderseniz oradaki oyuncakcıların yakınlarında, caminin 2 sokak üzerinde nikah şekercilerinin olduğu pasaj var, sorun gösterir herkes, orada da işinizi halledip 2 saatte bütün bu dertlerden kurtulabilirsiniz
  • birinin bir yere çağrılması için kullanılır.
hesabın var mı? giriş yap