• yukarıda yazar zaten güzel bir tanım yaptığı için tekrara düşmemek adına tanım bölümünü es geçiyorum.
    düşünce özgürlüğü niçin gereklidir? john stuart mill bunu dört ayrı başlık altında açıklamakta. ilk madde, bir görüş susturulmuşsa, engelleniyorsa bu düşünce bilebildiğimiz kadarıyla doğru olabilir yani bizim bunu görmezden gelmemiz kendimizi kandırmaktan başka bir şey değildir.
    ikinci madde, ilk madde de bahsettiğimiz görüş yanlış bile olsa içinde doğru parçası barındırabilir, bir düşünceye salt siyah-beyaz olarak bakmak o düşüncenin görmezden gelinmesine ve farklı argümanların çarpışmasını engelleyerek sentez bir düşüncenin ortaya çıkmasına engel olur.
    üçüncü madde, dogmatik bir biçimde herhangi bir görüşe bağlanmak bu görüşün ortaya çıkışındaki insanlar için farklı motivasyonlarla benimsense de daha sonra bu fikrin peşinde koşacaklar için yalnızca bir önyargı olarak kalacak ve anlamını, değerini yitirmesine sebep olacaktır.
    en son madde ise üçüncü maddenin devamı niteliğinde aslında, anlamını ve değerini yitiren düşünce, gerçek ve yaşamsal anlamı olmayan içi boş bir inanca dönüşecektir. kitapta hristiyanlığın artık bu dönüşümün içinde olduğunu belirtiyor yazar.
    kitap kafa açmasıyla yatırım tavsiyesidir. bittiğinde ister istemez tartışma konusunda ne kadar dürüstüm diyorsunuz kendinize
  • bu akşam da ufaktan bir beyin cimnastiği yapalım diyenlere tavsiye ettiğim kitap. dili bazı yerlerde dolanıyor açıkçası, zaten bu tarz metinlerde bu ''dumur'' anlarını çokça yaşıyoruz bazılarımız,geneli kavramak ve hissetmek gerekiyor bence. yakalayabileceğimizi yakalarsak ve yakalayamadığımızı hissedersek, hazır olduğumuzda yakalayamadığımızı anlama şansımız umuyoruz ki geliyor :) ''böylesinin daha iyi '' olduğunu öne sürerek nasıl sorgulamaktan kaçtığımızı anlatıyor. bu illa devletin işleyişiyle alakalı bir şey olmak zorunda değil. kendi yaşamımıza da baktığımızda da ''çok iyi değil ama böyle olmasa daha kötü olurdu'' sağlam inancımız (?) bazen daha iyisi için kökten ve akılcı çözümler getirmemizi engelliyor.böyle gelmiş böyle gitsincilik, aman ağzımızın tadı kaçmasın ali rıza efendicilik... bizim toplumumuzu geçtim dünyadan neler neler çalmış neler neler çalıyordur kim bilir.

    ''canlı bir kavrayış ve yaşayan bir inanç yerine, ezberlenmiş birkaç söz kalır geriye...''
  • bugünlerde okuduğum kitap. kitapta "her düşünce tartışılmalı, doğru olsa aydınlanırız, yanlış ise doğruya mutlaka bir katkısı vardır" deniliyor. tabii direkt böyle demiyor, daha güzel cümlelerle açıklıyor. her neyse bu kitabı okudum ve "acaba ekonomi iyi diyenlerle tartışmalı mıyız" diye bi düşündüm. cevabım hayır. böyle insanlara bir şey açıklamak zaman kaybıdır, özür dilerim john stuart mill kesinlikle katılmıyorum sana. kitapta katıldığım tek cümleyi yazayım;

    "bir görüş doğruysa, bir kez, iki kez, hatta pek çok kez susturulabilir, ama çağlar içinde onu yeniden keşfedecek insanlar genellikle çıkacaktır, ta ki baskıdan kurtulup bir daha susturulamayacak kadar ilerleyeceği olumlu koşulların ortaya çıkacağı bir döneme denk gelene kadar."
  • john stuart mill'in on liberty eserinin 2. bölümünün cem akaş tarafından türkçeye çevrilip can yayınları tarafından basılmış ve benim de tek nefeste okuduğum, kısa ama kafa açıcı, 1860'ta yazılmış olmasına rağmen günümüze ışık tutabilen bir eser.

    kitap, en iyi devletin zor kullanma hakkının, en kötü devletin zor kullanma hakkından daha fazla olmadığını ve bir kişi hariç bütün insanlık aynı görüşte olsa, tek bir kişi karşı görüşte olsa, insanlığın o kişiyi susturma hakkı, o kişinin gücü yetse insanlığı susturma hakkından daha fazla olmadığını hatırlatarak başlayıp düşünce ve tartışma özgürlüğünün neden gerekli olduğunu, olmamasının insanlığı ne gibi imkanlardan mahrum bırakacağını ve ne gibi sorunlara yol açacağını anlatıyor.

    kitapta düşünce özgürlüğünün neden gerekli olduğuna dair üç temel önerme var.
    birincisi, "herhangi bir görüş susturulmuşsa o görüş bilebildiğimiz kadarı ile doğru olabilir. bunu inkar etmek kendimizi hata yapmaz görmek demektir."

    ikincisi, " susturulan görüş yanlış bile olsa, içinde bir doğru parçası barındırabilir ve çoğu zaman barındırır da; herhangi bir konu hakkındaki yaygın görüş pek ender olarak tüm doğruyu içerdiği için, geri kalan doğrunun ortaya çıkarılma şansının olması ancak görüşlerin çarpıştırılması yoluyla olabilir." ( bu da düşünce özgürlüğü olmadığında gerçeği tam manasıyla öğrenemememiz demek. bilimin başarısının, sürekli kendini sorgulamasında yattığını düşünüyorum.)

    üçüncüsü," genel geçer görüş yalnızca doğru değil, doğrunun tamamı olsa bile; sıkı ve ciddi bir şekilde sorgulanmasına izin verilmedikçe ve bu şekilde sorgulanmadıkça, onunla karşılaşan insanların çoğu tarafından, akılcı temelleri anlaşılmadan ya da hissedilmeden bir önyargı gibi kabul edilecektir. bu kadar da değil öğretinin kendisinin anlamı yitirilme ya da güçsüzleştirilme tehlikesiyle, karakter ve davranış üzerindeki yaşamsal etkisinden yoksun kalma tehlikesiyle karşılaşacaktır; dogma kağıt üstünde bir inanca dönüşecek, hiçbir işe yaramayacak ama toprak yüzeyini işgal edip mantıktan ya da kişisel deneyimden gerçek ve kalpten gelen herhangi bir inancın yeşermesini engelleyecektir." (bugün dinlerin etkisinin azalmasının en önemli sebebinin üçüncü önerme olduğunu düşünüyorum. hiçbir şekilde sorgulanmasına izin verilmeyince insanlar kulaktan dolma yaşayıp neden inandıklarını bilmiyorlar ve inandıkları gibi yaşamıyorlar.)

    bazı çarpıcı olduğunu düşündüğüm cümleler

    john stuart mill " umut vaat eden bir yığın beynin ürkek karakterle birleşmesinden dolayı dünyanın neler kaybettiğini kim hesaplayabilir?" diyerek aslında düşünce özgürlüğünün, yararcı bir bakış açısıyla bakarsak insanlık için gerekli olduğunu savunuyor. aynı şeyi , ülkemiz için de söyleyebiliriz. hatta biraz açmak için (bkz: boğaziçi üniversitesi) desem yeterli olur sanırım.

    "bir polemiğin işleyebileceği en kötü suç, karşıt görüşü savunanların kötü ve ahlaksız insanlar olarak damgalanmasıdır."
    " öte yandan, genel geçer görüş adına kullanılan nefret dolu söylem, insanları karşıt görüşlere inanmaktan ve buna inananları dinlemekten gerçekten de alıkoyar."

    size de tanıdık geldi mi bu nefret suçunu işleyen hepimizi terörist ilan eden kişi/kişiler ? sanırım ben bu filmi her gün izliyorum, ama size tavsiye etmem, daha özgür olabileceğiniz yerlerde bulunmanızı tavsiye ederim. *
  • mill’in 1860'ta yayımladığı ¨özgürlük üzerine¨ adlı yapıtının ikinci bölümünün kitaplaştırılmış halidir elimizdeki bu küçük kitap. bu kitapta, zihinsel despotizme karşı zihinsel özgürlüğün ilerlemenin anahtarı olduğunu savunur mill. yani her fikrin tartışılması gerektiği ve ancak tartışılarak bir sonuca varılabileceğine inanır. kestirip atmak birçok soruna neden olur. başkasını da dinlemek, onun düşünce sistemine de hasıl olmak gerekir. ancak bu şekilde karşıt görüş anlaşılabilir ve doğru açığa çıkabilir. zira ona göre, insan gibi hata yapabilir bir varlığın, bir şeyi mutlak gerçek olarak kabul etmesinin mantıklı bir açıklaması yoktur. her türlü farklı görüşü yargılamadan dinlemek gerekir çünkü bir çağın gerçekliğin gelecek çağın dalga unsuruna dönüşme ihtimali her zaman vardır. bu yüzden insan bir şeye kesinkeş bağlanmamalı ve zihnini hep açık tutmalıdır.
    mill’e göre, gerçeğin her zaman bastırmaya üstün geldiği görüşü naif bir duygusallıktır çünkü onun için eğer bir görüş doğruysa, bastırmalara uğrasa da çağlar içinde bu gerçeği yeniden keşfedecek insanlar çıkacaktır ama bu zaten rasyonel bir durumdur ve gerçekliğin her türlü baskıdan üstün çıkacağı gibi duygusal bir ifadeyle nitelendirilmesine gerek yoktur.
    ayrıca mill’in, özellikle, inançların yerleştikten sonra kuşaklardan kuşaklara aktarıldığında, o inançların nasıl ezbere bir kabule dayandığı noktasındaki tespiti muazzamdır. özellikle türkiye'deki dindar-islamcı kesimin çoğu bu şekilde bir inanç altyapısına sahiptir. genelde pek inançlarını sorgulamazlar, inançları üstüne düşünmezler ve gördüklerini ve kendilerine bir kod gibi çocukluklarından itibaren dayatılan inanç sistemini kabul ederler ve ellerinden geldikçe uygulamaya çalışırlar. bu sebeptendir ki inançlarının özüne ilişkin sorularda dumura uğrarlar çünkü aslında bu inanca sahip değillerdir sadece sahip olduklarını düşünürler.
    özet olarak sayfa sayısı olarak az ama içerik olarak muhteşem eserinde ¨görüş birliği¨ yerine "görüş çeşitliliği¨ni savunur mill. analitik bir yaklaşımla muhteşem tespitlere ev sahipliği yapan ve düşünmenin ve düşünce özgürlüğünün öneminin altını çizen bu başyapıt aynı zamanda da kusursuz bir hristiyan ahlakı eleştirisi içerir. mutlaka ama mutlaka okunmalı. özellikle günümüzde düşüncelere tahammülsüzlüğün arttığı bu dönemde...
  • --- spoiler ---

    “ama bir düşüncenin dile getirilmesinin engellenmesine özel olan kötülük, bunun tüm insan ırkını yoksun bırakıyor olmasıdır; hem bu kuşağı hem de sonraki kuşakları, hem bu görüşe karşı çıkanları hem de bu görüşü benimseyenleri, özellikle de onları.”

    “en sağlam inançlarımızın tek dayanağı, onların yanlışlığını kanıtlama konusunda tüm dünyaya yapılmış olan ve daima geçerli olan bir davettir.”

    “insanlar görüşlerinin doğruluğundan değil, onlar olmaksızın ne yapacaklarını bilemeyeceklerinden emindir.”

    “düşünce özgürlüğünün gerekli olmasının tek ya da başlıca nedeni, büyük düşünürler yaratmak değildir elbette. tam tersine, ortalama insanların ulaşabileceği zihinsel düzeye ulaşmalarını sağlamak en az o kadar, belki daha çok gereklidir. genel bir zihinsel kölelik ortamında büyük bireysel düşünürlerin çıktığı olmuştur ve bundan sonra da çıkabilir. ama böyle bir ortamda bütün halkın zihinsel olarak etkin olduğu görülmemiştir, görülemez de.”

    “basit kafalar, onlara benimsetilen doğruların en bariz temellerini öğrendikten sonra, geri kalanı için otoritelere güvenebilir, ortaya atılabilecek her zorluğu çözecek bilgi ve beceriden yoksun olduklarını bilir ve konunun uzmanlarının, yapılmış ve yapılabilecek bütün itirazları yanıtlamış olduğunun güveniyle rahat edebilirler.”

    --- spoiler ---
  • john stuart mill’in kitabı başlığından da anlaşılabileceği üzere düşünce ve tartışma özgürlüğü üzerine değerlendirmeler ve çözümler içeriyor. kitapta insanların zihinsel sağlığı için düşünce özgürlüğünün ve düşüncelerin dile getirilmesi özgürlüğünün şu 4 nedenden dolayı gerekli olduğu açıklanmıştır:
    1- herhangi bir görüşün susturulması durumunda, o görüş bilmediğimiz halde doğru olabilir. bu ihtimal her zaman vardır. bunun inkar etmek ise bizi hataya götürecektir.
    2- susturulan görüş yanlışsa bile, içinde bir doğru parçası barındırabilir ve büyük ihtimalle barındırmaktadır.
    3- genel geçer görüş yalnızca doğru değil doğrunun tamamı olsa da sorgulanmazsa onunla karşılaşan insanların çoğu tarafından, temelleri anlaşılmadan hissedilmeden yalnızca kabuğu bilinerek ve özü bilinmeden kabul edilecek; bu da zamanla görüşün anlamını kaybetmesine üstüne üstlük gelişiminin engellenmesine yol açacaktır.
    4- öğretinin kendisi düşünmeden kabul edilirse ve diğer görüşler engellenirse anlamını yitirme tehlikesi ile karşılaşacaktır. sorgulanmazsa üstündeki yaşamsal etkiden yoksun kalacaktır. bir inanca dönüşecek, hiçbir işe yaramayacak ve olabilecek tüm gelişmelerden muaf olacaktır.
    mill ayrıca bir görüşün ileri sürülme biçimine de değinmiş, görüş doğru olsa bile ileri sürülme biçimi yanlışsa sansür edilmeyi hak edebileceğini belirtmiştir. mill’e göre tartışmanın hangi tarafı olursa olsun, davranışlarında dürüstlük eksikliği, kötü niyet, önyargı veya tahammülsüzlük görülen herkes kınanmalıdır. karşıt görüştekileri dinlemek sakinliğine ve bunları dile getirmek dürüstlüğüne sahip olan, onlar aleyhine hiçbir şeyi abartmayan ve çarpıtmayan, onlar lehine olabilecek hiçbir şeyi gizlemeyen herkes onurlandırılmayı hak etmiştir. ve açık tartışmanın gerçek ahlakı budur.
    kitapta beğendiğim ifadelerden biri: ‘’karar verilmiş görüşün derin uykusu’’. gerçekten bir görüş hakkında sorgulama bitmiş ve o görüş hakkında artık düşünülmüyorsa bu büyük bir hatadır.
    kitap hepimizin bildiği tartışma kültürünü dini öğretiler ve tarihe de atıf yaparak anlatıyor. günümüz dünyasında da çok önem vermemiz gereken fakat hakkını vermekte zorlandığımız tartışma kültürü hakkında benim için de iyi bir hatırlatıcı oldu. ülkemizde ve kendi hayatımızda da açık tartışma kültürüne sahip olacağımız, ne olursa olsun karşı görüşü dinlemeye değer vereceğimiz günler dileğiyle...
  • çeviri kaynaklı mı yoksa yazardan kaynaklı mı bilmiyorum ancak yalınlıktan oldukça uzak bir john stuart mill eseridir kendisi.
  • can yayınlarından basılan bölümü okudum. kitabın dili yer yer sıksa da yazıldığı döneme göre oldukça ilerici fikirler var.

    her düşüncenin dinlenilmesi ve tartışılması bugün ihtiyacımız olan şeylerden biri.

    görsel
  • can yayınları basımı olan versiyonunu okurken çeviriden mi yoksa yazarın dilinden kaynaklı mı bilmiyorum çok zorlandım. zorlanmamın sebebi olarak da sonu gelmeyen uzun cümleler, olumsuzun olumsuzu olarak ifade edilen kavramlar olduğunu düşünüyorum örneğin; düşünmekteydiler demek yerine düşünmemekte değillerdi gibi.

    yine de bütün olumsuzluklara rağmen kitabın bazı kısımlarında altını çizdiğim, önemli olduğunu düşündüğüm kısımlar da oldu.

    sonuç olarak günümüz dünyası için değerlendirdiğimde kitabın gereğinden karmaşık ve uzun olduğunu düşünüyorum, yazarın son sayfalarda yaptığı özet bile fikri aktarmak için yeterli. diğer yandan kitabın yazıldığı dönemde yazarın, fikirlerini sağlam bir temele oturtmak amacıyla uzun ve detaylıca anlatmasına hak veriyorum fakat günümüz dünyasında yer bulamayacağını düşünüyorum.
hesabın var mı? giriş yap