• knut hamsun'un okuduğum ikinci kitabı. ilki açlıktı.

    kitap oldukça uzun ve uzun ve uzun. knut abi maalesef bizim coğrafya insanları için fazlasıyla sakin konulu kitaplar yazmış bir yazar. okuyorsun, okuyorsun, bir gerilim yok, heyecan yok, kavga gürültü yok. bir cinayeti bile son derece sıradan, günlük bir olaymış gibi anlatıyor. bu da kitabı biraz sıkıcı yapıyor.

    efenim kitap isak adlı bir çiftçinin gelip yerleştiği dağ başını yavaş yavaş işleyerek çorak toprakları verimli bir araziye çevirmesini anlatıyor. yirmi-otuz yıllık bir süreç, yazlarıyla kışlarıyla, doğanlarla ölenlerle uzun süreli bir diziye konu olabilecek hoş bir roman.

    kendime not: bir daha knut hamsun okuma!
  • kitabın iki versiyonunu okudum ben.

    biri uzundu ve iki ciltti. yer yer sıkıcıydı ama sırf bitirmek istediğim için zorla bitirdim. ki ben nadiren kitapların tamamını okurum.

    ikincisini binlerce kez bitirdim: telegraph road.

    mark knopfler, bir turne esnasında bu kitabı okurken bir anda tutulur. hatta tam olarak, 24 numaralı karayoluyla michigan'a girerken olur bu.

    sonra bu şarkıyı yazar. şarkı kabaca modern toplumunun/modern kentin gelişimini anlatır.

    en başında bir adam ve bir kadının kurduğu dünyaya zamanla kilise gelir, okul gelir, trafik gelir, soğuk gelir, radyo gelir, savaş gelir.

    şarkının sonunda adam kadına dönüp şöyle der:

    "...gündüzlere süreceğiz geceler boyunca,
    bu kahrolası ışık ve yağmur nehirlerinden,
    bu isimleriyle birlikte sokaklarda yaşayan nefretten,
    süreceğiz geceler boyunca..."
  • 1900'lerin başlarındaki iskandinav topraklarını, o yörenin insanlarını, yaşamın ne gibi zorluklar çerçevesinde gerçekleştiğini, bir adamın medeniyeti nasıl adım adım kurduğunu ve bu dünyanın nelerden oluştuğunu görüyoruz kitap boyunca özellikle ilk kısım itibarıyla.

    okurken gözünüzde canlandırdığınız isveç şimdikinden bir hayli uzak.
    çorak topraklar, bu toprakların başta nasıl elle işlenişi sonra zamanla medeniyet kavramının da büyüyüşüyle makineye geçiş... tüm bunları okurken her şeyin adım adım yavaş yavaş gerçekleşmesi okuma isteğinize ket vurabiliyor ama değişim spontane olmadığı gibi, değişimin zaman ve düzenle gerçekleştiğini yazar bize belki de bu şekilde anlatmaya çalışıyor.

    emek kavramının altının doldurulduğu yıllar biraz da. her şeyde bir tutam emek. kişi sayısı arttıkça büyüyen odalar, sadece patates ekmekle başlanan sonra onlarca bitki ekilen tarlalar, hayvanlar... hepsi gözle görülür bir emeğin ürünü.
    dahası sadece küçük bir alanla sınırlamamış yazar bunu okuyuculara. bazı karakterlerin büyük şehirlere gidip tekrar bu yaşam alanına döndüklerinde ne gibi değişikliklerin de cereyan ettiğini bilhassa çarpıcı gerçeklerle fark ettirmiş.

    hayatın durağan tonda ilerleyişini uzun bir zamana yayarak anlattığı için elbette belli kısımlarda özellikle ikinci yarıda fazlaca sıkıldım, okurken beni en çok zorlayan kısım o oldu diyebilirim ama genel olarak güzel bir kitaptı ayrıca knut hamsun'un hayatına biraz bakınırsanız kitapta benzer izlerle karşılaşıyorsunuz, bu da etkileyiciliği tetikleyen bir şey bence.
    zaten hemen birçok yazar için romanlar biraz da otobiyografik izler taşır ama bunu fark ederek okuduğunuzda kitap sizin için daha anlamlı bir hale bürünüyor.
  • --- spoiler ---
    (..)
    - yine kar yağıyor isak
    – yağsın.
    - ama bahar gelmek üzere
    – gelir.
    - çok üzgünsün isak
    – yoo.
    - evin barkın hayvanların var, hepsi kendi emeğinin eseri.
    – öyle.
    - yardımcın yok diye mi üzülüyorsun?
    – kar yağıyor.. ben kaba bir insanım, çirkinim.
    - çalışkansın, iyi kalplisin isak
    – kim bilecek!
    --- spoiler ---

    norveçli yazar knut hamsun'un başlıca romanlarından olan markens gröde (1917) göçmen ısak’ın, eşi ınger’le birlikte çorak ve haşin toprakları sabırla nasıl bereketli, yeşil bir yurt parçası haline getirdiğini anlatır.
    bu eserin, trt radyo 1'de arkası yarın olarak yayımlanan radyo oyunu versiyonunun tam hâli burada.

    çeviren/radyoya uygulayan : behçet necatigil
    teknik prodüksiyon : yüksel doğru
    oynayan sanatçılar :
    sesler/anlatıcı : zihni küçümen
    isak : rıza tüzün
    inger : suna pekuysal
    bucak müdürü geisler : kamran usluer
    ...
    ..
    .

    eseri gerçekleştiren sanatçılardan hiçbiri bu dünyada fiziki olarak yaşamıyor artık;
    sırf bu yüzden bile, dinlenmeye değer olduğu kanısındayım.

    _______________

    p.s: link düzeltildi.
hesabın var mı? giriş yap