• alamut kalesinin gizli köşelerinde hashasilerin lideri hassan sabbahın oluşturduğu ve fedailerine cennet diye yutturduğu bahçe bir nevi dünyevi zevkler bahçesidir.*
    ayrıca (bkz: benim gizli bahcem)
  • hieronymus bosch'un urkunc dunya-obur dunya tasvirlerine ev sahipligi yapan, asagi yukari besyuz yillik boyali atlasi.. sagli sollu bir uclu panelden mutesekkil.. artistik tarihin en muamma bahcesi; bir nevi asit trip'in oil on panel karsiligi.. su an madrid-museo del prado'da..
  • bazi album kapaklarinda da kullanilmistir.. mesela en sohretlisi, deep purple'in self titled ucuncu albumunun kapagi tamamen bunun hell bolumunden apartilmis..
  • educanın bahis konusu tabloyu içeren 10000 parçalık bir puzzleı mevcuttur.
  • bir triptych olan hieronymus bosch klasiği resim. sol tarafta cennet, sağ tarafta ise cehennemi anlatır. ortada mayıs ayı, aşk, şehvet duygularının yer aldığı zevk bahçesi.
  • da vinci şifresi'nde bahsi geçen,adamı ürküten bosch tablosu. sağ panelde bulunan cehennem bölümünün en alt sağındaki rahibe baş örtüsü takmış olan domuz ya da fare kılıklı betimlemeye takıldım ben nedense.
  • üçlü panelin sağ ve sol kısımları bir kapak gibi kapanarak kapakta bir küre içinde hapsolmuş disk betimlemeli dünyayı ve onu izleyen tanrıyı sergiler. üzerinde de mezmurlar'dan şu alıntı vardır : "for he spake and it was done; he commanded, and it stood fast." (yazar yamulmamak için bu wiki alıntısını çevirmemiştir.)
    bu nadide eserin yapbozunu yapmak akıllı insan işi değildir, netekim kuş nerenin kuşu bu boru hangi amcanın kıçından çıkıyor acaba derken bütün parçaları "eşya gömme uzmanı" kedinize veresiniz gelebilir. uzaktan bakıp arada resmini açıp açıp ayrıntıları takdir edip kapatmak her sanat izleyicisinin yapması gerekendir.
  • bu triptych'in kanatları kapatıldığında ortaya şöyle bir resim çıkar;

    http://www.ibiblio.org/…/bosch/delight/delighto.jpg

    bu dünyadır ve içi dümdüz çizilmişse de aslında tam bir mükemmel çemberin yarattığı bir küredir. ve resmin hemen sağ üst köşesinde de küçücük biçimde görülen adam tanrı'nın kendisidir. bosch bu resmin dış tablasında çizdiği tanrı figürünün yüzündeki üzüntüyü ve kederi o zamanların din adamlarına bir türlü anlatamamıştır. neredeyse engizisyon yollarının açılmasına gidecek kadar kendisini zorda bırakmış olan bu tanrı figürü, o zamanlar bilinen ihtişamlı görkemli tanrı figürüne hiç benzememektedir.

    ancak kapaklar açıldığında, ortaya çıkan manzara bugün bile insanları fazlasıyla şaşırtmaktadır.

    http://www.quotesque.net/images/bosch-goed.gif

    binlerce figür, yüzlerce hayvan, aklın alamayacağı kadar çok sayıda ayrıntı. aslında son derece karmaşık görünüyor ancak nerdeyse içinde onlarca resim barındırabilecek kadar zengin bir kompozisyon. zamanın din adamları ve kilisi yine bosch'u çizdiği çıplak kadın ve erkek figürlerinin fazlasıyla cinsellik içeren durumları nedeniyle de yadırgamışlardır üstelik bosch, yaşadığı şehirdeki kilisenin duvarlarını vitraylarını boyuyordu ve dini bir tarikat olan brotherhood of our sister üyesiydi. bu tarikatla ilgili çok fazla bir şey bilinmiyor ancak bosch'un hayatıyla ilgili hemen hemen tüm bilgiler bu tarikatın kayıtlarından alınmış. resimde dikkat çeken kadın erkek zenci beyaz hemen herkesin bu bahçede yaşadığıdır. o zamanlar zencilerin varlığından bile haberdar olmayan avrupa insanı için bu resim fazlasıyla ileri görüşlü bir resimdir. bosch kimsenin aklına gelemeyecek şeyleri birleştirerek, balık kafalı yaratıklar, kuş kafalı insanlar, insan yinen kuşlar baykuşlar, pembe kıvrımlı şelale benzeri köşkler, rengarenk hayvanlar, zürafalar filler..bosch hayatı boyunca yaşadığı küçük şehirden çıkmamasına rağmen bu resminde nereden gördüğünü asla öğrenemeyeceğimiz figürleri gözleriyle görmüş gibi çizmiştir. asıl hayranlık uyandıran ise her bakışta bu resimde başka bir ayrıntının farkedilmesidir.

    bugün resim araştırmacıları bu resmin ilk sürreal eser olduğunu düşünüyorlar. ancak bazıları buna katılmıyor. çünkü sürreal resmin gerçeklikten beslenişiyle bu resmin temellendirildiği öğeler oldukça farklı. bosch belki de bugüne dek yaşamış hayal gücü en zengin insanlardan birisi. yaptığı tek bir eserle bile bunu anlamak gayet mümkün..
  • cinsel organlar belirgin şekilde resmedilseydi, eminim, sol paneldeki resimde, küçük âdem'in erekte halini kolayca görebilirdik* evet, âdem'in havva karşısında dibi düşmüşçesine bir bakışı var, ama aslında tanrı, havva'yı âdem'e sunduğu esnada âdem'in bakışı tam olarak nereyi işaret ediyor belli değil -bu resmi hareketlendirebilseydik, âdem'in gözlerinin bir tanrıya, bir havva'ya aynı şaşkınlıkla dönüp dönüp bakması gerekirdi. çünkü burada çok boyutlu bir tanışma söz konusu. âdem'in kendi benzeriyle (öte yandan cinsî anlamda farklısıyla) ve tanrıyla tanışması- gözlerindeki ifade, "yeni" ile tanışmanın korkusu ve şaşkınlığının yanında, bir "baştan çıkarılma"nın heyecanına da sahip... bu karmaşık duygular ve düşünceler içerisinde, kendisine sunulanlarla belki en çok rahat ettirilmek istenen varlıktır âdem, ama üzerinde taşımaya mahkûm olduğu tedirginlik sayesinde, aslında en çaresiz olan da yine kendisi... çünkü tanrı, ne yaptığını zaten çok iyi bilen bir duruşa sahip. havva da kapatmış gözlerini, yaşamın armonisinin kollarına erkenden bırakmış kendisini. çevrenin diğer ögelerinde de bu armoniyi yakalayabiliyoruz: birlikte hareket eden kuş cinsleri, doğayla etkileşim hâlinde veya kendi hâlinde telaşsızca dolaşan diğer hayvanlar... tüm bunlar, başlangıcın yalınlığını taşıyor. bununla birlikte, aşağı kısımlara doğru o saflığın, zorunlu, durdurulamaz bir mutasyona yatkınlığı da göze çarpıyor. gölün sağındaki ağaca dolanmış yılan ve ağaçta bulunan - merkezdeki panelde daha da belirginleşecek ve çeşitlenecek meyvelerin - neyi çağrıştırdığını zaten klasik hikâye sayesinde iyi biliyoruz. en alt kısımlardaysa, perspektifin de katkısıyla daha da görünür bir hâl alıyor bu mutasyon meyili: sağ altta, elinde bir kitap tutan balık/ördek benzeri bir yaratık, onun üst tarafında ağzında kurbağaya benzer bir şeyi kıstırmış bir kuş veya âdem'in alt solundaki kedi-fare gibi...

    merkez panelde ise yasağın ne meyvesi kalıyor, ne vücudu... buradaki vücutlarda da ilk paneldeki, âdem ve havva'nın çıplaklığına benzer bir çıplaklığa biçimsel olarak tanık olsak da artık hiç kimsede yaklaşma ve dokunma korkusundan eser kalmıyor (bu bölüm bana stanley kubrick'in "2001: a space odyssey"indeki taş bloka yaklaşan ilk insanın ve ondan yüzyıllar sonraki insanın cesaret farklılığını hatırlatır bir yandan, pek anlamlı bir benzetme olmasa da). bu panelde gördüğümüz insanlar adeta birer sefa pezevengine dönüşüyorlar. meyveler, bitkiler, hayvanlar, kısacası doğadaki her şey, sanki sadece insanın hazzına hizmet etmek için varmış gibi bize aksettiriliyor. meyve sadece yenmiyor, bir eğlence aksesuarı oluyor; hayvanlar sadece avlanıp beslenmede kullanılmıyor, insanların oyunlarının canlı araçları durumundalar. cinsellik, olağan (ne demekse) bir çiftleşmenin çok ötesinde, gerçeğe dönüşen fantezilerde yaşanıyor. utangaçlık yok oluyor; cinsiyetlerin birbirleriyle münasebeti, rahatlığın, doğallığın ötesine çoktan geçip üstüne bir de yaratıcılık arıyor (sol alt taraftaki kürenin içinde yer alanlar ise, refahtan ve özgürlükten vazgeçmiyorlar, ama yine de sanki biraz daha mahremiyet arıyorlar). yaşanılan her şey, şaşkınlıktan uzakta, kendi bağlamının doğallığında yaşanıyor. insan dışındaki nesneler, tabii vaziyetlerinden çok farklı boyutlarda ve bütünleşmelerde mevcut ve hepsi insanın emrinde... insan, doğanın çeşitli unsurlarını kendi tatmini için dönüştürüyor, eğiyor, büküyor, birleştiriyor.

    ve buradan cehenneme geçiyoruz. bu noktada ressam, insanoğlunun korkularına değinme cesaretini mi gösteriyor, yoksa sadece dinlerin, "kutsal" kitapların kestiği cezaları bir şekilde tasdikleme amacı mı güdüyor, bilemiyorum. yani orta panelde gördüğümüz hedonizmin cezası mı kesiliyor? aslında, cezanın ötesinde, bir tür lanetlenme diyebiliriz buna. çünkü, cehennemde de bazı hazcı görüntülere tanık oluyoruz, ama artık bu davranışlar öyle bir vaziyette ki orta panelde gördüklerimiz çok mülayim bir manzarayı oluşturuyor bunların yanında ve sanki insanlar cehenneme yalnızca pasifçe düşmüyor, aynı zamanda onun mevcudiyetinin sebebi hâline geliyorlar. tabii, acınası şekilde, orta panelde olayların öznesi konumunda olan insan, burada olayların nesnesi durumuna düşüyor. orta panelde erotik çağrışımlar yapan "çıplaklık", bu bölümde "zayıflığı, savunmasızlığı" temsil ediyor. kendisi dışındakileri zevk objesi olarak kullanmış insan, gün geliyor, o pozisyona tüm acısıyla kendisi düşüyor. bunun en bariz örneğini, tahtta oturan yaratığın ("şeytan" veya "cehennemin kralı", her neyse) bir insanı kraker gibi bir güzel götürmesinde görüyoruz. diğer yaratıkların da insanlar üzerinde farklı farklı ürkütücü hâkimiyetine tanık oluyoruz.

    âdem-havva'dan yola çıkıp cehenneme varılmasıyla, bosch'un, yaşama aslında bir günah-ceza güzergâhından geçerek yaklaştığını söyleyebiliriz. bu günahların asıl dokusunu ise cinsellik oluşturuyor. yani sanki, insanları yoldan çıkaran şeylerin başında cinsel iştahları geliyor. bu bakımdan bosch'un; döneminin, o dinsel atmosferden soyutlanamayacak etkisinde zoraki kaldığını düşünebiliriz, ancak bunların hiçbiri bosch'un özgünlüğüne halel getirebilecek şeyler değil. benim gibi, resimle pek ilgisi bulunmayan birine bile bunları yazma ihtiyacı yüklemiş bir resim... dakikalarca, tıpkı bir filmi izlercesine bakılabilecek bir resim...

    ekleme/düzeltme: ressam değilim, nadiren bir şeyi çiziktirmek veya bazı resimler ile ilgili ufak tefek bir şeyler okumak dışında resimle ilgili bile değilim, ama bu resmin ve -kendim de biraz detaycı biri olduğum için belki- hieronymus bosch'un yeri başkadır. bu yazıyı yazarak aslında resmin kendi hafızamdaki yerini daha da belirginleştirmek istemiştim. gösterdiğiniz ilgi sonrasında, yazım yanlışlarını ve anlatım pürüzlerini düzelterek metni güncelledim. mesajlarınız, beğeni bildirimleriniz için çok teşekkür ederim.
hesabın var mı? giriş yap