• 24. uluslararası istanbul film festivali kapsamında, festivalin ilk günü atlas sineması'nda saat 11.00 seansında gösterime giren isveç-danimarka ortak yapımı filmdir. 1972 doğumlu simon staho'nun 3. uzun metrajlı filmi. ben izledim. ilk seanstı ve tek boş koltuk yoktu sinemada.

    filmi pahalı ve yüksek bir arabanın ön konsoluna yani kahramanımızın ve diğerlerinin burnunun dibine yapışmış bir kameranın vizöründen ama bir o kadar da uzaktan izledim ve o kamera, o arabanın içinden hiç çıkmadı. filmle ilgili ön tanıtımlara bakınca amansız bir hastalık, istem dışı bir son gün düşlemiştim. amansız bir hastalık yok ortada ama istekli bir ölüm olduğunu da kim söyleyebilir ki? kaç kez kalkıp yerimden " alooo! bırak kendi kabızlıklarını gidiyo adam.." demek geldi içimden. empati denen nanenin ne anlama geldiğini, paylaştıklarınız iyi kötü, acı tatlı, her ne olursa olsun bir kenara koyup, karşındakine "nasılsın usta?" diyebilmenin ne anlama gelebileceğini de merak etmiyorum artık.

    gece gündüz/ day and night

    yönetmen: simon staho

    senaryo: peter asmussen- simon staho

    cast: mikael persbrandt, maria bonnevie,
    michael nyqvist, pernilla august, sam kessel,

    müzik: joachim holbek

    2004
  • bi kaç saatlik uykunun ardından taksicinin mahareti sayesinde 11 seansına yetiştiğim festival filmi.. yarı kapalı gözlerle salona girdiğimde kalabalığı görünce kendimden şüphe ettim.. cumartesi sabahı 11, full bir salon.. kameranın kıpırtısızlığı kesinlikle can sıkmıyor, hatta ilk 40 dakka sonunda farkettim ben durumu.. filmi izlemeğe öylesine kaptırmışım ki kendimi.. karakterler ve diyaloglarla örülü, sade bi film.. yarım kalan uykuya değdi..
  • istambul film festivali'nde gösterimi yapılmış olan bir danimarka filmi..

    --- spoiler ---
    thomas isminde 40 yaşında bir kişinin hayatındaki son gününü anlatan sade bir yapım.
    film boyunca sadece iki kamera açısının kullanılmış olması (sağ ve sol koltuklar) ve filmin araba içinde geçmesi garip bir biçimde filmin ilginç ve sürükleyici olmasına engel olmuyor. deneysel bir çalışma olduğu muhakkak, fakat güzel bir deneyim olduğunu söyleyebilirim, izleyiciler için..
    maria bonnevie filmde az bir süre görünmesine rağmen elbette en çok akılda kalan karakterlerden. ama filmin kurgusu ve başrol oyuncusunun yeteneği, geri kalan herşeyi ikinci plana itiyor zaten.
    kopuk hayatlar içinde birbirini tanımayan insanların kurdukları ilişkiler, bunların eskiye uzanan ve birbirine dolanan kolları, gerçek sevgi, kaçmak, kaçacak bir yer kalmaması ve sonunda özüne dönmek anlatılıyor filmde.
    çok hüzünlü, çok içine kapanık bir yapım olmasına rağmen size yine de yaşama isteği vermesi filmin en garip yönü. thomas'ı anlıyorsunuz. ve siz onun yolundan gidip yaptığı hataları gördükçe onun gibi pişmanlık hissediyorsunuz.
    --- spoiler ---

    herkesin kendi yolunu çizdiği bir ruh hali içinde geçiyor film. ve siz filmden çıkınca kendinizi hala filmdeymiş gibi hissediyorsunuz.
  • festivalde seyrettigim en guzel uc filme girmis olan filmdir. arabanin icinde gecen bir hikaye, olmek istedigini soyledigi insanlarin "ben de" cevabiyla karsilasan bir adam ve daha bir cogu... bir gunde yurekteki kac agirliktan kurtulabilir ki insan?
    http://www.dagochnatt.se/
  • insani depresif moda sokan, disaridan aslinda kusursuz ve mükemmel görünen birinin yasadigi iç buhranlari gösterissiz karakterlerin sade diyaloglariyla son derece güzel anlatan bir film.

    --- spoiler ---
    özellikle basrol oyuncusu seçimi muhtesem.. bu kadar hissiz görünümlü bir insan bu kadar güzel seçilemezdi herhalde..

    daha filmin basinda saygin ve zengin bir mimar oldugundan bahsediyorlar, fakat o araba yikama sahnesinin özellikle de anna'nin "senin aglayabilecegini hiç sanmiyorum" demesinden sonra vuku bulmasi, gerçekten yürek burkuyor.

    bir de filmle ilgili söyle bir detay hos olabilirdi sanki: adamin 20:03'te intihar ettigini söylüyor zaten, bir kösede bir saat olurdu ve olaylari "aha sona yaklasiyor" diyerek daha analitik yorumlayabilirdik; fakat su da bir gerçek ki adamin kimle görüstükten sonra ölecegini bilememek filmde gizemli bir gerilim yaratiyor.

    son sözüm de sudur ki bu kadar depresif bir film olmasina ragmen yasamin güzelliklerini insanin kafasina dank ettiriyor sanki. bu denli çaresizligin içinde bu kararlilikla ölecegini bilerek herkesle teker teker vedalasmasi filmi ilginç kilan unsur zaten.
    --- spoiler ---

    netice olarak gidilip görülmediyse mutlaka bir yerlerden temin edilip izlenmesi, kaçirilmamasi gerekir.
  • herkes icin olagan bir gun sizin hayatinizin son gunu olsaydi?
    danimarka’li simon staho’nun filmi gece gunduz alisilmisin disinda kullanilan minimal cekim teknigi ve senaryosuyla festival filmi oldugunu hissettiriyor. hayatin siradanliginda bogulmus yalniz insanlarin iletisimi uzerine etkileyici bir film.
  • yakın plandan korkmayan yönetmenin iyi oyuncuyla muhteşem düeti.
  • bunu yapan şunu da yaptı -ki hiç iyi etmedi- : (bkz: daisy diamond)
  • istanbul film festivalinde de gösterimi yapılmış 2004 yılı yapımı simon staho filmi. isveç, danimarka ortak yapımı, film, intihar etme kararı alan ve tabancasıyla otomobiline binen kırklı yaşlardaki thomas' ın yol hikayesi. otomobilin konsolundan ve sadece iki kamera açısı kullanılarak çekilen filmimiz, kullanılan yönteme rağmen su gibi akıp gidiyor. oğlunu okula bıraktıktan sonra, metresini. karısını, karısının sevgilisini, oğlunun futbol antrenörünü, kız kardeşini, yolda rastladığı yaşlı bir adamı, alzeimer hastası annesini ve son olarak en az kendi kadar umutsuz fahişeyi arabasına alan kahramanımızla, bahsi geçen kişilerin diyaloglarını içeren filmi öneriyor ve iyi seyirler diliyorum.
hesabın var mı? giriş yap