• isim isim saymaya kalksak, sözlüğün server kapasitesinin artırılmasını gerektirecek yamyamlar güruhu.
  • dün türkiye kamu sen tarafından ulus'taki eski meclis binası önünde düzenlenen "cumhuriyet elden gidiyor" konulu mitinge katılanlardan birinin elindeki pankartta şöyle yazıyordu:

    "atam haklıydın, işte şimdi dahili ve harici bedbahtlar sahnede!"

    biz ilkokuldayken ezberletirlerdi gençliğe hitabe'yi. -hala da aynı sanırım- birçok kişi de bedhahı bedbaht diye okurdu. hocamız uyarıp; "bedbaht değil bedhah" derdi. sonra tanımını falan yapardı. demek ki yaygın olarak yanlış anlaşılıyor bu şekilde.

    bu bey de bu hataya düşmüş. bu yaşa kadar da elinden tutan, doğrusunu gösteren olmamış.

    komik duruyordu maalesef. beyefendinin oraya gönderme yapmakta bu kadar kararlı olması ona doğrusunu öğrenip onu kullanma zorunluluğunu yükler.

    bir de o kadar kişi var orada, birisi doğrusunu bilmiyor mu bunun? "birader yanlış yazmışsın, doğrusu böyle, düzelt de rezil olmayalım." diye uyarmamış mı kimse? uyarı gelmiş de "yok siz yanlış biliyosunuz, bu doğru" diye inada mı bindirilmiş iş? böyle bir inatlaşma yaşanmasın diye uyarmamış mı doğrusunu bilenler?

    yoksa; bu bedhahların aynı zamanda doğru-dürüst, vatana-millete faydalı insanlar olmaktan mahrum kalmış bedbahtlar olduğu mu anlatılmaya çalışılmış?

    biz hüsnüniyetle son şıkkı doğru kabul edelim. ayıp olmasın.
  • "tam 81 yıldır başımızdan eksik olmayanlar" manasına gelir bugün. hep bir düşman vardır. bu düşman içeride olabileceği gibi dışarıda da olabilir ve fevkalade tehlikelidir. bu ortaçağ öncesinde romalılar'ın barbarlar'dan korkması gibi bişeydir. godot'yu bekler gibi düşman beklenir. hem zaten türk'ün türk'ten başka dostu yoktur, olamaz, olmayacaktır. bir paranoya gelişmiştir, ilkokuldan itibaren tekerlemeler bile minik beyinlere düşmanlığı aşılamak için öğretilmiştir.

    bir iki üçler, yaşasın türkler
    dört beş altı, polonya battı
    yedi sekiz dokuz, alman domuz
    on on bir on iki, italya tilki
    on üç on dört on beş, ruslar kalleş
    on altı on yedi on sekiz
    kahrolsun portekiz...

    türkler yaşasın, ötekilerin hepsinin canı cehenneme...

    bir de rakamlarla uyumsuzluk nedeniyle olsa gerek, bazı düşmanların isimleri sayılmamıştır. mesela iran, ırak, suriye, yunanistan gibi sınır komşusu olanlar vardr ki, düşmanlığın daniskasını onlar yapmaktadır.

    bir ülkeyi düşmanlık üzerine kurunca, dış ilişkilere yansıyan bu hissiyat içeride de kendisini gösterir, herkes birbirine düşman kesilir. bu da en çok bölüp yönetmek konusunda son derece mütekamil bir kısım egemenin işine yarar.

    paranoya ve korku, şiddet ve baskıyla tümlenir. kısacası birbirinin tamamlayıcı parçası olmuştur.

    türkiye, neden sonra düşmanlarıyla işbirliği noktasına gelmiş bulunmaktadır. dolayısıyla mesela domuz almanlar ve her niyeyse düşman kabilinden belletilen üstelik tekerleme uyarınca kahrolası portekiz avrupa birliği'nde türkiye için önemli birer ortak olma noktasına gelmişlerdir. ancak türkiye, paranoyalarının berbat, zevksiz, mimari dokudan yoksun şehirler ürettiğini, korkuların ortaya çıkan ekonomik geri kalmışlığı körüklediğini, darbelerin her defasında işkencelerle ruhuna yaralar açılmış insanların belleğini taze tutmakla beraber ülkeyi her seferinde en az 50 yıl geriye itiverdiğini, tüm bu eski ve ilkel korkaklığın bugün suç işlemeye, hırsızlığa, yolsuzluğa meyyal bireyler ürettiğini farketmiş olacak ki, eski düşmanların yeni dünya düzeni gereği bir zemin bulup ortaklaştığı avrupa birliği adlı organizasyonuna katılmak için can atmaktadır. ne demişler: denize düşen yılana sarılır.
  • mustafa kemal atatürk'ün gençliğe hitabesinde bahsettiği güruh.

    bir tür memeli, bir çeşit kemirgen çoğunlukla zararlıdır. fiziksel olarak insana, zihniyet açısından koyuna yakındır. sikilerek çoğalırlar. sikilmeden de rahat edemezler. 90 yıl evvel gördükleri ebe amcıklarından dolayı uzun zamandır sesleri çıkmayan, şimdilerde götün götün osurmaya başlayan ve pek yakında sıçmaları da beklenen göt oğlanlarıdır. mana açısından hem dışarıda hem de içeride gibi görünseler de bilakis buralardadırlar. dışarıdan icazet alırlar, içeride havkırırlar.* sahiplerinin kontrolündedirler daima, özgür gibi görünürler, demokrasi diye önlerinde duran dikte kemiklerini kemirirler.

    cahiliyeden kaynaklanan atlamalarıyla beraber yapılan her haltı evla sanırlar, sevinirler. her allah diyeni hoca sanır, her hocayı baş tacı ederler. akılları ermediğinden hocalara havale ederler herşeyi, okumaktan ziyade dinlemeyi severler. hocaları namlarına karar verir daima ve düşünmezler neyin doğru, neyin yanlış olduğunu. 90 yıl evvel ingilizin kuyruk acısını zikrederler şu sıra, hadlerine düşmüş gibi mustafa kemal'in liderliğini de sorgularlar.
  • başkanlık sistemi isterler.
  • türkiye'de toplumsal barışı tehdit eden en etkili söylemlerden biridir. atatürk'ün gençliğe hitabesi'nden beri klişeleşmiş şekilde kullanılsa da mucidi atatürk değildir. osmanlı devleti'ndeki gayrimüslimlerin milliyetçi ayaklanmalarından beri bu söylem veya türevleri kullanılmaktadır.

    dahili bedhah vatan haini, yediği kaba pisleyen, iç mihrak, iç düşman ve harici bedhah dış güçler, emperyalistler, batılılar, ingiltere, amerika birleşik devletleri gibi değişik biçimlerde karşımıza çıkabilmektedir.

    1829'daki yunan ayaklanmasında dahili bedhah yunanlılar ve harici bedhahlar ise yunan ayaklanmasını destekleyen hemen hemen tüm avrupalı devletler olmuştur.

    1839'da tanzimat fermanı'nın ilanında önemli rol oynayan mustafa reşid paşa kimilerine göre dahili bedhah ve onun tesirinde kaldığı ingiltere harici bedhahtır.

    1870'lerden sonra meşrutiyeti destekleyen ali suavi, namık kemal gibi jön türkler dahili bedhah, onları destekleyen mısırlı mustafa fazıl paşa harici bedhah olmuştur.

    1878'de sırbistan'ın bağımsızlığına yol açan sırp isyanları devrinde dahili bedhah sırplar, harici bedhah ise isyanları destekleyen rusya olmuştur.

    20. yüzyılın başında rumlar ve ermeniler dahili bedhah, rusya ve ingiltere harici bedhah olmuştur.

    soğuk savaş sırasında komünistler dahili bedhah, sovyetler birliği harici bedhah olmuştur.

    1974 kıbrıs harekâtı sırasında istanbul'daki yunan ortodoks kilisesi dahili bedhah, yunanistan harici bedhah olmuştur.

    dahili ve harici bedhah söylemleri veya türevleri (vatan haini, emperyalistlerin maşası, burjuva uşağı, iç mihrak, din düşmanı vs.) belli bir azınlık veya muhalif grup hakkında kolayca linç kampanyası başlamasına sebep olabilmektedir. hatta katliama bile yol açabilmektedir (bkz: sivas katliamı).

    ilkokuldan itibaren özellikle tarih ders kitaplarında sık sık tekrarlanan iç ve dış düşman klişesi memleketimize yıkımdan başka bir şey getirmemiştir. ilkokuldan beri tekrarlandığı için türkiye halklarının zihninde çok net bir yeri vardır. içi kolaylıkla linç edilmek istenen herhangi bir azınlık veya muhalif grupla doldurulabilmektedir. bu yüzden hem muhafazakâr hem seküler otoriter yöneticilerin elinde güçlü bir silaha dönüşebilmektedir. bir an önce bu söylemin ve türevlerinin ders kitaplarından ve türkiye halklarının zihninden çıkarılması gerekmektedir.
  • dahili olarak bir siyasi partiyi 'söyleyemem' (söylersem şerefsizim), harici olarak amariga ve tüm dünya. herkes üzerimize oynuyor.
  • "efendiler, bu vesile ile muhterem milletime şunu tavsiye ederim ki: sinesinde yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki cevher-i aslîyi, çok iyi tahlil etmek dikkatinden, bir an feragat etmesin!"

    ebedi başkomutan ve sayın cumhurbaşkanım bu sözüyle aslında dahili bedhahların daha tehlikeli olduğunu belirtmiş. ikinci olarak dehşet verici bir diğer uyarısı ise yakın zamanda milli eğitimde görevli bir şahıs tarafından yasaklanmaya çalışılan büyük nutkunda geçer.

    "cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde (şuraya dikkat) iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir."

    bu satırlardan sonra en büyük eserim dediği cumhuriyeti mukaddes saydığı türk ordusuna veyahut devletin bir kurumuna ya da bir siyasi partiye değil türk gençliğine emanet etmiştir.

    "ey türk istikbalinin evladı! işte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur."

    üçüncü olarak dahili bedhahlara bir uyarı daha yapar. gerici ve bölücü zihniyet, ikinci cumhuriyetçilerin beslediği sözde tarihçiler böyle bir söylevi yok dese bile bursa nutku tıpkı gençliğe hitabenin ruhuyla kaleme alınmış söylenmiştir. bir nevi muhtaç olunan kudreti harekete geçirecek yol haritası reçetesi gibidir.

    “türk genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, “bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır” demeyecektir. elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.

    polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. genç, “polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir” diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. mahkeme onu yargılayacaktır. yine düşünecek, “demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek”

    onu hapse atacaklar. yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. diyecek ki, “ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. araya girişimde ve eylemimde haklıyım. eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.”

    kısaca haddim olmadan tarihe not düşmek istiyorum. efendiler her ulusun kahramanları vardır. aslanlarınızı köpeklere boğdurmayın!
  • ülkemiz topraklarına milyonlarca mülteciyi sokup vatandaşlık verenler.
    hazineyi soyup soğana çevirenler.
    kendileri hariç herkesin terörist olduğunu söyleyenler.
    bu saray yetmez, daha büyüğünü yapalım, bu uçak yetmez diyenler.
hesabın var mı? giriş yap