• ne zaman elma dilim patates yesem daha soğumadan sabırsızlık ettiğim için, o ateş parçası halinde lop patatesin damağıma cozz diye yapışması süretiyle başıma gelen durum. bir hafta falan süründürür adamı yediğin hiç bir şeyden zevk alamazsın, dilin yanmasından falan 15bin kat beterdir.
  • sıcak çayın biraz soğumasını beklemeye sabredemeyenlerin basına gelen yanık. kasinir durur, epitel soyulur, dilinizle oynadıkca daha da delirtir adamı.
  • bugün katlanılmaz hale gelmesi sebebiyle beni sabahın köründe eczaneye sürükleyen durum. baharatlı, limonlu, asitli ve tuzlu şeyler yenmemesi gerekiyormuş daha hızlı geçmesi için. bir de aftamed adında oral bir jeli var tedavisi için.
  • başıma gelen en kötü durumlardan biri. anlatayım; gülbahçe'nin az ilerisindeki karapınar'da bir restoranda gerçekleşti her şey. deniz, kum güneş yapıp hayvani bir açlıkla koştuk oraya. yanından küçük bir dere akan, aile işletmesine benzeyen bir mekan. genç bir kız ve erkek alıyor siparişleri. ne yiyelim diye düşündük dedik hızlı olsun bari, pide yiyelim. sorduk böyle yarısı kaşarlı, yarısı kıymalı bir pide yapabilir misiniz diye. ki yapıyorlar izmir'dekiler, oradan biliyoruz. neyse, kız karışık mı diye sordu, yani dedik 'evet, böyle işte yarısı kaşarlı yarısı kıymalı buçuk pide işte'. demez olaydık.

    bak hiç abartmıyorum üç kişi 45 dakikadan fazla bekledik gelmesini siparişlerimizin. bizden başka iki grup daha var, kalabalık da değil yani. o kadar bekledik ki açlıktan tavandan sarkan örümceği bile gözümüze kestirdik bi' ara. vazgeçtik sonradan tabii. bekliyoruz lakin çok da şikayetçi değiliz. çünkü saat geç oldukça narlıdere trafiği biraz daha azalacak diye de düşünüyoruz. işimize geliyor bir yandan da. velhasıl geldi tabaklarımız; hepsi tepeleme pide dolu! içinde kuşbaşılısı, kıymalısı, kaşarlısı, sucuklusu; hepsinden birer porsiyon var. oha dedik baştan yalnız şikayetçi de değiliz. gözümüz dönmüş açlıktan. o kadar beklemişim bir de soğusun diye mi zaman geçireyim, hemen tabağa yumuldum. ağzıma bir parça attım atmasına, sen bir yapış damağıma... off, böyle bir acı yok. resmen etimle birleşti ateş topağı. hemen ayran falan derken kar etmedi, yandığımla kaldım. bir savaş veriyorum yalnız bir yandan da tıkınmaya devam. ölüyorum ulen, kan şekerim yerlerde sürünüyor zaten. habire yiyorum.

    pideler cidden çok iyiydi, ona lafım yok. kıza kızamadık bile; hem seviniyoruz hem hayıflanıyoruz n'aptın sen be ya diye... işte bak 4 gün oldu damağımdaki o yanık geçmedi. ağzıma domates koysam yutamıyorum. pis acıyor hala. ne yersem çiğneyemeden diri diri yutuyorum. timsah gibi oldum ya! üstüne üstlük dilim de laf anlamıyor, başına buyruk sürekli gidip taciz ediyor o bölgeyi. ne menem bir şeymiş bu arkadaş. ağız içi yara bandı olsa, hakkıdır kora tapan damağımın. bu vesileyle empatide çığır açtım aft problemi yaşayanlarla. hepinizi anlıyorum şimdi, valla işiniz zormuş arkadaş. haklısınız.
  • sabahki tost öğlen yemeği yapılmıştır bir şekilde. hemen işin başına dönmek için alelacele kaç derecede olduğuna baklımayan fırına atılır, 40 sn ısıtılınca içindeki kaşar 185 c ye kadar ısınmıştır ancak her zaman acelesi olan metropol insanımız, dünyanın en önemlisi kabilinden işine yetişmek üzere tostu hart diye ısırınca idrakına varır ancak bu durumun. damak yanığınız, ağzınızda bir çıban misali hayırlı oldum ben diye bağırır tüm gün. artikülasyon kayar, normal cümleler uzun hava formuna bürünür. hayat yaşanmaz olur.
    bu da böyle uzar gider. *
  • su içerken bile acır.
  • dilinizle oynamadığınız süre zarfında çok daha hızlı iyileştiği bilimsel olarak kanıtlanmıştı bir zamanlar. kim kanıtlamıştı hatırlamıyorum bir gazetede okumuştum ama kendi üstümde denediğimde gayet de işe yaradığını fark etmiştim.
  • azaptır. açlıktan gözü dönmüş haldeyken sık sık başıma gelendir. en beter kısmı ise iyileşene kadar ne yersen ye inadına yanık soyulmuş noktaya batmaya çalışmasıdır.
  • sabırsızlığın en acı veren hali.
hesabın var mı? giriş yap