• çok iyi bi görüntü yönetmeni.before the rain,delicatessen,the city of lost children,seven,alien resurrection,the beach,the ninth gate gibi filmlerin görüntü yönetmenliğini yapmış zati muhterem...
  • annesi fransiz, babasi iranli, 1956 tahran dogumlu. panic roomun da goruntu yonetmenligini yapmaya baslamisken, fikir ayriliklari vs. nedeniyle bu gorevden ayrilmis.
  • nevi şahsına münhasır bu zat, alemde sözü en çok dinlenen namı almış yürmüş görüntü yönetmenlerindendir. özellikle david fincher ve jaunet-cara ikilisi ile yaptigi işlerle bilinir. goruntu yonetmeninin ismi ne kadar zor soylenirse, sanati o kadar ustundur dogmasinin en canli en tatli ornegidir.
  • film yapmaya devam ettigi surece reel bir insanla sex yapmama asla gerek kalmamasini saglayacak kadar anormal sahane goruntuler yapan asmislar asmisi goruntu yonetmeni insan-tanri arasi zat. evet tamam, michael chapman,john toll, vittorio storaro, robert richardson,christopher doyle gibi cok daha brute ve dumur edici isler cikaran insanlar vardir ve fotografik olarak bugun ustundeki etkileri tartisilamaz. ama darius khondji'nin sinematografinin bir meslek olarak bugunku isleyis bicimine gelmesinde oynadigi rol de yadsinamaz. cunku 1) hicbir belli & set ekolden gelmez (ornegin michael chapman-john toll gibi) ve son derece saygi duyulasi olsa da yerine gore fabrikasyonlasan o isleyis bicimine dahil olmadigindan ister 2 paralik arthouse filmi olsun ister studyo filmi olsun inanilmaz butik isi calisir 2) ozellikle sevendan sonra tam da bu calisma biciminden ve bunun sonucunda cikan islerinin asla ucuz olmadan commutable olabilmesinden oturu sinematografiye izleyici kalabalik icinde belli bir populerlik,ilgi ve saygi getirmis & bunun endustrideki yansimalari sonucunda tum filmlerdeki sinematografinin kalitesi & butcesi hem kumulatif hem logaritmik olaraktan bilimum sekilde artmis ve de ornein matthew libatique (bkz: pi)(bkz: tigerland)(bkz: requiem for a dream) gibi cok daha yeni ve kendine has bicimde calisan insanlarin bagimsiz yapimlar disinda da is bulabilmesi ve boylelikle kaliteli & deneysel sinematografinin kitlelere hafif hafif de olsa enjekte edilebilmesine & boylece de mainstream film izleyicisiyle bagimsiz yapimlar arasinda illa ki icerik ve anlamsal olaraktan olmasa da gorsel olarak bir bag kurulmasina (ki bunun zaten cok cok daha baglayici oldugu tartisilmaz) yol acmistir. bu da 90larin sonuna dogru baslayan `belli bir cesit bagimsiz sinemanin neredeyse bi mainstream sinema genre'i olmasi` fenomeninin ortaya cikmasindaki onemli cevre kosullarindan birini olusturmustur. bu da saygi duyulasi veya sevilesi birsey hic ama hic olmamakla beraber iki uc tane duzgun filmin pis ticari emmelleriyle dolasan iyrenc acgozlulukteki para babalari tarafindan da olsa para bulabilip yapilabilmelerini saglamis ve gozleri gonulleri mutlu etmis, dunya barisina katkida bulunmus, sera efektinin etkilerini azaltmis,vsvsdir. bu sebeplerden oturu de darius khondji'ye nobel odulu verilmesi kacinilmazdir. kendisi ayrica cok kibar, cok sefvkatli ve iyi bir aile babasidir, bunun da goz onunde bulundurulmasi iyi olacaktir.

    bu arada dk'nin filmlerinin %99unda gorulen & filmlerini bana gore sahane lolipop'lara benzeten geri kalan herseyin suyunu icen siyahlar hadisesi bleach bypass adi verilen bir metodla gerceklestirilmektedir. (bkz:caylak olup bir entry hakki kalmis olup baslik acamamak ) bu metodu feature filmde kullanan ilk insan da dk'dir. bu metoda gore film son banyolarin birine girmez & bu sebeple normalde emulsiyon ustunden atilan gumus hallide parcaciklari filmin ustunde kalir, bu da cok daha kontrastli ve/ama derinligi olan renkler verir. siyahlar zift gibi, beyazlar da cok cok pur sekilde cikar, kirmizilara,yesillere felan doyum olmaz, vs,vs. (bkz:darius khondji'yi cok cok sevmek icin akla gelecek ilk bin sebep) (bkz: emulsiyonla sevismek istemek sapiklik midir) (bkz: "bkz. verme islemi sonucunda insanin yazdigi bazi seylere link cikip bazilarina asla cikmamasinin acaba bkz. verme isleminin dogasinin secici veya rastlantisal olmasindan mi yoksa yazan kisinin gerizekali olmasindan mi kaynaklaniyor oldugu sorusunun insanin kendi kendine cevaplayamadigi bir soru olmasinin caylak ustundeki zihin ve self esteem parcalamasi" ya da "golgede bulusma" 2002,mixed media,courtesy of hodohodo galleries, reykjavik ) (bkz: anlasilmaz bicimde kasinmak)
  • özellikle jean-pierre jeunet'le birlikte pek şahane işler çıkaran görüntü yönetmenidir; hatta yaptığı şey görüntü yönetmenliği falan değildir, direkt şovdur.
  • son olarak; haneke - amour
  • insanların filmleri değerlendirirken, sinematografisini başarılı buldukları filmler hakkında yorumlar yaparken belirli sınırların ötesine geçmemeleri beni şahsen epey üzüyor. kaliteli bir izleyici, bir filmin yapım sürecinin önemli noktalarına hakim olup, belirli kriterler özelinde filmi değerlendirebiliyor. senaryosunun ne kadar derinlikli ve ustaca yazıldığından, set tasarımının filmin atmosferini müthiş yansıttığından veya kurgusunun devamlılığından, filme olan etkisinden vs bahsedebiliyor. bunlar çok güzel şeyler. ama iş sinematografiye gelince belirli sınırların içerisine hapsoluyoruz gibi geliyor bana. çok azımız filmlerdeki müthiş görüntülerin nasıl ortaya çıktığını merak edip bunu araştırıyor ve ortaya koyuyor. bu arada bunu bir sorun olarak ortaya koymuyorum. yani; "filmlerin görüntü yönetmenlerini tanımayanlar film izledim demesin" gibi küstahça bir tutuma savrulmuyorum değerli dostlar, lütfen yanlış anlamayın. zaten o kadar sinefil değilim, beni aşar bu. yalnızca bir filmin sinematografisi benim için çok önemli. bu işi hakkını vererek yapan insanları, sanatlarını icra etme metotlarını incelemekten büyük keyif alıyorum. hatta bu noktada sayın kurosawa'nın tespitini bir tık öteye taşımak istiyorum:

    "bir filmin senaryosu ve sinematografisi iyiyse, ortaya iyi bir film çıkar."

    darius khonji ise, bu alandaki en iyi isimlerden birisidir. se7en, midnight in paris, evita, the panic room, irrational man ve daha nice iyi filmlerin görüntü yönetmenliğini yapmıştır. hatta se7en filminde, sanatını icra ederken aşmıştır. kendisi, tekniğini renkli bir şekilde çekilmiş filmleri siyah - beyaz hale getirmeyi epey seviyor. bunun için de "gümüş koruma tekniği" adı da verilen ağartma işlemini atlama tekniğini kullanıyor. normalde, renkli filmler geliştirildikten sonra, bütün ham gümüşü kaybeden bir ağartma işlemi uygulanır. film önce sabitlenir, ardından yıkanır ve kurutulur. adından da anlaşılabileceği gibi bu işlem, filmin ağartılmasını azaltır ya da tamamen yok eder. renkli film, bu defa sabitlenmeden, yıkanmadan ve kurutulmadan önce bir siyah - beyaz geliştiricide geliştirilir. bu, siyah - beyaz geliştiricide ek gümüşün geliştirildiği anlamına gelir.

    darius khondji bu tekniği daha çok, çektiği filmlerde çok derin, yoğun siyahlar elde etmek için kullanır. bu, aynı zamanda kontrastı arttırır ve görüntüyü solgunlaştırır, yani renk yoğunluğunu düşürür. bu tekniği özellikle se7en filmindeki, ilk suçun işlendiği mekanda çok net görürüz. set tasarımı, ışık ve özellikle de ağartma işlemi sayesinde eski, parlak ve yağlı bir karanlık alan atmosferi yaratılır.*

    yukarıda bahsedilen tekniği uygulayan bir sürü farklı görüntü yönetmeni sayabiliriz. veya farklı ve kendine has teknikler kullanan başka görüntü yönetmenlerinden de bahsedebiliriz. örneğin, khondji, midnight in paris'te, bu tekniğin neredeyse tam tersini uygulamıştır. bu filmdeki görüntüler çok açıktır, renkleri neredeyse gözümüzü alır. canlı varlıklar haline gelir mekanlar. çünkü atmosfer bunu yansıtıyordur. o mekan, biz izleyiciler için içinde bulunmak isteyeceğimiz mekanlardır.
    bu yüzden sinematografi çok önemlidir. bu yüzden pek çok efsane yönetmen, neredeyse tüm filmlerinde aynı yönetmenlerle çalışır. kurosawa'nın asakazu nakai'si, coen'lerin roger deakins'i, nolan'ın wally pfister' vardır ve daha nice efsane yönetmen ve efsane görüntü yönetmeni ortaklaşmaları vardır bu şekilde. bir filmin görüntülerinin içerisinde kaybolduğumuz, mekanları duyusal hafızamıza kazıdığımız ve hayali yolculuklara çıktığımız sahneler için bu sanatı icra eden insanlara teşekkürü şahsım adına bir borç biliyorum. sinemayla kalın değerli dostlar!

    *kaynak eklemesi: warren buckland - sinemayı anlamak, 2013 - 09 - 13
  • görüntü yönetmeni olarak bu dünyaya fazlaca şey bırakmış insandır ; (bkz: bardo)(bkz: delicatessen)(bkz: amour)(bkz: panic room)
hesabın var mı? giriş yap