*

  • osmanlı imparatorluğu'nun en düşük nüfusuna sahip yerlerinden biridir. 1897'de 122.096 kilometrekarelik bir yer demekti der zor. ve burada belirtilen tarihte 151.260 kişi yaşardı. yani kilometrekareye 1.2 kişi düşmektedir.
    1907 sayımında ise 66.294'tür.
    bugün suriye sınırları içinde bulunan derzor'un nüfusu, 1994 sayımına göre sınırlarının küçülmesinden kaynaklanan azalmayı gözönünde bulundurursak hemen hemen aynıdır: 133.000.

    1915 tehciri'nde ermenilere ayrılan ana bölge 78.000 kilometrekarelik bir yerdir.

    bir çöl vilayetidir. göçebelik hakim sosyal yaşam türüdür. yazları cehennem gibi sıcaktır. kuraklığın sık rastlanıldığı (yıllık yağış ortalaması 200 mm'yi geçmez) bir yer aynı zamanda. hatta bu sıcak ve susuzluktan dolayı adım başı hayvan leşlerine rastlanıldığı kayıtlara geçmiştir.
    tarıma elverişli yer neredeyse yoktur. nüfusun düşüklüğü bundan kaynaklanır daha çok. doğal korunak ve yükselti de çok az sayıdadır.

    1839 tanzimat fermanı'ından sonra buraya medeniyet götürmek, topraklarını tarıma açmak ile 1870'lerden itibaren kafkasya'dan gelen çerkezleri bölgeye yerleştirerek, merkezin adlandırmasıyla vahşi aşiretlere [aşair-i mütevahhişenin] karşı kullanmak, bölgenin arazisini tarima elverişli hale getirilmesi amaçlanmışsa da istenilen başarı sağlanamamıştır.

    ittihat ve terakki cemiyeti aralıklarla ikitidarda olduğu 1908-1913 yılları arasında bölgeyi yerleşime açmak için inceleme raporları hazırlatmış, bölgenin ulaşımı için yol yapımı, baraj gibi altyapı çalışmaları düşünülmüşse de bunlar hayata geçirilememiştir.
    yani der zor, imparatorluğun iklim ve topografisinden dolayı yaşamın, yerleşmenin en zor olduğu bölgelerin başında gelmektedir.

    21 mart 1912 tarihinde istanbul'un bölgeyi anadolu'ya gelen muhacirlere açma, yerleştirme planları doğrultusunda bölge hakkında derzor eski mutasarıfı lütfi efendi bölgenin genişliğinin -heryere asker yerleştirilse bile "vahşetle me'luf olan bir halk" olan- bedevileri kontrol altına almayı imkansız kıldığını, güvenliğin sağlanamayacağını, çok ciddi altyapı çalışmaları yapılmadan bölgeye muhacir yerleştirilemeyeceğini söyleyen bir rapor yazar.

    bu rapordan iki yıl sonra 6 temmuz 1914'de meclis-i mebusanda bir tartışmada talat paşa, bölgenin yaşamaya elverişli olmadığını açıkça ortaya koyan bir konuşma yapar; konu, ege kıyılarındaki rumların kovulmasıdır. aydın mebusu emmanouil emanüelidi efendi söz alarak, rum bölgerindeki terörürn kaynağının, köylere yapılan muhacir iskanı olduğunun bilinmesine rağmen, iskanın hangi niyetlerle yapıldığını hükümete sorar, çünkü der, bu iskan yüzünden rumlar kaçmaktadır. oysa der, "üsküdar'dan ta basra körfezi'ne kadar hali[sahipsiz, tenha] arazi pek çoktur" neden bu bölgelere muhacirler iskan edilmeyip, rum köyleri seçilmektedir."

    talat paşa'nın cevabı bu rapor(lar)dan haberdar olduğunu ama çok daha önemlisi ermenilerin niçin der zor'a sürüldüğünün bir kanıtıdır. tehcir kararı bu konuşmadan 10 ay sonra alınır:

    "gerçi hali[sahipsiz,tenha] arazi pek çoktur, fakat emanüelidi efendi'nin dediği gibi üsküdar'dan basra'ya kadar olan boş arazilere bu islamları yerleştirmek için evvela 15-20 milyon liraya ihtiyaç vardı. bizde de yoktu. bu muhacirleri dedikleri gibi, oralara gönderip çöllere serpecek olsaydık oralarda cümlesi açlıktan öleceklerdi..."

    not: entryde, fuat dündar'ın epey özenli bir emek verildiği belli olan doktora tezinin kitaplaşmış hali modern türkiye'nin şifresi kitabından yararlanılmıştır.
  • naregatsi nin girişinde ve camında yazardı bu yer ismi, "der zor city" olarak. herhalde cesaretimizi toplayamadık o zamanlar sarkis* abiye sormak için, neresi burası diye. belki de akıl edememişizdir. neyse zamanla sözlük yetişti imdada, öğrenmiş olduk neresi olduğunu.
  • dinozor derisi.
  • yolu suriyeden gecen herkesin gitmesi gereken yer... bir halkin yok edildigi yeri gormek, insani sarsmaktan ote bir hale getiriyor, kolay bisi degil. topragi bir santim eselediginizde insan kemikleri goruyorsunuz, iste o zaman dir dir televizyonlarda konusan yusuf halacoglu'gilleri toplayip suriyeye getirmek, temmuzda bile degil, nisan basinda, bes kilometre yurutmek, ne demek oldugunu gostermek istiyorsunuz.
    1915 mayisinda tehcir basladiginda, yuzbinlerce ermeni der zorda biten bir yuruyuse zorlandi, cok azi bitirebildi o yuruyusu... bitirenlerin cogunun yuruyusun hemen ardindan can veren bedenlerinden kalanlar da iste orada duruyor, der zorda, gormek, bakmak, anlamak isteyenlere...
  • 1915'te tehcir edilen ermeniler'in sürüldüğü bölge olmasıyla, anadolu'nun hafızasında hep, ancak vicdan yarıklarının takip edilmesiyle varılabilecek bir yer intibahı bırakan "yazık" toprak. ermeniler, üzerine sayısız ağıt yakmıştır der zor çölleri'nin, onlardan biri de şöyledir:

    der zor çöllerinde yaralı çoktur
    gelme doktor gelme, çarası yoktur
    bir allah’tan gayrı, hiç kimsem yoktur
    dininin uğruna giden ermeni…

    der zor çöllerinde bayıldım kaldım
    harçlığım tükendi, evladım sattım
    ana ben bu candan bıktım usandım
    milleti uğruna giden ermeni

    goyver ana goyver, gedelim çöle
    olalım çırçıplak arap’a köle
    söylensin destanım, dillerden dile
    evladı uğruna giden ermeni
  • vicdanlı türkiyelilerin yürümesi, yürürken kulağını kumlara, rüzgara vermesi, yüz sene öncesinin acılarını duyması gereken bir dünya, bir hafıza. türkiye'de hâlâ yaşayan bir avuç ermeni'nin, dünyanın dört bir yanına dağılmış ermenilerin sesini duymak için; ama aynı zamanda türkiye'nin türkiye olma hikâyesini, yalanları ve bastırılmışlığı, bizi biz yapan günahlarımızı anlamak için de, der zor'da yüz senedir yankılanan feryatları duymak şart.
    (bkz: #21712732)
  • suriye'nin guney dogusunda firat nehri cevresine kurulmus bir sehir. otobus garina vardiginizda, colun ortasinda oldukca dokuntu gereksiz bir yer olarak gozunuze carpar, sehre dogru ilerlerken mahallerini gorunce iciniz acir yikiti binalari gorunce. ancak, firat nehri etrafina yaklasinca hersey degisir bir anda. yesillikler artar, evler guzellesir, firat nehri'nin kutsalligi ile, col ortasindaki bir vaha ile karsilasirsiniz. irakli gocmenlerin bolca yasagidi bu kentte, saddam huseyin oldukca sevilir, turk oldugunuzu ogrenince buranin halki, murat alemder'den (polat alemder'in suriye'deki adi) bahseder, saddam'in iyi, george bush'in gay oldugunu anlatirlar. firat'ta tekne turuna katildim, turk oldugum icin para bile almadilar. nehir ustunde fransizlarin yaptigi asma kopru cok guzeldir.

    20-25 dolar vererek buranin 120 km guneyindeki mari adindaki babil kentinin harabelerine gidip donebilirsiniz taksi ile.
  • suriye'nin on dört valiliğinden birisidir. başkenti ve en büyük şehri deyrizor'dur. 2010 verilerine göre nüfusu 1.200.500 kişidir.
  • ışid denilen sürüye karşı muazzam bir direnişin verildiği kent.
  • ışid'lilerin kıyma makinası. yüzlercesi geliyor, onlarcası gerisin geri kaçıyorlar. (bkz: issam zahrettin)
hesabın var mı? giriş yap