• ayşe şasa kitabı.

    ayşe şasa, kitabında bireysel ve toplumsal hastalığının kesiştiği noktada, ibn arabi'yle tanıştığını söylüyor. muhtemelen reddettiği bir dünyayla tanışınca huzura yaklaştığını hissettiğini, yaşadığı kavmin reddettiği kesimiyle temasa geldiğini ifade ettiği kitabında şizofren günlerinin nasıl aydınlığa kavuştuğunu anlatıyor. aslında sinemacı kimliğiyle tanınan şasa, görsel dünyadan bir mealde sıyrılıp zihinsel, manevi bir yaklaşım ile meselelerin metafiziğini yapıyor.
    ayşe ablamızın dediği gibi hayat gerçekten üzerimizde bir yüktür ama...

    kitap için;
    (bkz: gelenek yayınları)
  • uzun boyutu ve az sayfasızla ders kitabını andıran, kapak resminin pek hoş olduğu kitap.
  • yeni başladığım ve anlatınları tasavvur etmekle meşgul olunduğunda insanı epeyce yoran lezzetli bir kitap. kendi hastalığımın sebep olduğu en büyük yara kitap okumaktan uzaklaşmak olmuştu. daha önce yaşamadığım türde bir dikkat eksikliği problemi çekiyorum bu yüzden. arada güç bela bir kaç kitap okudum bu süre içinde -birkaç yıldan bahsediyorum- ama şu anda hatırımda kalan sadece stefan zweig'den okuduğum satranç, dostoyevski'den yeraltından notlar oldu. zannediyorum bir diğeri de bu olacak. bitirebilir miyim bilmiyorum ama bana yeniden okuma isteği veren bir kitap oldu hissettirdikleri ile.

    hissedişimde en büyük etkisi büyük ihtimalle farklı zihinsel süreçlerden de geçilse insanın zihninle olan oyunları sonunda benzer şeyleri hissediyor oluşudur.

    --- kitabın içinden birkaç alıntı ile bitireyim ---

    *akıllılar dünyası, tekboyutlu bir realite içinde yaşıyor. en gelişmiş şekliyle üç boyutlu. benim realitemin onlarca boyutu var. yüzlerce kristal prizmadan oluşan bir evren bu. leibniz'in monadları üstüne, okul yıllarında okuduklarımı hatırlamaya çalışmalıyım. ya da sabunlu su üflenen bir kamışın ucunda oluşabilen yüzlerce, binlerce saydam köpük hücrelerini hatırlamak gerekiyor.
    doktorum ise akıllılara has bir değerlendirme ile karşı çıkıyor. benim, realitenin göreceliği dediğim şeyi o, fantezinin karmaşıklığı olarak niteliyor. yine de bunun tartışmaya açık olduğunu belirtiyor.

    *halen duygusal dünyam, benliğim en az kırk parçaya ayrılmış durumda. ama en ortada, tepede, hala düşünmeye, sorgulamaya, denetlemeye; kendine, çevreye, hayata anlam vermeye çalışan bir düşünsel merkez var. her an yıkılabilse de, yıkılmaya hazır olsa da, zaman zaman üç, beş, sekiz, on parçaya bölünse de, o merkezi sürekli ayakta tutmak, her sabah yeniden kurmak zorundayım. (yazmak ve konuşmak bu savaşın kaçınılmaz bir parçası)

    *beynimde sürekli yenilenen bu didişme yüzündendir ki bir zamanlar "objektif gerçeğe" taşıdığım mutlak inanç kökünden sarsıldı. bugün bilimin objektif saydığı kıstasların bile son kertede sübjektif, irrasyonelve ideolojik olduğuna inananlardanım.

    *ateist-hümanist inançlar taşıyan tabipler için ben, zaman zaman din paranoyasının eşiğinden ötelere geçen biriyim. -bir delinin hakikate bakışı hiçbir felsefi tutarlılık taşımaz-. inançlı din çevreleri içinse gelişigüzel sayıklayan herhangi bir hastayım. tasavvufta, yaşanan 'hal'ler seküler düşünce açısından irdelenmez, sorgulanmaz. onlar yalnızca yaşanır, dinsel bir adab içinde, tarikat çevresinde çözümlenir,inançların bağlamı içinde yorumlanıp değerlendirilir.

    *çünkü bilinç çöktüğü zaman, zaman ve mekân ilintileri kopuyor.

    --- alıntıların sonu ---

    ben asla deliliği yaşamadım. ama zihni karmaşayı bir şekilde, çökmeyi bir şekilde yaşadım. gerçeklikten sıyrılmasam da gerçeklikle bağımı koğarmayı arzuladığım ve reddettiğim zamanlar oldu. bu yüzden bunun nasıl hissettirdiğini anlatan birini okumak bana iyi hissettirdi. kendimi ifade edememe hissini yaşadım mesela. anlaşılmamaktan ötürü susmayı da. beni en çok etkileyen -okuduğum yere kadarki kısımda- ayşe şasa'nın şu cümlesidir: "somut biçimde kayda geçirip yaşadıklarımın, başka insan teklerinin bilincine değmesini sağlamalıyım." başka "insan tekleri"nin herbirinin bilincinde birer parça var olmak ve anlaşılmak arzusu ne kadar delirirsek delirelim var.
  • beni bilseydin, benim seni tanıdığım gibi sen de yaralarımdan tanıyıp sarardın beni. belki bir bakış, belki müşterek acıyı katlamaktan korkup sakınan merhamet yüklü bir kaçış ile. gerçekleşmemiş bir karşılaşmanın hasretini bana tattırdın. o ülkede yan yana geldiğimizde bana anlatacaklarınla benden dinleyeceklerinin kamil uyumuna yetişemeyecek hiçbir şey
  • şizofreni hastası olan ayşe şasa'nın hastalık süreci ve hastalıktan kurtulmasına sebep olan olayları anlattığı kitabı.
    özellikle ericsson'dan yaptığı alıntı beni çok etkiledi.
    ... psikozların ve nevrozların temel sebebi, insanın yetişme çağında çektiği acıların ve mahrumiyetin sebebini bulamamasıdır. ...
    yazarın şifa bulmasını sağlayan olaylar ve süreci benimsememekle birlikte, ruh sağlığı söz konusu olduğunda karanlık noktalar çok fazla olduğu için sonuca bakmak gerektiğini düşünüyorum. çünkü insanın kendi benliğine düşman olması kadar acu veren çok az şey vardır dünyada.
  • "akıllılar dünyasının bir kıyısında, sisli bir dağ başına çöreklenmiş, dünyayı kendimce anlamlandırmaya çalışan bir deliyim"diye başlayan * kitabıdır.
hesabın var mı? giriş yap