• senaryosunu ingmar bergman'ın yazdığı, bille august'ın yönettiği 92 yapımı bir film. sonraları tv'de mini dizi olarak yayınlanmış.

    bergman'ın, anne ve babası arasındaki gel-gitlerle dolu ilişkiyi konu alıyor film.

    max von sydow'u, dizinin küçük bir kısmında da olsa izlemek keyifliyken; öte tarafta pernilla august'ın mimiklerini izlemek bir o kadar yorucu! bu rolüyle 92 cannes film festivalinde en iyi kadın oyuncu ödülü almış üstelik...
  • 1992'nin altın palmiye'sini kazanan filmdir.

    13. uluslararası istanbul film festivali'nde 'iyi niyetler' adıyla gösterilmişti.
  • ingmar bergman'ın anne ve babasının ne zor şartlar altında birlikte olduğu anlatılan yapım. yalnız zor derken, öyle böyle değil, harbi büyük engeller var. üçüncü şahıslar mı istersiniz, ailelerin müdahalesi mi dersiniz. en son birbirleri kalıyor engel olarak. izleyin aşk görün.
  • cannes film festivali takipçileri palm dor ödülü kazananların geçmişine şöyle bir göz attıklarında 1992 yılında bu filmin ismini görmüşlerdir. biraz cannes takipçileri biraz da bergman takipçilerinin keşfedebileceği bir film, daha doğrusu filmden önce 4 bölümlük bir mini dizi.

    1991 yılında yaklaşık 5 buçuk saatlik 4 bölümden oluşan bu tv versiyonu yaklaşık yarısı kesilerek cannes da ertesi yıl palm d'or ödülüne layık görülmüş. ben tv için hazırlanan dizi versiyonunu izledim. film versiyonunda nereleri kesilmiş, bu kesintiler filmi aksatmış mı bunları bilemiyorum. burada edeceğim birkaç cümleyi dizi versiyonu için söyleyeceğimi belirtmekte fayda var.

    senaryo ingmar bergman, kişisel bir anlatısı olmuş begmanın. ebeveynlerinin tanışmalarını ve evliliklerinin ilk yıllarını konu edinen bir özete sahip diyebiliriz. dizinin özellikle ilk bölümünü ben çok beğendim, fakat diğer bölümlerde biraz kopmalar yaşadığımı söyleyebilirim. bergman'ın sevdiği konulara dokunuşları ve bergman'ın neden bu konular üzerine eğildiğine dair aile yaşamından ipuçları dizide mevcut. mesela fanny och alexander'ın noel yemeği sahnelerinin çok benzeri dizinin son bölümünde mevcut. o çocuk bergman mı onu bilemiyorum ama bergman'ın hayatında muhtemelen noel arifesi yemekleri büyük önem taşıyor. bunun dışında özellikle ölüm üzerine konuşmalar, tanrı üzerine kafa patlatmalar, güzel, şık , kaliteli diyaloglarlarla iliştirilmiş. görüntüler de çok hoş belirli bir sakinlik içerisinde akıyor. kamera pek hareketli değil ve müzik filme müthiş destek veriyor. filmin ruhunu izleyiciye hissettirebiliyor.

    karakter olarak rahibi beğendim. gerçekten idealleştirilmiş bir din adamı görünümünden çok uzaktı. zorluklar içerisinde eğitimini tamamlayan ve intikam gibi duygularını engelleyemeyen bir insanın rahip olması gerçekçi olmuştu. zaten rahipken de tartışmaya girmesi ve hakaret içeren kelimeler kullanması, yanlış yapan çocuğu öldüresiye dövmesi gibi hareketleri aslında tanrıya yaklaşamamış bir insan olduğunun ipuçlarını bana verdi. izlerken "şimdi neden burada kalmam gerektiğini anladım." gibi laflar ederek düzeleceğini düşündürmesine rağmen, sonunda bana "böyle rahip mi olur?" dedirtmesini başararak filme damgasını vurdu.

    diğer tarafta klasik bir burjuva iyi niyetlisi anna var. aşk gibi saf bir duygunun peşinden veremler atlatmasına rağmen gitmesi takdire değer. ama üzerine yapışan o burjuva görüşleri yüzünden, kırsalda henrik'i terketmeye hazır ya da barda çalışıyor diye rakibini küçümsemesini engelleyemiyor. bana biraz martin eden’in de karşısında büyük hayal kırıklığı yaşadığı burjuva aşkını anımsatan bir karakterdi. aynı yalanlarla kendilerini kandıran burjuva kadınları...

    filmin ismi bence çok iyi, iyi niyetler. çoğu karakter de iyi niyetli, hatta filmin kötüsü diyebileceğimiz anna'nın annesi bile kendi kızının faydasına olan şeyi yaptığını düşünüyor. ama bu hareketin yanlış daha doğrusu saçma olduğunu açıklamamıza sanırım gerek yok. kısacası iyi niyetler içerisinde kötü yönelimlerle dalgalanan hayatlar izlemiş olduk. hayata yakınsayan güzel bir bergman senaryosu, meraklılar kesinlikle izlemeli. cannes'da palm dor kazanan filmler arasında ise benim sıralamamda biraz gerilerde kaldı. son bir karşılaştırma yapmak gerekirse bir dheepan'dan veya the mission'dan daha iyi ve dolu bir film olduğunu düşünüyorum.
  • ekşi sözlükte bir yazardır aynı zamanda.

    bir zamanlar izmir'de adlı bir şehir efsanesinde, izmir'i ilk defa ziyaret eden ve boyozun nasıl bir yiyecek olduğunu merak eden sevgilisine bayat boyoz yedirmiştir.* uğruna 450 km otostop çekerek yolculuk edecek kadar değerli bir insandır.
  • "en cok ben biliyorum, sen konusma ulan ayi" tavirli bir baska yazar.

    nick altima gelip bana kim oldugumu, neyi bilip bilmedigimi anlatmis sagolsun, sayesinde aydinlandim. tipolojiyi en cok o biliyormus, o yuzden bilip bilmeden konusan olursa size de nick alti yazabilir, kim oldugunuzu sizden iyi bildigini sanip susmanizi onerebilir, sizin iyiliginiz icin yani. yersen.

    (bkz: #119708595)
  • mükemmel güzellikte bi film. ıngmar bergman doğana kadarki ailesini anlatmışlar. annesi ona hamileyken ne kadar mutsuzmuş meğer bunun çocuğa geçeceği düşünülür. ıngmar bergman’a da geçmiş ve çok hassas bi insan olmuş. filmde anna’nın biri fedakarlık yapacaksa bu benim, hep öyle oldu diyişi beni gerçekten sarstı. film baştan sona hüzünlü ve yalnızlık doluydu. anna’nın bastırdığı şımarık çocuk arada ağzını açtığında hangimiz onun için üzülmedik ki. hayatın bu kadar zor olacağını tahmin edemezdim diyişi, hıçkırıkları çok etkileyiciydi. henrik’in benim tek kusurum kafam hep karışıktır diyişi ve film boyunca asla rengini belli etmeyişi şaşırtıcıydı. yumuşacık bi insandı ama kararları bencildi, içindeki o eziklik duygusunu atmasına asla imkan yoktu. yine de doğru bildiği yoldan gitmesi saygı uyandırdı içimde. anna’ya annesi iki kişilik yalnızlık çok büyüktür yavrum dediğinde anna gibi seyirci de bu kadarını beklemiyordu.
    bi de bence görüntüleri çok hoştu bu filmin o sanatoryum filan büyülü dağ’ı okurken tam da hayal ettiğim gibiydi acayip mutlu oldum. küçük şapel, deniz kenarı evleri, düğün, son sahnede ormanın içindeki iki bank gerçekten huzur vericiydi. renklerin kullanımı da bi o kadar ayırt edici. uzun zamandır böylesi uzun ve güzel bi film izlememiştim.
hesabın var mı? giriş yap