• hayatı deniz fenerinde geçen, yalnızlıktan delirme eşiğine gelebileceğini ya da dünyanın en huzurlu insanı olabileceğini düşündüğüm meslek erbabı.
  • (bkz: ak parti)
  • - hayatınız ne kadar öykünülesi... sosyal zifte bulaşmadan burada mendireğin küçük prensi olmak harikadır sanırım. peki hiç sıkılmıyor musunuz?
    + büle entelle geliveryo bazı bazı sitip gümüyorum aha şu daşların altına. alıyolla sıkıntımı
  • ben bir tanesinin hayatına dokundum geçenlerde. yaptığım bir dergi çevirisinin konusuydu. antalya'da, gelidonya feneri'nin bekçisi, mesleği babasından ve hatta dedesinden devralmış mustafa bey'in, en az bu güzel yer kadar huzurlu olan hikayesi altında kaldım. günlerce çıkamadım enkazından.

    sessizliğin, sağır edici gürültüsü ve rüzgarlarla kurulmuş dostluklar. buydu aslolan tek kişilik hayatında. bir cümlede bile pişmanlık izine rastlayamadım. mustafa bey, orada bir yerde nicedir hayallerimi süsleyen hayatın sahibi olmakla uğraşmaktaydı. mesleği, fener bekçiliği değil, masal kahramanlığıydı. kim bilir kaç defa kutsamıştı güneşin akdeniz'den batışını. ne fırtınalara denk gelmişti bu dengesiz iklimde. bir dereye eğilip su içmişim gibi hissettim hikaye tamamlanınca.

    şu güne dek çok kişinin biyografisini okudum, izledim, dinledim ve hatta çevirdim. velakin çok azı, mustafa bey'inki kadar mutluluk enjekte etti damarlarıma. yaşanan, kocaman bir huzur çünkü. ötesi berisi yok. fazlası kaosu hiç yok. insan bile yok. günbatımı var, deniz havası, gemiler, yağmur, göçmen kuşlar, ihtiyar kaplumbağa, güney rüzgarları ve uçsuz bucaksız hayaller.

    hayat, gelidonya feneri'nde ne güzel!
  • - hacııı... fenerdi, denizdi, dernekti, yardımdı falan diye götürüyormuşsunuz malı? ehehe
    + sidigit!
  • olmak için nereye müracaat edilmesi gerektiğini merak ettiğim meslek.
  • "karadan kimse uğramaz buraya." demişti, deniz fenerinin, bulut gibi sarhoş bekçisi: "kimsin sen?".

    kimdim ben? üstüste asıldım sigarama ve dumana boğup küçük odayı kaybolmayı denedim: adım bartleby. uzaktan geldim. geldiğim yerin bile yabancısıyım. sonra susmuştuk, uzun uzun. belki korkmuştu halimden, belki de geniş cümlelerle bir hikaye yaratmıştı benden. inandım ona birden. uzağa dalan gözlerinden kuşlar, kadınlar ve koyu bir yalnızlık geçti, sandım. dolaştım, sessiz kurduğu hikayenin olayları ve kişileri arasında. bir öfkeyi durdurtup dinlendirdim, bir zaafı
    dondurdum an boyu, kor parçalarını aldım avuçlarıma ve dedim ki tane tane: büyük şehirlerden geçtim ardarda, bozkırda ve sıradağlarda savurdum takvimin yapraklarını. düş kurdum ve düş kırdım. yitirdiğim sicil ve künye; unuttuğum, toprak ve kelimeler uyandığım an kopuyor içimden. dönüp baktım, duymamıştı söylediklerimi, bekçi. ya dışarı çıkmış ya da hiçbir zaman olmamıştı.

    böyledir, insanın fetret devirleri: ne birşey yapılabilir ne de yapılmayabilir. bartleby der ki: i would perefer not to. çıkıp durmadan geceye baksam: kimseye ait değil. biraz yatmayı denesem, atım anlar ve huysuzlaşır.

    içim rahat: benim yitirdiğim şeyi kazanamaz ki başka biri."
  • küçük prenste var bi tane bu fenerciden oda kaçığın teki sanırım.
hesabın var mı? giriş yap