• gazeteci serap zeyrekin esi
  • odtü yabancı diller eğitimi bölümü ve enformatik enstitüsü bilişsel bilimler yüksek lisans/doktora programında hocadır. dilbilimci, prof. dr.
  • radikal ankara burosundan biri yanilmiyorsam. murat yetkin'in ekurisi oldugu ve radikal'deki isten cikarmalarda, murat yetkin gibi, etkili oldugu soyleniyor.
    son zamanlarda dis haberler bolumunde yaziyor. aslinda dis haberler bolumunde ankara'da baglantilari olan birilerinin yazmasi iyi gibi gozukse de, ben yazilarinda hic haz etmiyorum. daha once ne guzel 3-4 kisi vardi yazan ve hepsi de uluslararasi iliskiler ve dis haberler uzerine cok guzel yazilar yaziyordu. simdiyse ankara'dan birileri konustugu bir takim burokratlara dayanarak yazi yaziyor. isin icine turkiye'deki siyaseti de karistiriyor. cok istiyorsa turkiye sayfasinda yazsin, ama benim dis haberler keyfimin icine etmesin.
    biz ceyda karan'la gul gibi gecinip gidiyorduk. farkli ve dayanakli bakis acilariyla bir seyler ogretiyordu. ama deniz zeyrek oyle bir hava vermiyor.
  • radikal'in yeni ankara temsilcisi.
  • çok azmetti, bu yolda çok şeyler feda etti ve hakkını aldı. bir temsilcinin sahip olması gereken temel özelliklere de sahip zaten.

    patrondan evvel patroncu olmak, işten atma tehdidinde ve tenkisatta ustalaşmak...

    farazi konuşmayalım haydi; istanbul'da 41 işçi atılır radikal'den, ankara'daki işçiler protesto hazırlığına girişir. tümü "işsizlikle" tehdit edilir. yine de 2 tanesi protestoya katılır. 2 işçi işten atılır. o 2 işçinin işten atılmasını protesto eden kitleye katılan 1 stajyer işçi de daha sonra aynı akıbete tabi olunur. atılan işçilerin hakları verilmez, pazarlıklara tutuşulur. mahkemelerde sürünmeleri için gerekli talimatlar verilir...

    sonra klavyenin başına oturulur ve insan hakları, 1 mayıs, işçiler gibi yazılar kaleme alınır.

    işsiz kalmak uğruna ilkelerinden taviz vermeyen onurlu gazetecilere verilen 2 tane tabak, 3 tane plaket. temsilci olmaksa paha biçilemez...

    (ara: tabak iyi)
  • cüneyt özdemir'in 5n1k'sında, şikede indirim yasasıyla ilgili olarak abdullah gül'ün, meclis tarafından pazar günü köşke tekrar -aynen- yollanabilecek olan kanun tasarısını anayasa mahkemesine götürmesi ihtimalini değerlendirirken, akp'lilerin anayasa mahkemesinin kanunları esastan görüşmesinin mümkün olmadığı görüşünü geçtiğimiz dönemlerde şiddetle savunduklarını iddia ederek kendileriyle çelişme ihtimalini öne sürmüş ve böylelikle cumhurbaşkanının fevri veto hareketinin kendisini çelişkide bırakacağını söylemiş şahıs.

    gel gelelim, söz konusu değişikliğin bir "anayasa değişikliği" olmadığı ve yasaların esastan görüşülmelerinin zaten anayasa mahkemesinin doğal görevi olduğunu unutmuştur. keşke teorisi doğrulara dayansaydı da akplilerin türlü ikiyüzlülükleri defaaten ayyuka çıksaydı.

    amma velakin ortada dönen olaylarda, cumhur reis kanunu anayasa mahkemesine götürerek elini olaydan çeker ve mahkeme, cemaatin mi yoksa devletin mi istediğinin olacağına karar verir.

    sanırım ilk kez, cemaatin bu mücadeleyi kazanmasını istiyorum. ya da tayyip bey'in vicdanını dinleyip, söz konusu kanun taslağından daha ağır, önceki kanundan daha hafif bir düzenlemenin yapılmasını salık vermesini.hayırlısı..
  • o bu değil de beyaz tv de kürtaj konusunda recep akdağ a karşı çok doğru laflar etmiştir. bir an için kimsenin bir şey demeyeceğini düşünmüştüm ama çok yavaş sakince doğum kontrol yöntemlerinin daha yaygın hale getirilmesini ve iş kürtaja kalmadan insanların önlemini almasını gerektiğini söylemiş ve bu kadar kontrolden sonra biri hamile kalırsa ve hala doğurmak istemiyorsa zaten o noktada da kürtajın olmasını gerektiğini ekleyerek sözlerini noktalamıştır. recep akdağ ise ezberlediği 2 cümleyi tekrar etmiştir.
  • pirinin* sorularını ezberden, sarkaç gibi sallanarak cevaplayan teatral unsur. ana akım medya muhabiri

    (bkz: babeylibalabuladabaptırbeylibapbup)
  • cnn türk'te "çözüm süreci" hakkında konuşuyor (25 nisan 2013). ya da bitti program. gastelerin ankara temsilcilerini zinhar okunmaması/dinlenmemesi gerektiğini tekrar gösterdi bizlere. zaten akşam yemeği için zoraki seyrediyorum ve koşa koşa sözlüğe geldim.

    efenim, deniz bey çözüm bağlamında türkiye ile ispanya arasında benzerlik kuruyor. kurabilir, yeni de değil bu söylemler. naparsa yapsın. arkasından ispanya'nın çok sık askeri darbeler geçirdiğini söyledi. demokratikleşme sürecinde de tüm toplumun dahil edildiğini belirterek, katalanlara özerklik verilmeden eta'nın silah bıraktığını ekledi.

    ahahahahahahahah. hangi birini düzelteyim lan? bikerem, "çok sık askeri darbeler" yoktu. haziran 1936 darbesi sonucu meydana gelen iç savaşta ve ispanya devrimi'nin bastırılmasından sonra 1939-1975 arası kurulan falanjist diktatörlük hüküm sürdü. katalunya, demokratikleşme sürecinde 1979'da özerklik kazanmaya başladı (bu, resmi yönetim birimi olan "comunidad autónoma" teriminden biraz farklı tabe). eta mevzusuna hiç girmiyorum, örgütün bask ülkesi için değil katalunya için savaştığını söyleyerek literatüre girmiş deniz bey.

    evet, televizyalarda gördüğünüz ve ankara'ya gösterdiğiniz temsilciler böyle. meclis köşelerinden aşağılayarak baktıkları ve "aydınlanması" gerektikleri düşündükleri sokaktaki adamdan farklı değiller. keşke tenkisata harcadığı enerjiyi ve kazandığı sermayeyi birazcık da kültürel alana yönlendirseydi.
hesabın var mı? giriş yap