• stv olmasi lazim, bir dinci televizyonun dizisi. ba$roller yildirim bekci ve reha yeprem. ikiliye bak $erefsizim, robert de niro al pacino gibi.
  • liman genelevindeki heycanlı sesler.
  • başrollerini hülya koçyiğit, ekrem bora ve tugay toksöz'ün paylaştığı 1966 yapımı bir türk filmi. hülya koçyiğit'in emekli binbaşı babası rolünü ise hulisi kentmen oynamaktadır. film, istanbul boğazı'nın 50 yıl önceki güzelliğini gözler önüne seren çekimlere sahiptir.
  • işte benim 2017 yazım. bu filmin bende bıraktığı izi buraya not düşmek istiyorum çünkü nereye ne yazsam kayboluyor. yürüyüşten dönmüştüm, hazirandı. böyle dönemlik rutinlerimle geçiyor hayat ve bu kendiliğinden oluyor bayılıyorum. mesela bu yürüyüşlü haziran, sabah kimse daha gelmezken marinaya kadar yürüyüp kahve içip eve döndüğüm sonra bütün günü bornozla geçirip, projeleri dahi masada bornozla çizdiğim bir dönemdi. bir de akşamları yemeğe çıkıyorduk, yaz akşamı yemeği. bu muhteşem duygularla yüklü bir eylem çünkü bütün hayatımı doldurabilecek güçte anılara sahip. yaz akşamı yemeği. süslenip özenmeli, elbiseli, şampuan kokulu. özel bir kişiye bağlanılmış anılar değil bunlar, tamamen benim anılarım. çok çok küçükken gittiğimiz şimdi yıkılmış olan orfoz restaurantta yan masamızdaki hamile kadının gülüşünü hala hatırlarım. bu bana özel birşey, hayatımın işlemeli bir figürü diyelim. dediğim gibi ben bunları dönüp okumak istediğim için yazıyorum. işte sonra yürüyüşten geldim, üniformamı giydim, çoook sıcak, pervane pır pır pır. annem evde, yeni bi makine almış devamlı meyve suyu sıkıp içiyoruz. muhteşem. sonra dedik ki; çalışmaya başlamadan bir film mi izlesek.. çalışmaya başlamadan yapılan herşey o kadar muhteşemdir ki. son öpücük gibi düşünün. filmin güzelliği biraz da buradan geliyor olabilir.

    ekrem bora diyince akan suların durduğunu ve duran suların aktığını biliyoruz. bazılarımız için. üstelik denizciler... bu dönem rutinlerine sık sık tarabya, sarıyer gezintilerini de ekleyebiliriz, çünkü eski istanbul sevdası sarmış dört bir yanımızı. film eski istanbul'un şahane sahneleriyle dolu, birebir yaşatıyorlar size. tekrar gelsin hulusi kentmen, balık tutuyor, incecik naif duygularla. kızı hülya koçyiğit için için çapkın, ekrem onun, o serseri peşinde... tatlı küçük oyunlar. bir de film boyunca döneminin diğer filmlerinde benzerine pek rastlayamayacağınız bir espri anlayışı hırla gidiyor. oğlanlar çapkın, kalpler pır pır. gençliğin baharı, yaz akşamları, düğün için para biriktiren bir aşık. sanat sever bir ekrem. gönül işlerinden anlayan "bir baba hulusii!" aptal şakalar, aptallığın hoş karşılandığı bir yer varsa, hatta cezbedici bir etkiye dönüşüp karşılığında aptallık yaptırıyorsa, ben orayı seviyorum, çünkü çok aptalım ve bu iyi birşey, hayat kısa :)
hesabın var mı? giriş yap