• nietzsche'nin başyapıtının adı. (bkz: güç istenci)
  • atom karıncayla ağustos böceğinin didaktik hikayesinde, güç istenci olarak türkçeye çevrilen bu nietzsche nosyonu,pek güzel görülür.bütün gün yayıp saz çalmaktan başka bir iş yapmayarak keyif süren ağustos böceğine inat,karınca arzularını bastırıp kendini çalışmaya adar ve stokçuluk yapar. ihtiyacından fazlasını biriktirmekteki temel motivasyonu,kış gelip de kendisine dilenecek ağustos böceğine dersini verebilmektir.bu fırsatı da gelir,kışın soğuğunda yemek bulmakta zorlanan ağustos böceği karıncanın kapısını çalar. karıncaysa güç istencini kullanarak ısrarla çalışmasının ve biriktirmesinin semeresini,karşısındakini kapı dışarı edip gerekli dersleri vererek görür. bu sayede gücünü onaylatmış,hakimiyetini sağlamıştır.ha karınca çirkin yüzüdür bu kahramanın,ayrı konu,ama yaptığı budur işte.
  • konuyla ilgili olarak : (bkz: #9905747)
  • birey yayıncılık tarafından, ağustos 2002 tarihinde sedat umran çevirisiyle yayınlanmış bir nietzsche eseri. çevirisinin yetersiz hatta yer yer hatalı olduğunu düşünüyorum ben kendi adıma. çok fazla eski türkçe sözcüğe yer verdiği için bir ara ingilizcesinden okusam daha mı iyi anlardım diye bile düşündüm. alt başlığı bütün değerleri değiştiriş denemesi'dir ve gerçekten de şu ana kadar bildiğimiz, yerleşmiş bütün değerlerin altını kazarak bilginin iktidar dengelerince nasıl kurgulandığını okuyucuya çok iyi gösteren bir kitaptır ayrıca.

    kitap avrupa nihilizminin tarihini anlatarak başlar. ilk olarak nihilizmin sebeplerini araştırmaya başlar ve der ki “nihilizm’in sebebini “sosyal çaresiz durumlara” ya da “fizyolojik yozlaşmalara” bağlamak ya da yozlaşmaya işaret etmek bir yanılgıdır”. burada görüyoruz ki bu sebebi araştırırken önce onun ne olduğuna değil de ne olmadığına işaret etmiştir.

    daha sonra hıristiyanlığa ve onun nasıl inanç sisteminde çöküşe doğru ilerlediğine dikkat çeker. çünkü nihilist için hıristiyanlık batmıştır ve yerine de başka bir inanç sistemi koyulamamıştır. “tanrı doğruluktur, gerçekliktir” yerine artık o “her şey yanlıştır” öğretisine inanmaktadır.

    ve bu yolda kuşkuya geçer. ahlaktan kuşku duyulmalıdır. artık varılan nokta “hiçbir şeyin anlamı yoktur”dur. bu noktada bu düşünceyi hint budizm’iyle karşılaştırır, çünkü her ikisi de “hiçliğe özlem” duymaktadırlar. ama hint budizm’ini nihilizm’den şöyle ayırır: ”hint budizm’i geride bir ana aktöresel gelişim bırakmamıştır, onun için ona nihilizm’de sadece yenilmemiş bir ahlak vardır: insanın varlığı ceza olarak düşünülür orada, insanın varlığı yanılgı olarak kombine edilir, yani yanılgı ceza olarak görülür – bir aktöresel değerlendirmedir”.

    bir de kitabın gösterdiği etkiyi hissettirebilmek için bir kaç çarpıcı alıntı verelim:

    "söz sulandırır, aptallaştırır, bayağı olmayanı bayağı hale getirir."

    "sanatçı olmak ve hasta olmamak mümkün değildir."

    "hıristiyanlık bir inanç öğretisi değil, bir pratik uğraştır. o bize nasıl davranacağımızı söyler, neye inanacağımızı değil."

    "sevinç acının bir türüdür."

    "sevgiden bir kurum oluşturulamaz." (bunu evlilik için söyler)

    "kişinin atalarından miras aldığı şey hastalık değildir, tersine hastalığa eğilimdir."
  • (1884)

    <büyük insan gücünü halk üstünde hisseder, herhangi bir halkla veya binyılla geçici bir tesadüfü; kendisini sebep ve istek olarak yaşayışındaki bu genişleme diğerkamlıkmışçasına yanlış anlaşılır. bu durum onu iletişim araçları aramaya götürür: tüm büyük insanlar bu araçlarda yaratıcıdır. kendilerini büyük toplumlara yerleştirmek isterler; çoktipli ve düzensiz olana tek bir biçim vermek isterler; kaos onları canlandırır.

    sevginin yanlış anlaşılması. kölemsi bir sevgi var; boyun eğen, kendini veren, idealize eden ve kendini kandıran---tanrısal bir sevgi var; iğrenen ve seven; tekrar şekillendiren ve sevileni yükselten.

    (bir yandan) geleceğin insanını üreme yoluyla şekillendirmek amacıyla büyüklüğün muazzam enerjisini kazanmak ve öte yandan, milyonlarca başarısızlığın yok edilmesi, ve kendi yarattığın acıda yok olmamak; gerçi, bunun gibi bi' şey hiç var olmadı.>
  • "güç istemi" şeklinde çevirisinin "güç istenci" şeklindeki çevirisinden daha doğru olacağını düşündüğümdür. çünkü bu kavram pek irademiz altında bir kavram değil, ikincisi wille kelimesi istek, arzu manalarına da geliyor ve zaten etimolojik olarak da direkt bu manalara gelen kelimelerden gelmiş. kast edilen ise iradeyle ilintili olmaktan daha öte bir kavram; daha ziyade bir çeşit güdü ya da arzu gibi. bilemedim.
hesabın var mı? giriş yap