• avrupa parlamentosu'nda yapılan bir konferansın ismiymiş.

    (ara: nurtopu)

    http://www.milliyet.com.tr/…n skandal sozler&ver=82
  • dersim'in "devlet'in tunç eli" olmasıyla sonlanmıştır.
    ayaklanan aşiret ağalarına karşı mücadeleyi anlıyorum da dersim'de kendi halinde komün hayatı yaşayan topluluk neden bu saldırıya maruz kalmıştır, bunu anlamak zor.
  • sözlükte "dersim isyanı" başlığında incelenmiş bir isyan ve devamında meydana gelen olaylar silsilesidir. zaten olay incelenirse ne çapta insani bir felaket ve utanç olduğunu inkar imkansız hale gelecektir.

    (bkz: dersim isyanı)

    entry girildiğinde böyleydi, sonra (bkz: dersim katliamı)na taşındı.
  • dersim'de yasananlara verilebilecek en dogru isim.
  • dersim katliamı'nı süngü, kasatura ve ateşli silahların yanısıra kimyasal silah kullanarak da uygulayan dönemin devlet'inin ( tc ) yahudileri gaz odalarında boğarak ve yakarak öldürdükleri bilinen faşist nazi partisi vahşetini hem aştığını hem de tarihi önceliği aldığını anlatır. olay derhal (bkz: bm) incelemesine açılmalı, soruşturulmalı ve fiili suçlular eğer kalan var ise yargı önüne çıkarılmalıdır.

    öte yandan dersim katliamı'na feodalite tasfiyesi ve devrim misyonu biçen yeminli kürt, zaza ve alevi düşmanlarının tarihteki yerlerinin nazi kimliğinden dahi daha aşağıda veya eşdeğer olduğu teyit edilmelidir.

    http://www.radikal.com.tr/…kez_ortaya_cikti-1164486
  • bir gün çok daha detaylı yazacağım...

    bu gün buraya hatırlamak için küçük bir not düşeceğim;
    araştırmam sırasında bir belgede soykırım öncesi aşiretler arası kavganın sonlanmasını devletin bir ayaklanma alameti olarak gördüğüne denk gelmiştim.

    bir tez ve çok sayıda makale inceledim. bu makalelerin çoğu naşit hakkı uluğ gibi faşist ideolojinin yazarlarını kitaplarına kaynak göstermiştir. bu kitapta dersim öyle bir anlatılır ki okuyun. aktarmayayım. ancak kitabın bir kısmı oldukça vurucudur. çocuklarına her türlü kötülüğü öğretmektedir dersimliler. yani insanımsı bir yaratık tasvir edilir orada. 1925 te yazılan kitapta ayrıca cahil, kendini beğenmiş, barbar bir seyit rıza'dan bahsedilir. bolca da el etek öpmek kelimesi geçer bu kitapta. seyit rıza dedikodusuna göre hakkı'nın en sonunda gidip valinin elini eteğini öpmüştür. öpmesine öpmüştür bir de vergi ödemiştir - onu da güya halktan zorla toplayarak. burası cehaletin odak noktasıdır ona göre, totemlere falan tapıyormuş bu gerici halk.
    1938 de ben yoktum.
    2015 yılındayız ve dersim'in bir çok yeri toplu mezar dolu. devlet adam etmiş kendince bu toprakları. asayişi de götürmüş güya...

    gittim gördüm. askeri helikopterler bir karakoldan başka karakola havalanıp asker taşıyor.
    'terörist' dedikleriniz tunceli - ovacık yolunda araçları durdurup apaçık propaganda yapabiliyordu. polis desen ortalıkta pek dolaşamıyor. ciddiyim, çıkamaz sokağa. üstelik halk bir şey yapmaz polise.

    şimdi kimi faşistlerin hemen beyninde belirdi soylarını kurutalım o halde diye.
    ı ıh...
    bak öyle bir soykırım yapıldı ki orada, ailesi katledilen çocuklar aynen bm'nin tanımladığı soykırım maddesinde olduğu gibi 'kız çocukları' başka ailelere evlatlık verildi. devlet kendi öğretmenini bile katletti orada. ders vermek istemiş belli ki kürtlere akıllı olun diye.

    ne oldu?

    aşırı islamcılara yani şeriatçı diye yaftaladıklarına da devlet ders vermek istedi menemende.

    sonuç; kemalizm sonuna kadar çöktü. dilediğiniz kadar yırtın kendinizi. bu gün akp iktidarı bir neden değil ilk önce tarihsel bir sonuç olarak ortaya çıktı. zira tarih halkına zulmedenlerin yenilgisiyle doludur. halka zulmedilmemelidir. halk bitmez, faşist ve baskıcı güçler biter.
    şu an türkiye kemalist, milliyetçi ve kimi kafatasçılar tarafından yönetilmiyor. yerini başka baskıcı bir iktidar aldı. chp'nin atatürkçü imajı kurtarmıyor ülkeyi.
    çünkü aslında o hep elitist kemalist tayfanın aşağılamaya alıştığı halk - bütün o uygulamaların ve resmi tarih palavralarının acısını da çekmiştir. bilinçsizdir belki ama bilir; asırlarca arapça ettiği duanın zorla türkçeleştirilmeye çalışılmasını.

    türke düşman yaratıp duranların, halklara ettikleri zulmü de bilir.
    bak ne diyor kitabında meşhur hakkı; seyit rıza cahilmiş ama ermenilerle işbirliği yapmış. başka bir faşist makalesinde rusların dersim ile ilgili yorumlarına iş birlikçi diye örnek vermiş. dersim halkı rus işgaline eğer dersim'i kendi hallerine bırakırlarsa karışmazmış.

    araştırın devletin soykırım yaptığı dersim, o feodalite bilmem ne diye zırvaladıkları dersim 5 kişi yollamıştır mebusluğa. doğrudan cumhuriyet'i desteklemiştir alevi olduğu için. zira yobaz şeyhülislamların ve kendi katilleri olan katliamları için fermanlar çıkaran padişahlar defolup gitmiştir. artık hukuk olacaktır güya. alevinin malı helal değildir güya, öldüren cennete değil hapise gidecektir güya...

    neyi nereye yazsam bilemiyorum ki bir arada alevi olmak başlığına yazacaklarım var takip etmek isteyen olursa.

    ne 1938 de acımadan çocukları katledenler hapse girdi, ne 1978 de maraşın katilleri, ne de sivas katliamının asıl suçluları. onu bunu geçtim de öyle bir ülke ki her yanından yalan dökülüyor. mert olduğunda vatan haini diyorlar. haksızlığa uğrayanın yanında durduğunda, mazlumu savunduğunda hain diyorlar da, 12 yaşındaki koray'ı sivasta yakan adamın avukatlarının milletvekili olmasına, davanın da insanlığa karşı suç olarak kabul edilmediği için düşmesine tek kelime edemiyorlar.
    üstün türk öyle mi?

    türk örf adetini de biliriz kardeş; töredendir. gücü yetmeyene omuz vermek. türklüğünüze zeval gelmesin; ne ara türklük haksızlığa kol kanat gerer oldu?

    ulan hadi ermeni için dedin ki rus işbirliği şu bu, seyit rıza için de bi dedikoduya göre ingiliz mingiliz işbirliği denmiş. bildiğin faşist ideolojinin öz be öz yazarı kürt ve alevi düşmanlığı kusarak yazdığı kitabında bu bölgenin içe kapalı olduğunu, medenileşemediğini aşağılamak için söylüyor. türktür aslında ama diyor dilim varmıyor böyle türk mü olur diyor.

    karar verin uluslar arası ilişkilerde uzman mıdır bu dersimliler. siz karar verin ki ona göre, madem ingilize, rusa çalışıyormuş onlara sataşalım biraz da. madem gaza getirmişler niye hiç haberleri bile olmamış soykırım yapıldığından?
  • "aşiret ağalarının ellerinden topraklarını alıp yoksul köylülere dağıtmak bir toprak devrimidir!"

    yoksul köylünün toprak sahibi olup kalkınmasına engel olmak isteyen terörist seyit rıza ve türevleri yargılandıkları istiklal mahkemelerinde hak ettiği cezaları almış ve sonrasında infaz edilmişlerdir.

    yoksul köylüsünün hakkını arayan devlet gereğini yapmıştır. soykırım iddiası safsatadır.

    olay ile alakalı uğur mumcu'nun kürt dosyası isimli kitabı referans kaynak olarak okunmalıdır.
  • dersim katili sabiha gökçen: "atatürk emretti, ben vurdum."

    4 mayıs 1937 'de dersim soykırımı başlatılmış, sabiha gökçen de dünyanın ilk kadın savaş pilotu olarak daha sonra ödüllendirileceği ve madalya alacağı kutsal görevi sırasında dersim'lileri hatta onların hayvanlarını bile şevkle ve zevkle katletmişti. bombalama esnasında hiçbir acıma hissi duymadığını itiraf etmişti mustafa kemal'in manevi kızı.

    "sabiha gökçen dersim katliamını anlatıyor:

    "atatürk emretti, ben vurdum!"

    atatürk’ün manevi kızı, ilk kadın pilot sabiha gökçen’in “atatürk’ün izinde bir ömür böyle geçti” kitabında dersim anıları da yer alıyor. gökçen’in anılarını oktay verel kaleme almış, türk hava kurumu (1981) yayımlamıştı.

    kitabın 417. sayfasından itibaren sabiha gökçen’in eskişehir hava okulu’ndaki pilotluk eğitimi ve katıldığı askeri manevraları yakından izleyen mustafa kemal'le ilgili bölümler ve fotoğraflara da yer verilir. bunların 7, 8 tanesi dersim’e harekat düzenlenmeden önce çekilmiş karelerdir.

    en çarpıcı olanı “dersim’e uçan uçakların ardından”, mustafa'yı gökyüzüne bakarken gösteren fotoğraf. resim altını sabiha gökçen şöyle yazmış:

    “bu benim çok sevdiğim, bana göre de çok anlamlı olan bir fotoğraftır. bizim filo dersim’e hareket ettikten sonra atatürk yanındakilerle birlikte büyük boşlukta bizi kaybolana kadar izlemiş, sonra dudaklarından biraz üzgün, biraz kırgın şu kelimeler dökülmüş: ‘ulusal kurtuluş savaşını bu millet el ele gerçekleştirmişti. şimdi bu birliği bölmek, bozmak, barışa kan bulaştırmak istiyorlar. yazık… çok yazık!"

    bir başka fotoğrafa “harekâttan birkaç dakika önce” notu düşülmüş:

    “dersim’e uçuyordum. asker arkadaşlarımla, meslektaşlarımla birlikte isyancıları susturmak görevini almıştım. atatürk’ün bana verdiği silah da üzerimdeydi. ulusum için ilk kez büyük bir işe gidiyordum. makbule atadan hanımefendi, ‘korkuyor musun?‘ diye sordu. güldüm: ‘bölgeye barışı sağlamak için gidiyorum. korkan insanın barış için savaş vermesi mümkün mü?’”

    ve “makineli tüfek kontrolü” yapılıyor:

    “ne olur ne olmaz diye bir de makineli tüfek kontrolü yapıyor, silahı yağlıyor, mermileri sayıyor, herhangi bir taarruza uğradığımızda ne yapacağımızı birbirimize anlatıyorduk. ben atatürk’ten aldığım direktif üzerine, şayet uçağımız düşecek olursa derhal silaha sarılacak ve asla asilerin eline sağ olarak geçmeyecektim! önce onlarla dövüşecek, sonra da son kurşunu kendi beynime sıkacaktım.”

    sabiha gökçen anlatıyor:

    “ulusal kurtuluş savaşı gibi bir tarih destanı yazan, bu uğurda hiçbir özveriden çekinmeyen, kendi topraklarının sınırını kanla çizen bir ulusu bölmeye, onu yeniden bir serüvene sürüklemeye hiçbir güç yetmeyecekti... şehitlerimizin kanı hâlâ topraklarımızın üstünde bir buhurdan gibi tütüyor, bize ne yapmamız gerektiğini hatırlatıyordu... niçin dersim’de aldatılmış zavallı bir grup, silahlanarak anlamsız birtakım hareketlere tevessül ediyordu? su uyur düşman uyumaz derlerdi ya, doğru bir sözdü bu. düşman içerde ve dışarıda uyumuyordu. atatürk ayaklanmanın kesin olarak ve en kısa zamanda bastırılmasını, müsebbiplerinin de en ağır bir şekilde cezalandırılmalarını emretmişti."
  • yerleşimci sömürgecilik örneği olarak dersim

    osmanlı devleti’nin ve türkiye cumhuriyeti’nin modern sömürgeci politikaları arasındaki devamlılığa kürdistan açısından bakıldığında dersim için hazırlanan raporlar öne çıkar. 19. yüzyılda osmanlı bürokratları tarafından hazırlanan resmi belgeler, osmanlı devleti’nin dersim’de yaşayan kızılbaş-kürtleri “ahâli-i gayr-i mutîa” (itaatsiz ahali) olarak tanımlayarak burada yaşayanları; “temdîni” (medenileştirilmesi), “izâle- vahşet” (vahşiliğinin ortadan kaldırılması) ve “tashîh-i itikâd” (inancı düzeltilmesi) gerekenler olarak tanımlamaktadır (gündoğdu ve genç, 2013, 13-43). yeryüzünün lanetlileri kitabında fanon sömürgelerle ilgili şunları ifade eder:

    yerleşimci sanki sömürünün totaliter karakterini göstermek istercesine, yerliyi bir tür kötülüğün özü olarak tasvir eder. yerli toplum, basit bir şekilde değerleri olmayan bir toplum olarak tanımlanmaz. sömürgeci için bu değerlerin sömürge dünyasından kaybolduğunu ya da iyi bir şekilde hiç var olmadığını doğrulamak yeterli değildir. yerlinin ahlak kurallarına duyarsız olduğu ilan edilir; yerli sadece değerlerin yokluğunu değil, aynı zamanda değerlerin reddedilişini de temsil eder. hadi bunu itiraf etmeye cesaret edelim; yerli değerlerin düşmanıdır, bu bağlamda mutlak kötüdür. yerli çürütücü elementtir, yanına gelenleri yok eder; o, deforme edici unsurdur, güzellik ya da ahlakla ilgili olan her şeyi çirkinleştirir; zararlı güçlerin deposu, kör güçlerin bilinçdışı ve telafi edilemez aracıdır (fanon, 1963, 40).

    yukarıda dile getirilen fanon’un tasvir ettiği görüşlere paralel olarak, 1848'de osmanlı devlet yetkilileri, cebel-i dersim ıslahatını (dersim dağı ıslahatı) planlamışlardır ve bu plan sonradan gelen osmanlı bürokatları tarafından daha da geliştirilmiştir (gündoğdu ve genç, 2013, 13-43). planın amaçları; askeri araçlar kullanarak dersim’de okulların, karakolların, camilerin yapımı ve aynı yolla bölgede yaşayan aşiretlerin başka bölgelere sürgün edilmesi ve bölgeye balkanlar veya kafkaslardan gelen muhacirlerin yerleştirilmesi yoluyla dersim topraklarının merkeze entegre edilmesi (gündoğdu ve genç, 2013, 13-43), diğer bir ifadeyle dersim’in modern sömürgeci yöntemlerle osmanlı’nın egemenliği altına girmesidir.

    cumhuriyetin kuruluşundan 1938 yılına kadar geçen süreçte osmanlı geçmişini “geri” olarak aşağılayan kemalist elitler ve askerler, osmanlı'nın dersim'deki sömürgeci amacını 1938’deki soykırımla, köylerin yakılmasıyla ve ardından yolların, okulların, camilerin, karakolların ve diğer devlet binalarının bölgeye kurulması yoluyla tamamlamıştır. kemalist devlet, osmanlı devleti’ne benzer şekilde, alevi-kürtlere, fanon'un avrupa sömürgeleri için tasvir ettiği çerçevede yaklaştı. dersimli alevi-kürtleri tıpkı fanon’un belirttiği gibi güzelliğin ve iyiliğin düşmanı, ahlaksız mutlak kötüler olarak algıladı. dolayısıyla kızılbaş-kürtler yok edilmeliydiler ve yok edildiler. yok edilemeyenleri ise hem kızılbaşlıklarını hem de kürtlüklerini yok ederek medeniyete, iyiliğe, güzelliğe çekecek olan sadece türklük ve sünni müslümanlık olacaktı.

    dersim’in sömürge olarak yönetildiğini gösteren raporlardan en önemlisi ilk türk başbakan ve genelkurmay başkanı fevzi çakmak’a aittir. çakmak,1931 yılında dersim politikalarını yansıtan bir rapor hazırlamıştır. raporunda modern türkçeye çevirisiyle şunları tavsiye etmiştir:

    kürt kökenli yerli memurlar tümüyle bölgeden çıkarılmalı,

    dersim’e iyi yetişmiş idealist memurlar tayin edilmeli,

    yüksek memurlara sömürge yönetimlerindeki yetkiler verilmeli,

    …….

    dersimli okşanarak kazanılmaz. silahlı kuvvetlerin müdahalesi dersimliye daha çok tesir yapar ve iyileştirmenin esasını oluşturur.

    dersim’in yönetimi, sömürge yönetimi gibi ele alınmalı ve burada bir sömürge idaresi kurulmalıdır.

    türk toplumu içinde kürtlük eritilmeli, ondan sonra yavaş yavaş türk hukuku uygulanmalıdır (yayman, 2016, 118).

    modern türk devletinin 1930’lardan bugüne kadar gelen süreçte yürüttüğü kürt politikasının belirleyicilerinden biri konumunda olan fevzi çakmak’ın dersim raporundaki görüşleri son derece önemlidir. bu raporda ifade edilenler birebir hayata geçirilmiş, dersim’de sömürge hukuku uygulanarak, dersim bir sömürge olarak yönetilmiş ve sömürge hukukuna uygun olarak soykırım gerçekleştirilmiştir. soykırımın ardından avrupa’nın sömürgelerinde, özellikle yerleşimci sömürgecilikte yani avusturalya’da ve abd’de olduğu gibi, soykırımdan arta kalan yerliler, örneğin dersim’in yetim kızları, türk askerlerine hizmetçi olarak verildi. bu kızlar yeni evlerinde şiddet ve cinsel tacizlere maruz kaldılar. ayrıca diğer yetim çocuklar dünyanın diğer sömürge bölgelerinden taklit edilerek inşa edilen yatılı okullara gönderildi. yetim erkeklere devlet tarafından kemal ve cemal gibi isimler verildi (akyürekli, 2011, 159-160). soykırımdan kurtulan dersimli kız çocukları ve genç kızlar askerler tarafından zorla kaçırıldı ve elazığ kız enstitüsüne getirildiler (türkyılmaz, 2015). fanon, sömürgecilerin zorbalıklarını ve zulümlerini meşrulaştırmak için yerlileri resmederken zoolojik terimler kullandıklarını ve bu şekilde onları insanlıktan çıkarmaya çalıştıklarını belirtir (fanon, 1963, 41). benzer bir biçimde askerler dersimli çocukları kaçırırken onları 'dağ ayıları' ve 'kuyruklu kürtler' gibi ırkçı ifadelerle aşağılamışlardır. esir olarak kabul edilen bu çocuk ve gençlerin saçları kazınmış ve geleneksel kıyafetleri alınmış ve okul idareleri tarafından temizlik ve diğer işler için hizmetçi olarak kullanılmışlardır (türkyılmaz, 2015).

    amerika’da milyonlarca yerli soykırımdan geçirildi. abd’de soykırımdan kurtulan yerliler beyaz avrupalı kültürüne zorla asimile edildiler. yerel kıyafetleri giyinmeleri yasaklandı. bu fotoğrafta saçları kesilen ve yerel kıyafet giyinmesi yasaklanan yerli bir çocuğun asimilasyon öncesi ve sonrası hâli gösteriliyor. abd’de beyaz avrupalıların yerlilere uyguladığı soykırım ve asimilasyon politikaların aynısı dersim halkına uygulandı. birçok benzerliğin yanı sıra aşağıdaki fotoğrafların yukarıdaki fotoğraflarla olan benzerliği oldukça çarpıcıdır.

    avrupalı yerleşimci sömürgeciliği bilinçli bir şekilde tamamen taklit eden türk devleti sadece muhacirlerin bölgeye yerleştirilmesi, zorla asimilasyon ve kürt çocukları zorla ailelerinden kopararak yatılı okullara kapatarak asimilasyon (kürtlüğü yok etme-türkleştirme) politikalarını değil, amerikalı yerliler ve daha birçok sömürgeleştirilmiş halklar için hazırlanan medenileşme “öncesi” ve medenileşme “sonrası” yaklaşımını fotoğraflarla da bu şekilde taklit etti. yerli amerikalı çocuklara benzer bir şekilde bir bütün olarak ait oldukları komüniteleri soykırımdan geçirilen ve yokedilen dersimli kürt-alevi çocuklar zorla kaçırıldı, yatılı okullarda zorla asimile edildiler ve ardından fotoğrafları vahşilikten çıkarılan medeni türkler olarak sıdıka avar gibi misyonerler ve türk medyası tarafından türk ulusuna gururla servis edildiler. geri kalmışlık ve barbarlık içinde yaşayan ahlak yoksunu vahşi doğulular/kürtlerin (“medeniyetsizler”, “dağ ayıları”, “kuyruklu kürtler”), medeni batılı türkler tarafından kürtlükleri yok edilerek medeniyete taşındığı iddia edildi. bugün hâlâ birçok öğretmen, sömürgeci ve ırkçı bir ideoloji olan ‘medenileştirme’ ideolojisi ile kürt öğrencilere yaklaşmaktadır.

    gullistan yarkin
hesabın var mı? giriş yap