• tübitak-teydeb, ttgv, kosgeb destek-teşvikleri, teknogirişim sermayesi, teknopark’a kabul ve ab 7. çerçeve programı hakkındaki deneyimlerimi paylaşmak istiyorum. bunların (teknogirişim hariç) hepsi için ayrı ayrı yaptığımız en az bir başvuru kabul edildi. dolayısıyla, çoğunda kabul almış, birinde reddedilmiş bir firma olarak, deneyimlerimizin faydalı olacağını umuyorum.

    uzun entry okuyamama disorder rahatsızlığından mustaripseniz, bu metni iki dosya halinde http://www.goo.gl/lkqgf ve http://www.goo.gl/eieec adreslerinden indirebilirsiniz.

    süreci etkileyen pek çok parametre var. danışman kullanıp kullanmamak, danışmanınızın konu hakkında yetkin olup olmaması, projelerinize atanan hakemlerin özellikleri, projenizin ar-ge niteliğini ne kadar taşıdığı gibi, yaşayacağınız deneyimi belirgin şekilde farklılaştırabilecek değişkenler sözkonusu. o yüzden, yazdıklarım konu hakkında fikir edinmenizi sağlayabilir, ama sizin yaşayacağınız sürecin de böyle gelişeceğine dair bir garanti yok.

    tübitak-teydeb hibe desteği:

    öncelikle, şunu bilmek gerekiyor: hibe (karşılıksız) bile olsa, devlet size bu teşvikleri “durup dururken” vermiyor. örneğin, 5746 no’lu “araştırma geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi hakkında kanun”, adı üstünde, ar-ge faaliyetlerini destekliyor. yani bazı danışmanlar tarafından resmedildiği gibi, “orada koskoca bir hibe fonu var, gidip payımızı alalım” denecek bir durum yok, çünkü araştırma geliştirme kriterlerini yerine getirmiyorsanız, o fonda bir “payınız” yok. tüm bu fonlar, sizin-benim vergilerimizle oluşturuluyor, ve amacı birilerini zengin etmek değil, türkiye’de pek çok ülkenin gerisinde olan araştırma geliştirme faaliyetlerinin artmasını sağlamak. bizim deneyimimiz, hem ön değerlendirme sürecinde, hem de projenin kabulü sonrası ortaya çıkardığımız ürünü değerlendirmede hakemlerin bu kriteri sonuna kadar gözettiği yönünde oldu. projemize izleyici olarak atanan hocanın “bence gerçekten varolan ve önemli bir sorunu ortaya koymuşsunuz ve buna çözüm üretmeye çalışıyorsunuz, bu açıdan benim bu projenin desteği hak ettiğini onaylamak konusunda vicdanım çok rahat” demesi, bu değerlendirmenin hangi bakış açısıyla yapıldığının kanıtı niteliğinde.

    peki biz ar-ge yapıyor muyuz?

    bu noktada, “ar-ge nedir?” ve “bizim
    projemiz ar-ge projesi sayılır mı?” sorularını soruyor olabilirsiniz. tübitak, bir ar-ge faaliyetini şöyle tanımlıyor: “yeni bir ürün üretilmesi, mevcut bir ürünün geliştirilmesi, iyileştirilmesi, ürün kalitesi veya standardının yükseltilmesi veya maliyet düşürücü nitelikte yeni tekniklerin, yeni üretim teknolojilerinin geliştirilmesi” (http://www.tubitak.gov.tr/home.do?sid=696&pid=478)

    bu tanımın, ürünümüzün bir ar-ge faaliyeti sayılıp sayılamayacağı sorusunu cevaplayamadığı durumlar olabilir. “yeni bir ürün üretilmesi” ifadesini okuyan bir girişimcinin, projesi ne olursa olsun, soruya “elbette yeni bir ürün ürettim” diye subjektif bir yaklaşım geliştirmesi çok muhtemel. elbette ortada bir ürün var, ama “acaba ne kadar yeni?”, ya da “hangi sorunu nasıl çözmeyi amaçlıyor?”, “bunu hangi yöntemle, ne kadar çözebilecek?”, “bu sorunu daha önce başkaları çözmeye çalışmış mı?”, “çalışmışsa neden başaramamış?”, “siz neyi farklı yapacaksınız da başaracaksınız?”... “bir sosyal medya ürünü, bir e-ticaret uygulaması, bir web sitesi ar-ge projesi olarak değerlendirilebilir mi?” can sıkıcı, ama sorulması gereken sorular bunlar... isterseniz, somutlamak için, o gün gelip hakemler değerlendirme raporunu hazırlamadan önce hangi sorulara yanıt arayacaklarını görmek için, tübitak sitesinde http://www.tubitak.gov.tr/…07/basvuru/agy201-02.doc adresinde bulunan dökümana bir göz atalım.

    (bunları erkenden görmek önemli. çünkü bazen kaybedecek bir şeyi olmayan avukatların dava açmak konusunda müvekkillerini heveslendirip, yorucu ve maliyetli bir hukuki süreci, sonuç alma ihtimalleri az olduğu halde başlatmaları gibi, danışmanlar da şirketleri yanlış yönlendirebiliyor. çünkü onların kaybedecek bir şeyi yok, ve danışmanlık ücretlerini, teşvik onaylanmasa da alıyorlar. dolayısıyla, projenize bu konuda güvenmiyorsanız, hakemin karşısında sizi terletebilecek soruları bilin, ve cevap verip veremediğinizi önceden görün. projeniz bir teşviğin kriterlerini karşılamıyor, ama bir diğerininkini karşılıyor olabilir. zaman-para kaybetmemek ve projenin reddedilmesi nedeniyle üzülmemek için, sağlayabileceğiniz kriterler öngören teşviklere başvurarak şansınızı arttırmanızı öneririm.)

    hepsi bu kadar değil... “proje planının ve kuruluş altyapısının proje için uygunluğu”, “proje çıktılarının ekonomik yarara ve ulusal kazanıma dönüşebilirliği” gibi farklı başlıklardaki kriterleri görmek için yukarıda linkini verdiğim belgeyi mutlaka incelemenizi öneririm.
    yukarıdaki tablolarda gördüğünüz gibi, bir projenin “çok iyi” olarak değerlendirilmesi için, “teknoloji düzeyini ileri götürmek”, “uluslararası bazda yenilik içermesi”, teknolojik dışa bağımlılığı azaltmak ya da ortadan kaldırmak” gibi oldukça iddialı kriterler var... elbette, ar-ge projelerinin sayıca oldukça az olduğu bir ülkede, bu kriterleri sağlayan proje sayısı da çok çok az... neyse ki hakemlerimiz ve tübitak da bunun farkında ki, “iyi” tablosundaki kriterlerin sağlanması da projeden beklenen inovasyonun karşılanması konusunda yeterli olabiliyor. şimdi projenize bu “iyi” tablosundaki kriterler açısından bakıp tekrar değerlendirin: bunların kaçına “evet” diye yanıt verebiliyorsunuz? durumunuz “iyi değil-yetersiz” tablosundakilere daha yakınsa, şansınız yüksek olmayabilir.

    danışman kullanmalı mıyız?

    kriterleri büyük oranda sağladığınızı düşünüyorsunuz, ve başvurmaya karar verdiniz. bu aşamada yanıtlanması gereken soru, “projenin yazımı için danışman kullanalım mı, kullanmayalım mı?” olacaktır. bugüne kadar altı farklı hakem tarafından ziyaret edildik, toplam 19 hocadan oluşan iki komisyona sunum yaptık, çalıştığımız alanda akademik çalışmalar yapan iki hocayla ürünü nasıl birlikte geliştirebileceğimizi saatlerce görüştük. tüm bu deneyimler sonunda, ne kadar inovatif olursa olsun, temelde ticari amaçları olan bir şirketi değerlendirirken, bilime yıllarını veren akademisyenlerin bakış açısının farklı olduğunu görüyorsunuz. bu aslında çok doğal... çünkü akademik hayatta, üretilen çıktılar kadar, araştırma sürecinin kendisi, metodoloji, ve ara basamaklar da önemli. bir hocam, yüksek lisans tezinde öğrencilerden varolan bilgiyi sentezlemelerinin beklendiğini, doktorada ise daha önce söylenmemiş bir şey söylemeleri gerektiğini ifade etmişti. örnek olarak, “bir alanda 2+2’nin 5 etmediğini ortaya koymak da bir doktora tezi olabilir, çünkü bu sayede artık insanlar 2+2’nin çözümünü ararken, sonucun 5 olup olmadığını tespit etmeye zaman harcamazlar” demişti. oysa ticarette, ürününüzü satılabilir hale getirmek birinci önceliğiniz durumunda.

    uzun lafın kısası, ürün ne kadar ticari olursa olsun, hakemler o ürünün tasarım ve üretim aşamalarının, akademik bir çalışmada yapılması gerektiği gibi, “amerika’yı yeniden keşfetmeden”, literatürü inceleyip, daha önce bu konuda neler yapıldığına bakarak ve bir sistematiğe bağlı kalınarak gerçekleştirilmesini bekliyor. bu yüzden, sistem ve süreç tasarımı, iş paketleri listesi, iş paketi çıktılarının ve başarı kriterlerinin belirlenmesi, ekonomik öngörüler, swot analizi, kullanılacak araçlar ve yöntemler, iş zaman çubuk grafiği gibi pek çok alanda çalışmalar yapmanız ve bu konu başlıklarının altını doldurarak somutlaştırmanız gerekli. (pek çok girişimci daha pazar analizi bile yapmadan işe giriştiği için, bunları hazırlamak çoğumuza bürokrasi gibi geliyor. oysa bunlar zaten yapılması gereken şeyler.)

    işte bu noktada, bu bahsettiklerime ne kadar aşina olduğunuza göre, danışmana ihtiyacınız olup olmadığına karar vermelisiniz. ekibinizde yüksek lisans veya doktora yapmış insanlar, ya da endüstri mühendisleri varsa, işiniz daha kolay olabilir. ama yoksa, ve plan-program yapmaktansa işe koyulmayı tercih eden bir yaklaşıma sahipseniz, mutlaka iyi bir danışmandan yardım almanızı öneririm. danışmanlar size sihirli değnek sağlamaz. ayrıca hakemlerin çoğunu tanımaları mümkün olmadığından, ve değerlendirmede işler pek kişisel ilişkiler üzerinden yürümediğinden, ekstra avantaj sağlayacak bir strateji geliştirmeleri sözkonusu değildir. ancak ellerinden çok sayıda proje geçtiği için, sizin de yardımınızla, rapordaki konu başlıklarının altını daha iyi doldurmanızı sağlayabilirler. bu kağıt üstündeki planları hayata geçirebileceğinizi yüzyüze görüşmede göstermek, ve sonra da bunu gerçekleştirmek, yine sizin yükümlülüğünüzdür. danışmanınız hakem değerlendirmesi sırasında orada bulunarak size destek olabilir.

    standart bir fiyat olmamakla birlikte, projenizin süresine ve kapsamına göre, danışmana ödeyeceğiniz bedel 5000-10.000 tl arasında olabilir. projenin onaylanması halinde bu bedelin dörtte üçü, tübitak tarafından karşılanacaktır. proje kabul edilmezse, bu miktar kayıp hanesine yazılacaktır.

    projemizi yazıyoruz

    proje yazımı konusunda tübitak sitesinde http://www.tubitak.gov.tr/…07/basvuru/agy101-01.doc adresindeki proje başvuru dökümanı yeterince açık. burada önerim, “savunamayacağınız, ya da o yetkinlikte olduğunuzu gösteremeyeceğiniz hiçbir şeyi yazmayın” olacaktır. “masal yazıp, boşlukları etkileyici bir şekilde dolduralım” derseniz, hakem denetiminde o masalı nasıl gerçekleştire(meye)ceğinizi anlatmak zorunda kalabilirsiniz. yani bu forma bir kompozisyon yarışması muamelesi yapmayın. yazdığınız her şeyi yapmanız gerekecek, ve teşvik ödemeleriniz ancak vaad ettiklerinizi yaptığınız oranda onaylanacak.

    gelelim nelerin destek kapsamında olduğuna... projede çalışacak personelin maaşı, proje yazım danışmanlığı dahil, alınan danışmanlıklar, projede kullanılan yazılım, ekipman, yayınlar, proje için gereken eğitimler, diğer şirketlerden alınacak hizmetler, yurt dışı gezileri, patent başvuru ücretleri destek kapsamında. ama bu sizi fazla sevindirmesin. çünkü bütçe, toplam miktarı desteğin tavan miktarına (400.000 tl) yaklaştırmak için, gereksin-gerekmesin, “şu kadar bilgisayar alalım”, “amcaoğlundan danışmanlık alalım”, “bir de yurt dışı gezisi yazalım” diye “şişirildiği” için, kurum bunların hangilerinin gerçek, hangilerinin “ek fayda” sağlamak üzere yazıldığını tespit etmek durumunda kalıyor. bu da, bazen kurunun yanında yaşın da yanmasına yol açabiliyor. yani laf olsun diye yazdığınız bir harcama kalemi yüzünden, gerçekten ihtiyacınız olan bir donanım ya da eğitime de kuşkuyla yaklaşılmasına, ve destek dışı bırakılmasına yol açabilirsiniz. eminim projelerin %90’ında, projenin hesaplanan bütçesi 399.990 gibi, tavan miktara süper yaklaşık bir rakam oluyordur. bu yüzden “şansımızı deneyelim, tuttuğu kadarını götürelim” demek yerine, gerçekten ihtiyacınız olan kalemleri yazıp, bu değerin epey altında kalacak olursanız, %10 gibi, epey sıradışı bir profili temsil ediyor olacaksınız. bu da, tahminimce yazdığınız kalemlerin gerçek giderler olduğuna dair inancı kuvvetlendirecek, ve giderlerinizin daha fazlasının onaylanma ihtimalini arttıracaktır. bu arada, bu teşvik, bütçenizi dörtte üç oranında destekliyor. yani 400.000 tl’lik bir proje sunduğunuzda, tüm kalemlerin onaylanması halinde tübitak’tan 300.000 tl alacaksınız. (ödeme alma kısmı da hayal ettiğiniz gibi olmayabilir, ileriki bölümlerde değineceğiz)

    hakem ziyaretleri

    ön değerlendirme sonrasında, projeniz hakemlere iletilir. seçilen hakemlerin, proje konunuza hakim alanlarda görev yapan akademisyenler olması genellikle sağlanıyor. bize tübitak değerlendirmesi için gelen üç hocadan ikisinin yapay zeka alanında uzmanlaşmış akademisyenler olması bizi şaşırtmıştı. hakemler başka şehirlerde görev yapan hocalar da olabilir. sizden randevu alırlar, ve ofisinizde ekibinizle tanışmak, sizi ve projenizi dinlemek üzere birer gün geçirirler. yalnızca projenizi değil, onu gerçekleştirme iddiasında olan ekibi de değerlendirdiklerini unutmayın. bu yüzden, tek bir sözcü seçip onu konuşturmak iyi bir fikir olmayacaktır. mümkün olduğunca, herkes söz almaya çalışsın, ve herkes hangi konuda uzmansa, o konudaki uzmanlığını sergilesin. böylece, “bu ekip bu işi yapar” algısını oluşturur, ve hazırlayacakları raporun daha olumlu olmasını sağlarsınız.
    hakemler, sizi farklı düzeylerde zorlayabilir. konuya dışarıdan bakan birinin kafasında uyanacak soru işaretlerinin neler olduğunu görmüş olacaksınız. bir de, daha önce belirttiğim gibi, bu sorular, konuya bir akademisyenin penceresinden bakan birinin soruları olacak. dolayısıyla kendinizi okul sıralarındaki öğrenci gibi hissedebilirsiniz. ancak endişe etmeyin. projenin hangi yeniliği getirdiğine odaklanmaya çalışın. bu yeniliğin mutlaka dünyayı değiştirecek kadar büyük olması gerekmez. örneğin bizim projemiz, tanımladığımız sorun için bulduğumuz çözümün insan yerine yazılım tarafından gerçekleştirilmesini öngöryordu. yani aslında o çözümü sağlamak kadar, bu çözümün münhasıran (exclusive olarak), bizim şirketimiz tarafından sağlanmasına yönelik bir proje sözkonusuydu. süreçte gerçek bir inovasyon sağladığınız sürece, bu inovasyonun sizin şirketinize fayda sağlıyor olması kesinlikle bir çekince sebebi değil. aksine, (bir hakemin ifade ettiği şekilde) “bir inovasyon sağlıyorsanız elbette büyüyecek, zenginleşeceksiniz, bunda çekinecek bir şey yok!”
    mutlaka bir sunum hazırlayın. konu sizin kafanızda oldukça net, ama karşınızda projeyle ilk defa karşılaşan biri olduğunu unutmayın. (gelmeden önce genellikle dosyayı okumuş ve sorularını hazırlamış olurlar, ama yine de çok temel sorularla karşılaşabilirsiniz, şaşırmayın.)

    bize üç hakem gelmişti, sanırım genel uygulama da bu şekilde. üçüne de sunum yaptıktan sonra beklemeye başlıyorsunuz. öneri niteliğindeki raporlarını yazıyorlar. son karar tübitak’a ait, ama elbette değerlendirmede tek kriter hakemlerin raporları olduğu için, bir anlamda üç hocanın notlarının ortalaması, sonucu belirliyor.

    kabul? red?

    aylar değilse bile haftalar süren değerlendirme sürecinin sonunda yanıt geliyor: kabul, kısmi kabul ya da red... tam kabul ya da red durumunda ne olduğu açık: bu yüzden kısmi kabulü ele alalım:
    bütçede üst sınır 400.000 tl demiştik, sürede ise 18 ay. ancak süreyi adam-ay birimiyle değerlendirmelisiniz. yani diyelim ki, “projeyi üç adamla, altı ayda (3*6=18 adam-ay) bitiririz” dediniz. tübitak bunu kısmen kabul edip, “bu proje üç adamla dört ayda (3*4=12 adam-ay) bitirilir, dolayısıyla biz 18 değil, 12 adam-ay destekliyoruz” diyebilir. bu, ekipte öngördüğünüz üç kişinin maaşı dört ay boyunca, dörtte üç oranında geri ödenecek demektir.
    adam-ay’da olduğu gibi, danışmanlık, seyahat giderlerinde de kısıntıya gidildiğini görebilirsiniz. bunlar itiraz etme hakkınızın olmadığı kesintilerdir, ve kendinizi buna göre ayarlamak durumundasınız. daha önce belirttiğim gibi, ne kadar mantıklı taleplerde bulunursanız, kesintiler o kadar az olacaktır. kesintiye uğrayan kalemler için harcama yapsanız bile, harcama beyanında bulunamazsınız.

    ilerleme raporu

    harcama beyanlarınız bir yeminli mali müşavir tarafından denetlenip onaylanacak. onayı alabilmek için, vaad ettiğiniz maaş ödemelerini zamanında yapmış olmanız gerekiyor. şirketinizin banka hesabından çıkmayan hiçbir ödemeyi gider gösteremezsiniz. bu yüzden, tüm para trafiğinizin bankadan geçmesine özen gösterin. usulsüz bir durum olması halinde, hiçbir yeminli mali müşavir, bu durumu gözardı ederek kendi mesleğini riske etmeyecektir. yani 18 aylık bir proje için 400.000 liralık teşvikten faydalandıysanız, o 18 ay boyunca 400.000 lira sizin kasanızdan çıkacak, ve adım adım, 300.000 lirasını geri alacaksınız. ayrıca maaşını ödediğiniz personelin ssk’sını da gerçek maaş miktarı üzerinden ödemeniz gerekecek. işte bu yüzden, teşvikler yeni işe başlamış bir girişimcinin giderlerini karşılamak için değil, ancak bir nakit akışı yaratmış bir şirketin büyümesine katkıda bulunmak için faydalı olabilir. eskiden onaylanan miktar peşin olarak ödenirken, kötüye kullanım nedeniyle, artık “hak ediş” işleyişine geçilmiş. yani siz önce öngördüğünüz bütçe çerçevesinde harcamalarınızı yapıyor, sonra vaad ettiğiniz ilerlemeyi sağlamışsanız, ödediğiniz miktarın dörtte üçünü geri alıyorsunuz.

    projenizi yazarken belirlediğiniz iş paketleri, sizin projeyi hangi safhaların sonunda tamamlayacağınızı da belirleyecek. biz,ilk 60 günde sistem ve sınıf tasarımını öngörmüştük. bu 60 günün sonunda, o 60 günde sağladığımız ilerlemeyi ve yaptığımız harcamaları rapor haline getirip sunduk. izleyici hakem olarak projemize atanan hocamız, 60 günün bitiminden yaklaşık altı ay sonra bizi tekrar ziyaret ederek, ilerleme durumumuzu denetledi. süreci özetlemem gerekirse, altı aylık gecikmenin ardından hakemimiz tekrar ofisimize gelerek yaptıklarımızı değerlendiriyor, vaad ettiğimiz ilerlemeyi sağladığımıza kanaat getirirse bunu raporunda belirtiyor. ödemeler artık dış ticaret müsteşarlığı’nın onayına tabi tutulduğundan, onaylanan ödemenin hesabınıza geçmesi, 6+5=11 ayı bulabiliyor. siz bu süreçte projeyi bitirmiş bile olabilirsiniz. aslında bu epey yaygın bir durum. bu gecikmeler nedeniyle, hakemin ikinci ziyaretinde projelerin çoğu bitmiş oluyor. (bu bir dezavantaj değil, gecikmeli de olsa, süreç işlemeye devam ediyor.)

    müthiş bir ek bilgi:

    bunu pek çok danışman bile bilmiyor. ar-ge teşvikleri size, belki teşviğin kendisinden de fazla fayda sağlayacak olan bir yarar sağlıyor: ar-ge projenize konu olan üründen elde edilen gelirlerin, projenin sürdüğü süre boyunca kurumlar vergisinden muaf olması... bu bilgiyi danışmanımıza ve mali müşavirimize biz ilettik ve bilinmeyen bir konu olduğu için önceleri maliye nezdinde epey dirençle karşılaştık. ancak yasa çok açık, şurada görebilirsiniz:
    http://www.gib.gov.tr/…hberi/kurumvergisirehber.htm (“ar-ge indirimi :” ibaresini aratın)

    ttgv kredi desteği

    türkiye teknoloji geliştirme vakfı’na yaptığımız kredi başvurusu, aslında (önceki dosyada anlattığım şekilde uzun bir süreçte gerçekleşen) tübitak’tan alacağımız hibe desteğini fonlamak içindi. ttgv, sunduğunuz projeyi kabul etmesi halinde, proje bedelinin %50’sini geri ödemeli kredi şeklinde, aylık olarak size ödüyor. yine hak ediş uygulaması sözkonusu, yani siz harcamalarınızı yapıyor ve belgelendiriyor, onaylanmasından sonra alıyorsunuz. bedeller abd doları üzerinden ödeniyor, proje süresinin bitiminden sonra bir yıl geri ödeme istenmiyor. bu bir yılın sonunda kredi 4 yıla yayılarak, yine dolar üzerinden geri ödeniyor. burada dikkat etmeniz gereken şey, dolar kurunda meydana gelebilecek dalgalanmayla ilgili riski üstlenebilip üstlenemeyeceğiniz.

    başvuru ve değerlendirme süreci tübitak’ınkiyle aynı... yine proje dosyanızı sunuyorsunuz, yine hakem ataması yapıyor ve hakemler sizi yerinizde ziyaret edip projenizi ve ekibinizi değerlendirdikten sonra rapor yazıyorlar. değerlendirme sonunda kabul alırsanız, sözleşmenin imzalanmasıyla birlikte süreç başlıyor.

    bu desteğin de gelir akışı ve birikimi olmayan girişimler için ciddi handikapları var: ödemeler yine dış ticaret müsteşarlığı’nın onayına tabi, ve bir süredir (ağustos 2010’dan beri) mevzuatın incelenmesi nedeniyle sözleşmelerin imzadan çıkması ve ödeme onayları çok gecikiyor. ağustos’tan beri sözleşme imzalayamayan firmalar olduğunu biliyorum. bir diğer büyük handikap ise, sözleşmeyi imzalarken, alacağınız kredi miktarı kadar teminat mektubu sunmanız gerekiyor. bu, bir bankayla uzun süredir çalışan, banka nezdinde kredibilitesi ve en az o teminat mektubundaki kadar miktarı (nakit ya da gayrimenkul ipoteğiyle) bulunduran şirketlerin alabileceği bir mektup. kurum açısından bu mektubu almamak büyük bir risk, banka açısından ise, karşılığını görmek durumunda olduğu bir açık çek niteliğinde.

    kabulü aldıktan sonra öğrendiğimiz şey, ttgv ile tübitak arasında yazılı olmayan bir anlaşma olduğuydu. birinden kabul alanın, diğerinden de kolaylıkla aldığını görmüş olduk.
    desteğin maksimum süresi 24 ay, maksimum miktarı ise 1 milyon dolar. destek hakkında ayrıntılı bilgiyi şu dökümanda bulabilirsiniz: http://www.ttgv.org.tr/…destegi-hakkinda-bilgi-.pdf

    kosgeb destekleri

    kosgeb’in pek çok farklı desteği var. faydalanmak için önce kosgeb veritabanına kayıt olmalısınız: http://www.kosgeb.gov.tr/pages/ui/b.aspx?ref=1

    tekmer adlı verilen, pek çok vergi avantajı sunan teknoloji merkezlerinde yer almak epey avantajlı, ama kolay değil. çünkü çok fazla sıra var.

    bir projeyle şirket kurmanız için hibe vermekten, kobi kredisine kadar çok sayıda destek çeşidi var ve hepsi hakkında deneyimimiz yok. kosgeb sitesindeki bilgiler yeterince açıklayıcı. şunu belirtmem yeterli: artık kosgeb’in kobi tanımı değişti. buna göre, çalışan sayınız 250’nin, yıllık net satış hasılatınız ve yıllık mali bilanço toplamınız ayrı ayrı 25 milyon tl’nin altındaysa, kobi tanımına giriyorsunuz ve ar-ge yapmasanız bile, mikro ölçekli şirketler için çıkarılan 30.000 tl’lik kobi kredilerinden faydalanabilirsiniz. bu krediler bankalar aracılığıyla verildiğinden, bankanızla ticari ilişkiniz varsa onlar zaten sizi haberdar edeceklerdir. bu kredi altı ay geri ödemesiz, sonra ise 18 ayda eşit taksitlerde ödeniyor. yıllık kredi faizi yalnızca yüzde 9! yani 30.000 liraya 18 ayda sadece 859 lira faiz ödüyorsunuz. bankanızı, bu kredilerden sizi haberdar etmesi için önceden uyarmanız faydalı olabilir, çünkü 4 milyar tl’lik tüm fon, başvuru tarihinden itibaren en fazla iki gün içinde tükeniyor.
    bu krediler, hem ön şartları yok denecek kadar az olduğundan, hem de şartları çok avantajlı olduğu için, destek konusunda atacağınız ilk adım olabilir.

    ab 7. çerçeve programı

    avrupa birliği, temmuz 2010’da 4.5 milyar euro’luk bütçeye sahip toplam 50 yeni çağrı yaptı. pek çok dalda ve ölçekte projeler sunuluyor. ortaya bir sorun, ve bunu çözmek için bir yöntem konuyor. sorunu çözmekte katkı koyabilecek kobi’lere çağrı yapılıyor. çağrıları şu adreste takip edebilirsiniz:
    http://ec.europa.eu/…nfpb=true&_pagelabel=fp7_calls
    küçük-büyük çok sayıda yüklenici şirketin biraraya gelerek, işin “ucundan tuttuğu” bir çalışma yöntemi sözkonusu. bir koordinatör, yüklenici şirketlerin ve ürünün koordinasyonunu sağlıyor. biz şu anda iki projede, türkçe dil işleme alanındaki uzmanlığımızı kullanmak üzere yer alıyoruz. projede çalışılacak iş paketlerine göre, şirketinizden beklenen işler için ayıracağınız adam-ay miktarını belirliyorsunuz. buna göre bir bütçe oluşturuluyor. genel olarak ab çerçeve programlarında bütçe kalemleri personel, seyahat, alt yüklenici ve dolaylı masraflar şeklinde. projede çalışan personelin maaşı, proje boyunca katılacağınız toplantılar için gereken seyahat, konaklama gibi masraflar, ve bunların toplamının, sizin kurumunuza özel bir çarpanla çarpılması sonucu elde edilen dolaylı masraflar kalemlerinin hepsi, ab tarafından yüzde yüz fonlanıyor.

    proje sunulduktan sonra bir değerlendirme aşamasına giriyor ve avrupa komisyonu tarafından atanan bağımsız değerlendiriciler tarafından değerlendiriliyor. değerlendirme sonuçları yaklaşık olarak iki aya kadar gönderiliyor. buna göre, eşik değerini geçen projeler aldıkları puana göre sıralanıyor ve en yüksek puan alan projeden başlayarak desteklenecek projeler belirleniyor.

    eğer proje, desteklenecek projeler arasına girerse öncelikle avrupa komisyonu ile uzlaşma sürecine giriyor. bu süreçten sonra proje fonlanmaya hak kazanırsa, avrupa komisyonu ile bir hibe sözleşmesi yapılıyor. hibe sözleşmesinin yapılmasından sonra, 45 gün içerisinde hibe miktarının %40 ve %80’e kadar olan kısmı proje koordinatörü’ne gönderiliyor. koordinatör de gönderilen hibeyi proje ortaklarına alacakları orana göre dağıtıyor. daha sonra projenin uygulanmasına başlanıyor.

    yani siz proje için çalışmaya başlamadan önce size ait bütçenin büyük oranını almış oluyorsunuz. ab çerçeve programlarının diğer ulusal programlara göre en güzel tarafı da zaten paranın önceden verilmesi.

    avrupalı başka ekiplerle tanışıp, biraraya gelip, birlikte proje geliştirmenin tadını çıkarmak da cabası!

    teknokent başvuruları

    şu anda bir teknokent’te bir ofisimiz var, diğer ikisinde başvurularımız onaylandı, bir ofis boşaldığında geçmek üzere sıra bekliyoruz. elbette üç teknokentte birden bulunmanın bir anlamı yok, bu yüzden birini seçip orada kalacağız. teknoloji geliştirme bölgeleri kanunu, pek çok avantaj sunuyor: kurumlar vergisinden, kdv’den, ssk işveren payından muafiyet. elbette bazı şartları var: projeyi üreten personelin, tam zamanlı olarak teknokent’teki ofiste bulunması gerekiyor. bu artık çoğu teknokent’te (göz tarama, yüz tanıma gibi sistemlerle!) öyle sıkı takip ediliyor ki, personeliniz toplantı için ofis dışına çıktığında bile, mesai kaybı nedeniyle sorun yaşayabilirsiniz.
    şirketinizin merkezini teknokent ofisinize taşıyabilir, ya da yalnızca bir şube açabilirsiniz. teknokent’ler, üniversite ile hem ticari hem akademik işbirliğini öngörüyor. yani başvurduğunuz okuldaki akademisyenlerden danışmanlık almak, öğrencilerini istihdam etmek, yüksek lisans-doktora öğrencilerini araştırmacı olarak projenize dahil etmek, çalışmanızın kanunun amacına daha uygun olmasını sağlayacak ve şansınızı arttıracaktır.
    sözkonusu kanun şu adreste: http://www.gib.gov.tr/index.php?id=579 kanun 2013’e kadar geçerli, ama yenileceğine şüphe yok.

    teknokentlerin listesi ise şurada: http://www.ostimgazetesi.com/…leid=75&inteditorid=7
    teknokentlerin başvuru süreçleri bambaşka... doğal olarak talep ne kadar yüksekse, şartlar da o kadar zorlaşıyor. maslak’taki ari teknokent’ler, boğaziçi üniversitesi kampüsü’ndeki boğaziçi teknokent, bu yüzden girmesi nispeten zor yerler.
    teknokent başvuruları aslında tübitak-teydeb projesi sunmaya benziyor. bir ar-ge projesi yapmanız gerekiyor, ve proje sürdüğü süre boyunca faydalanabiliyorsunuz. bittiğinde, bir başka proje yapmak durumundasınız.
    yaptığımız başvuruların üçünden bahsedeyim:

    itü ari teknokent:

    1000 euro başvuru ücreti var. kurucunun itü mezunu olması bir avantaj. daha da iyisi, ortaklar arasında itü’lü bir akademisyenin olması. hatta %51 hisseye sahip olduğunda, teknokent’te yer almak o şirket için bir hak haline geliyor.

    iki hakem ziyareti, aynı tübitak başvuru sürecimizdeki gibi gerçekleşti. ancak sonra, eski itü rektörü prof. dr. gülsün sağlamer’in de içinde bulunduğu, benim de lisans eğitimimden bir hocanın içinde yer aldığı, yaklaşık 10 kişilik bir heyete sunum yaptık. projemize verilen notların ortalaması alındı ve skorumuz oluştu. bu skor bizi bekleyen şirketler arasında 20. sıraya yerleştirdi ama, küçük bir ofis istediğimiz için, küçük ofis bekleyen daha az sayıdaki şirket arasında yerimiz daha üst sırada idi. 2011’in ilk çeyreğinde itü’deki seçeneğimizi değerlendireceğiz. 20 euro’luk metrekare ücretine aylık genel gider masraflarını da eklediğinizde ortalamanın üstünde bir ofis maliyeti çıkıyor, ama maslak’ta ve itü gibi bir kampüste bulunmanın da çok sayıda avantajı var.

    boğaziçi teknokent:

    boğaziçi teknokent’e ilk başvuran şirketlerden biri olduk. itü’dekinden farklı olarak, projemizi koca bir klasör halinde sunmamızı beklemediler. hakem ziyareti de olmadı. başvuru ücreti ödemedik. yine bir kısmı bizim alanımızda çalışan, 20’ye yakın hocadan oluşan bir heyete sunum yaptık. çok az ofis alanı olduğu için, yerleştirilen ilk şirketlerden biri olamadık. sonradan, bekleyenler arasında birinci sırada olduğumuzu öğrendik.

    cumhuriyet teknokent:

    bir yıl kadar önce internet sitesinden bir form doldurarak yaptığımız başvuru sonrasında, telefonla arayarak proje ayrıntılarını bir iki sayfada özetlememiz istendi kısa bir süre önce de, kabul edildiğimizi öğrendik. 200 liralık ücreti ödedikten sonra, şirket belgelerimizi teslim ettik ve 2011’in başında şubemizi açmış olacağız. cumhuriyet üniversitesi öğrencilerinden oluşan bir ekip kurmayı planlıyoruz.

    doğal olarak, yeni açılan teknokent’lerde şansınız daha fazla, çünkü kar amacı gütmeseler de, ilk aşamada yapılan yatırımı geri almayı önemsiyorlar. full time personel istihdam etmemek aslında bir usulsüzlük, ama nispeten küçük teknokent’lerde, kişisel ilişkilerini kullanarak, kontrolleri aşanlar olduğunu biliyorum. amacınız gerçekten üniversite ile işbirliğiyse (bizim durumumuzda, ilgilendiğimiz alan nedeniyle bu bir zorunluluk) zaten sorun yok. ama tek ilgilendiğiniz şey teknokent’te bulunmanın sağlayacağı vergi muafiyet avantajları ise, büyük şehirlerdeki yoğun ilgi gören teknokent’leri tercih etmeyerek bunu da gerçekleştirebileceğinizi düşünüyorum.
    pek çok teknokent’te çok büyük şirketlerin yer aldığını göreceksiniz. aslında ar-ge yapan büyük şirketler, teknokent’in maliyetlerini büyük oranda karşılamaları nedeniyle burada yer almayı hak ediyor. ancak binaların fiziksel yetersizlikleri nedeniyle, kapladıkları geniş alan için uzun süre sırada bekleyen pek çok küçük şirketin var olmasına neden oluyorlar. şirketlerin çoğu teknokent’e girdikten sonra uzun süre çıkmadıkları için, yeni bina yatırımlarını beklemek gerekebiliyor. örneğin türk telekom, kendi binasını yaparak ari teknokent’teki tüm grup şirketlerini toplamaya karar verdiği için, yakında orada geniş bir ofis alanı açılacak. ancak bu özel durum her zaman gerçekleşmiyor, ve bir teknokent yönetiminin ha deyince yeni bina inşa etmesi mümkün değil.

    teknogirişim sermayesi

    bu konuda söyleyebileceğim şey epey sınırlı. sanayi bakanlığı’nın bu desteğinden faydalanabilmek için son beş yıl içinde mezun olmuş olmanız, ya da bir yıl içinde mezun olabilecek durumda olmanız gerekiyor. 12 ay süreli projelere, 100.000 liraya kadar hibe desteği veriliyor. projemiz kabul edilmedi, ön kabul alan arkadaşlardan da, bir heyete sunum yaptıklarını, ve heyet tarafından sorulan soruların, proje sundukları konuda yetkin olmayan kişilerin sorularına benzediğini öğrendik. sonuçta, onlar da ön kabulden bir sonraki aşamaya geçemediler.
    yine de şansınızı denemek isterseniz, ayrıntılı bilgi ve başvuru linki şu adreste: http://sagm.sanayi.gov.tr/…edetails.aspx?dataid=217

    sonuç ve özet

    iki dosyadaki durumu, yeni kurulan, ciddi bir sermaye birikimi olmayan küçük şirketlerin çerçevesinden değerlendirerek madde madde özetlemem gerekirse:

    1- ilk olarak, şirket hesabınızın bulunduğu banka şubesindeki kobi bankacılığı birimine gidip kendinizi tanıtın, yaptığınız işi anlatın. varsa halihazırdaki müşterilerinizden ve cironuzdan bahsedip, gelecek vaad eden bir şirket olduğunuz izlenimini yaratmaya çalışın. henüz anlamlı bir cironuz yoksa, size destek veren (belki önceki işlerinizden size referans verebilecek) şirketlerden veya yöneticilerden mektup almaya çalışın. etohum gibi organizasyonlarda yer alın ve buralarda etkin olduğunuzu gösteren bir dosya hazırlayın. hakkınızda basında, webrazzi gibi bloglarda ya da sosyal medyada çıkan olumlu haberler varsa bunları da ekleyin. bunu kobi yetkilisine götürüp, potansiyel bir kredi müşterisi olduğunuzu ifade edin, özellikle kosgeb kredilerinden haberdar edilmek istediğinizi söyleyin. internet sektöründe küçük şirketlerin, 5-7 yıl gibi sürelerde büyük işler başarabildiğini göstermek için yemeksepeti, gittigidiyor, sahibinden gibi örneklerden bahsedebilir, ya da cember.net, izlesene.com, blogcu.com gibi satınalmaları anlatabilirsiniz.

    2- kosgeb’in kobi veritabanına hemen kaydolun. bu sayede bir fırsat çıktığında vakit kaybetmeden, çok iyi koşullarda kredi alabileceksiniz. cironuz düşükse banka 30.000 liralık kredinin tamamını değil, cironuzun karşılayabileceği kadarını kullandırabilir. kredibilitenizi arttırmak için bu parayı iyi kullanmaya bakın.

    3- teknokent başvurularını yapmak için hiç zaman kaybetmeyin. süreçler çok uzun sürüyor. başvuru yapmaya anadolu’dakilerden başlayın, çünkü beklentileri daha az olacaktır. istanbul’dakilerin metrekare ücretlerini karşılamanız başta zor olabilir. kabul alırsanız, oradaki üniversite öğrencilerinden bir veya birkaç tanesini istihdam edin, projenizde çalıştırın. böylece kurumlar vergisi gibi büyük bir gider kaleminden muaf olacaksınız.

    4- kosgeb’in pek çok desteği, sıfırdan başlayan şirketlere önemli faydalar sunuyor. kobi proje destek programı ile, sermayeniz ve cironuz sıfıra yakın olsa bile, ve ar-ge şirketi olmasanız bile, bir başlangıç yapabilirsiniz: http://www.kosgeb.gov.tr/…s/ui/destekler.aspx?ref=3

    5- cironuz düşükse, tübitak-teydeb-ttgv başvurularını yapmak için acele etmeyin. başvuru dosyanıza gereksiz gider kalemleri yazmayın. hibe ya da krediye hak kazandığınız miktarın fazlasının önce kasanızdan çıkması gerektiğini unutmayın. her harcama bankada mevcut olan bir miktarın çıkmasını gerektirdiğinden, düşük bir miktarı ödeyip tekrar kasanıza sokarak çevirmeniz sözkonusu değildir, bu maliye ile başınızı derde sokacaktır. benim önerim, 12 aylık, 240.000 liralık bir proje sunmak için, ayda 20.000 liralık bir ciroya ulaşmayı bekleyin. ödemeler çok geç, ve bazen de öngördüğünüzden daha düşük miktarda geleceği için, hibeyi sıfırdan bir iş kurmak için gelir kaynağı olarak değil, eşik değeri aşmış şirketinizin büyümesine destek olarak görün.

    6- bir alanda uzmanlığınız varsa, mutlaka ab çerçeve programı’na kaydolun. bu projelerin avantajı, “yolda öğrenme”nin mümkün olması, ve hibe oranının %100 olmasıdır.
  • tübitak, ekonomi bakanlığı, kosgeb, avrupa birliği bakanlığı ve bölgesel ajansların kriterlerine uygun projeler hazırlayıp gerçekleştirdiğinizde alabileceğiniz desteklerdir. hibe veya kredi şeklinde olabilir. detaylar için: (bkz: http://www.tesvikpatent.com.tr/…r/devlet-tesvikleri)
  • 15.06.2012 tarihi itibariyle yeni teşvik sistemi yürürlüğe girmiştir. buna göre genel teşvik, bölgesel teşvik, büyük ölçekli teşvik stratejik yatırımların teşviki olmak üzere 4 farklı teşvik uygulaması tanımlanmıştır.
    bu uygulamaların sağladığı avantajlar bölgesel farklılıklar göstermekle birlikte şu şekilde sıralanabilir:
    kdv istisnası, gümrük vergisi muafiyeti, vergi indirimi, sigorta primi işveren hissesi desteği, gelir vergisi stopajı, sigorta primi desteği, faiz desteği, yatırım yeri tahsisi ve kdv iadesi.
  • kogider kobi girişimci iş dünyası derneği tarafından katılımcılar ve konuşmacılar ile detaylı bir şekilde masaya yatırılacak model, konferans ve katılım tarihi 23 ocak 2014 yer: by otell

    detaylı bilgi

    yol tarifi
  • devletin kayıt dışı ekonomiye yönelik önlemlerinden biridir.
    çünkü teşvik ve hibe adı altında, işletmenin tüm gelir ve giderlerini yasal bağlayıcılığı olan şartlara göre kontrollü bir biçimde denetimini sağlar ve işletmeyi mercek altında tutar.
    en azından kobiler için böyle.
  • zannedildiği kadar masum değil.

    neden doğrudan vergiler düşürülmüyor da girişimciye teşvik veriliyor? çünkü hükümet, halktan vergi toplayıp müteşebbislere verdiğinde oy kazanıyor. kitlesini oluşturuyor. sabit oyu oluyor. vergiyi kaldırırsa paranın kimden geldiği belli olmayacak. bir elin yaptığını diğer elin mutlaka görmesi lazım(!) teşvikler yüzünden hak etmeyenler de piyasada barınıyor. halbuki vergiler düşürülse basiretsiz herifler adil rekabete dayanamayıp batacak. başarılı girişimciler yükselecek. ama vergileri düşürmek devletin işine gelmiyor. sabit oy, vergi geliri ve rüşvetler tatlı geliyor.

    türkiye'de devlet yardımları, uygulandığı günden bugüne kadar istenilen büyümeyi gerçekleştiremedi. piyasaları bozdu, haksız rekabete yol açtı, firmalar arası kayırmacılığı arttıran bir ortam yarattı.(dpt 2004: 127) taylan erten, türkiye'deki teşvik sistemini şöyle özetliyor: ''birbirinden kopuk, stratejik bütünlükten yoksun, hedef ve amaçları dağınık, çok başlı bürokrasinin elinde çarçur olan kaotik bir yapı. her şeyi teşvik ederek sonuçta hiçbir şeyi teşvik etmiyor. herkesin peşinde koşup asla memnun olmadığı; arada memnun olanlar varsa da istisna kaldığı bir teşvik yapısı.''(erten, 2008)

    bizden alınan vergilerin çoğu boşa harcanıyor. zenginliği arttıracak alanlara gitmiyor. bu yüzden vergi oranlarının belirli bir orandan fazla olmaması, sosyal devlet anlayışından vazgeçilmesi ve serbest piyasanın kurallarına tam olarak uyulması gerekiyor.
  • yeni zelanda, 1984'te tüm tarım teşviklerini kaldırmış. o zamana kadarki en büyük büyüme rakamlarına erişmiş. şimdilerdeyse tarımda en verimli ülkelerden biri.
    https://www.politico.eu/…?__twitter_impression=true

    "between 1984 and 1993, new zealand underwent radical economic reform, moving from what had probably been the most protected, regulated and state-dominated system of any capitalist democracy to an extreme position at the open, competitive, free-market end of the spectrum."
    https://en.wikipedia.org/…government_of_new_zealand

    https://www.youtube.com/watch?v=theul1sltls
    (bkz: #115244085)
hesabın var mı? giriş yap