• almanca "karanlikta diyalog". frankfurt hanauerland caddesinde, 2 aralik 2005 tarihinde acilmis olan, görmeyenlerin dünyasina "merhaba" dememizi saglayan müze. aslinda günümüzden on alti yil önce dogan bir projenin ürünü olan bu müze, gören insanlara görmeyenlerin dünyasindan bakmayi ögretmeyi hedefliyor. andreas heineke adli bir gazetecinin gelistirdigi proje, ilk basta on yedi ülkeyi dolasan gezici bir sergi iken, gördügü ilgi ve basarisi sebebiyle kalici hale getirilmek istenmis. alti bölümden olusan müzede calisan, simdilik, 30 görevlinin 13'ünde görme eksikligi var. geri kalan personel görme özürü bulunmayan ancak baska engelleri olan kimselerden olusuyor. müze, karanlikta yasamanin ne demek oldugunu gören, hatta bazen bakip da görmeyen gözlere basariyla gösteriyor.
  • her insan evladı'nın gitmesi gerektiğini düşündüğüm bir macera. ne dir peki bu? yaklaşık bir saat boyunca karanlık odalar'da, görme engelli bir insan tarafından gezdiriliyorsunuz, kesinlikle hiç bir şekilde birşey göremiyorsunuz, her yer karanlık. sadece adi geçtigi gibi diyalog ile anlaşmak zorundasınız. elinize isterseniz bir değnek alablirsiniz tavsiye edilir, geçtiğiniz odalar bazen taşlı, bazen yokuş aşağı bazen yokuş yukarı gider, önünüzde engeller olabilir. her odanın farkli bir ortamı vardır, misal amazon, sahil, gemi turu, en sonun'da bar'a girip tabi ki yine karanlık bir odada içeçeğinizi alıp, sizi gezdiren görme engelli ile sohbet etme imkanınız olur. bize denk gelen adam doğduğundan beri görme engelli idi, insana tabi ki çok tuhaf geliyor, hayatın'da hiç renk görmemiş, bir insan'la sohbet ediyorsunuz. hayatını, küçüklüğünü, yaşadığı zorlukları anlatıyor size. o an size başka bir dünya'nın kapısı açılıyor, onları daha iyi anlamaya başlıyorsunuz! hamburg'da 60 veya 90 dakika'lık bir gezi'den sonra hayat'a bambaşka bakma ihtimaliniz çok yüksek'tir. ha biz adamı gördük mü sonunda, hayır, çünkü o da bizi görmeyeceği için haksızlık olmaz mıydı :)

    bu macera görme engelli insanları daha iyi anlamaya vesile olur. birde tabi ki gözün ne kadar büyük bir nimet olduğunu anlamanıza vesile olur. onlar sadece duyarak, dokunarak, koklayarak hayatı yaşarken, biz yine görebildiğimiz için diğer özeliklerimizi pek fazla algılamıyoruz haliyle. misal sokak'dan geçmek istediğimizde en azından gözümüzle etrafa bakabilir, araba ya da bisikletin gelip gelmediğini, lambanın yeşil olup olmadiğını görebiliyoruz, onlar sadece duyduklarıyla ve dokunduklarıyla hareket etmek zorundalar. aslında burda bile ne kadar şanslı olduğumuzu bir kez daha anlamamız lazım.

    gidin, görün, yaşayın, daha iyi anlayın !
  • hamburg hafencity*'de ikamet eder. kesinlikle görülmesi gerekir.

    kısaca özetlemek gerekirse. eski ve muazzam büyüklükte bir depo, tamamen ışıktan yalıtılmıştır. biletinizi alırsınız ve büyük bir kapıdan geçip ufak bir antrede beklemeye başlarsınız. antrenin bir ucu ana girişe baktığından ışık, diğer taraf sergiye baktığından zifir karanlıktır. burdaki fark açıkçası biraz da olsa panik yaptırır. ellere çomaklar verilir ve kurallar anlatılır. "karanlığa daldığınızda sizi kör bir rehber karşılayacak. onun direktiflerine uyun. ışık kaynağı kullanmayın. ortamı aydınlatmaya kalkarsanız sergiden çıkarılırsınız." bunların haricinde grup "nası olcak, ya kaybolursak, ya bişi yere düşerse" sorularına abanır. cevaplar: kaybolma olmuyor çok kontrollü gidiliyor, bir şey yere düşerse kalır. ışık açmak kesinlikle yasak. değerli bir şeyse akşam temizlik için ışıklar açıldığında bulunur.

    sorular biter ve aydınlık antreden karanlık holün içine doğru yürünür. işte o anda koca koca adamlar kol kola girmeye başlar "lan oğlum birlikte gidelim" "kaybolmayak lan" "hafız arada beni kontrol et" denir. hol sağa doğru kıvrılır ve karanlıktan bir ses gelir. bu rehberinizdir ve sizi tüm sergi boyunca yönlendirecektir. yürümeye başlanır. bir köprüye gelceksiniz denir siz çeyrek adım atmaya ve sopayı deli gibi sürtmeye başlarsınız. hafif takılsanız da köprüyü bulursunuz. daha sonra sağdaki soldaki bitkiler hissedilir. ilerlenip bir aktar deposuna girilir. türlü türlü baharat kokuları alınır. bir hal deposunda sebzelerin ne olduğu tahmin edilir. daha sonra yapay bir tekneye geçilir ve alster turu atılır. en sonda bir yerdeneresi olduğunu doğal olarak bilemiyorum yere çökülür, zifir karanlıkta bir müzik dinlenir ve oradan da bara geçilir.

    herşey karanlıkta olduğu için ilk olarak görsellik kaybolduğundan yön duygusu yitirilir. nereden nereye geçildiği pek anlaşılmaz. sağa sola gidilir, duvar ya da herhangi devamlı birşey bulunduğunda ayrılmamaya takip edilmeye özen gösterilir, grup kaybedilmemeye çalışılır, elli kere birbirine çarpılır. o kadar rahatsız ve zor bir durumdur ki aslında. işte bu yüzden güzel bir empati fırsatıdır.

    dip not: bir ara rehber "poz veriyoruz burda gülümseyin" der. işte orda bi poz verin ki anı olsun. başka yerde resim çekmiyolar.

    başlıkta hiç link verilmemiş:
    almanya için: [http://www.dialog-im-dunkeln.de/ http://www.dialog-im-dunkeln.de/]
    dünyanın diğer 30 ülkesindeki, 100 şehrindeki, 160'tan fazla sergi için de: [http://www.dialogue-in-the-dark.com/ http://www.dialogue-in-the-dark.com/]
  • hem bireysel bir tecrübeyi hem toplumsal bir sorumluluğu hem de duyarlılığı bir arada barındırması sebebi ile fazla doyurucu bir sergi

    öncelikle gidip tecrübe etmek isteyenler için ön bilgi ;

    sergi alanı , gayrettepe metro istasyonunun çıkışında ayrılmış bölümde olmak ile beraber,seçtiğiniz saat aralığında ( ki seanslar 15 dk da bir) 8 erli gruplar halinde içeri alınıyorsunuz , elinizde yön bulmanıza yardımcı bastonlar veriliyor ve ön bilgilendirmeden sonra kusursuz deneyim, ışık izolasyonunun harika olduğu bir mekanda sizi görme engelli rehberinizin karşılaması ile başlıyor.

    içeride sizi gözünüzden başka her türlü duyunuza hitap edecek deneyimleri bir bir yaşıyorsunuz, manavdan meyve reyonlarına bakıp tramvaya binmeye, istiklal caddesinde taksim'in sesine, vapura binme deneyimine kadar birçok şeyi tecrübe etmenize imkan tanıyan bir sergi

    serginin sonunda "asıl görmeyen benim aslında" diyorsunuz,kendi duyularınızı sorguluyorsunuz, ne kadar körelmiş olduğunuzu, aslında ne kadar donanımlı olduğunuzu ve fakat kendimizi ne kadar kıstırdığımızı, ne kadar fabrikalaştığımızı. daha da önemlisi görme engellilerle empati yapıyorsunuz , bu konudaki farkındalığınız artıyor ki sergi sonrası bulduğumuz sohbet fırsatında da rehberimizin sözleri bunları doğruluyor. ihtiyaçları olan yardımdan çok empati, anlayış. hem vatandaş düzeyinde hem de bürokratik düzeyde. bir de ricası vardı rehberimizin, "bize destek olmaya çalışırken lütfen kolumuza girmeyin bu hoş bişey değil bizim için, yardım talebinizden sonra gerekirse biz sizin kolunuza gireriz"

    gerçek görme engellilerin onların mı yoksa bu entryi okuyabilenlerin mi olduğunu sorgulatan sergi , gidiniz efendim.
  • türkiyede bir süre karanlıkta diyalog olarak gayrettepe metro istasyonunda bulunmuş ve şimdilerde turkcell diyalog müzesinin içinde devam eden gidilesi sergi.

    bilet fiyatları güncel olarak;
    tam 30 tl
    indirimli 22 tl
  • "karanlıkta diyalog/sohbet" anlamına gelen, hamburg'da bulunan harika turist atraksiyonudur. hafen city'de yer alır. messberg metro istasyonundan 5 dk yürüme mesafesindedir.

    fiyatı ne kadardı, hatırlamıyorum, fakat ödeyeceğiniz parayı son kuruşuna kadar hak edeceğinin garantisini verebilirim.

    basitçe söylersek, gözleri görmeyen insanların nasıl yaşadığına 90 dakika boyunca tanıklık ediyorsunuz. tamamen karanlıktasınız, görme engelli insanların yaşamını tecrübe ediyorsunuz, markete gidip alışveriş yapıyor, müzede geziyor, gemiye biniyor, parkta yürüyorsunuz. inanılmaz bir tecrübe, bu 90 dakika sonunda hayata bakış açınız değişebilir.

    eğer almanca bilmiyorsanız, ingilizce olan turlara katılmanız lazım. benim katıldığım grupta almanca bilmeyen tek ben vardım, rehber benim için ayrıca ingilizce anlatıyordu.

    üzerinizden saat/telefon gibi herhangi bir ses çıkartabilecek, parıltı yapabilecek her şeyi çıkartıp bir dolaba koyuyorsunuz. girmeden önce size olayı anlatan adam uyarıyor, eğer dayanamazsanız erkenden çıkabilirsiniz. çünkü her insan 90 dakika boyunca karanlığa dayanamayabiliyormuş. bunu duymak bile insana bir burukluk vermekte.

    bir tünelden geçip karanlık bir yere geliyorsunuz. hiç kimse birbirini görmüyor. elinize bir değnek veriyorlar. onu yere sürterek önünüzün açık olup olmadığını anlayabiliyorsunuz, aynı görme engelli insanlar gibi.

    tur rehberinizi hiç görmüyorsunuz. hep sesini duyuyorsunuz. markete gidiyorsunuz. meyveleri elleyerek hangisinin hangi meyve olduğunu anlamaya çalışıyorsunuz. parka gidiyorsunuz, bankta oturup kuş sesleri dinliyorsunuz, müzeye gidiyorsunuz, baharat satan dükkana gidiyorsunuz, elinizle ve koklayarak hangisinin hangi baharat olduğunu falan tahmin ediyorsunuz. sonra gemiye binip gezintiye çıkıyorsunuz ve en sonunda da görme engelli insanların çalıştığı bir bara gidiyorsunuz. barda herkes bir şeyler alıyor ve oturup sohbet ediyorsunuz.

    bu sürecin tamamında sadece duyuyorsunuz, dokunuyorsunuz ve kokluyorsunuz. gördüğünüz hiçbir şey yok. tam 90 dk karanlıktasınız.

    sonunda çıktığınızda görebilmenin ne kadar büyük bir nimet olduğunu fark edip halinize şükrediyorsunuz. bizim 90 dk zar zor dayandığımız bir şeye, onlar ömür boyu dayanmak zorunda ve hayatlarını o şekilde yaşamak zorunda.

    uzun lafın kısası, görme engelli insanların yaşadıklarını 90 dk boyunca tecrübe edebildiğiniz, hatta hayata dair bazı fikirlerinizi değiştirmenizi sağlayabilecek güzel bir turist atraksiyonudur dialog im dunkeln
  • gözlerimizin diğer duyularımızın ne kadar önüne geçtiğini gösteren etkinliktir. görmediğinde fark ediyorsun kuşların cıvıltısının neşe saçtığını, deniz kokusunun huzurunu, dokunmanın hissiyatını. o kadar alışmışız ki bakmaya ama görmemeye, duymaya ama dinlememeye. insan duyuların güzelliğini fark ediyor. ayrıca görme engelli kişilerin aslında bizim rehberliğimize ne kadar ihtiyaçları olduğunu sana empati yaptırarak öğreten harika bir etkinlik. kesinlikle gidin ve kardeşinizi, sevgilinizi, arkadaşlarınızı herkesi götürün. görme engelli gördüğünüzde de yardım etmekten çekinmeyin.

    bide son olarak karanlıkta diyalog rehberiniz görme engelli biri lütfen pot kırmayın, çok ayıp oluyor.
  • aslında her şeyi görüp çoğu seyin farkında olmadığımızı tokat gibi suratıma çarpan etkinliktir.
    kuşların sesinin coşkusunu uzun zamandir ilk defa bu kadar net hissettim mesela, tramvaya binip o sesleri hiç bu kadar dikkatle dinlememistim, dokunarak o karanlıkta bir saat endişe ve korkuyu yaşadım.
    çok farklı duyguları bir anda yaşadım aslında.
    rehberin görme engelli olduğunu ise son dakika öğrendim ve dumura uğradım. meğer baştan söylenmiş de ben duymamışım.
    değişik bir deneyim oldu. gidiniz efenim. herkes bu deneyimi bence tatmalı
hesabın var mı? giriş yap