• bir filmde, bir sahnede sesler o sahneye aitse, yani başka bir sahnenin sesleri kullanılmıyosa, o sahne diagetictir.
  • öykü dünyasına ait olan herşey.
  • öykü dünyasındaki karakterlerin görebilme/duyabilme olasılığı olan öğeler.
  • film izliyorsunuz diyelim. bir gece kulübünde caz müzik yapan adamların görüntüsü eşliğinde müziğin sesi geliyorsa bu diegetic bir sahnedir. fakat müziğin çıkış noktası belirtilmeden, iki sevgili tam öpüşürken gelen gaipten müzik sesi duyulursa bu non-diegetic'dir. önemi vurgulanmak istenen bir objeye kameranın kendiliğininden yavaşça yaklaşması, non-diegetic bir kamera hareketidir. elsaesser'e göre, yönetmen anlatımı eşliğinde film izleme olayı gibi dvd bonusları da extra-diegetic'dir. çünkü aynı zamanda hem sinema evrenini ve öyküyü hem de yorumcunun evrenini kapsar.

    cümle içinde kullanayım: nuri bilge ceylan, sinemada sahneyi non-diegetic kılacak müzik kullanmayı pek sevmez.
  • "diegetic" ve "non-diegetic" seslerin örnekli açıklamaları için;

    (bkz: shame/#38391965)
  • filmdeki karakterlerin de sizin farkınızda olduğunuz şeyin farkında olması durumu.

    yönetmenin film içerisinde aynı müziği bir kez diegetic bir kez non diegetic olarak kullanması bir şeyler anlatmaya çalıştığını gösterir. örneğin birdman filminde kahramanımız yolda yarıçıplak yürürken arkada bir müzik çalıyor. bu sadece sizin -yani izleyicinin- duyabildiğiniz bir sesmiş gibi gösterilirken bir süre sonra kadraja dahil olan sokak sanatçılarının o müziği yaptığını anlıyoruz. non-diegetic sandığımız şey birden diegetic oluveriyor ya da zaten hep öyleymiş. burada alejandro gonzalez inarritu kardeşimize filmi zaten tek planmış gibi çekmiş olması yetmemiş, "bak senin öykü dünyasına ait olmadığını sandığın şey bile aslında öykü dünyasında" diye başarısını gözümüzün içine sokarak filmin oscar almasında da büyük rolü olan o kesintisizliğini pekiştirmiştir.
  • sinemadaki halini çok güzel açıklamış iki video;

    pscycho-jaws gibi filmlerin eşliğinde:
    https://www.youtube.com/watch?v=h_4hoy-9nka

    kill bill:
    https://www.youtube.com/watch?v=apwzdbbehuk

    edebiyatta:

    bu biçemde metni anlatan anlatıcının kendisidir. anlatıya anlatının bir "tanık" unsuru gibi okuru olayların akışına ve karakterlerin ruh dünyasına davet eder. uzam, zaman ve karakter üç ana kilit unsurdur.

    platon ve aristo zamanında diegesis'in içeriği mimetik konsepte karşı çıkmıştır. aradaki temel fark anlatıcının kimliğinde şekillenen kurgu dünyasında yatmaktadır. diegesis, kendi düzenine ait çeşitli türevleri olan ve hatta zaman zaman gerçek yaşama da karşıt kurgu bir evren okuyucuya sunarken mimetikte sosyal unsurlar göz önüne alınarak bir metin kaygısı içine düşülür. yani denilebilir ki, mimetik; doğal yaşam koşullarını, sosyal olanakları kendi içine alırken diyejetik; kendi kurallarına bağlı ve kendi kurallarını kendi yaratan bir evreni okuyucunun gözlerine sunar.
  • bazen dördüncü duvarı yıkmak için bir araç olarak da kullanılabilir. tıpkı oyuncunun kameraya bakarak konuşması gibi ancak bunda durum biraz daha farklı. mesela, karakter bir şeylerden şüpheleniyordur. fonda ürkütücü bir müzik yükselmeye başlar. bunun üzerine karakter, sadece seyircinin duyuyor olması gereken bu müziğe kulak kesilir ve sonra kendi kendine şöyle söylenir: duymazlıktan gel, bu non diegetic.

    diegetic sesler olay dünyasına ait iken (bir oyuncunun gitar çalması veya radyodan gelen ses gibi), non diegetic sesler yalnızca seyircinin duyabileceği, durumun derinliğini aktarmak, duygusal olarak yönlendirmek amaçlarıyla kullanılan (interstellar theme song gibi) seslerdir.

    yukarıda verdiğim örnekte, karakter non diegetic bir ses duyarak dördüncü duvarı yıkmıştır.
hesabın var mı? giriş yap