• "söylemeye gerek yok ama cinsler dilin şairlere hediyesidir. heine'nin eril çam ağacı dişil palmiyenin özlemini çeker; boris pasternak'ın kızkardeşim hayat şiirini mümkün kılan, "hayat" kelimesinin rusçada dişil olmasıdır; charles baudelaire'in "insan ve deniz" şiirinin dilimize çevirileri, ne kadar esin dolu olsa da eril adam ile dişil deniz arasındaki hem bir çekim hem de bir uzlaşmazlık içeren fırtınalı ilişkiyi tamamen yakalayamaz; aynı şekilde pablo neruda'nın "denize övgü" şiirinin de ingilizcede hakkını vermek mümkün değildir: şiirde eril deniz (el mar), bir dişil taşa (una piedra) çarpar, sonra "onu okşar, öper, ıslatır, onun adını söyleyerek göğsünü yumruklar" – ama cinsiyetsiz "o" (it)
    zamiri, eril ve dişil 3. şahıs zamirlerinin verdiği etkiyi tam olarak veremez."
  • çok farklı bir kitap. yazarın üzerine (bkz: kafa patlattı)ğı konular çok (bkz: orjinal). günümüzde bu "orjinal" kelimesi hep olumlu anlamda kullanılıyor lakin ben müstesna anlamında kullandım, müstesna yani istisnai olan.

    yukarda bahsettiğim gibi farklı bir kitap. mesela ilk bölümde (bkz: homeros)'tan yola çıkarak yunanlıların renkleri görüp görmediği üzerine derinlemesine bir izah mevcut. kılı kırk yaran yorumlar ile yazar çeşitli insanlardan alıntı yaparak ve geçmişte yazılanları tedvin ederek orjinal ve güzel gözlemleri bizlere sunuyor. denizi şarapa nasıl benzettiler, (bkz: mavi şarap) yok ki.... acaba eski kabileler 3-4 renk dışında diğer renkleri görmüyorlar mı, neden hep kırmızıdan bahsediyorlar falan derken uyuyakalmışım, uyanınca diğer bölüme geçmem gerektiğine kani oldum.

    ikinci bölüme başlayınca gördüm ki yazar kullandığımız dilin düşünce yapımızı nasıl etkilediğini izah etmeye girişmiş. "işte dedim aradığım bölüm" nitekim bu bölümü daha çok beğenerek okudum. dillerin sentaks yapılarındaki farkları öğrenmek ve bunların insanların karakterlerini nasıl etkilediğin okumak ilginçti. mesela dillerinde sağ sol gibi birey öncelikli yön kavramları olmayan kabilede yön duygusunun ileri düzeyde geliştiğini öğrenmek, cinsiyetçi dillerin düşünce yapılarına etkisini görmek güzeldi. dediğim gibi ikinci bölümü beğendim, uyumadım :)

    (bkz: velhasıl) eğlenceli bir dili olan, yer yer beni güldüren. orjinal düşüncelere ve gözlemlere sahip farklı bir kitap. peki, tavsiye ediyor muyum? konu ile çok ilgiliyseniz hoşunuza gidebilir yoksa kahkaha attıktan bir sayfa sonra uyuya da kalabilirsiniz.
  • dil ile düşünce arasında nasıl bir bağlantı var, renklere, cinslere ya da mekansal kavramalara dair algımız dilden dile değişiyor mu? kitap geçmişten günümüze bu üç konu odaklı ilerliyor. renkler, mekansal algı ve dilin cinsiyet algısını hangi dil nasıl açıklıyor. dahası bu algılar bu üç konuya dair düşüncelerimizi etkiliyor mu, etkiliyorsa ne kadar etkiliyor, bunları çok güzel örnekler ile açıklıyor. bunları açıklarken birçok dilden örnekler vermesinin yanında bu alanda yapılan deneyleri de bize aktarıyor. ayrıca dillere dair çok ilginç bilgiler ediniyorsunuz. tabi tüm bunları yaparken dilin üzerinde doğa ve kültür etkisini de es geçmiyor kitap. kültürün ne kadar etkili olduğunu özellikle mekansal algıda görebiliyoruz.
    uzun bir zaman sonra zevkle okuduğum bir kitap oldu. dilbilim ya da psikoloji ile ilgilenen herkese tavsiye ederim.
  • çok güzel bilgilere sahip, kısa ve öz bir kitap olabilecekken yazar o kadar zorlamış ki her şeyi, okurken canımdan can gitti. yüz sayfa boyunca olayları anlatıyor anlatıyor sonra diyor ki aslı böyle değil. yahu niye fi tarihinden başlıyorsun anlatmaya? direkt güncel/ doğru düşünceyi söyleyesen olmaz mı? ya da 3-5 cümlede de ki eskiler böyle düşünmüş, sayfalarca anlatmanın anlamı ne? bir de cümleleri uzatıyorsun olabildiğine bizim de canımıza okuyorsun.
    kitabın ilk kısmı şu videoda çok güzel bir şekilde anlatılmış hem de 6 dkda.

    üzgünüm anlatılanlar ne kadar çekiciyse anlatım bir o kadar iticiydi. aşırı bilgi dolu bir kitap da değildi.

    benim gibi ağır kitap okuyamayanlara öneremem.
hesabın var mı? giriş yap