*

  • bir başbakanın görevi olmamasına rağmen ,kendine görev edindiği durum.

    (bkz: hayaldi gerçek oldu)
  • "dindar olmasınlar da tinerci mi olsunlar" savunmasıyla söylenen bu söylem, haklı olarak çok kesimden insanın tepkisini çekti. başbakanın bu sözlerinin savunulur bir tarafının olmadığı malum. karşısına daha kötü bir durumu getirerek, bir başka kötüyü olumlamaya çalışmak çok bilindik bir savunma biçimi. diğer seçeneklerden bahsetmediği, daha doğrusu diğer seçeneklerin olduğu bir toplum işine gelmediği ve bunu istemediği için bu iki seçenekle çıktı karşımıza hazretleri. dinle bağlantısı kesilen her insan tinerciymiş gibi veya allah a inanmayan her ateist evde bali çekiyormuş gibi bir durum elbette yok.

    erki elinde bulunduranların, yönettikleri toplumu şekillendirmeye çalışmalarının ilk örneği bu değil elbette ki. diğer taraftan başbakan a feveran eden ulusalcı arkadaşların durumu en az başbakan kadar içler acısı. çünkü bu ülke elitleri laik kesim, yıllarca "çağdaşlık,modernlik" adı altında beyinleri yıkanmış bir nesil yetiştirmeye çalıştı. bir kesim üzerinde de başarılı oldu. şimdi bu tek tipleştirmeden fazlasıyla nasibini almış ulusalcı arkadaşların, başbakan ın bu söylemine demode argümanlarıyla karşı çıkmaları en az başbakan ın söylemi kadar rahatsız edici.

    sözün özü devletlerin sosyal haklarını vermediği ve bizzat kendisinin sorumlu olduğu tinerci bireyler sorunu, nasıl dindar bir nesil yetiştirmekle çözülmeyecekse; laik kesimin yıllardır mücadele verdiği kökten dincilik de atatürkçü, tırnak içinde çağdaş, modern bireyler yetiştirmeye çalışmakla çözülmeyecek.

    çözüm birbirinin aynı yanlışları ısrarla yapmaya çalışan bu iki kutupa dahil olmayı reddeden, her ikisini de aynı tehlikeli sabit fikirlerin yönettiğinin farkına varabilecek, başka bir hayatın ve düşünce sisteminin varoldunu bilen özgür düşünceli bireylerden geçiyor. bu körler, sağırlar oyununda, kör ya da sağır olmak zorunda değiliz.
  • (bkz: #27331823)
  • çok genel bir hedef.

    öncelikle sözü sayın bülent arınç a bırakalım:

    "benim bu konuşmamdan sonra. vay bu dindar dedi. dindar demek müslüman demekmiş. abuk subuk yazılar okumaya başladım. bunu halkımız söylemisti. bunu ben yazmadım, 1993te manisa'da henüz milletvekili olmamış bir insandım. ama halkın koyduğu bu üç özellik benim için de çok önemliydi. bugüne kadar gelen cumhurbaşkanlarının çoğu sivil değildi.

    atatürk'ten sonrası hemen hemen buna bernzerdi. özal ilk kez bir sivildi. halkla içiçeydi, onu seviyordu ve onunla birlikte ülkeyi yönetiyordu. dindardı, namazına giden zamanı geldiğinde bunu ifade eden bir insandı. ben müslüman demedim, dindar demiştim. onlar vatandaşın aslında çok hoslandığı bir konuyu tersinden gündeme getirdiler. benim sözlerimde dindarlık vardı. o dindarlığıda halk ona vermişti."

    evet çok güzel. sayın başbakan da sık sık dindar nesil yetiştirmek hedefini açıklıyor. tekrar tekrar ifade ediyor ama kullanılan kelime hep "din" veya "dindar". bülent arınç altını çizerek "müslümanlık demedim" diyor. aksi şekilde anlayanların yazılarına abuk subuk diyor. bence de çok haklı, "dindar" kelimesi genel bir anlama sahip. müslüman dindar olabilir, yahudi dindar olabilir, bahai dindar olabilir. "dindar" kelimesi tüm bunları kapsıyor. din ama hangi din? zerdüşt dini mi? hıristiyanlık mı? belli değil. kısacası bu konuda sayın bülent arınça katılmamak elde değil. buradan mutlak surette müslüman dindarlığını anlamak... çok zorlama bir yorum.

    fakat ben vatandaş olarak başbakana çok güveniyorum, çok inanıyorum. onun gösterdiği hedefe doğru yürümek istiyorum. başbakan üç çocuk yapın dedi hemen yaptım. mümkün olduğunca onun sözünden çıkmamaya çalışıyorum. bizim için en doğru kararları sayın başbakanın verebileceğini düşünüyorum. o dindar nesil yetiştirmek hedefini açıklayınca, hemen bu hedefi de içselleştirdim. bir an evvel birşeyler yapmak istedim ama ne mümkün. başbakanımız ve kurmayları dindar nesil yetiştirme hedefinden sürekli bahsediyorlar ama hangi dinin dindarını yetiştirmeyi hedeflediklerini açıklamıyorlar. buradan mutlak surette müslümanlık anlamı çıkartmaya çalışanlara da sayın bülen arınç ağızlarının payını verdi. çok da iyi oldu, güzel iyi oldu.

    bu gelinen noktada benim kafam çok karıştı. şimdiden bu hedef için bir şeyler yapmak istiyorum. kardeşim, yiğenim, emmoğlum, eşim dostum hep dindar olsun istiyorum. bu uğurda çalışmak, çabalamak istiyorum ama... hangi din? din aşılamak istiyorum etrafıma ama hangisi? sonuçta, hıristiyan dindar elde etmek için çok başka faaliyetlerde bulunmak lazım; müslüman dindar için çok başka... sakın yanlış anlaşılmasın, sayın başbakanımızın belirlediği hedef çok güzel. çok olumlu buluyorum, destekliyorum. ama belirlenen hedef biraz genel.

    bu hedef bu kadar sık dile getirildiğine göre çok önemli bir konu. sık sık altı çiziliyor çok mühim biliyorum ama bu kadar önemli bir konuda neden genel bir ifade kullanılıyor. hangi dinin dindarı olacağımız belli değil iken, dindar olma hedefine doğru nasıl yürüyebiliriz ki?

    arz ederim.
  • insanın aklına herşey geliyor. yeni bir din geldi de acaba devlet tarafından bu bilgi saklanıyor mu? yavaş yavaş yeni bir dinle mi karşılaşacağız acaba, allah büyük. hayır dindarlık çalışmalarına başlayacağım ama, hangi din? bak hala bir açıklama gelmedi bu konuda ve ben vatandaş olarak şu an madurum. bir hevesle, bir heyecanla atıldım dindarlığa; bir de baktın din belli değil. bu konuyla ilgili bakanlık bir çalışma yapsın, devlet bişey yapsın şu hedef artık netleşsin. iyi kötü artık bir tanesine karar verilsin. çok mu ince eleyip sık dokuyorlar acaba? onun için mi bu gecikme? eğer öyle ise tamam, eyvallah. ama halkı oyalamak için böyle genel ve yüzeysel hedeflerden bahsediliyorsa çok yazık. gerçekten yazık. yani bir süre sonra insan bıkıyor biliyon mu? o heves kursakta kalıyor çünkü. yeter ki biri olsun deme noktasına geldim ben. en kötü din dinsizlikten iyidir. devlet bunu bilmiyor mu? artık bu hedefi netleştirme zamanı geldi. biraz icraat, lütfen.

    mesela nasa şöyle bir hedef açıklayabilir mi: "gezegene gitmek" böyle bir hedef açıklasa, basın mensupları sormaz mı "efendim hangi gezegen?" diye?
    (bkz: houston we have a problem)
  • yıllardır eğitimsiz bırakıp hurafelere inandırdıkları,
    işsizliği ve açlığı kader sanan,
    tekbir getirmek ve saldırmak ile,
    günah ile yaşayan,
    bir nesil cemaatlere güven veriyor. cemaatlerin geleceğe güvenle bakmalarını sağlıyor.

    cennetten yer alıp satıyor bu nesil...
    cennetin borsa ya açılması bekleniyor.
    jet fadıl şöyle altından evler neden cennette satmıyor.
    evi görebilir miyiz diyenlere inşaat halinde ölünce direkt oraya yerleşiyorsunuz demiyor.

    "...antalya, hatay, kırıkkale, çankırı ve ankara'da vatandaşları cennetten yer vereceklerini söyleyerek dolandırdığı öne sürülen 3'ü kadın 6 kişi gözaltına alındı.

    aa'nın haberine göre antalya asayiş şube müdürlüğü yankesicilik ve dolandırıcılık büro amirliği ekipleri, dini inançları kullanarak dolandırıcılık yaptığı öne sürülen zanlılara yönelik iki aylık teknik ve fiziki takibin ardından operasyon düzenledi.

    f.k'nin, önceki hayatında veysel karani olduğunu söyleyerek vatandaşları “cennetten size yer vereceğiz” vaadiyle dolandırdığı öne sürüldü. zanlıların 2 yılda çok sayıda kişiyi 5-6 milyon lira dolandırdığı iddia edildi..."

    http://haber.sol.org.tr/…dolandirdilar-haberi-52346
  • "ben kapı kapı dolaşıp 75 milyonu dindar nesil olmasını sağlayacak değiliz. kalıptan insan geçirecek halimiz yok. türkiye’de birçok okul var. st. joseph st benoit seni niye rahatsız etmiyor. beni de rahatsız etmiyor. herkes nereye gidiyorsa oraya gider."

    bu hedef böyle genel ifade edildikçe ben de tekrarlamak zorunda kalıyorum. dindar bir nesil yetiştirebilmek için öncelikle bir dine karar vermek gerekir. çünkü her dinin dindarı farklı yöntem ile yetiştirilir.

    yemek yapmaya karar verip alışverişe çıkmazsınız. makarna, çorba ve salata yapmaya karar verir; ondan sonra alışverişe çıkarsınız. çünkü bu menü için gereken malzemeler özeldir. başka bir menü için, başka malzemeler gerekir.

    diyelim ki meyve yetiştireceksin. kivi mi? muz mu? elma mı? ananas mı? erik mi? buna öncelikle karar vermek gerekir. çünkü her biri farklı çevresel ve iklimsel koşullarda yetişir. birinin yetiştiği bölgede öbürü yetişmez mesela. haliyle "meyve yetiştirmek" çok genel bir hedeftir. gerçekçi bir hedef değildir. bu hedef için bir arsa satın alma kararı vereceksin diyelim. neye göre vereceksin bu kararı?

    diyelim ki akvaryumda balık besleyeceksin. ama hangi balık? tatlısu balığı mı? tuzlusu balığı mı? hangi gölün, hangi akarsuyun, hangi denizin balığı? bu karara göre akvaryum koşullarını belirleyeceksin. seçtiğin balık için uygun olan su sıcaklığını oluşturacaksın. suyu o sıcaklıkta tutmak için soğutucu veya ısıtıcı bir tertibatın olacak. tatlısu balığı için tatlı su, deniz balığı için tuzlu su edineceksin. bu da yeterli değil, suyun sertliği, seçtiğin balığın doğal yaşam ortamındaki gibi olmalı. ve daha bir sürü şey...

    sürekli bu hedefi tekrar etmenin pratik bir faydası yok. bu hedefe doğru yürüyebilmemiz için bir din belirlenmeli artık. din belli değil iken atılacak adımlar da bilinemez. adım atılmayacak ise, sürekli "dindar nesil" den bahsetmeye gerek yoktur. dindar olmak gerekliliği anlaşılmıştır. bunu anlamak zaten zor da değildir. tekrar tekrar ifade etmek ancak muhattap olunan kitlenin zekasında ciddi düşüklük olduğu şüphesi var ise anlamlı olabilir. aksi takdirde hedefi sürekli olarak böyle geniş tutmak neye hizmet ediyor? ben hiç zaman kaybetmeden dindar olmak istiyorum, kaybettiğim zamanın hesabını kim verecek? neden beni oyalıyorsunuz?

    tüm dinler araştırıldı mı? hepsinin iyi-kötü yönleri tespit edildi mi? avantajları-dezavantajları belirlendi mi? demokratik bir ortamda halkımız için uygun olan dinin hangisi olacağı tartışıldı mı? bunların hepsi bakanlar kurulunun ve başbakanın görevidir diye duymuştum ben ama emin değilim. devlet halka hizmet için var. hangi din daha münasipse bunu artık tespit edilmesi ve açıklanması lazım. bu gecikme bir sürü dedikoduya ve şüpheye de sebep oluyor. (bkz: kesin illuminati)

    artık halkı oyalamaktan vazgeçin! sürekli dindar dindar dindar dindar dindar... bunun bir anlamı yok. hangi din?
  • tahmin edilenden çok daha zordur.

    çünkü bir kişi zorla, baskıyla dindar olmaz, böyle yaparak sadece münafıklar oluşturursunuz. korkudan, çekindiğinden başörtü takan, çekindiği için namaz kılan vs vs..

    önemli olan insanların kalplerine ve vicdanlarına etki ederek, aklına hitap ederek, isteyerek ve severek dindar olmasını sağlamaktır.

    islam dininin şefkat, merhamet, sevgi dolu yüzünü göstererek dindar olmasını sağlamaktır.

    kaliteli, asil, güzel, huzurlu bir hayatın ancak islam ile mümkün olduğunu hem söz hem de hal ile göstererek dindar olmasını sağlamaktır.
  • http://www.ntvmsnbc.com/id/25334566

    özcan ulupınar isimli faydalı bir milletvekili de bu konuya değinmiş. fakat parti geleneğini de bozmamış. yani hangi dinden bahsettiğini söylememiş. "din" demiş, "dindar" demiş ama belli bir dinin ismini zikretmemiş. sürekli dindarlık propagandası yapıp da hangi dinden bahsettiğini açık etmeyen bu politikanın ne kadar zekice, ne kadar şerefli, ne kadar onurlu, ne kadar olumlu olduğunu kelimelerle ifade etmek zor.

    fakat başka bir konuya daha temas edecem: insanları sınıflandırırken ateistler-dindarlar biçiminde iki cephe oluşturmak... çok garip.

    dindarlar kim? hangi dindarlar? hangi dine inanan dindarlar?
    bunlar kendi içinde bir sürü sınıfa ayrılıyor.

    ateistler kim? ve neden ateistler? neden ateizmi dinin karşısında konumlandırıyorsun?

    böyle bir sınıflandırma yapıp sonra da dindar=faydalı, ateist=faydasız sonucuna ulaşmak... çok garip. bir sürü soru işaretini de beraberinde getiriyor. nihilistin, anarşistin, koministin durumu nedir hocam? yani bunların fayda durumu nedir. faydalı-faydasız diye iki sınıfa ayırmaktansa, 100 üzerinden bir fayda puanı da verilebilir. düşün bunu.

    dindar=faydalı denklemi de ilginç. yani, herhangibir dinin dindarı faydalı mı? bu mu denmek isteniyor, yoksa "dindar" kelimesiyle aslında belli bir dinin dindarı kastediliyor da henüz anlaşılamayan bir nedenden ötürü bu dinin ismi anılamadığı için tüm dindarlar faydalıymış biçiminde bir yanlış anlaşılma mı var? belli bir dinin dindarları arasında faydalılık bakımından fark yok mu? tüm dindarlar aynı derecede faydalı mı? tüm ateistler de aynı derecede mi faydasız? maliye bakanlığı artık din, mezhep, felsefi düşünce konularındaki fayda/maliyet analizlerini yayınlasın. bir tablo halinde kamuoyu ile paylaşılsın bu bilgiler. şintoist faydalı mı? şamanist faydalı mı? taoist faydalı mı? dindarlık seviyesine göre mi değişiyor faydalılık? faydası kime?

    mezhepler bakımından faydalılık farkı var mı acaba. hak mezhepler=faydalı, sapkın mezhepler=faydasız biçiminde formüle edilebilir mi? ne demek istiyorsunuz yani? bu fayda neyin faydası? bir insan son derece inançlı olsa, bana faydası ne. ya da dinden imandan çok uzak olsa... kime faydası? faydadan kasıt ne ki? keçiboynuzu da çok faydalı.

    kaldı kı, sık sık bu "ateist" lafını edip de birilerine laf sokmaya çalışmanızın amacını anlayamıyorum. anlayabilmeyi de istemem tabi. ama bu ülkede zaten kaç kişi ben ateistim diyor ki? yani insanların yüzde biri bile değil ateistler. bir partileri, bir teşkilatları, bir kıbleleri felan da yok. ses getiren eylemler de yapmıyorlar. yani böyle bir taraf yok aslında. teşkilatı olmayan, böylesine ufak, heterojen bir insan topluluğu ile ilgili derdiniz ne sizin? neden sürekli olarak "ateizm" kötülüğünden bahsediyorsunuz? ayrıca, bu kötülüğü de detaylandırmıyorsunuz. tıpkı, sürekli din deyip de hangi dinden bahsettiğinizi söylememeniz gibi. ateizmin ne kötülüğünü gördünüz deyin hele bi.

    "ateist" adı altında belirsiz bir düşman yaratmaya çalışıyorsunuz. bir kötülük odağı. bir kötülük merkezi. allahsızlığı yayma kürsüsü başkanı gibi... "ateist" diye bir düşman yok ki karşınızda. yok öyle bişey. yel değirmeniyle kavga ediyorsunuz.
  • http://www.youtube.com/watch?v=qdugeclmmt4

    ilerici ve aydınlanmacı öğretmenlerin bu konuya açıklık getirmek için ve aydınlanmadan yana aldıkalrı devrimci tavırlarını deklare ettileri bir video hazırladılar.
hesabın var mı? giriş yap