*

  • sigmund ferudun totem ve tabu,musa ve tektanrıcılık ve diger calısmalarının bır araya getırılerek yayınlanan kıtabı
    (bkz: otekı yayınevı)
  • dinin kökenleri konusunda (bkz: edward evan evans pritchard) ın yöntemini izleyerek bu konuda öne sürülmüş kuramları

    ‘’ psikolojik kuramlar ‘’ ve ‘’ sosyolojik kuramlar ‘’ adı altında göstermeye çalışalım ;

    evans pritchard’a göre , psikolojik kuramlar , dinin kökenini bireyin psyche’sinde temellendiren görüşlerdir.
    evans pritchard 19 yy ilk yarısına kadar fetişizm’in , ilkel dinlerin temelinde bulunduğu görüşünün yaygın olduğunu belirtir.

    (bkz: auguste comte) da cansız varlıklara ve hayvanlara tapınma anlamında , fetişizm’in batı afrikada ki zenciler arasında yaygın olduğunu ileri sürer.

    fetişizm’den çoktanrıcılığa oradan da tek tanrıcılığa geçildiği kanısında olan comte , bu görüşü daha sonra ‘’ ruh kavramı ‘’ ya da ‘’ hayalet kuramı ‘’ diye adlandırabilecek olan bir yaklaşımla ele alınan dinin kökeni sorununu , insanın ruhunda temellendirmeye yönelmiştir.

    dinin kökeninin insan psikolojisinde aranması gerektiğini savunan psikolojik kuramların en önemlisi
    (bkz: friedrich max müller)‘e aittir.

    müller’e göre daha insanoğlu ilk başlangıcından beri bir kut sezgisine , bir sonsuzluk ideasına sahip olmuştur.
    müller sonsuzluk kavramını tanrı anlamında kullanmıştır.
    bu sezgi ve ideanın duyum deneyimlerimizden kaynaklandığını belirtmiş , böylelikle dinin kökeni’ni ; ilkel bir vahiy biçiminde anlayanlara karşı çıkmıştır.

    müller dinsel idea’nın kökeninde dokunma duyusunun bulunduğu görüşündedir. güneş ve gökyüzü gibi insanoğlunun çok uzağında bulundukları için dokunma olağını bulamadığı objeler , müller’ e göre insanda ki sonsuzluk idea’sının temelidir.

    müllerin tezi kısaca şöyledir ; sonsuzluk ideası bir kez düşünülmeye başlandıktan sonra , bu düşünce ancak eğretileme ve sembol olarak gerçekleştirilebilir.
    müller , ilk insanların dine ilişkin anlamlandırmalarının ancak filolojik ve etimolojik araştırmalarla kavranabileceği görüşündedir.

    psikolojik kuramlardan ikincisi (bkz: herbert spencer)’in kuramıdır.
    spencer ; ilkel insanın bilgisi çok sınırlı olduğu için yaptığı çıkarsamaların yetersiz olmasına karşın insanın rasyonel bir varlık olduğunu söyler.

    spencer’a göre güneşin ve ayın , bulutların ve yıldızların bir görünüp bir kaybolmaları , insanda görünürlük ve görünmezlik konusunda bir dualite nosyonunun temellenmesine yol açmıştır.
    insanoğlunun dualitesine en temel kanıt onun düşyaşamıdır.

    bununla birlikte spencer dinin kökeninin ruhlara olan inançla değil , hayaletlere olan inançla temelleneceği görüşündedir.
    spencer hayalet ideasının daha sonra tanrı ideasına dönüştüğünü belirtir ve atalar kültü bütün dinlerin temelidir demiştir.

    dinin psikolojik değil , sosyolojik bir olgu olduğu konusunda da değişik görüşler öne sürülmüştür.
    bu kuramlar içerisinde özellikle (bkz: emile durkheim)’in görüşleri ön plana çıkmıştır.

    durkheim , dinin toplumsal yaşamın doğasında olduğunu ve ‘’basit’’ toplumlarda hukuk , ekonomi , sanat vb toplumsal olgularla iç içe bulunduğunu söyler.
    toplum dönüşerek bu olguların birbirinden ayrılmasına ve her birinin özerk bir alan oluşturmasına neden olur.
    din , toplumun kendisini tek tek bireylerden oluşan bir toplum olarak değil ; ama bir toplum olarak gördüğü anlamına da gelir .
    durkheim için din , toplumun dayanışmasını ve sürekliliğini güvence altına alan bir olgudur.

    kollektif bir etkinliğin sonucu ortaya çıkan din , giderek belirli bir özerklik kazanır ve onun ortaya çıkmasına yol açan toplumsal yapıyla açıklanamayacak kertede değişik biçimlerde yaygınlık kazanır.
    durkheim için din , ancak öteki dinler ve öteki toplumsal fenomenler bağlamında açıklanabilir.

    durkheim’e göre ruh kavramı (bkz: mana) adı verilen totemik ilkeden başka bir şey değildir. mana her bireyde ayrı ayrı var olur. dolayısıyla toplumun kültürü ve toplumun düzeni insanı kişiye yani sosyal bir varlığa dönüştürür.
    insanın aklı ve ahlakı anlamında ‘’ ruh ‘’ kavramı , bir yanılsama değil ; toplumun ya da toplumsallığın ürettiği bir gerçekliktir.

    durkheim özet olarak şöyle der ;

    ‘’dinsel inançlar , kutsal şeylerin doğasını ifade eden temsillerdir ; ve ritüeller kutsal objeler karşısında nasıl davranılacağını gösteren davranış kurallarıdır. din ; kutsal şeylere yani ayrı tutulan ve yasaklanan şeylere göre düzenlenmiş bir inançlar ve pratikler sistemidir yani dinin ortaya çıkış süreci toplumla alakalıdır ‘’

    kaynakça ; batı uygarlığı tarihine teorik bir giriş / hilmi yavuz , burcu pelvanoğlu
  • bir sigmund freud kitabı. psikolojiye uzak birini sıkabilir, ancak özellikle sonlarındaki musa, mısır ve akhenaten ilişkisi için bile okunur. dünya üzerinde çok fazla önem ve kutsiyet verdiğimiz şeylerin altında çok eskilere dayanan bir takım mantıklı veya mantıksız nedenlerin olduğunu görmek, bunları böylesine derin irdelemek insanı bir nebze de olsa tatmin ediyor.

    musa ve akhenaten ilişkisi için ahmed osman'ın musa ve akhenaton kitabı da okunabilir.
  • 'aydınlık manga ileri!
    var mıydı korkan birisi?
    askerler bilir yoktu tabi
    biri düşünmeden söylemişti:
    onlar karşılık vermezler,
    onlar mantık aramazlar,
    sadece emir alır ve ölürler:
    ölüm vadisine doğru
    altı yüz kişi yürüdüler.'
  • meşhur psikanalizci ve doktor olan sigmund freud'un totem ve tabu,musa ve tektanrıcılık ve diğer çalışmalarının bir araya getirildiği bir metin. genel bağlamda bir fikir verecek olursak;

    - tabu; yasak olan, kaçınılması ve takıntı derecesinde korunması gereken dinsel bir kavramdır. ilkel toplumlardan bugüne dek tabuların varlığı kaçınılmazdır (gerekli olduğu anlaşılmasın). yalnızca farklı tanımlamalara ve açıklamalara bürünmüştür. tabuların ve cisimleşmiş halleri olan totemlerin kaynağı doğaüstü güçlerden çok insan zihninin uçsuzluğudur. insan zihni birbirinin karşıtı olan şeyleri üretmekte ve bunları türetmekte ustalık aşamasına gelmiştir. iyilik ile kötülük, cesaret ile korku gibi. oluşturulan tabular da bunlardan beslenir. bir siyasinin önünde düğmesini ilikleyen yurttaş, kendi yarattığı tabunun esiridir. bir şeyhin emirlerini yerine getiren mürid, türetilen tabuların nesnesi olmuştur. bu ve bunun gibi örnekler çoklukla sıralanabilir. burada anlamamız gereken şey, insan zihninin evriminde uzun süren gerileyişlerin olduğu ve bu nedenle din, devlet gibi tabusal kurumların ortaya çıktığı düşüncesidir. bu düşüncenin oluşum süreci, tabuların insanın tüm yaşamına yayılmasını doğurur.

    - cansız varlıklara ruh atfetme ve onlara totemik güçler yükleme aracılığıyla gelişen animistik inanç anlayışı, tıpkı tabusal edimler gibi ilkel toplumların dini yaşayışlarında büyük bir etken olmuşlardır. öte yandan animizmin büyü ile ilişkisi insanlığın çevresiyle etkileşiminden beri var olagelmiştir. bugün bile özellikle köy yerleşimlerinde bazı nedenlerle çeşitli büyü, sihir ritüellerinin yapıldığı bir gerçektir. animizm ve canlıcılık inanışları, psikanalitik düzlemde insanın kendi duyuşsal özelliklerinin nesnelere yansıtılmış halidir.

    - totemizmdeki kurban ritüeli, ilkel toplumların ilahi kudretlere karşı kefaret ödeme festivalleridir. bu festivallerin vahşiligi ve fanatiklik derecesi totemik tanrıya olan bağlılığın simgesidir. totemik toplumların tanrılarına olan bu muazzam bağlılığı, psikanalist düşünceye göre üstün bir baba figürünün varlığıyla açıklanır. ilkel insandan modern insana dek inanç yolu, tabusal varlıklardan cisimsiz güçlere uzanmıştır. burada ortak olan şey, üstün tanrısal güç ile baba figürünün eşdeğer gitmesidir.

    - çocukken babamızı kızdırmamak ve ona hoş görünmek için emir ve yasaklara uyarız. sevgi ile nefret duyguları bir arada gider. erginlikten sonra ise babanın yerini üstün baba miti (tanrı) alır. ancak ne yaparsak yapalım babanın gücünü kırmak ve onu öldürmek arzusuyla içten içe yanarız. kafka'nın babası karşısında duyduğu eziklik, tiksinti ve korku, baba (tanrı) figürünün oğul üzerinde yarattığı psikolojiyi en iyi örnekleyen durumlardan biridir.
  • avcı toplayıcıların bıraktığı ilginç kalıntılarda görebilirsiniz.
hesabın var mı? giriş yap