*

  • nietzsche 'nin, ecce homo 'da canına okuduğu kavramdır, ay çok imgesel konuştum, eseri böyle bitirir; "anladınız mı beni? çarmıhtakine karşı dionysos.." der ve bitirir.
    onca, hiristiyan töresinin açığa çıkarılması eşine rastlanılmamış bir yıkımdır, alınyazının ta kendisidir bu konuyu aydınlatan. pos bıyık'a göre; force maiore'dir, insanlık tarihini ikiye bölendir;
    / ondan önce yaşayanlar / ondan sonra yaşayanlar
    doğrunun yıldırımı artık, en yüksekte olan şeyin üzerine düşmüştür. (bkz: summum bonum)
    orada ne yanıp kül olmuşsa, birazcık insaniyet namına elde avuçta ne kalmışsa bakılsın, bugüne 'doğru' dedikleri ne varsa, yalanın en zararlı, en kalleş, en sinsi biçimi olarak açığa çıkarılmıştır.
    o kutsal sözde neden, insanlığı "düzeltmek" aslında hayatın iliğini, kanını emecek bir hile olarak, töre bir vampirlik olarak ortaya çıkarılmıştır.
    töre denilen şeyi masanın üstüne koyan, insanların inandığı, inanmış olduğu tüm değerlerin değersizliğini de bulmuş demektir.
    artık insan, azizlerde, ermişlerde, saygıdeğer hiçbir şey bulamayacaktır, uğursuzdur onlar, büyülerler çünkü. 'tanrı' kavramı, hayata bir karşıt kavram olarak uydurulmuş, hayatı zararlı, ağulu, kara çalıcı, onun can düşmanı ne varsa hepsi o kavramda bir kocaman kütle olmuştur!
    öte dünya, gerçek dünya kavramları, var olan tek dünyayı değerden düşürmek, yersel gerçekliğimiz için tek bir amaç, neden, ödev bırakmamak için uydurulmuş!
    'ruh', 'tin', giderek 'ölümsüz ruh' kavramları, bedeni hor görmek, onu hasta ermiş yapmak, hayatta önemsemeye değer ne varsa, beslenme, konut düşünce düzeni, hastalara bakma, temizlik, hava vs. hepsinin karşısına ürkünç bir umursamazlık koymak için uydurulmuş! sağlık yerine 'ruhun selameti', yani tövbe çırpınmaları ve kurtuluş isterisi arasında gidip gelen bir folie circulaire!
    günah kavramı o kendinden ayrılmaz işkence aracıyla, "özgür istem" kavramıyla birlikte içgüdüleri sapıttırmak, onlara karşı güvensizliği bizde ikinci bir yaradılış yapmak için uydurulmuş!
    çıkar gözetmezlik, ve kendini yadsıma kavramları yoluyla, o asıl decadence işareti, zararlı olana doğru eğilim, kendine yarayanı artık bulamaz olmak, kendi kendini yıkmak, gerçek değerin ta kendisi, ödev, ermişlik, insandaki tanrısal yan katma yükseltilmiş!
    son olarak en korkuncu da bu iyi insan kavramıyla tüm zayıflar, hastalar, kusurlular, kendi varlığından acı çekenler, yok olması gereken ne varsa, hepsinin yanı tutulmuş, ayıklama kanunu çarmıha gerilmiş; gururlu, yetkin, olumlayan, geleceğe güvenen, geleceği doğrulayan insanın karşısına bir ülkü çıkarılmış, ona kötü denmiş bundan böyle. töre diye inanmışlar bunlara da;
    ecrasez l'infame **

    anladınız mı onu? çarmıhtakine karşı dionysos..
  • çeşitli dillerde şöyle söylenen nietzsche 'nin ecce homo 'yu kapatışı:

    dioniso contra el crucificado (ispanyolcası)
    dionysos en face du crucifié (fransızcası)
    dionysos gegen den gekreuzigten (orjinal almancası)
  • nietzsche her ne kadar çarmıhtakine karşı dionysos dese ve bedeni aşağılayıp yaşamı olumsuzladığı için basitçe köleci olduğunu dile getirdiği hristiyanlığı her fırsatta dinamitlese de yahudi sisifos marangoz isa'ya karşı öfkeli değildir. zaten hiçbir tarihsel koşulda tek tek bireyler onu ilgilendirmemiştir. öfkesini genele kusmayı tercih etmiştir.

    nitekim ecce homo'da çarmıhtakine karşı dionysos telkiniyle sözlerini noktalasa da tan kızıllığı'nda "çarmıhını omzunda taşıyan kişinin her şeyi göze alabildiğinden" övgüyle söz edecektir. bu aslında tüm dışlanmışların nihai kaderidir. yani çarmıhını omzunda taşımak. ve yine nitekim "kaderini sev" mottosu nietzsche'nin en bilindik düsturlarından biridir.

    yahudi sisifos önceden bildiği kaderini gerçekleştirmek üzere çarmıhı omzunda golgota'ya doğru tırmanır. "ben bu kulaklara göre ağız değilim" derken böyle buyurdu zerdüşt'te, tıpkı kısa dalgalı macerası boyunca, havarileri dahil, "beni anlamıyorlar" diyen isa'yı hatırlatır nietzsche. sonuç olarak isa da nietzsche de yaşadıkları zamanda anlaşılamamışlardır. bunu çoğaltıp stendhal'e, van gogh'a, tanpınar'a, oğuz atay'a uyarlayabiliriz. onlar da yaşadıkları dönemde anlaşılamamışlardır. en azından yeteri kadar.

    öyleyse çarmıh yeni ahit eskatolojisinde mükemmel bir eğretilemedir. öyle olmasaydı erken rönesans'tan başlayarak uzun yüzyıllar boyunca çarmıhtaki isa resimleri boyanmazdı herhalde. 1950'ler ve 60'lar boyunca dali bile buna karşı koyamamış, çarmıhtaki isa'yı sürrealist mizansende yeniden kurgulamıştır.
hesabın var mı? giriş yap