• sitemkar ve huzunlu bir edip cansever dizesi.

    "direnmek elinizdeydi, bu neydi
    cunku ey paralar, bultenler, sabah gazeteleri
    banka mudurleri, sirketler, trostler ve karteller
    ey papa xxiii. john, ey butun din kitaplari, nukleer denemeler
    ey sizi bir seylerle durmadan degistirenler"

    (tragedyalar, 1964)
  • "koro
    ve umutlar sonsuzdur. çünkü en büyük yaslar
    en büyük ölümlerden sonra tutulur.
    episode
    gelirler bir geminin yolcular listesindeki adlarıyla
    tozlu ve incir ağaclarından örülmüş kazaklarıyla
    çağlara göre sıralanırsa çok yönlü ve haritasız
    yastutmaz bakışlarıyla
    bir yürek resminden yapılmış yürekleriyle
    böylece, gündüzün en müthiş yerinde, gündüzün
    başkalarınca işitilmedik bir yerinde
    sanki bir yaz bahçesinde binlerce sarı ampulün
    onları sonsuz ve tedirgin dünyaya akıtan biçiminde
    öyle.
    ve yoğun caddelerde, tekdüze otobüslerde
    çok uzun pasajlarda, bir sürü duraklarda, geçitlerde
    her türlü otellerde. yönü pek bilinmeyen
    yalnızlığı kurutan birtakım asansörlerde
    öyle.
    ve öyle çok sesten katı bir sessizliğe geçerkenki
    bulanık, kirli
    biçiminde bir yaz ayini. upuzun kokulu tabutunda
    bilmeden yer değiştiren bir süryani
    solgun balmumu çiçeğinden o hiç anlatılmayana
    bakarkenki
    kızgın demir yüzlü bir su hayvanından
    yansımış kızgın yüzünü bildirerek
    kimselerden öğrenmediği bir gülüşle
    kimselerden ögrenmediği bir gülüşle
    böylece, insanın en müthiş bir yerinde, insanın
    başkalarınca işitilmedik bir yerinde
    acısızlık açınca ölmemekteki renklerini...
    koro
    başlar ceplerinizin alkolle işleyen saatleri.
    episode
    ve akar tozların, küflerin, iç çekişlerin
    nar şuruplarının kanı evlerin
    bir akşamüstü kargaşasında, bir umutsuzlukta
    hiçbir zaman önce ve sonra
    birden bir yabancılığa sürgün gitmenin
    ormanını kuşatan bitkisel yalnızlıkta
    kandır kesilen imgesi her menekşenin.
    kandır hiçbir yere uymayan eller, sayılar
    tüylerin
    ölümün tüyleri gibi uzayıp çekilmesi
    kan, bu nasıl kan ki, kanı ölümün
    geceye değgin bir ölümlünün
    kendini tanrıya yok dedirtmesi
    ve hepsi.
    koro
    direnmek elinizdeydi, bu neydi
    çünkü ey paralar, bültenler, sabah gazeteleri
    banka müdürleri, şirketler, tröstler ve karteller
    ey papa xxııı. john ey, bütün din kitapları, nükleer denemeler
    ey sizi bir şeylerle durmadan değiştirenler...
    episode
    gelsinler biz onlara yalnız gazetelerimizi göstereceğiz
    ağzımızdaki bir şeyleri çarçabuk yutacağız
    bir kadeh de içkimizden alacağız. aldıktan sonra
    biz sahi nerelerde kalmıştık?
    biz böyle nerelerde, yorgun, yaralı
    bir atın tek başına bir ovayı kapladığı
    oralarda
    ve günün her saatinde fal açan bir adamın
    şu sinek onlusunu bir türlü kullanamadığı.
    her şey ne kadar beyaz!
    her şey ne kadar beyaz. içimizde sakladıklarımızın birazı
    sesimiz ve bütün düşündüklerimiz, her şey
    yolcular, o soğuk istasyonlar, bizim her günkü tekrarlarımız
    değil mi, ne kadar beyaz gemiler
    fenerler ve bütün yol göstericiler. parmak uçlarımız
    kim bilir kime yazdığımız bin yıllık dilekçeler
    o buz tutmuş güneşler, eski eşya satıcıları
    ve sirkler
    ey büyük sirk tanrısı, sen bizim her türlü aşkınlığımız
    ve yalnız.
    ağıt
    ey yetersiz el, ilkimiz, şaşkınlığımız
    ağışın ne kadar beyaz
    gökyüzün ne kadar anısız kaldığımız
    akşamları sarı defterlerin, katalogların
    alkolün ve soğuk örtülerin eli olmanın
    kansız ve değişik ağrıdığı
    yani hiçbir şeyin, öfkenin bile daha bir şey olmadığı
    ey yetersiz el
    ödemenin, sevişmenin, korkunun
    soğudukça kararsız
    ve çıplak kara imleri stenonun
    gibi bir bir döküldüğü, anlamsız
    ey yetersiz el
    sen nerde eskidinse ordayız
    erinç mi, değil mi, ama ordayız
    yüzlerin sayılar ve yenilmiş şehirler kadar ağırlaştığı
    ve aşkın bakımsız kaldığı, işte ordayız.
    episode
    kalmak hep böyle kalmakmı yeni bir yağmur yağıncaya
    dağlarda dağlarda ve soğuk her yerimizde, çağlarda
    yılgınız çünkü sen, ey soğumak korkusu
    ey umut, ey beyaz örtülerin tükenmez uzunluğu
    kimse bir gün sana koşmaktan kendini alamaz.
    koro
    ey sizler, ey ölümlüler
    ey kimseyi saymadan mutluluk dileyenler
    ey nerde olursan ol dongun kalabalık
    yiterek seslerinde ve değişkenliklerinden
    bir şeyi hep sevmelerinden ve birden
    yıllara, yüzyıllara usulca ilişenler
    ey sizler
    yani ey otel kâtipleri, ey sonsuz otel kâtipleri...
    koro başı
    varın, duyurun artık birlikte sesinizi
    duyurun acınızdan yeni bir soy yaratmanın
    doyumsuz, sonsuz, o eşsiz görkemini.
    daha işimiz bitmedi, öykümüz sona ermedi."

    tanım: bütünüyle daha anlamlı tragedyalar ii'de geçen dize..
hesabın var mı? giriş yap