• dunyanin (kanimca) en zor meslegi. meslek sorumluluklari icerisinde bir insana ne zaman olecegini soylemeyi bulunduran yegane meslek. insan hayatindan sorumlu olmak...
  • insanların çeşitli nedenlerle olmak istedikleri meslek.
    tanıdığım tıp öğrencilerindeki gözlemlerim;
    güce açlık, kendine normal hayatta güvenemeyip gerçekten insanların hayatlarında birşeyleri değiştirebileceğini göstermeye çalışıp ego tatmin etmek. doktorluk dışındaki mesleklerin zaten insanlık adına bişey yapmadıklarını kendilerinin yegane iyilik kaynağı olduğunu, zaten tüm hayatlarını bu uğğurda feda ettiklerini başka kimin bunu yapabileceğini sorgulamak.

    ha bir de doktorla evlenme hayali kuran genc kizların çokluğu sorunsalı..
  • (bkz: doktor)
  • kötü imaja sahip olanlarının, iyilerinden çok daha fazla konuşulduğu ve bu nedenle sıklıkla kötülenen, benim de üyesi olmaya aday olduğum meslek grubu
  • sihirbazlik olmayan meslek.zaten doktorlar da mucizevi formüller veya iksirler vermezler.en basit sekli ile ilaç verirler.doktordan sizi sip diye düzeltmenizi beklemek bir gaflettir.doktorluk sadece hastalanmis bir kisiye düzelmesinde yardimci olmak veya kisilerin-insanlarin hastalanmamasi ve daha saglikli yasamasi için ögrenilen bilgilerin ve kabiliyetlerin paylasilmasidir.
    (bkz: sip ilaci)
  • bir rahatsızlığımdan dolayı hastanede yattığım süre içinde, mühendislik okuduğumu öğrenip;

    "- artık mühendislik öldü"
    "- herkes mühendis olmuş zaten"
    "- bir iş yapmıyorlar ki"

    şeklinde bana 'moral' veren bir şahsı bünyesinde barındıran meslek grubu.
  • babaanne ve anneannelerin torunları için favori mesleği. en büyük argümanları da "sen doktor ol, ilerde bize bakarsın"'dır. bi tane anneanne de çıkıp demez ki, "bak bilgisayar mühendisi ol ilerde bilgisayar toplarken sana sorarız" diye.
  • küçükken olmak istediğim meslek... neden kadınları çıplak görüyorlar çünkü...
  • aslında eski çağlarda kadınlarla ilişkilendirilmiş bir meslekti. eski yunan tanrıçalarının bir kısmı iyileştirici rolleriyle bilinirlerdi. athena körleri iyileştirebilir, persephone diş hastalıklarına bakardı. eski yunan medeniyetlerinde kadınlarınların özellikle zehirlere karşı antikorlar üretilmesinde çalıştıklarını çeşitli kaynaklardan öğreniyoruz. ancak zaman kadınlarla ve tıbbın arasını açtı. milattan önce 3. yüzyıldan beri çeşitli medeniyetlerde tıp alanına girebilecek çalışmalar yapılan kadınların engellemelerle karşılaştığı biliniyor. ama karanlık çağda yunan öğretileri de, romalıların geliştirdikleri yöntemler de yavaş yavaş unutulmaya başlanmıştı.

    oysa bir zamanlar italya’da, salerno’da önemli bir tıp okulu bulunuyordu ve buranın saygın hocalarından biri de trotula adında bir kadındı. sifilisin teşhisi ve tedavisi konusundaki bilinen ilk çalışmalar trotula’ya aitti. 14. yüzyılın tıp alanında bir başka öneli ismi jacoba felicie’dir. (bkz: jacoba felicie)

    ortaçağ’da kadınlar daha çok ebelik yapmaya başladılar. bunun yanısıra kırsal bölgelerde bitkisel tedavi yöntemleriyle ilgilendiler. bu konudaki bilgilerini de anneannelerine borçluydular. ancak avrupa’da günümüzde alternatif tıp diye göklere çıkartılan yöntemlerin çoğunun kurucusu olan kadınların büyük bir kısmı, doktor diye anılmayı bırakın cadı ilan edilip yakıldılar. o dönemde kırıkçıkıkçılara bir tür devlet izni veren loncalar bile kadınları dışarda bırakmışlardı.

    16. ve 17. yüzyılda kilise ‘herhangi bir hastayı tedaviye kalkan bir kadın eğer tıp eğitimi almamış biriyse, mutlaka cadıdır ve yakılmalıdır’ düsturunu halka benimsetti. kadınların çoğu okula gönderilmiyordu, tıbba meraklı olsalar bile eğitim alamazlardı. engizisyonun 150 yıllık tarihinde 30 000’den fazla kadının cadı olarak yakıldığı söyleniyor. zaten o dönemde kadın, şeytanla özdeşleştiriliyordu. iyileştirme bilgisine sahip olmaları da şeytani güçlerini arttırabilecek bir şey olabilirdi. doktorluk, avrupa’da 18 yüzyıla kadar kadınlar için bir meslek olamadı.
  • zor ve saygı duyulması gereken bir meslektir. öncelikle doktor titrine sahip olabilmek bile başlı başına zor bir iştir. memlekette ortalama okula devam etme süresi sanırım iki elin parmaklarını bulmaz. fakat yine de lise mezununu referans alırsak kabaca 11 yıl okumuştur. hasbelkader bir üniversiteye giren ise 15 yıl. fakat tıp ayrı bir dünyadır. 7 yıl üniversite, ardından uzmanlık sınavı, ardından ihtisasa göre değişen kabaca 4 yıl: toplamda 22 yıl. ayrıca okumadan okumaya fark var. bir tıp mezununa al zeynel dinler iktisada giriş, üç ay sonra klasiklerle keynesçilerin farkını sorucam deseniz cevabını zamanı geldiğinde rahatça alabilirsiniz (ki bunu hala bilmediğini itiraf eden iktisat mezunu arkadaşım mevcuttur). fakat benim 'dopamin parsiyel agonistleri ve aripiprazol deneyimleri' konulu toplantının ne hakkında olduğunu anlamam bırakın üç ayda, onüç ayda bile mümkün olmaz. bu sebeple önlerine koca bir latince terim haznesi verilmiş boğuşan adamlara saygı duymamız gerektiğini söylemeliyim.
    işin uygulamasına gelince, adam gibi davranmayan, şerefsizlik yapan, vurgun derecesinde servete sahip olan doktor var mıdır? elbette vardır. fakat kanımca bu özellikler insanlar arasında normal dağılmıştır. yani bir adam doktor olunca potansiyel şerefsiz, polis olunca potansiyel rüşvetçi olmaz. normal dağılmamış olan servettir, daha doğrusu hak edilmiş servettir.
    devletin arazisin işgal edip potansiyel oy olma nedeniyle hasbelkader tapu almış ve değerlenen arazisini müteahhite verip ortalama bir doktorun dürüstçe çalışıp sahip olamayacağı bir değerde evi olmuş ilkokul mezunu gecekonducu (ki bu örnek de mevcuttur) doktorun muayene için aldığı parayı çok görüyorsa burada bir yanlışlık vardır. çok bilinen hikaye vardır şimdi hatırlayamadım peçeteye çiziktirilen resmin değerinin onu yapmak için harcanan zaman artı birikmiş emek ve tecrübe olduğuna dair.
    o hikaye doğrudur, haklıdır...
hesabın var mı? giriş yap