• (bkz: focetria)
    (bkz: celvapan)
    (bkz: pandemrix)
  • hacca gidecek olan bazı insanlar 'bu aşı caiz midir?' diye hoca kapısı aşındırıyorlarmış. artık karşılarına kim çıkarsa..
  • sağlık bakanlığındna yapılan ve panige gark eden açıklamaların yanı sıra bu aşının bir de ciddi incelenmiş, ilac sektörüne kritik bir bakış açısının açıklamaları var.

    http://haber.gazetevatan.com/…egil/264172/41/saglik

    link sorunu olanlar içinse kopya-pasta

    öyle bir açıklama geldi ki en yetkili ağızdan, paniğe kapılmamak mümkün değil. sağlık bakanı recep akdağ, domuz gribi salgının şubat ya da mart ayında zirve yapmasını beklediklerini söyledi. ve iki senaryo açıkladı. iyi senaryo da, kötü senaryo da ürkütücü... kötüsünden başlayalım ki, iyisi biraz daha az ürkütücü olsun! işte kötü senaryo: eğer domuz gribi aşısı yapılmazsa 21 milyon kişi hastalanacak ve 5 bin 300 kişi hayatını kaybedecek. gelelim iyi senaryoya; aşı yapılırsa 1 milyon 800 bin kişi hastalanacak, 400 kişi hayatını kaybedecek. bu açıklamalar, halkta şok etkisi yaratmakla kalmadı, uzmanlar arasında da büyük tepkilere yol açtı. sağlık eski bakanı rıfat serdaroğlu, “bakanın izlediği strateji doğru değil; azrail’in türkiye temsilcisi gibi konuşuyor. bence bu açıklamanın ardında ekonomik kriz ve demokratik açılımla ilgili sıkıntıları perdelemek yatıyor” dedi. bir diğer eski bakan halil şıvgın ise daha teknik bir mesele üzerine sorguladı bu açıklamayı; “bu aşı ne kadar başarı sağlayacak?” diye... bir tepki de yine eski bakanlardan osman durmuş’tan geldi: “sağlık bakanı’nın görevi, çıkacak muhtemel bir salgının reklamını yapmak değil, o salgını önlemektir. merak ediyorum, dünyada türkiye’den başka 40 milyon aşı siparişi veren bir ülke var mı?” tepkiler böyle... ve bu soruların hepsi de cevap bekleyen türden... mesele sağlık; şakaya da, polemiğe de gelir yanı yok. işte bu yüzden 30 yılını göğüs hastalıkları uzmanlığına adamış, 31 yaşında profesör unvanını hak etmiş prof. dr. ahmet rasim küçükusta ile bu tartışmaları ele alalım istedik. küçükusta’nın bir özelliği daha var, her zaman toplum sağlığını ilaç kartellerinin kâr hırsına karşı cesurca savunması... biz sadece kitaplarının ismini söyleyelim, siz anlayın; ’biri bizi hasta ediyor’, ’modern zaman hastalıkları’ ve pek yakında hayykitap’tan çıkacak olan kitabı ’adamın biri doktora gitmiş gidiş o gidiş’... sohbete başlar başlamaz, o nüktedan üslubuyla tavrını belli etti küçükusta; “bütün dünyada domuz gribi salgınında ve tedavisinde bir domuzluk olduğundan şüpheleniyorum!” bu domuzluklar hakkındaki tüm doktorca tanılar ve bilimsel veriler söyleşimizde...

    prof. dr. ahmet rasim küçükusta, bir domuz gribi salgını olduğunu ama bu hastalığın iddia edildiği gibi çok öldürücü bir hastalık olmadığını söylüyor ve çok iddialı konuşuyor; “aşıya gerek yok!” peki neden? “çünkü domuz gribinin öldürücülüğü binde 1’in çok altında, bugüne kadar dünyada bu hastalıktan ölenlerin sayısı 4 bin 500 civarında. oysa olağan grip salgınlarından her yıl 250 bin ila 500 bin insan ölüyor. türkiye’deki kurban sayısı ise yaklaşık 7 bin...” prof. küçükusta, bu bilgileri verdikten sonra soruyor; “sağlık bakanlığı’nın, domuz gribiyle uğraşacağına bildiğimiz gribe karşı önlem alması daha mantıklı olmaz mı?”

    * hocam, sağlık bakanı recep akdağ, “domuz gribinde iki senaryo var. aşı yapılmaz ve tedbir alınmazsa 5 bin 300 kişi hayatını kaybeder. aşı yapılır ve tedbir alınırsa 400 kişi hayatını kaybeder” diyor... bu senaryolar hakkında ne düşünüyorsunuz?

    bu kadar panik yapılmasının sebebini anlamıyorum. sağlık bakanı’nın grip aşısı fabrikası olsa anlayacağım ama o da yok. üstelik de kendisinin dürüstlüğünden hiçbir şekilde şüphe etmiyorum. sağlık bakanlığı’nda 50 senedir yapılamayan devrim niteliğinde şeyler yaptığını da söylüyorum. ama domuz gribi aşısında tamamen karşısındayım.

    * neden?

    bir kere grip aşılarının etkinliği biraz da nasrettin hoca’nın göle maya çalmasına benziyor. aşı ancak grip salgınına yol açan virüsle aşıdaki virüslerin uyumlu olması durumunda işe yarıyor. aşının hiçbir şekilde garantisi yok. bazen hiçbir işe de yaramayabiliyor. ve sağlık bakanı’nın korkutucu, panik yaratıcı ifadeleri tıbbi olarak da son derecede sakıncalı. çünkü bağışıklık sistemi insanların ruhsal durumu ile yakından ilgili. streslerin, korkuların, endişelerin, acabaların vücudun direncini düşürdüğünü gösteren pek çok araştırma var. vatandaş, başbakan’dan alışık olduğu üzere ’bu salgın bize dokunmaz, olsa olsa teğet geçer’ benzeri moral verici sözler beklerken sağlık bakanı’nın varsayımlara dayanan domuz gribi senaryoları moral bozmaktan başka hiçbir işe yaramıyor. ben de hastalarıma daima “prospektüsünde yazmıyor ama aşı yaptırırken mutlaka ’ya tutarsa’ diye iyi dilekte bulunun, kalbinizi ferah tutun. çünkü iyimser olmanın bağışıklığı kuvvetlendirdiğini gösteren araştırma sayısı, grip aşılarının etkin olduğunu gösteren araştırma sayısından çok daha fazla” tavsiyesinde bulunuyorum! diyeceğim, bir virüsün kıtalar arasında yayılım göstermesi ve insandan insana bulaşması toplum sağlığı bakımından elbette çok önemli. ancak, pandeminin insanlar arasında gereksiz bir panik yaratmasına fırsat verilmemesi gerekiyor.

    * o zaman hocam şu soruları yanıtlayabilir misiniz? bu aşı gerçekten gerekli mi, etkili mi, yan etkileri var mı, herkes olmalı mı?

    bir kere domuz gribinin bir pandemi yaptığı kesin, ama dünya çapında salgın demek insanların kitlesel şekilde ölmesi manasına gelmiyor. önce bu salgın için iyimser olmamızı destekleyen pek çok sebep olduğunu görmemiz gerekiyor. birincisi, milyonlarca insanın öleceği ileri sürülen salgının o kadar da ağır bir hastalık tablosuna yol açmadığı artık belli oldu. virüs bulaşan insanların çoğu hastalığı tedavi görmeden ayakta atlatabiliyor. yapılan araştırmalardan anlaşıldığına göre, domuz gribinin öldürücülüğü binde 1’in çok altında. bugüne kadar tüm dünyada ölen insan sayısı 4 bin 500 civarında. oysa olağan grip salgınlarında her sene 250 ila 500 bin arasında insanın öldüğünü biliyoruz. dünya sağlık örgütü’nün rakamı bu... olağan grip, domuz giribine göre çok daha öldürücü. işte esas altı çizilmesi gereken şey bu. domuz gribinin çok bulaşıcı olduğu da doğru, buna kimse itiraz etmiyor. ama önemli olan domuz gribinin olağan gripe kıyasla öldürücülüğünün çok daha az olması...

    pandemilerin ağırlık olarak beş derecesi var. domuz gribi pandemisi ölüme yol açma açısından en alt seviyede... dolayısıyla eğer sağlık bakanlığı vatandaşları salgın bir hastalığa karşı korumak istiyorsa, bunu öncelikle olağan gribe karşı yapması daha doğru olmaz mı?

    * ama önümüzdeki aylarda kitlesel ölümler beklendiği söyleniyor...

    ’kitlesel ölümler olacak’ lafı tamamen senaryo. tıpkı hollywood film senaryoları gibi...

    * iyi de sağlık bakanı akdağ, “eğer aşı yapılmazsa nüfusun 3’te 1’i hastalanacak” diyor...

    böyle olsa bile domuz gribinden ölenlerin sayısı hiçbir zaman olağan grip salgınındaki kadar çok olmayacak.

    * peki bakanlık bunu göremiyor mu?

    göremiyorlar herhalde. her sene 250 ila 500 bin arasında insanı öldüren bir grip salgını hiç bu kadar gündeme gelmezken, öldürücülüğü son derece düşük olan bir hastalığın öne çıkarılması ve bunun insanlarda panik yaratacak sloganlarla duyrulması son derece yanlış, gereksiz...

    * peki türkiye’de olağan gripten kaç kişi ölüyor?

    bizde güvenilir rakam yok. ama amerika’da her sene grip salgınından ölenlerin sayısı 36 bin. amerika’nın nüfusu 300 milyon. kabaca bizden 4 misli fazlalar. demek ki bizde de 7 bin kişi kadar ölüyor. ama bizde domuz gribinden ölen bile yok. bu yüzden, sağlık bakanlığı’nın bu açıklamalarından sonra akla gelen pek çok soru var.

    * mesela?

    bir kere domuz gribi virüsünün tabii mutasyonla oluşmadığına ve laboratuar ortamında yaratıldığına dair kuşkular ve bunu destekleyen bulgular var. yani domuz gribi virüsü, biyolojik silahlar gibi suni olarak üretilmiş ve topluma isteyerek ya da istem dışı bulaştırılmış olabilir. ve bundan da birtakım ilaç ve aşı üreten firmalar çok ciddi kazançlar sağlayabilir. mesela pandemi ilanından sonra aşı üreticisi firmalardan birinin borsadaki hisselerinde bir günde yüzde 3.6 gibi çok ciddi artışlar olması, insanın kafasını karıştırıyor.

    bir başka önemli konu da bunun ilk domuz gribi paniği olmaması. 1976 yılında amerika’da fort dix’te askerlerde görülen enfeksiyon bahane edilerek, milyonlarca insan domuz gribine karşı aşılanmış, ama daha sonra böyle bir salgının gerçek olmadığı ortaya çıkmıştı. üstelik aşı yüzünden 30 kişi ölmüş ve yüzlercesi de ömür boyu felçli kalmıştı. bu ölümlerin sebebi de guillain-barre sendromu. bu sendrom sinir sisteminde, kol ve bacaklarda ve solunum kaslarında felçlere ve ölümlere yol açabilen bir hastalık. o zaman aşının guillain-barre sendromu’nu 8 misli artırdığı anlaşıldı. ve aşı 10 haftalık uygulamadan sonra bu yüzden uygulanmaz oldu.

    aşının yan etkileri olabilir

    * ama aradan 33 yıl geçti. aşı üretiminde hiç mi yol alınmadı?

    gelişmeler var. mesela canlı virüs aşıları var, antijenden aşılar var... benim burada anlatmak istediğim şey başka. domuz gribi 1976’da çok az sayıda askerde görüldü önce, ama ’dünya çapında salgın olacak’ denilerek milyonlarca amerikalı aşılandı. 10 hafta sonra ise aşının guillain-barre sendromu’na yol açtığı anlaşıldı. aşılanan 30 kişi öldü, yüzlerce insan da ömür boyu felçli kaldı. bu tarihi bir gerçek.

    * bir de deniyor ki, “geçen ilkbaharda görülen birinci dalgaydı, asıl dalga kışın gelecek.” bu bilgi neye dayanılarak veriliyor?

    1510 senesinden beri dünyada meydana gelen 14 pandemi, yani dünya çapında salgına yol açan hastalıklara ait veriler incelendi ve hiçbirinde baharda görülüp, sonra tekrar daha büyük şekilde ortaya çıkan bir salgın olmadığı ortaya kondu. yani istatistikler bu görüşü de yalanlanıyor... bir de şu var; 1918’deki ispanyol gribi’nde 20 ila 40 milyon insan öldü diye biliniyor. bu da bir h1n1 virüsüydü. yani h1n1’in insan tipi de var, domuz tipi de... o insan tipiydi. ölümün sebebi ise antibiyotik olmamasıydı. o zamanki ölümlerin birçoğunun grip sonrası zatürreden dolayı ortaya çıktığı, o zaman henüz antiboyitikler keşfedilmediği için ölü sayısının çok yüksek olduğu biliniyor. yani aşı olmadığı için değil... günümüzde çok etkili antibiyotikler var, böyle müthiş bir ölümle karşılaşmayız.

    işin bir de dini yönü var...

    * siz, domuz gribi’nin dini bir yönü olduğuna da dikkat çekmiştiniz...

    evet. domuz gribi virüsünün dna yapısını inceleyen uzmanlar, salgına yol açan h1n1 virüsünün insan, domuz ve kuş gribi virüslerine ait genetik bir karışımdan oluştuğunu açıkladılar. dolayısıyla hazırlanacak aşıda domuz gribi virüsüne ait genetik materyal de bulunacak. aşı içinde domuz virüsü genlerinin bulunması müslüman ve museviler’in domuz gribi aşısı olmalarının caiz mi, haram mı olduğu sorularını da gündeme getiriyor. salgına yol açan virüsün domuz gribi virüsü yerine, ısrarla meksika virüsü, influenza h1n1 virüsü, 2009 h1n1 virüsü gibi içinde domuz geçmeyen terimlerle isimlendirilmek istenmesi de aşının satışında dini faktörlerin etkisini ortadan kaldırmak için olabilir. kim ne derse desin, dünyada bu domuz gribi salgınında ve tedavisinde bir domuzluk olduğundan ciddi şekilde şüpheleniyorum.

    kimse çocuklarıma aşı yaptıramaz!

    * bakan akdağ diyor ki, ‘ben çocuklarıma da domuz gribi aşısı yaptıracağım!’

    ben de diyorum ki, ‘aileme, çoluğuma çocuğuma ve bana kimse domuz gribi aşısı yaptıramaz.’ çünkü hem grip aşılarının etkisi son derece tartışmalı hem de domuz gribi hastalığı öldürücü bir hastalık değil. üstelik aşının etkinliği ve özellikle de yan etkileri konusunda çok ciddi şüpheler var. yani domuz gribinden kurtulacağım derken işin ucunda aşıdan zarar görmek, hatta ölmek de var.

    * hocam ben hâlâ ikna olmuş değilim. öyleyse bakan akdağ niye çıkıp böyle panik yaratacak bir açıklama yapsın?

    ben de aynı sizin gibi bu işin mantığını anlayamadım... sanıyorum ki, sağlık bakanı danışmanlarının etkisiyle bu sözleri söylüyor. mesela kuş gribi’nde çok iyi önlem aldılar. hatta o zaman yazılar yazmıştım, ‘türk’ün kuş gribiyle imtihanı başarıyla bitti’ diye... ama domuz gribinde aynı şeyleri söyleyemeyeceğim.
  • risk grubunda olanların mutlaka olması gereken aşıdır. risk grubu = esasen çok da ölümcül olmayan (ama öldürmese de fena halde süründüren) virüse karşı doğal bağışıklığı zayıf veya meslekleri sebebi ile bu virüse maruz kalması hemen hemen kesin olup da kendileri pek çok kişiye kolayca bulaştırabilecek kişiler.

    birinci gruba hamileler, çocuklar vb.
    ikinci gruba : doktorlar, sağlık görevlileri, resepsiyonist, çaycı vs. giriyor

    ayrıca bu virüsün mümkün olduğunca az insanı hasta etmesinin tüm insalık açısından şöyle bir önemi var, eğer virüs mutasyona uğrarsa daha ölümcül hale gelebilir (veya gelmeyebilir), mutasyon olasılığı hasta olan insan sayısına bağlı olarak artmaktadır.
  • hacı kafilesine yetiştirilmesi beklenen olay aşı.
  • birilerinin bu aşı üzerinden milyarlar kaldırabilmesi için piyasaya pompalanan "aman olmazsanız ölürsünüz"e getirilip satış patlaması yaratılmaya çalışılan aşıdır...
    sağlam bir immün sistemle çok hafif bir şekilde atlatılacak olan bir hastalık için gereksiz şamatadır...
    birilerinin bu şamatadan kârlı çıkacağını anlamamak için aptal olmak lazım...

    sorun bakalım bu aşının ithalini kim yapıyor? illa ki birilerinin eşi dostu akrabası ahbabı var bu işin içinde...
    aha şuraya yazıyorum...
  • saçmalama sınırlarımı zorlarcasına, vücuda mikrobu bilerek ve isteyerek sokmak şeklinde tanımladığım ve bu yüzden kendisine her daim tereddütle yaklaştığım aşı mantığını, tarafımdan külliyen manasızlaştıran aşıdır.
  • bu asiyi olduktan sonra norolojik bir hastaliga yakalandigini iddia eden biri cikti, hayirlisi bakalim.
  • tbmm'nin de bilmem kaç doz sipariş ettiği aşı. biraz tanıdık geldi sanki.

    (bkz: çayda radyasyon yok bakın ben içiyorum)
  • sanırım buruna enjekte ediliyor: http://i.milliyet.com.tr/…/10/19/fft1_mf402279.jpeg

    acır be!

    edit:

    mulder aydınlattı sağolsun:

    - "igne yok sadece sprey, fıs fıs :)
    ama türkiyeye gelen enjeksyon. koldan yapilacak.
    flumistin icinde canli zayıflatılmış virüs var.
    koldan yapilanda canlı virüs yok. kimyasal olarak inaktive edilmiş virüsten proteinleri izole edilip hazırlanıo aşı."
hesabın var mı? giriş yap