• don redman orkestrasıyla 1946 yılının sonbaharında avrupa’ya geldiğinde don byas şöhretinin doruk noktasındaydı. swing tarzı çalan müzisyenler tarafından olduğu kadar minton’s playhouse müdavimi modernistler tarafından da hayranlıkla karşılanıyor ve yorulmak nedir bilmez, kendine özgü ve etkili bir saksofoncu olarak görülüyordu. count basie’nin albümündeki harvard blues adlı parçaya yaptığı solo 1941’de büyük bir heyecan yaratmış ve bu albümü sonra daha küçük firmalara yaptığı dikkate değer kayıtlar izlemişti. laura adlı parçaya romantik yaklaşımıyla başarılı bir çalışmaya imza atmıştı.

    avrupa’da kalarak daha sonra gittikçe genişleyecek olan burada yaşayan amerika’lı müzisyenlerin ilki olacaktı. her ne kadar don byas avrupalı jazzseverler tarafından büyük bir ilgiyle izlense de, amerika’da unutulmaya yüz tutacaktı. amerika’da sadece bir kaç albümü kalmıştı ve başka albümleri bizzat orada olmadan çıkarmak neredeyse imkansızdı. abd’ye sadece bir kere 1970 yazında geri döndü ve umduğundan çok daha az övgü aldı. hollanda’ya döndü ve 1972 yılının ağustos ayında akciğer kanserinden 59 yaşındayken öldü.
    don byas tenor saksofonun gelişimi açısından yeni ufuklar açan ve swing bop arasında bir geçişte yeralan bir müzisyendi. muskogeeö oklahoma’da 1912 yılında doğdu. onlu yaşlarında alto saksofon çalmaya başladı, bu dönemlerde bennie moten ve walter page’s blue devils gibi yöresel orkestralarda ikinci saksofon olarak çaldı. langston kolejinde okurken kendi don byas and the collegiate ramblers isimli orkestrasını kurdu. tenor saksofon çalmaya başladığı 1933 yılı ve 1941 yılları arasında çeşitli orkestralarda çaldı. bunların arasında buck clayyon, lionel hampton, eddie barefield, eddie mallory, lucky millinder, andy kirk ve redman orkestraları sayılabilir. 1941 ocağında, lester young’ın yerine count basie orkestrasında çalmaya başladı.
    byas’ın stili coleman hawkinsin bereketli ve oldukça süslü tenor geleneğiyle gelişti ama hemen farkına varılabilen tonu tamamiyle kendine aitti. tekniği çok üst seviyede bir saksofoncuydu, en yumuşak sıcaklığı ve en tiz sesleri başarıyla üfleyebiliyordu. dram hissini, dinamiklerin ve ses renkerinin harikulade kullanımıyla, içten gelen bir romantiklikle ve fevkalade swing duygusuyla birleştirmesi doğaçlamarını eşsiz kılıyordu.
    byas kendi tarzına sahip usta bir swingciydi. gelişmiş harmoni duygusu, kendine güven ve maceracılık kendini bebopçuların arasında bulmasını sağlamıştı. buna rağmen kendisi gibi kalabilmişti. bebopçuların ritmil deyimlerini, üçlülerini ve daha bir çok yeniliklerini hiçbir zaman almamıştı. ancak charlie parker byas için “o çalınabilecek her şeyi çalıyordu” demiştir.
    garry giddins “a tribute to cannonball” albümünün kapağından
  • gerçekten de 2. dünya savaşı sonrasında/sırasında ordudan yırtmayı başarabilen ve bebop'ın temellerini atacak "52. cadde kuşağı"nın* az tanınan, ya da genelde unutulan süper tenor saksofoncularındandır. kök(en)leri swing'de olsa da, dizzy, bird ve monk'ın devrimiyle evrilebilmiştir, ve de coleman hawkins'le charlie parker arasındaki köprüyü oluşturduğu hiçbir zaman yeterince vurgulanamayacaktır. sırf swing'le bop arasındaki sentezi icra ederek oynadığı rolle bile unutulmazlara kafadan giriş yapmış sayılır. in walked bud'a jon hendricks'in yazdığı sözlerde de zikredilen müzisyenler arasındadır (çoğu yerde —lyric veritabanları— yanlış olarak "mr. byers" diye geçişini de esefle kınıyorum).

    bağlantıdaki 1945 tarihli kayıtta ben webster/coleman hawkins tarzı sıcak nefesli ve buğulu ballad'ımsı girişten sonra bebop ruhunu yansıtan, melodinin ritme dönüştüğü ("i look at melody as rhythm", charlie parker'dan andrew hill'e) başdöndürücü atak sayesinde yukarıda bahsettiklerim zannedersem vücut ve ses buluyor. eşlikçi slam stewart ise arşeyle çaldığı bas solosunu bizzat ve simültane-tane vokalize ederek çağdaşı ve coleman hawkins'le önemli işlere imza atmış olan bir diğer usta basçı major holley'e ve üslubuna selam çakmaktadır.
  • (bkz: night and day)
hesabın var mı? giriş yap