4 entry daha
  • özellikle ikinci dünya savaşı sonrası oluşan iki kutuplu dünyanın cilvesi olan soğuk savaş döneminde popüler olmuş, bugünlerde ise amacını kaybetmiş ama popülaritesi daha da artmış politik jargon.

    efendim, soğuk savaş döneminde kapitalist dünya ile sosyalist dünya arasında bilardo topu olmaktan daha iyi konumlar yakalayabilmiş kimi devletler (iran, fransa, türkiye, ispanya vs), özellikle bu politik jargonun birinci derece muhataplarıdırlar. bu tarz jeo-stratejik önemi haiz devletleri, adı geçen her iki kutup da kendi yörüngesine çekmeye çalışmış ve bunlar da maalesef bu devletlerin vatandaşı olan halklara çok büyük bedeller olarak geri dönmüştür.

    (bkz: 1968 paris olayları)
    (bkz: ispanya iç savaşı)
    (bkz: iran islam devrimi)
    türkiye'den örnek vermeye gerek yok sanırım.

    güç, insanlık tarihi boyunca her zaman en önemli silah olagelmiştir. ve devletlerin menfaatleri de, güçlüden yana olmak üzerine politika gütmeyi öngörür. dolayısıyla, iki kutuplu dünyada bu kutuplardan birine yaslanmadan hayatta kalabilmek oldukça güç olduğundan, devletler de bu yönde politikalar izlediler. nato ve varşova paktı, bu tutumun doğal sonuçları olarak okunmaya müsait iki teşekküldür mesela.

    oysa sscb dağıldıktan itibaren, kutuplardan biri yıkılmış olduğundan, nato -doğal olarak- anlamsız ve amaçsız kaldı. yapılması gereken de, bu paktı derhal feshetmekti. zira nato'nun kuruluş gayesi ve en önemli mihenk noktası, komünist tehlikeye karşı pakt üyesi devletleri askeri, siyasi ve kültürel olarak korumaktır. ne var ki, bir hukuk saçmalığı olarak, bu asla yapılmadı.

    hukuki dayanak hakkında ayrıntı için;
    (bkz: illet yok olunca hüküm de yok olur)

    fakat daha da büyük saçmalık, iş bu politik jargonun, aynı manada ve aynı amaca hizmet etmek üzere geçerliliğini koruması idi. ittifak... ama kime karşı?

    bu, maalesef düşman yaratma kaygısı oluşturdu abd polit-bürosunda. fakat reel-politik manada dünyada abd ile kıyaslanacak bir başka kutup kalmamıştı, bu durumda, artık "dost ve müttefik ülke" kavramının boş olduğunun fevkalade farkında olan abd, oldukça suni bir düşman kutup yarattı: din eksenli terör. nitekim, 11 eylül olayları da bu projeye hizmet etmiştir. dahası, sırf bu amaca hizmet etmek üzere, adı geçen olayları bizzat abd derin devletinin tezgahladığını iddia edenler de azımsanmayacak kadar çoktur.

    kaldı ki, böyle bile olsa, bugün artık "dost ve müttefik ülke" kavramının içi iyiden iyiye boşalmıştır. bir defa, en basit ve en düz mantığa göre (aristo mantığı) a'nın a olması, b'den başka bir şey olması manası taşır. oysa ortada bir "b" filan yoktur. sonra, dış politika, mütekabiliyet ilkesi etrafında çalışır. oysa bugün türkiye devleti'nin "dost ve müttefik" olarak tanıdığı devletlerin önemli bir kısmı, mesela pkk konusunda, ya oldukça gevşek davranmakta, ya da açık açık -türkiye'nin zararına olacak şekilde- ilgili örgüte arka çıkmaktadır. bu, "dost ve müttefik ülke" kavramına açıkça aykırıdır. hatta mütekabiliyet ilkesi uyarınca, türkiye'nin uygulaması gereken yaptırımın ne olduğu çok çok açıktır.

    bu, sadece ülkemiz için de geçerli değildir. mesela, italya ve ingiltere; norveç ve ispanya; bolivya ve filipinler; güney kore ve macaristan vs. vs. vs. ülkelerin günümüz konjoktüründe neden "dost ve müttefik" olmaları gerektiğinin mantıklı bir açıklaması yoktur. menfaatler uyuşur, ülkeler ortak menfaat sözkonusuysa bir şeyler yapar, bu elbette mümkündür; ama bu tarih boyunca hep yapılandır zaten. mesela azerbaycan konusunda benzer politikalar güttükleri için iran ve ermenistan -bu konuda- ortak düşünürler ve de ittifak yaparlar; ama iran, ermenistan için dost ve müttefik olarak kabul edilmese gerek. nitekim, ahmedinejad'ın son tavrı da malumdur.

    örnekler uzatılabilir tabi. ama esas olan şu ki, dünyadaki bütün ülkelerin bir tek ülkeye (abd) "dost ve müttefik" olması mantıki bir saçmalıktır. bu, yalnızca güce itaattir, başka hiç bir manası ve esprisi yoktur.
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap