• druidler doğaya ait imgelere yani doğanın farklı görünümlerine kutsallık atfetmekteydiler. bu imgelerin en bilinenleri korular, meşe ağacı ve ökse otu’dur. kimi uzmanlar buradan yola çıkarak druid inancını animizmle özdeşleştirmişlerdir.

    druidler, plinius ve lucan’dan öğrendiğimize göre toplantılarını taştan tapınaklar ya da farklı yapılarda değil kutsal kabul ettikleri korularda yaparlardı. kelt çok tanrıcılığına göre “nemeton” da denilen “kutsal korular” druidler tarafından korunurlardı. insan ve hayvan kurban törenleri burada gerçekleştirilirdi. kelt dilinde kutsal mekan anlamına gelen nemeton’lar bir kelt kavmi olan nemetesler’in tanrıçası nemetona’dan isimlerini almaktaydı. bu korulara almanya, macaristan, isviçre gibi orta avrupa ülkelerinden başka fransız galyası’ndan türkiye’ye kuzey irlanda’dan finlandiya’ya kadar pek çok yerde rastlanmıştır. nemetonlar genellikle hendek ve siper kazıkları ile çevrelenmiş dörtgen biçimli korulardır. ülkemizde galatya bölgesinde bulunan nemeton’a strabo’ya göre “drunemeton” adı verilmekteydi.lucan pharsalia adlı eserinde böyle bir koruyu biraz abartarak tasvir eder: “nemeton’da hiçbir kuş yuva yapmaz ya da hayvanlar dolaşmaz. ağaçların yaprakları hiç esinti olmamasına rağmen sürekli hışırdayıp durur. korunun tam ortasında bir sunak vardır ve hemen yanında tanrılarının tasviri yer alır. her bir ağaç bu sunakta kurban edilmiş kişilerin kanlarıyla lekelenmiştir. toprak sürekli derinden gelen bir kükremeyle sarsılır. yıkılmış ağaçların çevresi alevlerle çevrilidir. devasa yılanlar meşe ağaçlarının etrafını sarmıştır. insanlar koruya yaklaşmaktan korkarlar hatta rahipler bile gün ortası ya da gece yarısında korunun ilahi koruyucusu ile karşılaşmamak için oraya gitmezler.”plinius’a göre: “druid adını verdikleri büyücüleri için en kutsal şey ökseotu ve bu otun üzerinde yetiştiği meşe ağacı idi. ökseotu son derece az bulunan bir ottu ve rast gelindiğinde özel bir tören eşliğinde ayın altıncı gününde kesilirdi. her şeyin şifacısı olarak görünen ay kutsandıktan sonra ağacın hemen altında bir ziyafet sofrası kurulur ve kurban töreni için hazırlık yapılırdı. bu törende beyaz bir kıyafet giymiş druid ağaca çıkar ve altın bir orakla ökseotunu kesip yine beyaz bir pelerinin içine koyardı. hemen sonra iki boğa kurban edilir ve verdiği nimet için tanrılara dua edilirdi. druidlere göre ökseotu katılmış içkilerin içirildiği hayvanlarda doğurganlık artar ve bu içki her türlü zehre karşı bir panzehir haline gelirdi.”roma’nın ilk coğrafyacısı kabul edilen pomponius mella, ms. 43’de yazdığı “de situ orbis” adlı eserinin ııı. bölümünde druid ayinlerinin gizli olduğunu ve koruluklar dışında mağaralarda da yapıldığını ilk defa olarak söyleyen yazardır.kadın druidler ise “dryades” adı altında 3-4. yüzyıllara tarihlenen imparatorluk biyografileri “historia augusta”da karşımıza çıkar. her ne kadar dryades’lerin gerçek anlamda druid olup olmadıkları tartışmalıysa da yine de roma’da 3-4. yüzyıllarda halk arasında druid inancının ve uygulamalarının bir şekilde devam ettiğini göstermesi bakımından bu kayıt önemlidir. kıta avrupası’ndaki druidler galya’nın romalılaştırılma politikası sebebiyle yok edildiler. zaman zaman romanın güçsüzleştiği dönemlerde ortaya çıkmaya çalışmışlarsa da druidler ms. ı. yüzyılda büyük ölçüde avrupa’dan silinmişlerdi. varlıkları büyük oranda britanya adasında sürmeye devam etti. galya ve bretagne’de ciddi kovuşturmaya uğrayan druid inancı ilmi ve kozmogonik yanlarından arındırılmış bir biçimde ağırlıklı olarak irlanda’da devam etmiştir. britanya adası’nda hıristiyanlığın yayılmasına karşı önemli bir engel teşkil etmiş bulunan druidler ve druid inancı ancak vı. yy. sonlarında tamamen ortadan kaldırılabilmiştir. ancak izleri ve etkileri bütün ortaçağ boyunca devam edip xıı. yy’a kadar sürmüştür.
  • kelt ve romalıların kendilerine taktıkları isim olan gall toplumunun rahiplerine verilen isimdir. druidlerin gizli ilimler ve büyü konusunda ki gizemli ritüelleri jul sezar üzerinde oldukça büyük bir korku etkisi oluşturmuş olacak ki, fransa seferleri esnasında druid rahipleri hakkında istihbarat çalışmaları yaptırmış ve toplum içinde hemen hemen her olayda ki etkilerini hatıralarında uzun uzun yazmıştır.
  • rahiplik, şifacılık, alimlik ve büyü gibi işler yapan dinsel topluluk.

    twit kelimesi ile true kelimesinin kökeni bu din adamlarına verilen isme dayanıyor.

    açıklaması:
    druid kelimesinin kökeni muhtemelen keltler tarafından uygulanan ağaç büyüsüne kadar geri gitmektedir. "deru" kelimesi "sağlam, katı, sabit olmak" anlamına gelir. kelime ağaçlar için kullanılır hale gelmiştir. batı dillerindeki tree, truce, true/truth, troth/betroth, duress, endure, drupe gibi kelimelerin kökeni de "deru" sözcüğüne kadar geri gitmektedir.

    "weid" ise "görmek" kelimesi ve onun uzantısı olan "bilgelik" ve "bilgi" anlamlarına gelir. ingilizce'deki twit, guide, guise, wit, vision gibi kelimelerin kökeni weid sözcüğüne uzanır.

    druidler güneş, ay, yıldızlar gibi tabiatın unsurlarını kutsal kabul eden ve meşe, dağların zirveleri, nehirler hatta bazı bitkilere saygı gösterirlerdi. ateş bazı uluhiyetlerin bir sembolü addedilirdi ve güneş ve temizlenme ile ilişkiliydi.

    druid takvimi ay, güneş ve bitkisel döngülerle işlerdi. arkeolojik kalıntılar her yıl iki ekinoks ve gün dönümünün kutlandığını göstermektedir. bu festivaller güneşin konumu ile yapılmaktaydı.
  • hristiyanlık’tan önce irlanda, ingiltere ve fransa daki kelt dönemi papazlarına verilen addır.
  • antik kelt topluluklarının rahip sınıfıdır. alplerin kuzeyinde ve britanya adalarında yaşamışlardır.

    uygulamaları yunanların keltoi, ve galatai, romalıların gaul dedikleri tüm yerli kabilelerin kültürlerinin bir parçasıdır.

    şifacılık ve büyücülükle ilgilenmişlerdir.

    dağınık olan kelt kabileleri arasında önemli bir rol oynamışlardır.

    öğretileri ezoteriktir ve belli müritlere sözlü olarak aktarılmıştır.

    druid sözcüğü latince druidae, galya dilinde druvis eski irlanda dilinde ise drui olarak anılmıştır.

    yunanca draj (meşe) ve hint-avrupa kökenli wid (bilmek) sözünden türediği düşünülmektedir.

    kutsal mekanlarından (nemeton) olan alanın adı drunemeton dur.
  • druidler kısaca kelt rahipleri olarak tanımlanırlar. druidlerin kelt toplumu içindeki yerleri çok önemlidir . toplumsal bir çok olayda rol oynadıkları gibi dağınık olan kelt kabileleri arasında birleştirici bir rol de oynuyorlardı . druid sözcüğünün kökeni de tartışmalıdır. latince'de druidae seklinde geçer. bu sözcük hiç bir kelt-roma yazıtında bulunmadığı için orijinali bilinmemektedir fakat galya dilinde druvis ya da druvids seklinde olduğu tahmin edilmektedir. eski irlanda dilinde ise bu sözcük tekil olarak druí , çoğul olarak druid şeklindedir. etimolojisi bilinmemekle beraber , yaşlı plinus bu sözcüğün yunanca drrj (meşe) ve hint-avrupa kökenli wid- (bilmek) sözcüklerinden türediğini söylemektedir. ayni şekilde keltlerin kutsal yerlerinden ( nemeton) bir olan anadolu ´da , galatya ´daki alanın adı da drunemeton'dur. druidlerin öğretileri her şeyden önce ezoterik öğretilerdi ve sadece seçilmiş müritlere sözlü olarak aktarılırdı . bu yüzden druidlerin öğretilerini tam olarak bilemiyoruz. antik yazarlar ve kelt efsane ve öykülerinden derleyebildiğimiz kadarı ile druid öğretisini belirleyebiliyoruz.
  • (bkz: büyüfiks)
  • https://arkeofili.com/…-bu-kadar-az-sey-biliyoruz
/

    antik keltler yazılı eser bırakmadıkları için druidler hakkında sahip olduğumuz bilgilerin çoğunu yabancı kaynaklardan özellikle romalılardan öğreniyoruz. mö 50 yılında, galya’nın romalılarca işgalinden sonra ıulius caesar, druidler hakkında şunları söylüyor: “druidler kutsal şeylerle ilgilenirler, halka açık veya gizli, tüm kurbanları bunlar yönetirler ve dini konularda yorumda bulunurlar.” imparator, bu insanların astronomi, eğitim ve kahramanlığa meraklı olduklarını, galyalı soydaşlarını “hasır adamın” (hasırdan yapılma devasa bir insan heykeli) içine koyup, tanrılarını memnun etmek için ateşe verdiklerini kaydediyor
  • mö yaklaşık 2. yüzyılda (demir çağının sonu) batı avrupa'da yaşamış olan kelt toplumundaki gizemli pagan papazlardır.

    genelde şamanlar, papazlar, öğretmenler ve filozoflar olarak bilinen ve varlıklarına ilişkin hiçbir yazılı kayıt bırakmamış olan druidler, eşit ölçüde hem romantik görülmüşler, hem de kendilerine şeytan gibi bir imaj yakıştırılmıştı. druidlere ilişkin sahip olduğumuz bilgilerin çoğunu antik yunan ve roma yazarlarının yanı sıra erken dönem irlanda ve galler edebiyatlarına borçluyuz.

    17. yüzyılda itibaren neo-druidizm'in ortaya çıkışı da günümüzdeki druid imgesinin gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır. fakat ıssız ormanlarda yapılan büyü törenlerine ya da devasa hasır sepetlerde kurban edilen insanlara ilişkin tuhaf öykülerin ne kadar doğruluk payı vardır bilemiyoruz.

    druid, "meşe, güçlü, bilgi ya da bilgelik" anlamına gelen hint-avrupa kökenli bir kelimedir. bu pagan papazlara ilişkin en bilgilendirici kaynağımız, "galya savaşı üzerine yorumlar" adlı kitabında bu papazlarla birebir ilişkilerini anlatan julius sezar''dır(mö 100-44). bu kitap galya'da (bugünkü fransa) yaptığı savaşları (mö 59-51) anlatır. ne yazık ki druidlerle ilgili roma döneminden kalma çoğu kaynağa rağmen roma propagandasını gerçeklikten ayırmak çoğu zaman zordur. sezar, galya dininden bahsederken druidlerden söz eder ve onların hem gizli hem de halkın izlediği kurban ayinlerinden ve diğer dini konulardan sorumlu olduklarını belirtir. sezar'ın açıklamalarındaki abartının nedeni, roma'yı galya'daki askeri harekat öyküleriyle etkileme çabası olabilir. bu çaba, hiçbir yerde sezar'ın kelt papazlarının insan kurban edişinden bahsettiğindeki kadar belirgin değildir. sezar, "dokuma dallardan oluşan heykellerin devasa vücutlarının canlı insanlarla doldurulmuş olduğunu" belirtir. belli ki sezar hasır sepet yapan insanları tasvir ediyordu. sezar, suçluların tanrıları memnun etmek için bu devasa yapıların içinde diri diri yakıldıklarını belirtiyor ve yeteri kadar suçlu olmadığı durumlarda druidlerin masumları da kurban ettiklerini sözlerine ekliyor. sezar'ın yazılarına göre, üst sınıf galya toplumunda en az iki sınıf vardı: soylular ve druidler. druidler açıkça kelt toplumunda etkili ve saygı gören bir pozisyona sahipti; sezar çok sayıda genç insanın onlardan eğitim aldıklarını belirtmiştir. druidler ayrıca kanun yapıcı olma özelliğini de ellerinde bulunduruyorlardı. bireyler ve kabileler arasındaki tartışmalarda rol oynuyor, suçlulara hüküm verebiliyorlardı. ayrıca askerlikten ve vergi ödemekten muaftılar. sezar druidizmin kökeninin britanya'da olduğunu söyler ve druidik sanatların önemli öğrencilerinin buraya eğitim almaya geldiklerini anlatır. acemi bir öğrencinin 20 yıla kadar eğitimine devam edebildiğini, bu eğitimin bir parçasının da çok sayıda şiir ezberlemek olduğunu anlatır. sezar'ın druidlerin dini doktrinleri üzerine bize verdiği bilgiler hayli ilginçtir. der ki, "öğrenmek için türlü zahmet çektikleri bir ders, ruhun yok olmadığı, ölümden sonra başka bir bedene geçtiği gerçeğidir." antik dönemde yaşamış çoğu yazara göre bu, druidlerin yunan filozof pisagor'un ruhun ölümsüzlüğü kuramından etkilendiği anlamına gelir, fakat bu pek olası değildir. sezar ayrıca druidlerin yıldızların hareketleri ve yeryüzünün boyutu hakkında bilgiye sahip olduklarını, felsefeyle yakından ilgilendiklerini anlatır.

    kabaca dahi olsa druid rahip sınıfının ne zaman ortaya çıktığını kestirmek zordur. onlardan bahsettiğini bildiğimiz ilk kişi, mö ilk yüzyılda yaşamış olan yunan filozof, astrolog ve coğrafyacı posidoniustur. ne yazık ki posidonius'un yapıtı yalnızca yunan tarihçi ve coğrafyacı strabo (mö 63-ms 24) ve posidonius'un öğrencisi romalı hatip ve devlet adamı çicero (mö 106-3) gibi yazarların eserlerinde parçalar halinde yer bulur. çicero, aedui diye bilinen bir galya kabilesinde yaşayan divitiacus adında bir druid tanıdığını iddia eder ve divitiacus'u bir tür astrolog ya da "doğal felsefe" konusunu bilen bir kahin olarak tanıtır. strabo'nun yazıları, sezar'ın bahsettiği dev hasır sepetçilerin kurban törenlerini ve druidlerin yönettiği farklı bir kurban törenini anlatır. strabo yazısında şöyle der: "bazı insanları oklarla vurup öldürüyor ve tapınaklarda kazığa geçiriyorlardı." keltlerin yay ve ok kullandıklarına ilişkin bir kanıt bulunmasa da şaşırtıcı bir şekilde, stonehenge'in dış kısmındaki bir hendekte bulunan insan bedeni, onun sırtına saplanan üç ok yüzünden öldüğünü kanıtlıyor. druidler binlerce yıldır britanya adaları'nın geleneği olan ve kendilerine miras kalan ayinleri uygulamadılarsa, sözü edilen bu insan kurban edilen ayinin tarihi mö 2398-2144 yılları arasında olduğu da gözönüne alınırsa, geç demir çağı druidleriyle idam ayinleri arasında doğrudan bir ilişki yoktur.

    romalı yazar ve filozof pliny'nin (ms 23-79) yazılarında druidler büyücü olarak anılır ve pliny onları, ökseotlarını ve bu otun üzerinde yetiştiği ağaç olan meşeyi kutsal sayan bir topluluk olarak tanımlar. pliny, meşe ağacı dalı olmadan hiçbir zaman ayinlerini düzenlemediklerini, ayın altıncı gününde görkemli bir törenle ökseotu topladıklarını yazmıştır. bu törenlerde beyaz cübbeye bürünmüş bir rahip meşe ağacına tırmanarak elindeki altın orak ile ökseotlarını keser. düşen ökseotları beyaz bir kumaş ile yakalanır. ardından druidler iki beyaz boğayı tanrılarına kurban ederler. pliny'ye göre ayın altıncı günü druidlerin aya, seneye ve 30 yıllık sürece başladıkları gündü. druidlerin tarih belirlemede büyük ölçüde kendi takvimlerindeki ayın evrelerini esas aldıkları düşüncesi, 1897 yılında fransa'nın coligny kentinde bulunan coligny takvimi ile destek bulmuştur. büyük olasılıkla ms 2. yüzyıldan kalma olan bu takvim bronz bir tablet üzerine kazınmıştı ve güneşe/aya göre ayarlanmış bir ayin takvimiydi. her ay, her zaman aynı ay evresiyle başlıyordu.

    druidlerin öğretilerinin bir sır olduğunu ilk kez dile getiren kişi ms 43'te yazdığı bir yazısıyla romalı coğrafyacı pomponius mela'dır. galya druidleri, derslerini "bir mağarada ya da balta girmemiş ormanlarda" ve-ren, "bilginin efendileri" olarak tanımlar. belki de druidlere ilişkin en yaygın bilgi romalı bir hatip, avukat ve senatör olan tacitus'a (ms 56-117) aittir. annallar adlı eserinde tacitus, ms 61'de gerçekleşen bir saldırıdan söz eder. bu, britanya hükümdarı suetonius paulinus komutası altındaki roma ordusunun, galler'in kuzeybatı kıyısı açıklarında yer alan mona adası'na (bugünkü angelsey) saldırışıdır. mona (gallerce'de ynys mon), druidlerin son kalesiydi ve romalıların saldırılarına karşı galler'e önemli ölçüde yarar sağlıyordu. romalılar karşı kıyıya yaklaştıklarında adaya bakıp briton'ların menai koyunda adalarını savunmak üzere dizildiklerini görüyorlardı. botla mona'ya vardıklarında askerler ellerinde alev alev yanan meşalelerle cenaze elbiseleri içinde, saçları rüzgardan uçuşan öfkeden çılgına dönmüş kadınların (büyük olasılıkla kadın druidler) sağa sola koşturduklarını fark ettiler. kadınların görüntüleri, akla erinyeler'in karşı konulamaz öfkesini getirecek kadar korkutucuydu. bu kadınların dışında, belli bir sıra içinde duran, ellerini gökyüzüne kaldırmış tanrıları çağıran, romalılara lanet yağdıran erkek druidleri gördüler. ilkin suetonius paulinus ve ordusu bu dehşet verici manzara karşısında ne yapacaklarını bilemez bir halde donakaldılar. en sonunda, tacitus'a göre romalılar cesaretleri ile korkularını yendi ve kendilerine acımasızca saldıran bu kadın ve rahiplerden oluşan gruba karşı atağa geçti ve onları darmadağın etti. druidlerin kutsal ormanları yanıp kül oldu ve duvarları o sırada hala kurbanların kanları ile boyalı olan tapınakları yıkıldı. suetonius, mona'yı yakıp yıkarken, britanya'nın güneydoğusunda iceni kabilesi'nin kraliçesi boudica'nın yönettiği bir ayaklanmanın başladığı haberini aldı ve britanyalılara karşı nihai, kanlı bir zafer kazanmak üzere geri döndü.

    druidlerin mona'daki bu son durumlarıyla ilgili olabilecek arkeolojik kanıtlar 1943 yılında llyn cerrig bach diye bilinen adadaki bir gölde toplu halde bulundu. saklanmış 150 nesne arasında demir ve bronzdan yapılmış silahlar, savaş arabaları, kazanlar vardı ve bunlar mö 2. yüzyıl ve ms 1. yüzyıl arasındaki döneme aitti. görünüşe göre bu parçalar göle bir tür adak niyetine, kasıtlı olarak atılmıştı. bilginlerin hipotezine göre değerli metal işçilikler hayatta kalan mona druidleri tarafından adanmıştı. bundaki amaçları, romalıların adada druidlerin tapınaklarına yaptıkları saygısızlıkları örtmek adına tanrıları teskin etmekti. mona'da yapılan katliamlardan sonra druidizm roma tarafından yasaklandı; bu bir bakıma organize bir rahip sınıfının sonu demek oluyordu. fakat druidler elbette ki tamamıyla ortadan yok olmadılar, sonradan özellikle iskoçya, irlanda ve hatta galler'in bazı bölgelerinde görüldüler. druidler hıristiyanlığın gelişine kadar irlanda'da toplum içinde sahip oldukları önemli mevkilerini korudular. hıristiyanlık geldiğinde onların rollerini kilise üstlendi. birçok eski dönem galler ve irlanda destanı druidlerden söz eder, fakat unutulmamalıdır ki, hıristiyanlığın geldiği döneme kadar druidlere ilişkin her şey sonradan hıristiyan yazarlar tarafından elden geçirilmişti. irlanda edebiyatında druidler genellikle kralların danışmanları olarak tanıtılır; belki de buna verebileceğimiz en ünlü örnek conchobar sarayı'nda ulster kralının danışmanı olan şef druid, cathbad'dır. bir diğer tanınmış örnek ise irlanda'nın en güneyinde yer alan munsterlar'ın güçlü, kör druid'i mug ruith'tir. mug ruith'in dev gibi büyüyebilme, büyüyle fırtınalar getirebilme ve insanları taşa çevirebilme yetenekleri vardı. boynuzsuz boğa postu, kuş maskesi ve tüylü başlığıyla şamanistik bir görüntüsü vardı. mug ruith'in kızı tlachtga ünlü bir druiddi. adını, kasımın ilk günü samhain'de kış ateşlerinin yakıldığı törenin yapıldığı county meath'taki bir tepeye ve bu törenlere vermiştir. bu tören, belki de bir zamanlar druidlerin yönettiği bir eskiçağ kelt festivaliydi.

    doğal dinlere ve yerleşik geleneklere olan ilginin arttığı 18. yüzyıla kadar druidizm bir daha ortaya çıkmadı. bu ilginin büyük ölçüde william stukeley, john aubrey ve john toland gibi antikacılardan geliyordu.

    john aubrey (1626-1697), avebury'deki stonehenge'in ve ingiltere'deki diğer tarih öncesi anıtların druidlerle ilişkili olduğunu söyleyen ilk modern yazardır. aubrey'in kuramlarının bir takipçisi olan irlanda doğumlu radikal düşünür john toland, londra'da yaklaşık 1717 yılında antik druid düzenini kurmuştur. 1726'da ise "druidlerin tarihi" adlı kitabını yayımlamıştır. william stukeley (1687-1765), 1718'de antikacılar topluluğunun sekreteri olan öncü bir arkeolog ve antikacıydı. araştırmaları, yazıları, stonehenge ve avebury gibi neolitik dönem çizimleri günümüzde bile arkeologlar ve tarihçiler için önemli bir kaynaktır. ancak stukeley de aubrey'nin söylediklerine bağlı kalarak birçok tarih öncesi anıtı o dönemlerde bilinen tek ingiliz halkına atfetmişti druidlere. 1740'ta stonehenge, ingiliz druidlere verilen bir tapınak'ı ve 1743'te avebury, ingiliz druidlerin tapınağı'nı yayımladı. bu yayımların her ikisi de günümüzdeki druid canlanışında önemli etkilere sahiptir. 19. yüzyıl galler'inde galler şiir geleneğinin druid'lere kadar dayandığına inanılırdı. gallerli antikacı edward williams, lolo morganwg adı altında 1792'de londra primrose hill'de gorsedd beirdd ynys pryda-in (büyük britanya şair topluluğu)'nu kurdu. buradaki ayinlerin antik druid törenlerine dayanması beklense de aslında çoğu williams'ın kendi yazdıklarıydı.
    druidizm aynı zamanda 12. yüzyıla dayanan bir galler edebiyat, müzik ve tiyatro festivali olan "eistedd-fod"'un esin kaynaklarından biridir. bu festivalin modern versiyonuysa 18. yüzyılda canlanan galler kültür festivallerinden etkilenmiştir. her yaz gündönümünde eskiçağ druidleri tarikatının ayin yaptığında da görüldüğü gibi, günümüzde de druid tarikatları faaliyetlerini sürdürmektedir. 1781'de (bir mason topluluğunun içinde) londra'da kurulan bu cemiyet, bir zamanlar, kendilerinin albion localarına 1908 yılında oxford'da katılan william churchill'in kendi üyeleri olmasıyla övünüyordu.

    günümüzde orijinal druid inançlarının ve ayinlerinin öyle ya da böyle halen devam ettiklerini söylemek güçtür. modern druidlerde her şeyin kökeni pratik olarak 18. ve 19. yüzyıl romantizmine dayanır. belki antik ingiliz druidlerinin yankılarını dini inanç ve cadılar bayramı gibi geleneklerde bulmak mümkündür. cadılar bayramında kötü ruhları korkutmak amacıyla maske takma geleneği kışın başında, kasımın ilk gününde geleneksel olarak kutlanan kelt samhain törenlerine dayanır. bir diğer önemli kelt töreni de beltain'dı. bu, 30 nisan'da ya da 1 mayıs'ta yazın gelişini ve mayısın ilk gününü kutlamak amacıyla düzenlenirdi. bugünlerde tepelerin doruklarında dev ateşler yakılırdı ve druidler sürülerini arınmaları amacıyla bu ateşlerin içinden geçirirlerdi. insanlar da tıpkı bu sürüler gibi, verimli bir hasat elde edebilmek için ateşlerin üzerinden atlarlardı. belki de peri ve ormanlardaki dev adamlar gibi mitolojik varlıklar, bir zamanların önemli topluluğu druidlerin kutsal geleneklerinin günümüze kadar ulaşan son esrarengiz parçalarıdır.

    edit: metin düzeltme.
hesabın var mı? giriş yap