*

  • (bkz: ihsan aknur)
  • en asil duygunun taksicisidir.
  • yaklaşık beş buçuk saat önce bizi yarım saat bekletip gelmeyen taksicidir. sayesinde 2,5 saat kadar yürüyüp, üzerine de mc donald'sda yemek yeme şansımız oldu. akabinde şehir turu yapıp, sarhoş kafayla güzel vakitler geçirdik. lakin tekrar ederse babayı alır yazıyorum buraya.
  • luc besson'un taxi'sinde şöför olan daniel morales.

    kendisi son noktadır.
  • bir ara bir banka reklamı vardı. adamın teki taksiye biniyor, taksici günün tüm gazetelerini adama sunuyor,müşterinin dinlemek istediği müziği kulaklıkla sunuyor, ulaşmaları gereken yere giden yolları haritada teker teker gösterip en az kalabalık yol şudur falan diyodu. en sonda da "başka bir arzunuz" sorusuna pişkin pişkin gülerek "bi kahve lütfen" diyen adama şak diye kahveyi yapıp ayar verdiğini sanan müşteriye ayarı oturtuyodu.

    hah işte hatırladınız, en iyi taksici bu reklamda rol alan güven kıraç abimizdir kanımca
  • benim 2003 yılında bir yaz gecesi bindiğim taksinin şoförüdür. şöyle ki..

    taksim'den dönüyorduk. yanımda kız arkadaşım vardı. taksi muhabbetimiz insanın soğukkanlı olması gerekliliğiydi. ertesi gün tatile gideceğimiz için çantamda otobüs bileti de dahil olmak üzere, tüm kimliklerim, banka kartlarım, lazım olur diye yüklüce para, evin anahtarı vs tonla şey vardı. ben arkadaşıma bıdı bıdı hala olaylara daha sakin ve oturaklı bakmasını öğütlüyordum. acayip çişim gelmişti ve çok sarhoştum. beşiktaşa geldik. taksiden indim. taksinin yokuşun aşağısından kıvrıla kıvrıla inişini seyrederken evin kapısını neyle açacağımı düşündüm ve o an soğukkanlılık hakkındaki bütün teorilerim çürüdü. dizlerimin bağı çözüldü. çantayı takside unutmuştum. arkadaşımın yüzüne aptal aptal bakıp çantanın takside kaldığını söyledim. birkaç saniyeliğine taksinin peşinden koşayım dedim. neyse ki arkadaşım tüm soğukkanlılığıyla beni durdurdu.

    hemen onun telefonundan benim telefonu aramaya başladık. bu arada ben çişimi ve sarhoşluğumu çoktan unutmuştum. aklıma taksicilerin kullandığı sos numarası olabileceği geldi. sanki bir arkadaşımız böyle birşeyden bahsetmişti. hemen onu aradık, o da telefonunu açmıyordu. gecenin bir yarısıydı zira. böyle keko gibi kalakaldık apartmanın önünde. arkadaşıma "bari taksime dönüp içmeye devam edelim" dedim. sabah da bi çare arardık kendimize.

    o sırada aklımdan bin türlü düşünce geçti. çantada bir sürü kimlik vardı. parayı, kredi kartlarını, cep telefonunu, iade edilip parası alınabilecek otobüs biletlerini.. hepsini unutmuştum. bütün iznimi kimlikleri yeniden çıkarmakla geçirecektim. bu fikir acayip canımı sıkmıştı.

    daha evin önünden 10 metre yürümeden arkadan bir far göründü. gelen (tahmin ettiğiniz gibi) bizim taksiciydi. yanımızda durdu. arabadan indi. bagajdan benim çantayı çıkardı ve bana verdi. ben hala salak gibi çantanın içini açıp bir bakmayı deniyordum. adam hızla arabaya bindi ve gitti. arkada yolcusu vardı. belli ki adama rica etmiş, yolu uzatıp bizim evin oradan geçmişti. telefonun açılmamasının sebebi de, çantaya birşey olmasın diye bagaja koymuş olmasındandı. çantanın içi karıştırılmak bir yana, fermuarına bile dokunulmamıştı.

    evet evet.. dünyanın en iyi taksicisi bence o taksicidir..
  • "dogan gorunumlu sahinle ne kadar iyi hizmet sunulabilir ki?" sorusunu aklıma getirmiştir kendisi. sohbet, muhabbet, sıcakkanlılık iyi güzel artık zor bulunan şeyler de klima var mı abi arabada? malum hava sıcak bu aralar. haa "camları açarız*, pöfür pöfür eser yeğenim" derse orası ayrı.
  • konuyla ilgili olarak doğru sonuca ulaşmak için;
    jim jarmusch şaheseri olan 4 ayrı kentten 4 ayrı hikayenin anlatıldığı
    night on earth
    en bi kült taksi filmi olan
    taxi driver*
    ve türk yapımı [fazlasıyla başarılı] bir belgesel olan
    34 taksi
    mutlaka izlenmelidir kanısındayım
hesabın var mı? giriş yap