• 9. nesil yazar. biraz geç kalınmış olsa da, adettendir, hoşgelmiş.
  • metodolojik olarak zit kutuplarda bulundugu bir sosyal bilimciyi, nicin kendi yazar adi olarak tercih ettigi halen bilinmemeyen eksi sozluk ferdi.
  • 5. senesinde bir doktora adayi olarak (bkz: phd candidate), kendisini liseli gostermeye calisarak sozum ona asagilamaya calisan yazarimsilara gulmek icin agzini kullanmayandir.
  • yardımsever bir yazar. eğitim aşkı ise takdir edilesi.
  • hergün kendisiyle ilgili yazmış olduğum entry'i kötüleyen takıntılı bir yazar. hergün son oylananlarda 1. sırada görüyorum. lise son sınıf okuduğu ve artık bir an önce liseden kurtulmak ve büyüdüğünü etrafa kanıtlamak istediği için şu sıralar pek sıkıntılı ve takıntılı olmasını anlayabiliyorum.
  • tarihte yaşamış olan emile durkheim'ı kastetmiyorum, ancak sözlükte yazar olanı homofobiktir. kendisi eşcinselliğin bir "tercih" olduğunu iddia etmektedir. bugün türkiye'deki veya dünyanın hiçbir yerindeki hiçbir lgbt örgütü eşcinselliği "tercih" olarak görmemektedir. "sexual orientation" veya "cinsel yönelim" bunun doğru tanımlaması. eşcinselliği tercih olarak görmesi, homofobisinin kanıtıdır; çünkü bu üslup ve bu dil eşcinselliğin "tercih olduğunu, dolayısıyla değişme ihtimalinin bulunduğunu" varsaymaktadır.

    benimle tartışacak düzeyde bilgisi bulunmadığı için, seviyeme erişemediği için bana peşpeşe iki mesaj gönderip beni mallar listesine eklemiş. bu davranış çocukça. "son lafı ben koydum oturttum, oh bana cevap veremeyecek" anlayışı. sosyoloji doktorası yapıyormuş; bugün sosyolojide de cinsel yönelim bir "tercih" olarak tanımlanmaz. "toplumsal cinsiyet" denir, "cinsel kimlik" denir, "cinsel yönelim" denir, ya da "toplum tarafından inşa edilmiş toplumsal cinsiyet rolleri" vardır; ancak "cinsel tercih" diye bir lugat yoktur, eşcinselliği ve/ya trans cinsiyet kimliğini açıklamak amacıyla böyle bir terim asla ve asla kabul edilemez.

    kendi cehaletini ve homofobisini benim üzerimde test etmeye kalktı; ama havasını aldı. bireyin beyanı esastır. bugün dünyada eşcinselliğin "cinsel yönelim" yani "sexual orientation" olduğu konusunda bir oydaşma, uzlaşma, oybirliği, konsensus mevcuttur. kendisi gericiliğini, homofobisini, çağdışı ve sabit fikirli (ki bence eşcinselliğin bir "tercih" olduğu fikir kırıntısı bile değildir, saçmalıktır) anlayış(sızlığ)ını saldırgan ve pejoratif bir üslupla dile getirmektedir.

    kendisi bana bulunduğum üniversitedeki en yakın lgbt kuruluşuna gitmemi öğütlemiş. ben kendisinin en yakın psikologa görünüp homofobisini tedavi ettirmesini öğütlüyorum. homofobi bir rahatsızlıktır. eşcinselliğin "ooo piti piitii karamela sepeti" diye yapılan bir "tercih" olduğunu (sanki öss tercihi, ahah) iddia etmek, ciddi bir sorundur. aşılamayacak bir sorun değildir, literatürü biraz takip etmekle ve 5-10 seans terapiyle çözülür. eşcinsellik bir tercih değildir, ve hiçbir dış müdahaleyle değiştirilemez.

    edit: bilmiyorsa, kendisine şefkatli davranıp, öğrenmesi için örnek metinler sunalım. "lgbt bireyin beyanı esastır" çerçevesinde, lgbt örgütlerinin tezlerini burda tartışalım.

    uluslararası af örgütü'nün haziran 2011 tarihli bu çalışmasında "yönelim" kelimesi 98 kez geçerken, "tercih" kelimesi sadece 1 kez geçiyor, o da yargıtay'ın bir kararında. yargıtay'ın cinsel yönelim konusunda ne kadar bilgili olduğunu türkiyeli lgbt'lerin insafına bırakıyorum.

    http://www.spod.org.tr/…3/af_orgutu_lgbt_raporu.pdf

    * * *

    spod "sosyal politikalar, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim çalışmaları derneği", adından da anlaşılacağı üzere cinsel "yönelim" (dernek burda bağırıyor "tercih değil" diye) çalışmaları yapıyor. derneğin bir broşürü:

    http://www.spod.org.tr/…aklari_insan_haklaridir.pdf

    - cinsel yönelim bir tercih midir?
    cinsel yönelim bir tercih değildir. tercih iradi bir şekilde yapılır. kişi karşısındaki seçeneklere bakarak her zaman bir tercih yapabilir. örneğin yemek tercihi, banka tercihi, iş tercihi vb. gibi. ancak cinsel yönelim konusunda tercih yapılamaz. sadece cinsel yönelimi yaşayıp yaşamama konusunda bir tercih yapılabilir. çoğu insan için cinsel yönelim, ergenlik döneminde hiçbir cinsel deneyim olmadan ortaya çıkmaktadır. ayrıca, bazı bireyler cinsel yönelimlerini eşcinsellikten karşı cinselliğe çevirmek için yıllarca uğraştıklarını; ancak bir başarı elde edemediklerini ifade ederler. bu nedenle psikologlar cinsel yönelimi isteğe bağlı olarak değiştirebilen bilinçli bir seçim olabileceğini düşünmezler. konuyla ilgili olarak yapılan pek çok çalışma, cinsel “tercih” kavramının lgbtt bireylere yönelik ayrımcılığın meşrulaştırılması için bir zemin yarattığını ve beraberinde bir dışlanmayı getirdiğini göstermektedir.

    * * *

    kaos gl dergisinden bir yazı. yazının yazarı da benim gibi "tercih" kelimesine sinirlenenlerden:

    http://kaosgldergi.com/dosyasayfa.php?id=324

    yine kaos gl'den bir yazı, daha açıklayıcı, daha geniş kapsamlı:

    http://www.kaosgl.com/sayfa.php?id=2767

    * * *

    uzun lafın kısası, eşcinsellik bir "cinsel tercih" değildir, cinsel "yönelim"dir. sözlük yazarı durkheim ise, yanlışında inat/ısrar eden bir homofobiktir.
  • sözlük yazarı olan bu çağdışı "sözümona akademisyen", dünyadaki lgbt örgütlerinin tamamının aynen kullandığı "cinsel yönelim" ifadesine karşı çıkmakta, sonra da beni hem homofobiklikle hem de geyliği bilmemekle suçlamaktadır. benim bugüne kadar sözlükte eşcinsellikle ilgili verdiğim aktif mücadele ve yazdığım yazılar ortadadır. arşiv taraması yapılarak hepsi bulunabilir. tabii sözlük yazarı durkheim'den arşiv taraması yapabilecek bir yetenek beklemiyoruz; çünkü kendisi daha literatür taraması yapmasını bile bilmemekte, "sexual orientation" kelimesinin dünya genelinde lgbt örgütleri ve uluslararası hukuk tarafından kullanıldığını bilmemektedir. bilmemek değil ama, öğrenmemek ayıptır. cahillikte inat/ısrar etmek ayıptır. "sexual orientation" yani "cinsel yönelim" ifadesi, yogyakarta prensipleri ile uluslararası hukuk literatürüne girmiş, bu prensipler birleşmiş milletler'in altı diline çevrilmiştir. bu metinde "cinsel yönelim ve toplumsal cinsiyet kimliği" (sexual orientation - gender identity) metnin her yerinde aynen bu biçimde geçer; ancak "cinsel tercih" denilen saçmalığa ve kepazeliğe en ufak bir atıf bile yoktur.

    http://www.yogyakartaprinciples.org/

    birleşmiş milletler'in internet sitesinden bu haberlerde görüleceği üzere, birleşmiş milletler de "cinsel yönelim" ifadesini aynen benimsemiştir.
    http://www.un.org/…p?newsid=41477&cr=gay&cr1=lesbia
    http://www.un.org/apps/news/story.asp?newsid=40743

    sözlük yazarı durkheim (kendisine ünlü bir sosyolog'un ismini sözlük nick'i olarak seçince, kendisini sosyoloji otoritesi zannetti herhalde. yemezler yavrum.) benim kendisine yönelik olarak dile getirdiğim hiçbir eleştiriye doyurucu bilimsel bir yanıt verememiştir. bilimsel yanıt verebilecek bilgiye ve birikime sahip değildir. yeni toplumsal hareketlere ve yeni toplumsal hareketlerin kendilerini tanımlamak amacı ile kullandığı terminolojiye aşina değildir; çünkü arşiv taraması ve literatür taraması yapabilecek kadar düzgün bir bilimsel formasyona sahip değildir. papağan gibi ezberlediği "social constructivist theory" masallarını anlatmaktadır.

    * * *

    cinsel yönelimler öğrenilmez. fransızca öğrenmek gibi bir şey mi bu? öss tercihi mi? böyle bir saçmalık olabilir mi ya! tamamen heteroseksüel ailelerde ve heteroseksüel arkadaş çevrelerinde yetişen bireyler nasıl oluyor da lgbt kimlik kazanabiliyor? deney grubun ve kontrol grubun nerde? "cinsel yönelim"in ya da cinsiyet kimliğinin ("toplumsal cinsiyet rolleri"ni kastetmiyorum, çarpıtmayalım. roller öğreniliyor ve toplum tarafından inşa ediliyor. ama cinsel yönelimler öğrenilmez! cinsel tercih diye bir şey de yoktur.) öğrenmeyle veya tercihle biçimlendiğinin bilimsel/bilişsel/davranışsal deneylerini yaptın mı? hipotezini nasıl test ettin? örnekleminde kaç tane eşcinsel var? istatistiksel p değeri olarak ne kullandın? standart sapmanı nasıl hesapladın? neye dayanarak "cinsel tercihler vardır ve öğrenilir" diyebiliyorsun?

    * * *

    sözlük yazarı olan "çakma durkheim" (gerçeği 95 yıl önce öldü. sözlükteki versiyonu tamamen çakma.), bu soruların hiçbirine yanıt veremiyor. öğrencilerine bu konuyla ilgili (yalan yanlış) bir sürü şey anlatıp ders verdiğini söylüyor, ve o bile çakma olabilir. güvenmemiz için hiçbir neden yok.

    günümüzde sosyal bilimciler arasında bile "cinsel yönelim öğrenmeyle biçimlenir, aslında yönelim değil tercihtir." cahil cümlesini açık açık, haddini bilmez bir biçimde kullanabilen hiç kimse kalmamıştır. çok anlamsız olan bu tarih öncesi fikir kırıntısında ısrar etmek, "geri kalmış bir ülkeden gelen ve bilimdeki son gelişmeleri idrak edemeyen, kendini güncelleyemeyen" çakma bilim insanlarına mahsus bir davranışçık olsa gerektir.

    benim queer theory bilmediğimi iddia ediyor. bu iddiayı ciddiye almıyorum; alırsam tartışma bu şahsın belirlediği tarih öncesi eksende ilerleyecek. biz, lgbt hareketinin bileşenleri olarak, tarihi de siyaseti de terminolojiyi de yeniden biçimlendirdik. tarih öncesi kavramlarla ilgilenmiyoruz, bugünün kavramlarını dolaşıma sokuyoruz, geleceğe ışık tutuyoruz ... daha "tarih öncesinden bugüne bile gelemeyen" çakma durkheim, geleceği hiç idrak edemez. önce bugüne gelebilmeyi başarsın bakalım, çapı yeterse tabii ki.
  • sözlük yazarı olan ve 95 yıl önce ölen emile durkheim'la alakası bulunmayan "tırnak içindeki 'durkheim' kullanıcı adlı yazar" sadece homofobik olmakla yetinmemiş, bir de intihalciliğe başlamış, yani bilimsel aşırmacılık, plagiarism. bilimsel etik yoksunluğu. kendisine ait olmayan düşünceyi kaynak belirtmeden kullanmaya kalkışma. akademik suç. akademiden kovulmayı gerektiren ağır bir suç.

    kendisi bana "okuması için kısa ama faydalı bir yazı" önermiş, in english, with no bibliography (editlemediyse buyrun):

    (bkz: sex addict/@durkheim)

    yazıyı kimin yazdığı belli değil, nerede yayınlandığı belli değil, kopyala yapıştır yapıp kendi adıyla yayına sokmuş, gören de kendi düşünceleri sanacak. eh, o kadar salak değiliz elbette. internete girdik, aradık. bakalım ne çıktı karşımıza:

    esas kaynak bu: http://plato.stanford.edu/entries/homosexuality/

    bir eşcinsele, eşcinselliği "internetten araklanmış bir 'stanford encyclopedia of philosophy' makalesine atıf vermeden" öğretmeye kalkışmak ultra-etik, çok çok dürüst, "research integrity" kavramına uyumlu bir davranış. çakma durkheim'ı tebrik etmekle yetiniyorum, aman diyeyim doktora tezini de bu şekilde internetten aşırarak yazmaya kalkmasın, gözünün yaşına bakmadan akademiden kovarlar.

    bir yandan da mutlu oldum, benim dile getirdiğim açıklamalara yanıt vermek amacıyla internet araması yapmak zorunda hissetmiş kendisini. demek ki, verdiğini iddia ettiği "gender" derslerinin içeriği yeterli gelmedi, bir noktada tıkandı, düşünce üretemedi, ve "bilimsel aşırmacılığa" başvurdu. anlayamayacağımı sandı, suçüstü yakalandı, çuvalladı. köşeye sıkışmış bir insanın acziyle, "ctrl + c" ve "ctrl + v" tuşlarına basıp, başkalarının düşüncelerini "citation vermeden" arakladı.

    halbuki, benim nick başlığıma bilimsel aşırmacılık ürünü bir yazı koyacağına, o yazının internet sayfası linkini - bağlantısını koysaydı, ben o bağlantıyı merak edip açıp okurdum. ben, başka bir kaynaktan bu şahsa bir bilgi aktardığımda, her zaman bir link ile atıfta bulundum. bilimsel etik bunu gerektirir.

    * * *

    neyse, bilimsel etik bahsine ilişkin durum bu. gelelim içeriğe. o da pul pul, tel tel dökülüyor.

    "queer" (veya türkçesiyle 'terso', 'kuir', 'ucube') terimine kategorik olarak karşı çıkmıyorum. odtü'deki bahar şenliklerinden birinde "anarşist ibneler ve ucubeler kumpanyası" bez afişi açılmıştı. bu yıl pembe hayat kuirfest düzenlendi, lgbtiqabcdefghijklmnopqrstuvyz "toplum"unu bir şemsiye altında birleştiren kuir terimi kullanıldı, kaos gl'den nevin öztop'un judith butler röportajı yayınlandı, ve judith butler'ın ankara siyasal bilgiler'de (benim de katıldığım) ve boğaziçi üniversitesi'nde seminerleri oldu.

    terso-ucube-kuir olmak bir kimlik değildir, kimliklerin yapısöküme uğratılmasıdır, kimliksizleştirmedir ve o da bir bakış açısıdır. bu tartışmanın yapılıyor olması da önemlidir. gelgelelim, kimliksizleştirmenin günlük yaşantıda 'mainstream olarak' yaşayan lgbt'lerin çalışma hayatında karşılaştığı zorluklara ilişkin pratik bir katkısı yoktur. "terso-ucube-kuir" bakış açısı, "anarşizmden de beslenen" cinsel devrimci bir perspektiftir. judith butler, seminerinde de (not tuttum ve paylaşıyorum.) "eşcinselliği normalleştirme girişimlerine de, eşcinselliği patolojikleştirme girişimlerine de karşı çıkmalıyız." demiştir.

    bu ne demektir? "biz hasta değiliz." kısmını bütün lgbt'ler kabul eder, ama "biz normal değiliz, 'normal' tanımına karşı çıkıyoruz, onların 'normal'liğini reddediyoruz." tanımını lgbt'lerin çoğu benimsemez. 'biz normal olmayı reddediyoruz' diyebilmek, türkiye'de yaşayan ve anadolu'nun çeşitli yerlerinde ayrımcılık karşısında saklanıp gizlenmeye çalışan lgbt'lerin içinde bulunduğu pratik gerçekliğe uymamaktadır. bir lgbt, taşrada kendi çapında gizlenerek yaşarken, "ben normal olmayı reddediyorum" dediği anda bütün sosyal çevresini, ailesinin çok büyük kısmını kaybedecektir. büyükşehirlerde 'biz normalliği reddederiz' diyebilen lgbt'ler bulunur; bu konuyu akademide de hep birlikte tartışırız, katıldığımız bölümleri de olur... ama terso-ucube-kuir bakış açısını türkiye'nin academia'sında da inteligentsia'sında da anlayabilen kişi sayısı sınırlıdır.

    * * *

    başka bir konu da şu: eşcinselliğin bir "tercih" olduğunu ve öğrenmeyle biçimlendiğini iddia edenlerin bakış açısı ayrımcılığı besliyor, körüklüyor. eşcinsel çiftlerin çocuklarının "da" öğrenmeyle eşcinselliği benimseyebileceği yönünde bir açık kapı bırakıyor, "eşcinseller çocuk yetiştirmemelidir, çocuklarımıza eşcinselliği öğretirler" diyen homofobiklerin ateşine benzinle gidiyor.

    eşcinsel çiftin yetiştirdiği çocuk eşcinsel oluyor veya olmuyor; ebeveynlerinin yönelimi ile çocuğun yönelimi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir korelasyon bulunmamakta. heteroseksüel çiftlerin çocukları ise, çevrelerinde 'heteroseksist propaganda' zirveye ulaştığı halde yine eşcinsel oluyorlar. öğrenmenin hiçbir etkisi bulunmuyor.

    eşcinselliğin "tercih" olduğunu söyleyenler, zaten eşcinselliği heteroseksüellikle eşit görmeyenler. yani, "sizin tercihiniz, saygı duyarız" şeklindeki ikiyüzlü bakış açısını benimseyenler. "siz tercih ettiniz, sizin tercihiniz, sonucuna da katlanırsınız" argümanıyla birlikte dillendiriyorlar "cinsel tercih" terminolojisini. bu terminolojiye, bu söyleme görüldüğü yerde saldırılmalı. "cinsel yönelim bir seçim değildir, bir tercih olsaydı hayatımız boyunca ayrımcılığa maruz kalmayı tercih etmezdik herhalde" argümanıyla düşünsel olarak saldırılmalı.

    * * *

    terso/ucube/kuir bakış açısıyla 'sizin normalliğiniz buysa, biz normal değiliz! bu normalliği reddederiz' dersek, belki birazcık ikna olma ihtimali bulunan homofobik idiot'lara hiç laf anlatamayız. eşcinselliğin, bir süreç içerisinde akışkan-flu bir biçimde oluşması biçiminde görüşler var; ancak bu görüşler "cinsel yönelim" tanımından vazgeçip 'cinsel tercih' şeklindeki beyinsizliğe sarılmamızı gerektirmiyor. aksine, "toplumsal cinsiyet rolleri"nin, kadın ve erkek rollerinin toplum tarafından inşa edilmesine vurgu yapıp bu "normal kadın" ve "normal erkek" tanımlarının dışındaki insanlar için kabul edilebilir bir yasal çatıyı kurabilmemiz gerekiyor. bu çatı "tercih" argümanıyla kurulmaz; çünkü o çatı sağlam değildir. eşcinsel yönelim, bir öğrenmenin veya tercihin sonucu değildir.

    eşcinsel/biseksüel bir birey, var olan cinsel yönelimini seneler sonra keşfedebilir, fark edebilir, "ancak idrak edebildim." diyebilir, sonradan kabullenebilir. "sonradan kabullenme" durumu, onun "var olmadığını" göstermez. var olan bir durum açığa çıkar. buna "eşcinsel yönelim öğrenmeyle şekillenir." yorumuyla yanıt verilmez.

    * * *

    sözlük yazarı durkheim, "toplumsal cinsiyet (gender), toplum tarafından inşa edilir"i yanlış anlamış, ve cinsel yönelimin öğrenme ile şekillendiği biçiminde yorumlamış. "toplumsal cinsiyet"in (gender) toplum tarafından inşası demek, hem zorunlu heteroseksüelliğin "heteroseksizm eliyle" inşası demek, hem de toplumun kadın ve erkek kavramlarına roller atfetmesi demek ... yoksa, insanların "cinsel yönelim"lerini çevreye bakıp öğrenerek oluşturduğu falan yok. bazı cinsel yönelimlere mensup bireyler, bazı davranışlarını toplum baskısına göre şekillendirmek durumunda kalabilir ve kalıyor (giyim kuşam, konuşma, kendini ifade etme ... gibi) ama duygusal ve cinsel çekim "öğrenme" ile değişen bağımlı bir değişken değildir.
hesabın var mı? giriş yap