*

  • dürtü kontrolü bozukluğu , antisosyal kisilik bozuklugu, madde kullanımının yol açtığı bozukluklar, parafililer, şizofreni ve duygudurum bozukluklarında görülebildiği gibi aralıklı patlayıcı bozukluk, kleptomani, piromani, patolojik kumar oynama , trikotilomani gibi izole de olabilen bozuklukların dahil olduğu bozukluk. genellikle başlıca özelliği kişinin başkalarına zarar verecek bir eylemde bulunmaya yönelik bir dürtü, güdü ya da dayanılmaz isteğe karşı koymada başarısızlık göstermesi olan psikolojik patoloji.
    bu kategoriye giren bozuklukların çoğunda birey eylemde bulunmadan önce gerginlik ya da uyarılma duygusunda giderek artma hisseder ve sonra eylemde bulunma sırasında haz alma, doyum bulma ya da rahatlama yaşar. eylemin ardından pişmanlık , kendini kınama ya da suçluluk olabilir ya da olmayabilir.
  • bu hastalar zaman zaman antiepileptiklerden yarar görürler.
  • egonun istekleri erteleme becerisi göstermemesi, süperegonun sürekli hemen, şimdi olsun şeklinde diretmesi neticesinde vücutta patlak veren bozukluk. bunu bozukluğa sahip kişiler, kişilik yapısı bakımından bir bebekten farksızdır.

    ya da öyle bir şeydi sanırım.
  • bunların bir kısmı obsesif kompulsif spektruma alınmıştır dsm 5 te
  • çağımızın insanını etkisi altına almaya başlayan bozukluk, eskiye göre daha yaygın, özellikle de çocuklar tehdit altında. sanki biraz teknoloji bağımlılığının verdiği etki ile bilgisayar oyunlarına olan esaret, bununla birlikte sokaklarda istediği gibi koşup oynamayan, enerjisini atamayan neslin tehdit altında olduğu rahatsızlık. üstüne bir de eğitim sistemindeki bozukluklar girince insan korkuyor ister istemez. çocuklardaki ilgiyi enerjiyi, spora, sanata, müziğe değişik hobilere ne bileyim bir şeylere yönlendirmek lazım ki, sonrasında tutunacak dalları olsun.
  • dürtü kontrolü: lokum testi

    dört yaşında olduğunuzu ve birinin size şunu teklif ettiğini düşünün: eğer yapmakta olduğum görevi bitirmemi beklersen, iki lokum alabilirsin. eğer o zamana kadar bekleyemezsen, hemen şimdi, ama sadece bir tane alabilirsin. bu, tabii ki, dört yaşındaki bir çocuğun dürtü ile kendini tutma, id ile ego, arzu ile özdenetim, anında doyum ile erteleme arasındaki sonsuz savaşımın geçtiği minik dünyasında ruhunu zorlayacak bir öneridir. çocuğun bunlardan hangisini seçtiği, onun hakkında çok şey ifade eder; bu sadece hızlı bir karakter okuma değil, aynı zamanda çocuğun yaşam boyu izleyeceği yol hakkında fikir veren bir sınavdır.

    belki de dürtülere karşı koyabilmekten daha temel bir psikolojik beceri yoktur. tüm duygular doğaları gereği, bir şekilde dürtüyü eyleme dökmenin yolunu açtıklarından, duygusal özdenetimin kaynağıdır. dürtüyü eyleme geçirmeye karşı koyabilme, başlamakta olan bir hareketi bastırma gücü (bu yorum şimdilik bir spekülasyon düzeyinde olsa da), büyük olasılıkla, beyin işlevi seviyesinde motor kortekse giden limbik sinyallerin engellenmesi şeklinde gerçekleşmektedir.

    ne olursa olsun, dört yaşındakilere uygulanan lokum testi, duygulara karşı koyabilmenin ve böylece dürtüyü geciktirebilmenin ne kadar temel bir beceri olduğunu göstermektedir. 1960’larda psikolog walter mischel tarafından stanford üniversitesi kampusundaki yuvada çoğunlukla stanford öğretim üyelerinin, lisansüstü öğrencilerinin ve diğer çalışanların çocuklarıyla başlatılan çalışmada, dört yaşındakiler liseden mezun olana kadar izlenmişlerdir.55 dört yaşındaki bazı çocuklar deneyi yapanın geri dönüş süresi olan, herhalde hiç geçmeyecek sandıkları on beş-yirmi dakika boyunca bekleyebilmişlerdi. bu direnişlerini sürdürebilmek için, baştan çıkarıcı lokumlara gözleri takılmasın diye gözlerini kapayarak veya kollarının üzerine kapanarak, ya da kendi kendine konuşarak, şarkı söyleyerek, el ve ayaklarıyla oyunlar oynayarak ve hatta uyumaya çalışarak zaman geçirmişlerdi. bu cesur yuva çocukları, ödül olarak iki lokum kazanmışlardı. ancak daha sabırsız olanları, araştırmacının “işini” yapmak üzere odadan çıkmasının bir iki saniye ardından tek lokumu kapmıştı.

    bu dürtü anıyla nasıl baş edildiğine ilişkin teşhis gücü, on iki ile on dört yıl sonra izlenmeye devam edilen çocuklar ergenlik çağına ulaştıklarında ortaya çıkmıştır. lokumu kapan yuva çocuklarıyla doyumu erteleyen arkadaşları arasında, çarpıcı duygusal ve sosyal farklılıklar görülmüştür. dört yaşında baştan çıkmaya karşı koyanlar, ergenliğe ulaştıklarında sosyal açıdan daha yeterliydiler: kişisel olarak etkiliydiler, kendini ortaya koyabiliyor, hayatta karşılaştıkları açmazlarla daha iyi mücadele ediyorlardı. ayrıca bu çocuklar stresli durumlarda çözülmeye, donup kalmaya, çocuksulaşmaya ya da baskı altında aklı karışmaya, dağılmaya daha az eğilimli; mücadeleden kaçmayan ve zorluklar karşısında bile direnen; kendine karşı güvenli ve güvenilir; inisiyatif alan, projelerin üstüne atlayan gençler olmuşlardı. ayrıca, on yıldan uzun bir süre sonra bile, hedeflerine ulaşmak için hâlâ anlık doyumu erteleyebiliyorlardı.

    çocukların lokumu hemen kapan üçte birinin ise, bu niteliklerin daha azına sahip oldukları ve ortak özellik olarak psikolojik açıdan daha sorunlu bir görünüm sundukları görülüyordu. ergenlik çağında, sosyal temastan kaçınmaya, inatçı ve kararsız davranmaya, açmazlar karşısında kolayca sinirlenmeye; kendilerini “kötü” ya da değersiz olarak görmeye; stres altında hareketsizleşmeye veya çocuksulaşmaya; insanlara güvenmemeye ve hep “yeteri kadar almadıklarından” yakınmaya; kıskançlık ve hasede kapılmaya; sinirlenince gereğinden fazla ve sert tepki vererek, tartışmalar,kavgalar başlatmaya daha yatkın gençler olmuşlardı. ayrıca, onca yıl sonra bile hâlâ doyumu erteleyemiyorlardı.

    hayatın ilk dönemlerinde ufak ufak başlayan şeyler, zaman içinde büyüyüp gelişerek çok çeşitli sosyal ve duygusal beceriler halini alır. dürtüyle hareket etmeyi erteleme gücünü birçok çabanın temelinde bulabiliriz; bu bir yemek rejimini sürdürmekten tıp okulunu bitirebilmeye kadar uzanır. bazı çocuklar, henüz dört yaşındayken temel becerileri kazanmış olabiliyor: ertelemenin avantajlı olacağı sosyal durumların farkına varabilmek, dikkatini baştan çıkarıcı şeylere odaklanmaktan kurtarabilmek ve hedefe –iki lokuma– ulaşmakta gerekli sebatı gösterirken dikkatlerini, kendilerini hedeften alıkoyacak şeylerden başka yere kaydırabilmek gibi.

    daha da şaşırtıcı olan, aynı çocuklar liseyi bitirirken tekrar değerlendirildiğinde, dört yaşındayken sabırla bekleyenlerin, öğrenci olarak da beklemeyenlere kıyasla çok daha üstün çıkmalarıydı. ailelerinin değerlendirmelerine göre akademik açıdan daha yeterli olmuşlardı: fikirlerini daha iyi ifade edebiliyor, mantıklarını kullanıp akıllıca tepki veriyor, konsantre olabiliyor, plan yapıp bunu uygulayabiliyorlardı ve öğrenmeye daha hevesliydiler.

    bu araştırmayı yapan walter mischel’ın biraz da kötü bir ifadeyle “doyumun, hedefe yönelik olarak kişinin kendisince ertelenmesi” diye tarif ettiği, belki de kişinin duygusal özdenetiminin özüdür: ister dünya şampiyonluğu söz konusu olsun, ister bir iş kurmak ya da bir cebir denklemini çözmek; bir hedef uğruna dürtüleri yadsıma yeteneğidir. araştırma bulguları, duygusal zekânın bir üst yetenek olarak kişilerin öteki zihinsel yeteneklerini ne kadar iyi ya da kötü kullanabileceklerini belirlemekteki rolünün altını çizmektedir.
  • en sık görüleni patolojik kumar oynama'dır.
  • mutsuzum heyecan arıyorum.
    kişinin ikincil kazanç amacı yoktur sadece zevk almak için değersiz eşyalar çalar, para kazanmak için değil sadece zevk almak için kumar oynar. istekle yangın çıkartır bu olaydan haz alır. ve kişi bu yaptıklarının kötü yanlış ve zararlı olduğunu bilir ama bu eylemleri yapmaktan da kendini alıkoyamaz bu yüzden okb ile ilişkilendirilmiş bir psikiyatrik rahatsızlıktır.
hesabın var mı? giriş yap