• (bkz: affektivite)
  • (bkz: mood)
  • belki her şeyden önemlisi bu terminolojik ayrımları netleştirmek gerekiyor. aslında aşağıdakiler belki de his ve hissetme altına yazılabilirdi ama bazı durumlarda bu saydıklarım eğreti duruyor. o yüzden biraz kulak tırmalayıcı olan duygulanım terimini kullanmak durumundayım. hemen şunu söyleyeyim, zihnin gelişiminin bu ilk aşaması duyumsama ya da aynı şey olan duyarlılıktan (duyarlık diyen de var) farklı. duyumsama duyuların işi ve öznenin nesnesinden ayrıldığı bir bilinç etkinliği. (feeling=empfindung; sensibility=sinnlichkeit)

    duygulanım ise basitçe duygu sahibi olma etkinliği. türk şöforu nasıl en asil duygunun insanıysa, duygulanım da insanın en temel etkinliği. aslında duygulanım sadece insanın değil, zihin sahibi bütün hayvanatların en temel etkinliği. en temel olmasının nedeni zihnin kendisini bu etkinlikle kuruyor olmasında. duygulanım halindeki dolayımsız zihin kendi kendisinden başka hiçbir zihinsel sürecin sonucu değildir. basitçe anlatmak gerekirse, duygulanım zihnin ilk biçimidir. çünkü duygulanım her zaman kendi kendisinin duygulanımıdır. hayvan organizması bir şeyi ya da bir nesnelliği hissetmez, kendi duygulanımını hisseder. hayvan her şeyden önce ne hissediyorsa odur, hissettiği şey kendi zihnidir. hisseden zihin duyularda olduğu gibi nesnesini karşısına koyup kendinden ayırmaz. basit bir duygu halidir. ama bu basit duygu hali zihnin kendisiyle ilişkisinin en yalın hali olduğu için, yani en basit öz-ilişki biçimi olduğu için zihnin diğer her türlü öz-ilişki biçimlerinde zorunlu olarak var olacaktır. beş duyu gibi bir olumsallık değil zorunluluk söz konusu yani. tat almadan da yaşayabilirsin, ama en temel bir duygulanım hali olmadan hayvan yaşamı mümkün değil. dolayısıyla duygusuz ama mantıklı, ama bilinçli, ama akıllı insan yoktur, olamaz.

    burada gelişimsel bir açıklama yapıyoruz bu arada. ibiş gibi duygu çok önemli bir şey falan gibi ahlaki bir sonuç çıkarmayalım. duygu biçimini değil içeriğini düşündüğünüz zaman en basit biçim olmanın ötesinde en uyduruk, en olumsal içeriği aldığını, yalnızca duyguyla hareket edenlerin fikirsizin fiili tanımı olduğunu söylememe lüzum mu var?

    ha bir de, umarım zorunuza gitmez ama, biz işte ruh diye, zihnin bu en yalın biçimine diyoruz. çok da hoşumuza gidiyor. hatta dur bir daha diyeceğim, kulağınız alışsın. ruh.
  • (bkz: teessür)
  • "...rollo may ise, duygu ve duygulanımı belirlemek için "nedeni ne" / "amacı ne" ile "geçmişe yönelik" / "geleceğe yönelik" kavram çiftlerini kullanıyor. may'a göre duygulanımı sadece "arkadan itilme", adrenalin düzeyindeki değişimlerin sonucu, tutulma gibi görmek yanlış. duygulanımın sadece bir çehresi geçmişle ilgili. geçmişteki (arkaik, çocuksu) belirlenimlerin bir nedeni olarak ortaya çıkıyor. duygulanımın bu geriye, geçmişe yönelik yanı üzerinde freud büyük önemle durmuştur. kişinin kendini kendinde yaşamasıdır bu yan. geçmiş psikolojik oluşumu yansıtır. "nedeni ne" ile geçmişe doğru iz sürülür. oysaki ikinci yan bir şeye doğru işaret etmektedir, durumu biçimlendirmeye bir çağrıdır. geleceğe yöneliktir. "amacın ne" ile geleceğe yön bulunur. ilk kavram belirlenimcilik ilişkiliyken, ikincisi özgürlükle, yeni olasılıkların ortaya çıkmasıyla ilişkilidir. duygulanıma, gelecek ile ilişkili olarak bakıldığında, birinci durumun tersine, etkin bir sorumluluk duygusu sadece bir bilinç değil, esas olarak bir gerçekleştirme, hayata geçirme sorunu olarak çıkar karşımıza. duygular, kendimizi dünyamızdaki anlamlı insanlarla iletişime sokma yolumuzdur, kişiler arasında kurulan, çatılan bir dildir. duygularımız diğer bir kişiyi hesaba katmakla kalmaz, kısmen de var olan diğerlerinin duygularıyla biçimlenir. manyetik bir alan içinde hissederiz. böyle bakılınca duygulanımlar kişiliğin daha çok usdışı, bilinçdışı yanı ile ilişkiliyken, duygular kişiliğin bilinçli, ussal, sorumlu yanını ilgilendiriyor. duygulanımları ortaya çıkaran kişiler, içerikler kendileri-olarak değil, sembolik varlıklarıyla yaşanırken, duygular daha çok karşımızdaki kişinin-kendisi'ne yöneliyor..." * *

    parça alper oysal'ın kitabın ikinci basıma sunuşundan alıntı. sunuşun bu bölümde duygu, duygulanım ve etki kavramlarının ayrımlarını farklı düşünürlerin tanımlarını vererek göstermeye çalışıyor. (geçmiş ve gelecekle ilgili kısmı dikkatimi çekti, başlik bu yüzden pek içime sinmedi ama bu saatte bulabildiğim en uygun başlık buydu.)
  • kişinin yaşadığı neşe,öfke,üzüntü gibi anlık olayları ifade eder.duygulanımı,duygudurumdan ayıran nitelik yaşanan olaylara göre verilen tepkilerin anlık olmasıdır. duygudurum,kişinin psikolojisine hakim olan genel bir ifadeyi anlatır.yani duygulanım o anki hava durumu iken;duygudurum kişinin iklimidir.
  • "çocuğun ruhsal gereksinimi olan şey, esasen annenin onu kucağına alması, emzirmesi değil, gözlerindeki bakış, dudağındaki gülümseme ve yüzündeki duygulanımdır." doğan şahin (kişilik ve psikoterapi yazıları'nda)

    "nefret karmaşık bir duygulanımdır. haset ya da iğrenme gibi, evrensel olarak varolan diğer saldırgan duyguları gölgede bırakarak, saldırganlık dürtüsünün başlıca bileşeni haline gelebilir." otto kernberg - sapıklıklarda ve kişilik bozukluklarında saldırganlık

    "çatışma yaratmak, kelimenin tam anlamıyla şeytani bir erdemdir. çatışma ateşi ortaya çıkarır. bu, duygulanım ve duygu ateşidir, her ateş gibi iki unsuru vardır; yanma ve aydınlatma." carl gustav jung - aspects of the feminine

    "laf arasında, duygu, bireyin bir etkinliği değildir ancak başa gelen bir şeydir. duygulanım uyumun en zayıf olduğu yerden çıkar ve aynı zamanda bu uyumun zayıflığının yani belirli bir derece aşağılığın ve kişiliğin daha alt düzeydeki varlığının nedenini ortaya çıkarır." carl gustav jung - aspects of the feminine

    "duygulanış deyince bedenin eyleme gücünün artması ya da azalmasıyla sonuçlanan etkilenişleri ve bunlara ilişkin zihinde oluşan fikirleri anlıyorum." baruch spinoza - ethica
  • "sartre, duygulanımların insanın başına gelen şeyler olduğunu kabul etmez. ona göre, duygulanım, kişinin dünyadaki bulunuşunun bir sonucudur; bilinçli yaşantısının, edimlerinin uzantısıdır. bu açıdan bakıldığında, duygulanım, kişinin yaptığı bir büyüdür, kendini aşan dünyaya etki edemediği için, kendini değiştirerek dünyanın farkına varışını değiştirmek, böylece dünyayı değiştirme büyüsü. böylece kişi dünyaya karşı varoluşunda ortaya çıkan belirsizliğe, karmaşaya tavır almak yerine, etkilenme yoluyla dünyayı bir tek nesne, şey düzeyine indirir."
hesabın var mı? giriş yap