• (bkz: vanya dayı)
  • yaşamın ağırlığını şu repliği ile ciğerlerime işletmiş oyun: "yaşayacağız vanya dayı, yorucu günler, uzun geceler boyunca"
  • "ne yapalım, yaşamak zorundayız. yaşayacağız vanya dayı. önümüzde ne uzun günler, ne uzun geceler var daha. kaderin bize lâyık gördüğü tüm güçlüklere sabırla göğüs gereceğiz. şimdi olduğu gibi yaşlılığımızda da durup dinlenmeden çalışacağız. günü, saati gelince de ölüme boyun eğeceğiz. işte ancak orada, mezarlarımızda, nice acı çektiğimizi, nice gözyaşı döktüğümüzü, nasıl zor bir yaşamımız olduğunu bir bir anlatacağız. tanrı işte o zaman bize acıyacak."

    anton çehov vanya dayı sayfa 68
  • emekliye ayrılmış bir profesör olan serebryakov, güzel karısı yelena ile beraber taşradaki çiftlik evine geri dönmüştür. aslında profesörün eski eşi, yani sonya’nın öz annesi ve vanya’nın kardeşine ait olan bu ev, onun ölmesiyle sonya, vanya ve ev ahalisinin geri kalanına yurt olmuştur.
    oyun, tecrübeli bir doktor olan astrov’un serebryakov’un hastalığı nedeniyle çiftlik evine çağrılmasıyla başlar. serebryakov türlü mazeretlerden ötürü doktoru görmek istemese de, astrov onu muayene eder. dadıyla olan sohbetleri esnasında, astrov’un henüz bilmediğimiz bir sebepten ötürü çiftlik evine giderek daha sık gidip geldiğini, üstüne üstlük içkiye alıştığını öğreniriz.
    yelena’nın oyun içindeki önemi kendini gösterdikçe, ev sakinleri arasındaki başta belirsiz olan gerilim giderek artmaya başlar. astrov ve vanya dayı’nın yelena’ya içten içe aşık olduğunu öğrendiğimiz gibi, sonya’nın da astrov’a tutkun olduğunu görürüz.
    ipler profosör serebryakov’un çiftlik evini satmaya karar verdiğini söylemesiyle kopar. vanya, profosörün çıkarları için yıllar yılı çalışmasının, ve hiçbir emeğinin karşılığını alamamasının da büyük etkisiyle bu karar sonucu kendini kaybeder, ve serebryakov’u öldürmeye dahi teşebbüs eder.
    oyunun sonunda, yelena ve profesör çiftlik evinden taşınırken, aslında yelena’nın da astrov’dan hoşlandığını öğreniriz. sonya ile vanya için ise, her şeyin eskisine döneceğini, lakin bundan böyle doktor astrov’un evi pek sık ziyaret etmeyeceğini anlarız.

    -karakterler-

    vanya dayı tüm hayatını bir hiç uğruna yaşadığına inandığı için giderek daha fazla aksileşip karamsarlaşmıştır. yaşamı hakkında hoşnut olmadığı her şeyi profesör serebryakov’a bağlamasının yanı sıra, yelena’ya içten içe beslediği aşk, onu daha da karamsar bir ruh haline büründürmüştür. oyun süresince yaşanılanlara gösterdiği

    tepkilerden kendini ne kadar önemsiz hissettiğini anladığımız vanya, birçok açıdan tüm ev ahalisinin ümitsizliği temsil etmektedir.

    yelena adreevna ise, sığ ve tembel birisi olarak nitelendirildiği halde, oyunun birçok yönden kilit karakteri olma özelliğini taşımaktadır. bulunduğu ortamdan bağımsız, kendi hayatını yaşıyor gibi gözükse de, oyunun tüm ana karakterlerleri aslında yaşamlarını yelena üstüne şekillendirmektedirler. asıl ilginç olansa, yelena’nın oyundaki diğer karakterleri etkilemek adına hiçbir şey yapmaması, dolayısıyla da tüm olanların bir yönden ondan bağımsız gerçekleşmesidir.

    mikhail astrov, uzaktan basit bir köy doktoru gibi gözükse de, oyunda belki de felsefi derinliği olan tek karakterdir. hayatını istediği gibi şekillendirememenin etkisiyle kendini dünyanın geri kalanına yardım etmeye adamıştır. çalışmalarının çoğunu ormanları korumaya adaması, onun kendini insanoğlundan soyutlamayı istemesine verilebilir. yelena’ya olan aşkı ise, ihtirastan daha çok “güzel olana duyulan hayranlık” ‘tan ibarettir.

    serebryakov’un ilk evliliğinden olan sonya ise, alçakgönüllü, iyi niyetli ve yumuşak başlıdır. tüm iyi vasıflarına rağmen çirkinliği, onu da oyunun diğer tüm karakterleri gibi ümitsizliğe itmeye yetmiştir, zira sonya doktor astrov’a karşı hissettiklerine cevap alamamaktadır. oyundaki diğer karakterlerin aksine, sonya mutsuzluğunu hiçbir zaman dışarıya çok vurmaz; zira o, kendi çaresizliğiyle başkalarını üzmek istemeyecek kadar alçak gönüllü ve düşüncelidir.

    not: vaktinde yaptığım bir ödevden alıntıdır.
  • sanat tarihi üzerine uzun yıllar çalışmalar yapmış profesör aleksandr vladimiroviç emekli olmuş ve maddi imkansızlıkları yüzünden, hastalığını rahat bir ortamda geçirebilmek adına, genç eşi yelena ile, bir önceki eşinden olan kızı sonya, kızının dayısı vanya ve eski kaynanası maria’nın yaşadığı çiftliğine yerleşir. çiftlikte yaşayanlar yıllarca çabalamış ve hayran oldukları profesöre elde ettikleri geliri göndermişlerdir. çiftlikteki kurulu düzen profesörün gelmesiyle alt üst olur ve çiftlikte yaşayanların başta olmak üzere çiftliği sürekli ziyaret eden doktor astrov’un hayatları, alıştıkları düzenin bozulması nedeniyle etkilenir. kent yaşamına alışmış profesör ile yelena, köy yaşamına ayak uyduramazlar ve çiftlikte yaşayanlarla aralarında çekişmeler yaşanır. vanya yıllardır gösterdiği emeklerin boşuna olduğunu düşünmeye ve yaşamının bir hiç uğruna boşa gittiğini düşünür.
    yaşanan uyumsuzluklar sonucunda profesör ve eşi çiftlikten ayrılmaya karar verir ve çiftliktekiler eski alıştıkları düzene geri dönerler…
  • nuri bilge ceylan'ın kış uykusu'na da esin kaynağı olmuş çehov oyunu.

    yaşlı, emekli bir profesör ve genç, güzel karısı ile onların yaşadığı uzak, yabanıl, soğuk ve çorak rus taşrası dairesinde bir "yurtluk"ta dönen, sözü bol, çarpıcı ama bir o kadar da yavaş akan insan hikayeleri...

    climax*** kavramını şaha kaldırır adeta bu eser. kısa ve etkilidir; çok etkili!

    --- spoiler ---

    ı. perde

    ...

    astrov: ... zaten yaşam dediğimiz şeyin kendisi de öylesine sıkıcı, aptalca ve kirli ki... yutuyor insanı. çevren tuhaf kişilerle dolu, baştan aşağı tuhaf kişilerle. onlarla birkaç yıl birlikte yaşayınca da, farkına varmadan tuhaflaşıyorsun sen de. kaçınılmaz bir yazgı bu. ... dadı tuhaf bir adam olup çıktım ben de... gerçi bunamasına bunamadım daha, tanrı'ya çok şükür aklım yerinde, ama gel gör ki duygularım köreldi sanki. canım hiçbir şey çekmiyor, hiçbir şeye gereksinim duymuyorum, kimseyi sevmiyorum... sevdiğim bir sensin belki.

    ...

    voynitski: ya, evet! parlak bir kişiliktim, hiç kimseyi aydınlatmayan...

    ...

    yelena andreyevna: ... az önce ne diyordu astrov: ormanları düşüncesizce mahvediyorsunuz ve çok geçmeden yeryüzünde hiçbir şey kalmayacak. tıpkı bunun gibi, insanları da düşüncesizce mahvediyorsunuz ve sayenizde çok geçmeden yeryüzünde ne sadakat, ne iffet, ne de özveri kalacak.

    ...

    ıı. perde

    ...

    voynitski: birazdan yağmur dinecek, doğada her şey tazelenecek, derin derin soluk alıp verecek... fırtına beni tazelemeyecek sadece. gece gündüz yaşamımın geri dönmemecesine yok olup gittiği düşüncesi boğuyor beni. geçmiş diye bir şey yok benim için. aptalca, boş şeylerle harcanıp tüketildi çünkü. şimdiki zaman, saçmalığıyla korkunç. işte size benim yaşamım ve aşkım. ne işe yararlar, ne yapayım onları? size olan duygularım boş yere harcanıp gidiyor, bir çukura düşen gün ışığı gibi. kendim de harcanıp gidiyorum.

    ...

    astrov: ... bilir misiniz, karanlık geede ormanda yürürken, uzakta bir ışıkçığın parladığını gördüğünüzde, artık ne yorgunluğu, ne karanlıkları, ne de yüzünüze çarpan dalları hissedersiniz...

    ...

    yelena andreyevna: iş ormanda ya da doktorlukta değil... yetenek konusu bu, anlasana tatlım! ama sen yeteneğin ne olduğunu bilir misin? gözü peklik, özgür bir kafa, geniş görüşlülük demektir yetenek... bir ağaç dikiyor ve bin yıl sonra neler olacağını görüyor şimdiden, insanlığın mutluluğunu görür gibi oluyor. böyle insanlar azdır, onları sevmek gerek... içiyor, kabalık yaptığı oluyor, ama ne çıkar? rusya'da yetenekli insan temiz kalamaz ki. düşünsene, ne biçim bir yaşamı var bu doktorun! çamurdan geçilmez yollar, ayazlar, kar fırtınaları, aşmak zorunda olduğu uzak mesafeler... halk kaba, yabanıl; yoksulluk, hastalık almış yürümüş... böyle bir ortamda her gün çalışan, didinen bir insanın, temiz ve ayık olarak kırk yaşlarına ulaşması güçtür.

    ...

    ııı. perde

    ...

    sonya: ... can sıkıntısıyla tembellik bulaşıcıdır. bak vanya dayı senin peşinde gölge gibi dolaşmaktan başka bir şey yapmaz oldu. ben işi gücü bıraktım, koşup sana geliyorum çene çalmak için. tembelleştim, elimi işe süremiyorum! doktor mihail lvoviç eskiden çok seyrek gelirdi buraya, en çok ayda bir kez; şimdi her gün burda, ormanlarını da, değirmenini de unuttu... büyücü olmalısın sen...

    ...

    sonya: ... bir kadın güzel değilse, "çok güzel gözleriniz var, çok güzel saçlarınız va..." derler.

    ...

    yelena andreyevna: ... bence gerçek, niteliği ne olursa olsun, belirsizlik kadar korkunç değildir.

    ...

    sonya: ... (çıkarken kapının yanında bir an durur.) yok, belirsizlik daha iyi... ne de olsa, umuttur...

    ...

    astrov: ... önünde durulmaz bir varoluş mücadelesinin sonucunda ortaya çıkan bir yozlaşmanın tablosudur bu; gerilikten, bilgisizlikten, bilinçsizlikten ileri gelen bir yozlaşmanın... o zaman, üşümüş, aç, hasta insan, yaşamın son kırıntılarını kurtarmak, aç çocuklarını doyurmak için içgüdüsel olarak, bilinçsizce, elinin altına gelen her şeye sarılmakta; açlığını gidermek, ısınabilmek için, yarınını düşünmeden her şeyi yok etmektedir...

    ...

    serebryakov: ... sorun şu, manet omnis una nox, yani hepimiz ölümlüyüz.

    ...

    voynitski: tam yirmi beş yıl işte bu annemle, köstebek gibi dört duvar arasında yaşadık... bütün düşüncelerimiz, bütün duygularımız seninle ilgiliydi. gündüzleri seni, senin çalışmalarını konuşur, seninle övünür, adını büyük bir saygıyla anardık.

    ...

    voynitski: susmayacağım! (çıkıp gitmek isteyen serebryakov'un önünü keser.) dur, bitirmedim! hayatımı mahvettin! yaşamadım ben, yaşamadım! senin yüzünden hayatımın en güzel yıllarını yok ettim, telef olup gittiler! sen benim en amansız düşmanımsın!

    ...

    voynitski: hayatım yok olup gitti! yetenekli, akıllı, gözü pek bir insanım ben... eğer normal yaşamış olsam, bir schopenhauer, bir dostoyevski çıkabilirdi benden... saçmalamaya başladım! aklımı kaçırıyorum!.. anneciğim, ümitsizlikten boğuluyorum! anneciğim!

    ...

    ıv. perde

    ...

    astrov: evet gitmeniz daha iyi... iyi yürekli, içten bir insansınız sanki... ama yine de tüm varlığınıza sinmiş tuhaf bir şey var. kocanızla çıkıp geldiniz; burda çalışan, çabalayan, bir şeyler yaratmaya uğraşan kim varsa işlerimizi bırakıp, bütün yaz kocanızın damla illeti ve sizinle uğraşmak zorunda kaldık. ikiniz hepimize tembelliğinizi, başıboşluğunuzu bulaştırdınız. kendimi size kaptırdım ve bütün bir ay boyunca elimi işe sürmedim. oysa bu zaman süresince insanlar hastalandı; ormanlarıma, genç fidanlıklara hayvan sürüleri girdi!.. yani siz ve kocanız ayak bastığınız yeri kurutuyorsunuz... şaka ediyorum tabii ama, yine de... tuhaf. hem eminim kalsaydınız çok büyük yıkımlar olacaktı burda. ben de yıkılacaktım... ve sizin durumunuz da pek parlak olmayacaktı... öyleyse, gidin! finita la comedia!

    ...

    voynitski: (sonya'nın saçlarını okşayarak.) çocuğum, bilsen nasıl güç geliyor bana! ah, bilsen nasıl güç geliyor!

    sonya: ne yapabiliriz? yaşamak gerek! (kısa bir sessizlik.) yaşayacağız vanya dayı. çok uzun günler, boğucu akşamlar geçireceğiz. alınyazımızın bütün sınavlarına sabırla katlanacağız. bugün de, yaşlılığımızda da, dinlenmek bilmeden, başkaları için çalışıp didineceğiz. ecel gelip çatınca da uysalca öleceğiz ve orda, mezarın ötesinde, çok acı çektik, gözyaşı döktük, çok acı şeyler yaşadık diyeceğiz... tanrı da acıyacak bize ve biz seninle canım dayıcığım, parlak, güzel, sevimli bir hayata kavuşacağız ve burdaki mutsuzluklarımıza sevecenlikle, hoşgörüyle gülümseyeceğiz ve dinleneceğiz... inanıyorum buna dayıcığım, bütün kalbimle, tutkuyla inanıyorum... (voynitski'nin önünde diz çöker ve başını onun avuçlarına koyar. yorgun bir sesle tekrar eder.) dinleneceğiz!

    (telyegin gitarıyla yumuşak bir ezgi çalar.)

    sonya: dinleneceğiz! melekleri dinleyeceğiz, elmaslar gibi yıldızlarla kaplı gökleri göreceğiz. dünyanın tüm kötülüklerinin, tüm acılarımızın, dünyayı baştan başa kaplayacak olan merhametin önünde silinip gittiğini göreceğiz ve hayatımız bir okşama gibi dingin, yumuşak ve tatlı olacak. inanıyorum, inanıyorum buna. (dayısının gözyaşlarını mendiliyle kurular.) zavallı, zavallı vanya dayı, ağlıyorsun... (gözyaşları arasından.) hayatında mutluluğu tadamadın, ama bekle vanya dayı, bekle... dinleneceğiz... (dayısını kucaklar.) dinleneceğiz!

    (bekçinin sopa vuruşları. telyegin gitarını usulca çalmaktadır. mariya vasilyevna broşürün kıyılarına notlar almakta, marina çorap örmektedir.)

    sonya: dinleneceğiz.

    --- spoiler ---

    türkiye iş bankası kültür yayınları, modern klasikler dizisi-25, 1. basım

    rusça aslından çeviren: ataol behramoğlu

    (bkz: el emeği göz nuru)
  • ıskalanan hayatın tesellisi ahiret olarak verilir burada. mutlulukların en gerçekçisi olan aşka ulaşamayan sonya ve vanya dayı, birbirlerine sarılıp öteki dünyaya tutunurlar son dal olarak.

    ölüme kadar reçete de çalışmaktır, daha çok çalışmak ve çalışmak.
  • mcdonald's'ın rusya'daki faaliyetlerini sonlandırma kararına tepki olarak rusların açtığı yerli fast food restoran zincirinin ismidir.
  • --- spoiler ---

    bildiğin behlül

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap