• kitaptaki ilk yolculuktaki zaman kirilmasi ve bunun sonucunda kahramanin ayni anda birden fazla zamani yasamasi hikayesi enfesti *. ayni anda carsambayi persembeyi ve cumayi yasamak.

    ozetle ve hatirlayabildigim kadariyla.

    persembenin ijon'u: "carsamba'nin ijon'u! senin bu isi bugun (carsamba) bitirmen gerekiyor cunku benim buna bugun (persembe) ihtiyacim var!"

    carsambanin ijon'u: "eger sen persembedeysen ve bu is hala halledilmediysen benim ugrasmama gerek yok. cunku eger bugun (persembe) bu probleme sahipsen bu senin (benim) problemi dun (bugun)cozemedigin(m) anlamina gelir. yani sen bunu dun (carsamba) halledemediysen demektir ki ben de halledemeyecegim!"

    persembenin ijon'u: "o zaman yarin (persembe) benim yerime gecip simdinin 'sali ijon'u' yarinin 'carsamba ijon'u'na laf anlatmaya calisirsin."

    carsambanin ijon'u: "ok hemen halledecegim"

    modunda giden diyaloglara sahip hikayesiyle beni benden alan kitap.
  • içindeki hikayelerden birinde stanislaw lem, dünyada hayatın başlangıcı ile de dalgasını geçer. okurken kahkahalar atmaya sebep olabilecek bir kitap.
  • kitaptaki 8. yolculukta yaratılış teorisine lem'in getirdiği bakış açısı çok ilginçtir:

    "bundan uzun yıllar önce dünya bir vakitler ölü bir gezegenken, oraya sizin bayrağınızı taşıyan bir geminin indiği ve buzdolabındaki bir arıza yüzünden bazı yiyeceklerin bozulmuş olduğu doğru değil mi? bu gemide, su mercimeği sosisleriyle yaptıkları ahlaksız düzenbazlık yüzünden adları daha sonra bütün kayıtlardan silinen iki tayfa olduğu ve bu iğrenç düzenbazların, bu samanyolu serserilerinin adlarının tengri ile rabb olduğu doğru değil mi? bu tengri ile rabb'ın sarhoş kafalarıyla, savunmasız ve boş bir gezegeni kirletmekle yetinmeyip, ahlaksız ve iğrenç bir şekilde, evrenin daha önce görmemiş olduğu bir biyolojik evrim başlatmaya karar verdikleri doğru değil mi?... o zaman, her türlü sağduyudan ve ahlak anlayışından uzak bu iki vicdansızın, cansız dünya'nın kayaları üzerine altı fıçı ekşimiş jelatinli sıvı, iki kutu bozuk albüminli hamur boşalttıkları ve bu balçığa bir miktar kokmuş riboz, pentoz ve levuloz ekledikleri ve -bu kadar pislik yetmezmiş gibi- bunun üzerine üç büyük sürahi küflenmiş aminoasit eriyiği ekledikleri, sonra köpüren maddeyi sola dönük bir kömür küreğiyle karıştırdıkları ve aynı yöne eğilmiş bir soba demiri de kullandıkları, bunun sonucunda dünya'da meydana gelecek bütün organizmaların proteinlerinin solak olduğu doğru değil mi? son olarak o sırada rabb'ın nezle olduğu, üstelik fazla içki yüzünüden yalpalayan tengri'nin kışkırtmasıyla, bu protoplazmik maddenin üzerine bilerek ve isteyerek aksırdığı, böylece ona en şiddetli virüsleri bulaştırdığı ve bu zavallı evrim prototiplerie "lanet olası hayat soluğunu" üfledim diyerek kahkaha attığı doğru değil mi? bu sol yönlülüğün ve bu hastalığın, bundan sonra organizmadan organizmaya aktarıldığı ve sırf basit cehaletlerinden ötürü kendilerine "homo sapiens" adını veren bu artefactum abhorens ırkının masum temsilcilerine mevcudiyetleriyle zarar vermeyi sürdürdüğü doğru değil mi?"
  • buyuk deha stanislaw lem in ironiyi en yogun kullandigi kitabidir.bu kitapta insanliga karsi inanilmaz bir ofke ve umutsuzluk besledigini anlariz lem in. bu oyle bir ofkedir ki evrenin cesit cesit bolgelerindeki yaratiklar,robotlar bilgisayarlar bile insanlardan daha ahlakli ve humanisttir.lem in bu bakis acisindan ayri tuttugu kisiler ise cocuklardir(8. yolculuk) cocuklarin her zaman gelecege dair umuda sebep oldugunu hissettirir bize.

    --- spoiler ---
    --- spoiler ---

    agir spoiler

    --- spoiler ---

    ozellikle onbirinci hikaye kurgusuyla ve ele aldigi konuyla cok basarilidir, bir gorev icin bilmedigi bir gezegene inen ijon tichy robotlarla dolu bir topluma robot kiliginda katilir.gezegene daha once bir suru ajan gonderilmis ama hicbirinden haber alinamamistir,bilinen tek sey ise ele gecirilen gezegende yakalanan butun insanlarin robotlar tarafindan idam edildigidir. bu toplumda insanlardan nefret edilmektedir, tichy yakalanan insanlarin robot gibi yasamayi kabul etmek suretiyle serbest birakildigini gorur.hikayenin sonunda ise cok aci bir sekilde aslinda butun robot gibi gozukenlerin insan oldugu anlasilir,gezegene gonderilen butun ajanlar sadece hayatta kalabilmek icin insanliktan vazgecmislerdir.

    --- spoiler ---
  • kitaba sahip olan bilimkurgucu dostlara sesleniyorum: bir kez okudunuz, verin biz de okuyalım. evet evet, parasıyla. vallahi bulamıyoruz be!

    lem ustanın çok merak ettiğim bir diğer kitabı.
  • yalvarıyorum!!!!!!!!!!!eğer içinizden birinde şu kitap varsa versin lütfen yalvarıyorum...bir türlü bulamadım gitti!!!!yalvarıyorum eğer kitap varsa verin okuyayım...zamanında iletişim'in bastığı diğer kitaplar elinizde varsa onlarıda veriniz lütfen okuyayım........(geri vermem.)

    23/5/20
    evet kitapların yeni baskıları çıktı ve bu lanet dönemde hemencecik alıp okumaya başladım.
  • öyküleri yazım tarihi yazarın ömrüne yayılmış olduğu için stanislaw lem'in bütün birikimini, zamanın ötesindeki hayal gücünü (ilk öyküyü 1954'te yazmıştır) ve felsefi altyapısını görebilirsiniz.

    insanın acizliğiyle dalga geçen mizahi anlayışı, tüm insanlık tarihini sorgulatıyor ve zekadan çok aptallıkla anılmamız gereken bir tür olduğumuzun altını çiziyor. özellikle tanrı takıntımıza karşı bir takıntısı var yazarın:

    "başlangıçta tanrı'yı öfkeli baba, sonra çoban, sonra da yarattıklarına tutkun olan bir sanatçı olarak hayal ettiler; dolayısıyla insan sırasıyla terbiyeli bir çocuk, söz dinleyen bir koyun, son olarak da büyülenmiş bir seyirci rolü oynamak zorunda kaldı." (yirmi birinci yolculuk)

    yazarın ilk yazdığı öyküler 22 ve 23. yolculuklar, son yazdığı öyküler ise 20 ve 21. yolculuklardır. bu dört öyküyü art arda okursanız yazarın zaman geçtikçe felsefi anlamda göğe erdiğini (hatta biraz sıkıcı bir şekilde öykülerini felsefi yoğun tartışmalarla doldurduğunu) anlarsınız. ilk öyküler ise aynı temaları kullanır (yabancı ve yenilik korkusu, dinin absürtlüğü) ama bir mizah öyküsü gibidir.

    stanislaw lem'in gelişimi de çehov gibidir aslında, kısa mizahi öykülerden uzun, melankolik sayılabilecek, felsefi öykülere evriltir tarzını.
  • stanislav lem'in kendiyle barışık tiplemesi ijon tichy'nin yıldızlararası maceralarının temelini oluşturan kitap. gelecek evrendeki uygarlıklar, kurulup yıkılan galaktik devletler ve uzayın tozlarını yutup büyüyen kültürler... hepsinin prototipleri, bay tichy'nin yolculuklarında saklı.

    lem, karakterini uzayın derinliklerine yollarken bize yalnızca macera vermiyor. bu maceranın öznelerini felsefik olarak da açıklıyor.
  • bana okurken doktor who'yu anımsatan,dilimize yıldız güncesi olarak çevirisi bulunan stanislaw lem kitabı. evrende ve zamanda gezen kahramanımız ıjon tichy'nin kulübe ile değil de uzay mekiği ile yaptığı on iki adet birbirinden güzel yolculukları ve maceraları anlatmakta. insan bir mekiğim olsa da ben de atlasam uranüs'e eğlenmeye gitsem demiyor değil okurken. farklı türler, zamanda yolculuk,klonlar-zamansal olarak ve biyolojik olarak-,gezegen ve türlerin oluşumları, galaktik politika, din sorgusu...vb. ve nice düşündürücü konu ile ilgili çoğunluğu birbirine bağlı hikayeler. alfa yayınlarından çıkan bu kitabın seride bir de devam kitabı var ismi de dünya'da barış. yirmi birinci yolculuk en beğendiğim hikaye oldu.

    "düizme göre her canlının iki ölümü vardır: biri gelecekte, diğeri geçmiştedir,yani biri doğumdan önce ,diğeri son nefesten sonradır....onlara dünya'lı ilahiyatçıların sadece gelecekteki ölümle ilgilendiklerini,bir gün var olmayacaklarını düşünmelerinin insanlar için üzücü olduğunu, ama daha önce var olmadıklarını bilmenin o kadar üzücü olmadığını anlattım. anlayamadılar ve hayrete düştüler."

    "sadece iyi olanı yapmaya zorlanan bir dünya,sadece kötü olanı yapmaya zorlanan bir dünya kadar zorbalık içerir."

    "bize bu mantıklı düşünceleri veren 'o' değil midir ?o halde inancın, mantıklı düşünceden vazgeçmeyi gerektiğini nasıl kabul edebiliriz?niçin bize önce akıl yürütme yeteneği verildi,yoluna çelişkiler koyarak ona zorluk çıkarmak için mi ? her şeyi bir esrar perdesine bürümek, anlaşılmaz kılmak için mi? ölümden sonra bir şey olmadığı sonucuna varmamızı sağlayıp,sonra alelade bir sihirbaz gibi şapkasından cenneti çıkarmak için mi ?sanmıyoruz. ve bu yüzden inancımızdan dolayı tanrı'dan lütuf beklemiyoruz.biz sadece inanıyoruz.gerçekte bir şeyimiz olmadığı için, her şeyimiz var. "

    "...çünkü inanç,bilinçli olarak ondan vazgeçmedikçe,bilinçli bir varlığın elinden alınamaycak tek şeydir."

    "-...hükümet kaynakları oldukça sınırlıdır, çoğu savunmaya gidiyor...-neyin savunulması? kıtaların mı? göktaşlarına, depremlere karşı mı ?-hayır,oçeşit savunma değil...silahlanma, ordular..."
    "evet ,acı ama gerçek: dünya'mız evren'de kıyıda bucakta kalmış,kimsenin bilmediği ve umursamadığı bir yerdir."
    "...gelişimin tıkanmış yollarını açmak veya akıllı insan meydana getirmek ?...zira bu kadar açık bir müdahale,daha sonra paleontolojistler tarafından mucize olarak nitelenirdi ve ben uzun zaman önce ,gelecek nesilleri yanlışa düşürmemeki için , mucizeleri yasaklamıştım."

    "...bizler insanın her şeyin ölçüsü olması gerektiğini düşünürüz...-niçin insan ?"
  • lehçesi olmayanlar icin bahsedilen kitap yildiz guncesi
hesabın var mı? giriş yap