*

  • bir çeşit deli saçması gibidir ama buna inanan insan için, içinden çıkılmaz derin bir saplantı olarak, çöpçü karakterler yaratır.

    bitmiş defterler, açıla açıla küçücük kalmış kalemler, eski püskü ama hatırası olan kıyafetler, kulalnılmadığı halde atılamayan, hep bir şeyler hatırlattığı için saklanan eşyalarla dolu odalar ve evler yaratır. aslında bu kanatkar olmak gereken yoksul zamanlardan kalma bir genetik olabilir diye düşünmek mümkün. koltuk altları divan altları tıka basa kullanılmayan eşyalarla dolu ninelerin torunları olarak, bize hayrı dokunmayacak parçalardan ne umduğumuz belirsiz ama bir bağlılık duyulduğu kesin.
  • (bkz: animizm)
  • yeni televizyonumun uzaktan kumandasıyla tanışana kadar inanmadığım bir olguydu. feng shui bok yemiş, ruh ne, karakteri bile var bu kumandanın. inadı tuttu mu, asla kanal değiştirmiyor misal. pil yenile, sehpaya nazikçe vur, aç kapa yöntemleri işe yaramıyor. o sıkılana kadar izliyorsun nerde duruyorsa. gerçi ben bu aralar evdeki diğer eşyalardan da bazı fısıltılar duymuyor değilim ama pek üzerine gitmiyorum bu durumun, duymazdan geliyorum.
  • özellikle elektronik aksam taşıyanlar için duyduğumuz hissi kablel vuku.

    canlılar elektrik sistemi taşırlar değil mi efenim, eh o halde bağlantı kurabiliriz bu nevi eşyalar ile de. örneğin benim emektar müzik setimin bir zamanlar bana kara sevdalı olduğunu düşünüyorum, arabam da ben şefkat göstermeden vitese geçmez falan.

    bir de annemin müzik setinin de bana yeni yeni ilgi duymaya başladığının farkındayım. sevgili sevdiği bir şarkıyı çalmak istediğinde illa kıllık çıkarıyo, ben yanına gidip gönlünü almadan da çalışmıyo haspam.

    bu arada laptop da hafiften meyillenmiş galiba. sevgili aradı, telefona kalkmama izin vermedi beni sehpası ile sıkıştırıp, görüyomusun..
  • doğruluğu tartışılamayacak önerme. sahiplerinin onlara yükledikleri misyonlar kaderleri olur bir süre sonra.
    (bkz: acıların kadını yastık)
    (bkz: dert babası ajanda)
  • bu olay bebeklikten başlar anneniz yüzünden. kafanızı masaya çarpınca masayı dövüp "bi daha vurma yavrumun kafasına! al sana hıh hıh al!" diye kızan annenizin hareketlerinden masanın canlı olduğuna, ruhu olduğuna inanırsınız ve bu tip olaylarla beraber büyürsünüz.
    böyle bir çocukluk ileriki yaşlarda banyoda küvet, klozet, musluk..vb ile konuşmaya, oyuncak bebeğin kafasını vurduğunuzda, bir tarafını kestiğinizde özür dilemeye, canı acımasın diye krem kutusunu fazla sıkmamaya, eşyalar karanlıktan korkmasın diye akşam bütün evin ışıklarını açmaya neden olabilmektedir.
  • anilarin zamanla esyaya sindigini dusunmekten ileri gelen inanc. yasanmisligin yok olup gitmedigine, bazen de sirf yalniz olmadigimiza inanmak icin bazi esyalara tutkunuz saniyorum.
    elektronik esyalara degil de, eskimis, yipranmis el yapimi esyalara inanmak daha yakin geliyor bana. dedemden kalma saat hicbir ise yaramasa ve kalabalik yapan daha bir cok eski esyanin arasinda dursa da, onlari atarsam dedeme, sevdigim insanlara, o esyaya dokunmus ve su an bir sebepten yanimda olmayanlara haksizlik edecekmisim gibi geliyor.
    insan ruhunun zamanla esyasina sindigine inanmak gibi bir sey bu daha cok.
    bir cok duygusal kalbi kiracagini bilsem de, isteyenlere belirtmeden de gecemeyecegim:

    --- spoiler ---
    esyalarin aslinda ruhu yok
    --- spoiler ---

    *
  • bu inanca takıntı boyutunda sahip olan kimseler dekorsuz tiyatro oyunlarından, mekandan ve metadan bağımsız vukuatlardan da haz etmez hafızaya tam verimle kaydedemezler. daha doğrusu görsel ve dokunsal algıları ziyadesinden fazla açık olduğundan kanaatimce, hiçbir eylemi mekandan ve nesneden bağımsız tutamazlar. olay anımsandığında istemsizce beraberinde dekoru da sürükler getirir beyin. ya da tam tersi vuku bulup ufak bir nesne abartılı bir ani anımsama durumuna sebebiyet verebilir. eğer ki ruhu olduğuna inanılan nesne kişinin üzerinde taşıdığı bir aksesuarsa olay kontrol dışına bile çıkabilir. tek güzel tarafı ise mevzu bahis nesnelerden birinin ruhuna(!) dair duyduğunuz inancınızı kaybettiğinizi idrak ettiğinizde bağlantılı olduğu takıntınızdan da arındığınız sonucunu çıkarıp içinizi rahatlatabilmeniz. (bkz: duz mantık) "amaaaaaaaann kolye işte..." tümcesi ardından "anaaa geçti geçti bişey kalmadı oh be" tümcesini getirebilir. avuntu falan deyip geçmemeli bu avantaj ciddiye alınmalıdır.
hesabın var mı? giriş yap