• (bkz: ebe)
    (bkz: öreke)
  • (bkz: argo)
  • ebenin doğum esnasında kullandığı, ayarlanabilir bir oturak sistemi ve dayanmak, güç almak için yardımcı olan kolları ile arkalığı bulunan bir tür sandalye. bu masum ve bir zamanlar işlevsel olan sandalye, uzun zamandır kullanılmamasından olsa gerek, görülüp görülmediğinin sorulması durumunda ne işe yaradığını, ne olduğunu bilmeyen bünyelerde kafaları soru işaretlerine gark etmekte, şaşkınlık yaratmaktadır.
    (bkz: ebenin değişik organ ve eşyaları)
  • ev yapımı hasta lazımlık koltuğunun arkalıklı ama alçak olanı. bebek doğabilsin diye ön tarafı yarık/aralık oluyor, altı boş; gebe dizini kırıp sıçma pozisyonunda oturabiliyor, böylece litotomi pozisyonundaki gibi bebeği yukarı doğru değil yerçekimine uyarak aşağı doğru doğuruyormuş. ebe de örekenin alt tarafından el veya baş sokarak doğumu gözlüyor ve yardım ediyormuş. çocuk doğarken anasının amından sonra hemen hemen ilk olarak ebenin örekesini görmüş, veya görmese bile doğmakta kullanmış oluyor.

    (bkz: ebenin hörekesini görmek)
  • geçen senelerde ertuğrulun karısı halime'nin doğumu için hazırlanan odada görmüştüm bundan. aaaa böyle bişey miymiş dedim. sonra aklıma dedemin kız kardeşinin kolay doğumla alakalı anlattıklarıyla uyuştuğu geldi. ** * bu olaydan kısa bir süre sonra bir ebenin bilimsel olaraka öreke üzerine tez yazdığıyla alakalı bi habere denk geldim. ne kadar sağlıklı onu sağlık konusunda uzman olanlar bilir fakat çocuğun yer çekimi yardımıyla dünyaya gelmesi ve ıkınma kolaylığı sağlayabileceği firkine kapıldım nedense... üç ay sonra deneyeceğimi bildirerek gelişmelerden haberdar edeceğim sizi efenim.
  • geçenlerde bizim kasımpaşalı arkadaşlar ile demleniyoruz. tabi meyhaneler eskisi gibi değil. eskiden meyhanelerde bangır bangır olmayan; hafiften esip yanakları okşayan bahar rüzgarı gibi kulakları okşayıp ruha nağmeler söyleyen, düşük volüme sahip müzik eşliğinde sohbetler edilip rakı yudumlanırdı. şarap meyhane içkisi değildi o zamanlar. şaraphaneler ayrı mekanlardı. şimdilerde hemen hemen her masanın çevresinde tv ekranı var. kişiler rakı içiyorlar ama pek eskisi gibi, iki lafın belini kıracak kadar sakin ortam bulup sohbet edemiyorlar. meyhanelerde konuşma üslubu da kaybolmuş. eskiden yan masayı rahatsız etmeden konuşulurdu. şimdilerde konuşma zannedilen "gürültünün" yanında televizyon ekranında ne varsa belki biraz o konuşuluyor masada.

    neyse efendim. biz biraz sohbet biraz ekrana bakarken televizyon ekranında bir haber dikkatimi çekti. şöyle diyordu: (bkz: “iran depremi van'ı vurdu.” https://www.trthaber.com/…i-vurdu-9-olu-462547.html)

    şu veya bu sebeple yanlış ifade edilen bir haberdi bu. çünkü deprem iran’ın değildir. deprem, bölgedeki oluşan, eski ifade ile “hareket-i arz” olup, kimsenin değildir. yer kabuğu içindeki kırılmalardan, ani oluşan titreşimlerin dalgalar halinde yayılması; yayılmanın geçtiği yer yüzeyini sarsmasıdır. bu haberde depremin böyle “iran depremi van’ı vurdu” diye ifade edilmesinde, iran ile haberi dinleyen ülkemiz halkı arasında bir olumsuzluk olması durumu çıkıyordu diye düşündük.

    bunu konu ettiğimiz sırada yan masadan bir kişi de düşüncesini, haberi yapanlara karşı “hay ebesinin örekesi” diye ifade etti.

    ben arkadaşlara sordum. “öreke ne demektir?” eski savcı bir arkadaşımız işi gereği eskiden anadolu’yu çok gezdiğinden halkımız yaşantısı hakkında epey bilgi biriktirmişti. o yanıtladı ve “yün eğirip ip yapmaya yarayan bir düzenek” dedi. evet bir yanıyla doğru idi. anadolu’da ip eğirmeye yarayan, yün topağına bağlı, topaç gibi döndürülen bir düzenektir. (bkz: https://www.topragizbiz.com/…e-ve-agirsak-nedir-599)

    bu ip eğirme aletinin, söz kullanımında, ebe ile ilgisini sorduğumda hiç birisi bilemedi. en çok, kızdığında erkeklerin diline pelesenk olup kullandığı bu ifadenin anlamı unutulmuştu bile. kimse de anlamını sanırım merak etmeyip erkek dünyasında bunu güncelleştirmemişti. öyle kullanılıp giderken ben konuya bu kısımdan naçizane katkıda bulunmaya çalışayım diye bu yazıyı o zaman kaleme almıştım. ama aynı gün yayınlamayı unuttum. az önce masa üstünde gördüm.

    efendim, çok eskilerde kadınlar kendi başlarına ya da yanlarında kim varsa ve doğurtma işlemi ile uzmanlaşmamış kişiler ile doğum yaparken, sonraları insanlık tecrübesi gelişiyor. kadınlar daha öncekilere göre iyi sayılacak koşullarda yardımcı elemanlar yani ebeler yardımı ile doğum yapıyorlar. ebeler konuya girince onlar da teknolojik gelişmelerden faydalanıp doğum sandalyesi kullanmaya başlıyorlar. (bkz: https://mhthayat.haberturk.com/…ogum-sandalyeleri/6)

    öreke, önceleri alt kısmı yarım delik basit bir sandalye iken, zaman geçtikçe geliştiriliyor. anne adayının ıkınmasına sağlayacak aparatlar ekleniyor ve doğuma katkıda bulunacak niteliklere kavuşturuluyor.(bkz: https://hthayat.haberturk.com/…ndi-ebelerin-orekesi)

    işte o meşhur sözdeki, ebelerin örekesi budur.

    bu kadar uzun peşrevden sonra gelelim yazının özüne.

    "ebenin örekesi" söylemindeki “öreke”, ip eğirmeye yarayan alet değildir. o söylemde kastedilen şey ebenin kullandığı doğum sandalyesidir.

    kızgınlık halinde muhatap alınan kişiye, o doğum sandalyesi hatırlatılarak; “sen şimdi böyle saçma sapan şeyler söylüyorsun. sen doğarken ebenin kullandığı sandalyesi kırılsaydı da sen doğmasaydın keşke” sözü söylenmiş olur.
hesabın var mı? giriş yap