• az önce fox tv'de 2015 haziran genel seçimlerinin sonucunda kurulacak koalisyonun olması gereken özelliklerini anlatırken, ekonomik reformları yapabilecek ve teknolojik cari açığı giderebilecek olması gerektiğini vurgulayarak dikkat çekmiş olan sesi kendine has ve hoş avukat hanımefendi.
  • dinlediğim kadarıyla aksan problemi yaşayan hukukçu. ayrıca uluslararası hukuk uzmanı nedir bana biri bunu açıklayabilir mi?
  • kasten aksanlı konuştuğunu düşünüyorum. ted mezunu ingilterede uzun yıllar yaşamış ve hala yurtdışı bağlantılı çalışan babam neden düzgün türkçe konuşuyor o zaman diye dönüp sorgulamadan duramıyorum. bu tespit dolayısıyla duyduğum hayatın olağan akışında normal gelmiyor üstadım.
  • su anda ismail kucukkaya'nin fox tv'deki sabah programinda baskanlik sistemi uygulamalari, ozellikleri, abd'de neden kismen basarili bir sekilde uygulanip diger ulkelerde cuvalladigini anlatiyor. programin izleyici kitlesi goz onune alindiginda faydali ve bilgilendirici bir yayin oldugunu soyleyebilirim.
  • habertürk'te an itibarıyla burhan kuzu'ya, akp'nin mevcut anayasa değişikliği ve başkanlık sistemi teklifinin yanlışlarını örneklerle anlatarak hukuk dersi veren avukat.
  • ingilizce bilen herkesin aksanını hissedebileceği kibar hanımefendi.

    şu an habertürk'te burhan kuzu'nun karşısında seviyesini çok güzel koruyor ama biz evde ailecek kuduruyoruz. saygısız herif zırt pırt müdahale ederek kadıncağızı bir dakikacık bile aralıksız konuşturmuyor.
  • "muhalif hukukçu" dendiğinde akla ilk gelen isimler ümit kocasakal ya da metin feyzioğlu oluyordu. ikisi de benzer kalibrede insanlar. ama ece güner toprak hepsinden farklı. keşke benzeri hukukçuların sayısı daha fazla olsa, keşke kendisi ülke siyasetinde daha etkin bir yerde olsa.
    tanım: ülkenin aydın hukukçularının son temsilcisi.
  • kanımca türkiye'nin yaşadığı en tehlikeli dönemlerden birinde, elini hiç de mecburiyeti yokken (konforunun bozulma riskine karşın) genç yaşta taşın altına sokmaktadır ve bu gerçekten takdire şayan. özellikle ana muhalefet partisinden stk'sına herkesin sindiği bu korku döneminde böylesine başarılı bir eğitim geçmişi olan birisi olarak tamamen kendi avukatlık bürosuyla ilgilenip işlerini ilerletmeye çalışsa kimse ona kalkıp "neden konuşmuyorsun?" falan demezdi.

    bilgi birikiminin oldukça yüksek olduğu anlaşılıyor. yalnız derdini anlatırken hakim olduğu teorik berraklık, pratikte sekteye uğruyor. özellikle karşısında bir laf cambazı, konuyu ustaca saptırabilen tipler olduğu zaman bu durum kendini daha çok belli ediyor. mesela bugün sadece kendisi konuşurken isabetle 'kuvvetler ayrılığı' üzerinde durdu ve yeni getirilmek istenen sistemin bu kuvvetler ayrılığının üzerinden silindir gibi geçtiğini kısmen bizim halkın pek anlamayacağı kavramlarla ve kelimelerle (ki bu bence bir sorun, daha halkın anlayacağı tarzda cümleler kurması gerekiyor) anlatmaya çalıştı fakat burhan kuzu çeşitli avrupa ülkelerinden örnekler verip "bakın x ülkesinde de bizim dediğimiz sistem var gayet, y ülkesi de uyguluyor" falan deyince orada pek bu çıkışlara karşılık veremedi. itirazları oldu da güçlü bir şekilde duyamadık (belki de kuzu'nun sesinden bilemiyorum). o noktada kuzu'nun verdiği örneklerin tam olarak neresinin yanlış olduğunu çok daha net ve seri bir şekilde verdiğini duymak isterdim.

    bir de cumhurbaşkanının tarafsızlık konusuna haklı olarak takılmış ancak unutulmamalı ki düşünen her insan zaten bir şeyin tarafıdır. sadece bunu dillendirenler ve gizleyenler vardır. biz öyle bir sistem kurmalıyız ki cumhurbaşkanı son derece taraflı bile olsa, istese bile o sistemde denge denetim mekanizmaları içinde en azından büyük yanlışlara sebebiyet veremeyecek. kanımca daha net örneklerle ve daha basit kavramlarla bu konu üzerinde durması daha iyi olur. zira burhan kuzu'nun 'tarafsız taraflı'ya örnek olarak gösterdiği ahmet necdet sezer dönemi fena bir örnek değildi.

    ve umarım kendisini daha çok ekranlarda görürüz.
  • olmak isteyip de bir türlü olamadığım ve belki de hiçbir zaman olamayacağım, hiç kuşkusuz çok çok az insana nasip olan "aziz insan" mertebesinde biri avukat ece güner. bir koca ömrü, psikolojik sorunlu insanları iyi etmeye adamış, türlü tv programlarından da anımsadığımız ruh hekimlerinde rastlayabildiğim o engin dinginlik, sakinlik, ferahlık ve doygunluğu tattım sayın güner'in suretinden.

    karşıt görüşü anlamaya gayret etmek şöyle dursun, dinleme zahmetini dahi göstermeyen, beri taraftan mimikleriyle karşısındakini biteviye küçümseyen, bir yolunu bulup henüz ağzını açabilmiş konuşmacıyı henüz ikinci cümlesindeyken bölen, hukuka mugayir tüm vaziyetleri hukuk ekseninde göstermekte ısrarlı, "benim ne diyorsam odur" tandansında kelamlarla koca bir bilgeliğin gölgesinden, bir üst perdeden seslenen, nezaket ve edepten alabildiğine ırak bir hukukçuyla "yeni anayasayı" tartışmış ve bendenizden tam not almıştır ece güner.

    bu işte ya bu dedim! "eyüp peygamber sabrı" dedikleri tam olarak bu! bir insan, onca kışkırtıcı ve kırıcı söze, onca edepsizliğe nasıl olur da tebessüm ederek yanıt verir ya? adam ne yaptı ne etti de çıldırtamadı güner'i. beş dakikadan fazla rahat rahat konuşan, söz karşı tarafa geçtiğindeyse beş saniye dayanamayan bir insana karşı nasıl bu kadar aziz bir duruş sergileyebildi?

    bizler evlerimizde saçımızı başımızı yolup televizyona bardak çanak fırlatırken, sayın güner nasıl oldu da şefkat gösterdi, merhametli olabildi? acıdı belki de koskoca profesörün "emir kulu" hali ile düştüğü vaziyete. malum zattan fırça yememek uğruna verdiği cansiparane çabaya hüzünlendi belki de...

    muhalif konuğun ilgi alanının dışına çıkarak onu susturabileceğini sanan anayasa profesörü, güner'in mevzuya hakimiyeti ve sıkıştırıcı tavrıyla neye uğradığını şaşırdı. çareyi eski siyasileri anlatmakta ve soruları geçiştirmekte bulan "laz bakkal" kılıklı zat, iyiden iyiye köşeye sıkıştığındaysa "ya tamam, artık o mevzuyu açmayalım" şeklinde kaçışlara imza attı.

    siyasal muktedire muhalefet yapmak değil aslında ana mesele. mesele, yapılan muhalefeti cumhura izletememek. salt bu yüzden youtube'tan siyasal gelişmeleri özetleyen video kanallarına üye oluyorum. çünkü bu sesleri televizyondan işitebilme şansımız kalmadı.

    bakın misal, hiçbir siyasi ilintisi bulunmayan ece güner dahi, bu tek seslilikten payını aldı. profesör olacak o zat, sunucunun bir program daha yaparız değil mi teklifine evet dedi demesine ama ben stüdyodan hoşnut ayrıldığı kanısında değilim. tartıştıkları kişi, muhalefet partilerine mensup olmasa bile, karşılaşmak istemiyorlar. havuz medyasında bir spiker, evvelden hazırlanmış sorular ve "tek bir ses."
  • diğıldır diyen avukat. birikimli ve dolu olduğu çok açık ama bu kadar sabırlı, bu kadr pasif olunmaz. burhan kuzu sürekli sözünü kesti, artık bir yerde sert şekilde uyarmalıydı. didem arslan da söz vermeye çalışır gibi yaptı ama hiçbir işe yaramadı.
hesabın var mı? giriş yap