• homofobinin ilk kurbanı değil ve maalesef son kurbanı da olmayacaktır. kadınlara bu hayatı dar eden toplumsal cinsiyet rollerinin dikte ettiği algılar toplum içerisindeki en meşru psikolojik linç unsudur. dişiliğini saklamayan ve bunu kamufle etmek için özel bir çaba sarfetmeyen bir kadını taciz etmek eril zihniyette nasıl meşru görülüyorsa, cinsel yönelimini veya cinsel kimliklerini saklamayan (veya saklayamayan) lgbt bireylerinin aşağılanmaları bir o kadar meşrudur. dolayısıyla bu küçücük çocuğun o trenin altına itildiği durum intihar filan değildir. ki böyle bir seksüel faşizme karşı bir şeyler yapamayan hepimiz onun gibilerin üstüne toprak atan kişileriz.
  • eşcinselliğinin, cinsel yöneliminin değil, cehaletin kurbanı olmuş gencecik insandır.

    dalga geçen çocuklarda, çocuklarına bu yönde yetiştiren ailelerde değil, yıllardır süregelen öğretilerde suç vardır. unutmayalım, seksist, ırkçı bakış açıları bu tür olayların temelini oluşturuyor. öğretilerle beyni yıkanmamış beyaz bir çocuk, zenciden nefret etmez. ona bu öğretilir. babası, annesi de zamanında nefret etmezdi, onlara öğretildi.

    geçelim diğer etmene. tamam öğretildi de, bu kişilerin düşünce süzgeçleri, kullanabilecekleri beyin yok mu da, bunların yanlış bir öğreti olduğunu, sosyal hayatı olabildiğince kötü etkilediğinin farkına varmadı. bilinmez! belki de vardı, işte burada da mahalle baskısı denen şey ortaya çıktı. senin "b" demek istediğine, mahalle hep "a" dediği için, "b"nin bir geçerliliği olmuyor. doğal olarak düşünce asimilesine uğruyorsun.

    derin konular, derin çıkarımlar. yanlışlar, çarpık ananeler, eskimiş öğretiler ve sonucu gencecik bir hayat.
  • niceleri gibi göğsüme ağırlığınca bir taş koyup gitti ege. 17 ve civarı hayata atılma aşamasında birçok şeyin dank ettiği bir yaş. hayatın ve insanların ne olduğunu anlayanlar için tam da yol yakınken tüymelik bir yaş. de, terazinin bir kefesinde bunlar dururken diğer kefede yaşanmamışlıklar var. görülecek 'güneşli günler', yeni aşklar, heyecanlar var. kalp zaten (gözünü sevdiğimin gençliği) o yaşlarda anlaşılmıyor ama, adeta karaciğer gibi kendisini yenileyen bir organ.

    bu şartlara rağmen bu çocuk kendisini bir trenin önüne attı. treni duyana kadar insanlıktan çıkmamıştım aslında. çünkü bu, vazgeçme ihtimali olmaması demek. hani olursa da işi garantiye almak demek. ben buradayım demek. ölürken. görünür olmak demek.

    ah güzel çocuğum ya, yaşım seninkinin iki katı neredeyse, o kadar da kötü değil durum. o kadar da yalnız değilsin. aslına bakarsan hiç kimse 'o kadar da' yalnız değil bu hayatta eninde sonunda kendine yakın olanı buluyor. susayım ben. ihtiyacı varsa diğer ege'ler konuşsun.
  • uzaktan akrabam olurmuş, maalesef kendisiyle hiç tanışmamıştım ama anne babası ve amca-dayı-hala-teyzeleriyle tanışıklığım var.

    okuduğu okul, içel anadolu lisesi, mersin'in en iyi okuludur ve girmesi oldukça zordur. öğrencilerin de öyle kavgada, serserilikte pek bezi yoktur. kendisi de o şekil, çalışkan, efendi bir çocukmuş. ailesi de öyle kendi halinde son derece standart orta halli bir türk ailesi, düzgün insanlar.

    ama şöyle bir enteresanlık var, aile içerisinde ne psikolojik destek gördüğü ne de eşcinsel eğilimi kabul ediliyor. hatta tüm cenaze evinde ısrarla bu iddialar yalanlanıyor. "birileri bu meseleden prim yapmak istiyor" diyenler mi dersin, birilerinin çocuğa zorla bir şeyler yaptırmış olabileceğini iddia edenler mi dersin... bu iddiaları ateşle savunanlar arasında çocuğu benim kadar az tanıyanlar da var.

    tabi ki çocuk bir sebepten intihar etmiş ve bu yeterince üzücü bir şey. bunun eşcinsel eğilimle ilgisi olup olmaması önemli değil.

    ama böyle bir şey varsa ailesinin (ve ailemin) ısrarla bu iddialarla uğraşması ayrıca endişe verici olurdu, çünkü tam da çocuğun maruz kaldığı haksızlığın savunuculuğunu yapmış olurlardı. eşcinsel eğilimin aşağılık bir şey olduğunu düşündüklerinden "çocuğun kemikleri sızlıcak" diye üzülenler var. birkaçıyla tartışmaya giriştiğimde hep ilerleyen bir noktada karşıma çıkan karşı tarafın "eşcinselliğin sapıklık olduğu" savı üzerine bir-iki cümle daha sarfetmemle tıkandı tartışmamız.

    ege urjav belki de ailesinin savunduğu gibi eşcinsel eğilimi olmayan biriydi, bilmiyorum; ama her halükarda kendi ailemde eşcinselliğe yaklaşımın vehameti hakkında ciddi bir fikir sahibi olmama vesile oldu. kaldı ki bunlar türkiye standartlarında son derece modern, muhafazakarlıktan uzak, ortalama en azından lise mezunu, kendi nesilleri için eğitimli sayılabilecek insanlar.

    onun dışında ilk söylediğimi sonda tekrarlayım, sebebi ne olursa olsun gencecik pırıl pırıl bir çocuğun bir şekilde böyle bir şeye kalkışması çok acı.
  • cinsel secimi baskalarinin hosuna gitmedigi icin olmek zorunda kalmis cocuktur.
    olumune bu kadar sessiz kalinmamalidir.

    senden, cok tatli cok zeki bir cocuk diye bahsetmislerdi bana, hayallerini yikip hayatini elinden alanlarin aci cekmesini cok istiyorum. mekanin cennet olsun.
hesabın var mı? giriş yap