• hafife alınmaması gereken zorluk, ya da alınmalı ne bileyim kişiye göre değişir. ben kendi fikirceğizlerimi yazayım efendim.
    içerik problemi olarak;
    yazabileceğiniz herşeye önceden çok büyük olasılıkla değinilmiş olması,
    bazan yüzlerce entryi okuyarak, konu herneyse, bu değinilenleri bilme zorunluluğu,
    yazacaklarınızın, o yazılanların üzerine size ait, farklı, söylemeye ve okunmaya değer şeyler olduğuna emin olunması.

    uslup problemi var bir de;
    bir ayarmatör gibi mi yazacaksınız yoksa didaktik mi olacak, bolca küfürler sallayıp, "ehe küfür ediyor ama yakışıyor kerataya" lardan biri mi olacaksınız, olmadı sevgi kelebeği ekolü de var o iş yapar mı mesela, varoğlu var yani. adamlar yapmış. bu ekşi sözlük gök kubbesinin altında yapılmadık espri, parçalanmadık tabu, yere çalınmamış cinsi latif/er kişi modeli vs. kalmamış arkadaş.

    ha ben elma'ya alma demesini de bilirim diyorsanız önden buyurun. o "alma"yı da seve seve yeriz valla. ama alma diyorum zannederken armut demiş olmak da var.

    gerçi picasso da şöyle demiş (entylerinde ünlülerden alıntı yapma ekolü)
    "söylenmesi gereken bir şey olduğunu düşündüğümde ne geçmişi ne de geleceği düşünürüm, sadece o anı göz önünde bulundururum"
    ama o picasso, unutmayın! ya da unutun ne bileyim.
  • 10. nesil yazarın midesinde hissettigi agrının sebebi.
  • boru degil, 183316 kayıtlı kullanının nerden baksan 180 000i yazdıgını okuyacak eleştirecek endişesidir.

    yalan arkadaş yalan, 3 5 kişi okuyacak senin yazdıgını bu karambolde, yaz gitsin.

    (bkz: 70 milyon bizi izliyor yalanı)

    yine de uçmamaya çalışın bakarsınız bi anda celebrity olmuşsunuz.
  • formata uydurmak için uygun kelimeyi bulmaya çalışmanın, entryi biz sizi gitti sandık uyarısını almadan önce bitirmeye çalışmanın zorluğudur.
  • formata uymaya çalışmanın zorluğundan çok, "acaba kaç kişi durduk yere kıllık edip laf sokacak, kötü oy verecek" kaygısı ve endişesinin getirdiği zorluktur.
  • son zamanlarda peydah olan server is too busy yazılarının çokça ekranları süslemesi ve sözlüğün kağnı misali yavaşlamasından dolayı ortaya çıkmaktadır.
  • toplu alımlarla ya da normal şekilde bir çaylaklıktan yazarlığa geçiş süreciyle birlikte ekşi sözlük'te yazar olmanın zorluğuyla karıştırılmaması gereken, yazar olduktan sonra da insanların aklına getirmesi gerektiği zorluk. bu zorluk derecesini zamanında yazarların belirlediğini ve aynı şekilde tek bir entry bile olsun sözlüğün şu anki zorluk derecesini bizlerin belirleyecek olmasını, bu zorluğun ekşi sözlük'ü güzel yapan değerlerden biri olduğunu unutmamamız gerekir.

    yapılacak bir genelleme yanlış olur ama, her yazarın kendine göre bir tarzı, eğildiği konuları ve yazı üslubu var. gözlemlediğim kadarıyla bir yazarın kendini sözlüğe kabul ettirme süresi diye bir şey var. bunun ölçütü karma mı olur, başlığının altına girilen entry'ler mi olur, yoksa mesajla tanışılan insanlar mı olur bilemem. işte yazar bu hissi yaşadığı zaman bence dönüp bakmalı girdiği entry'lerin üslubuna, tarzına, kendini nasıl sözlüğe kabul ettirdiğine. sözlükte her türden, türünün sözlükte öncüsü sayılabilecek kişiler var; tam olarak bir inceleme ya da örnek alma gibi olmasa da okumalı bir süre bu yazarları. sonuçta çeşitli alımlar olmuş olsa da sözlüğün taban okuyucu ya da yazar kitlesi gitmedi bir yere. aynı zorluk derecesinde yazılan, uğraşılan, uğruna bir kaç hafta gözlem yapılan entry'lerin nasıl yazıldığı, kabul gördüğü buralarda saklı haliyle. yani kısacası yazar çoğunlukla yazdığı bir konuda okunmak istiyorsa çaba sarfetmeli, sağlam temeller üzerinde kurmalı yazısını. kurmalı ki ondan sonra tek bir cümleyle bile açıklamak istediğinde bir şeyi ilgi çeksin, okunabilsin.

    hangi nesil olursa olsun dünya çapında konuşulan bir olayı tek bir cümleyle, bakınızla anlatmaya çalışan yazarlar gördüğümde içim sızlıyor açıkcası. iki adım atıp sokağa insen; halbuki ahmet oğlu mehmet'de böyle bir yorum yapabilir. sonra forum sitelerini yermeye çalışıyoruz; kendi içimizde böyle yazarlar oldukça insanlar tabii ki daha anlaşılır bir anlatımın olduğu, hem de bu gibi cümleleri içinde bulunduran yazıları okumaya yöneliyorlar. ayrıca her fırsatta binlerce kez verilmiş bakınızları girip ayar vermeye çalıştığımız trolller bile gözlemin babasını yapıyor, üslubunun güzel örneklerini çıkartıyor.

    kaygı, format, yazarlar arasındaki iletişim bu standartlarda yazmaya çalışan kaliteli yazarların inanın aklına bile gelmiyordur. çünkü yazarların kendi iradeleriyle oluşturduğu bu zorluğun sözlüğe katkısı formata uyulmasından, yazarken oluşan kaygıdan daha fazla. her neyi ya da her ne şekil yazarsak yazalım bu zorluğu aklımızın bir köşesinde bulundurmak nesil kavgalarının, yazdıklarımız okunmuyor kaygısının önüne geçecektir.
  • kendine güvenen insanda pek söz konusu değildir efendim. siz içinizden gelenleri formata uygun bir şekilde yazdıktan sonra neyin zorluğu olacakmış? beğenen beğenir, beğenmeyen beğenmez. bu şekilde düşünürseniz belki de öyle bir şey yazmayı kaçırırsınız ki yazsaymışınız çok beğenilecekmiş vs.
  • sözlüğün eskiden beri varolan kalitesini düşürmemek için yazacaklarımızı 1 kere değil, 2 kere düşünmeye sevk eden zorluktur. hani çaylak modunda diyordu ya hep "sözlükte at koşturacak seviyede misin?" işte bu seviyeyi tutturmak gerekli olduğu için yazmak zordur. boş beleş her türlü başlığa atlayıp abuk sabuk düşünmeden yazmak çok kolaydır. ancak içi dolu olan, okuduğunda seni düşünmeye sevk eden ve aynı zamanda güldüren her entry kalite bakımından iyi sayılır. (bu kaliteyi yargılayacak kadar haddim ve birikimim olmamasına rağmen göreceli olarak kendi kriterlerim ile yorumluyorum.)

    kendine güvenle de alakası yoktur bu konunun. öncelikle içinden yazmak gelmeyip ve ısrarla yazmaya çalışmak, yazacağın entry'nin kalitesini düşüren en büyük etkendir. ekşi sözlüğü bu günlere getiren en büyük etken okunabilirliktir. bu sayede kutsal bilgi kaynağı haline dönüşmüştür. aksi takdirde sadece yazılan, deşarj olmak için yazmaya çalışılan bir yer olsaydı bu kadar büyüyemezdi sözlüğümüz. çünkü her kesime hitap ediyor burası. bilgi almak için gelen de var, gülmek için gelen de var, eğlenmek için gelen de var.

    formatın var olması ise yazmayı zorlaştırmak değildir. daha kaliteli entry'lerin girilmesindeki araçtır. akabinde böylesine güzide bir ortamı suistimal etmek isteyenler için engel teşkil etmektedir. yazmaya yetecek kadar bir birikimin olmadan yazmak zordur.
  • zorluğu yaşayan, tribünlere oynayan, fikirlerini söylemek için (kendince) belli duvarlar oluşturamadan yazamayan bir bireyse gerçekten hissedilebilir bir zorluktur. gönül ister ki, fikir beyanında bulunanlar sadece kendi düşüncelerini yazabilsin, hesap peşinde olmasın. zor ama. kendisi olarak yazabilenleri takip ediyorum, yapamayanlar kendisini belli ediyor bir şekilde.

    belki de o uyuz olduğunuz "yılansı fare çocuklar..." durumu içten içe gerçektir. içten içe hatrı sayılır bir kalabalık kendilerine bahşedilen perdenin (ışık geçirmeyen ve arkasından rahatça atıp tutabilinen) korumasından hoşnuttur.

    en basit konularda bile (formata uyma zorunluluğu hariç) arkamı kontrol etsene modunda yazı yazmaya çalışan, amacı sadece prim yapmak olan genç bireylerin bu durumu, şimdi olmasa bile ileriki zamanlardaki yaşanacak zorlukların habercisi.

    söylemeye çalıştığım küfürlü kelimeler yazmak veya "acaba kurala uygun mudur?" değil. söylemek istediğim sorun; "acaba benim düşündüklerim doğru mudur? yazsam ne derler?" sorunu... bu da aslında bir ekşi sözlük sorunu değil ülkede yıllardır yaşanan genel bir arıza.
hesabın var mı? giriş yap