• bir kavanoza konulmuş karıncaların sayısının artması da o karınca populasyonu için ekonomik büyümedir.
    çünkü nihayetinde yeni emekgücü demektir. hele ki o emek gücünü değerlendiebilecekleri bir miktar toprak da mevcutsa, o toprağı şekillendirip yeni değer yaratabilirler. yani büyürler, üretirler.

    lakin kavanozda oldukları için kaynakları sınırlıdır. ne kadar hızlı büyürlerse o kadar çabuk yok olacaklardır.
    işte buna sürdürülemez büyüme diyoruz.
    bir nevi kanser.
  • kalkinma ve ekonomik refah ile ayni sey degildir.

    kalkinma isin ozunde endustrilesme ile gerceklesen bir seydir. senelerdir arap ulkeleri petrol gelirleri ile ekonomilerini buyutuyorlar ancak bugun bir vidayi uretecek teknolojiye sahip degillerdir.

    ekonomik refah isin ayri boyutu. sadece patron sinifinin buyudugu bir ortamda ekonomik refahtan bahsedemeyiz. kaldi ki buyumenin uzun vadeli olabilmesi icin zenginligin tabana yayilmasi sarttir.

    bana soracak olursaniz turkiye ozellikle son 10 yildir hizla ekonomisini buyutmektedir. kalkinma ve ekonomik refah acisindan ise turkiye sinifta kalmaktadir. eger turkiye bu konularda da ilerleme kaydedebilirse, dunyada ilk 10 ekonomiye girmesi surpriz olmayacaktir.
  • yukarıdaki yazar olarak yazmakta fayda görüyorum
    ekonomik büyüme ile sürdürülebilir kalkınma aynı şey değildir.
    sürdürülemez büyüme de kaynakların yetersizliğine toslamak değildir. petrolün yerini güneş enerjisi alabilir pek tabii, ancak bu süre içinde siz büyüyeceğim, diğer ulusları geçeceğim derken ormanlarınızı heba edip ikliminizi kuraklaştırmış, liberal ekonomi politikaları ile ekonomik yapı üzerindeki kontrol mekanizmalarınızı sıcak para pahasına çok uluslu şirketlere bırakmış, yatırımınızı uzun vadeki teknolojik yatırım yerine çimento ekonomisine yatırmış iseniz sonunuzun mayalar gibi olması muhtemeldir. mayalar zannedildiği gibi ispanyollar tarafından değil ormanları kesmeleri sonucu oluşan kuraklık nedeniyle ortadan kalkmışlardır.
    anadolu'da likya yolu'ndaki şehir devletleri üzerinde de bunun bir çok örneği mevcuttur.

    ha datanızı düzenli toplar 10 yıllık öngörülerinizi yapar büyüme sonucu elde ettiğiniz rezervlerinizi o alanlara kanalize eder, düzgün bir eğitim sistemi ile bir sonraki jenerasyonunuzu sağlama alır, iklim değişikliği risklerine karşı dayanıklı bir tarım sistemi inşa eder, bu arada topraklarınızı fazla sayıda askere ihtiyaç duymadan çevrenizdeki uluslardan koruyabilecek teknolojiye erişir, yani kısacası sermayenizin üretkenliğini artırırsınız, ha o zaman büyüme iyidir candır.
  • (bkz: #25595818)
  • ülkemizde finans sektörü ile tüccarın, müteaahhitin faydalandığı bir büyümedir.

    çalışana, üretene, esnafa, emekliye yansımaz. çünkü onlar hep ülkenin yunanistan gibi olmaması için fedakarlık etmek zorunda, bu fedakarlıkların sonucu da finans sektörüne, tüccarın gelirine, bürokratik kademelere, kamuya iş yapan müteaahhitlere yansımaktadır.

    cumbaba, başbakan, milletvekilleri, bürokratlar da bu büyümeden sonuna kadar paylarını alırlar ki yurtdışına karşı veya gelen yabancı misafirlerine karşı devleti haşmetli gösterebilsinler.
  • kendisine mudahale edilmediğinde ve olağandışı savaş ekonomik kriz gibi olaylar olmadığında hiç bir şeye gerek kalmadan gerçekleşecek durum çünkü piyasada kimse zarar etmek istemez ekonomi bir bütündür herkesin elde ettiği kar öyle veya böyle ekonomiye geri dönecektir tek amaçta kar elde etmek olduğu için zaten ekonomi kendi kendisini sürekli büyütür..
  • imf'ye borç verecek hale geldik şeklinde algılanan olgudur.
    oysa imf'ye borç verilmez, sdr payınızı arttırabilirsiniz sadece...
  • gotumuzden atmadan once biraz ekonomi bilmenin faideli olacagi kavram.

    maaslar 1000 lira iken ev kirasi 600, ekmek 1 lira ise maaslar 2000 lira olursa ev kirasinin 1200 ekmegin 2 lira olmasi demek degildir. bu bahsedilen sey alim gucunun sabit kaldigi enflasyondur. ekonomik buyumenin olcumu enflasyon arindirilarak yani purchasing power'a gore yapilir. aksi takdirde en yuksek enflasyona sahip ulke dunyanin en hizli buyuyen ekonomisi olurdu.
  • ülkemizde kişi başına düşen milli gelirin on bin lira olması kadar saçmalığın daniskası olan büyümedir.
  • ekonominin büyümesi meselesinde asgari ücret ile alınan ekmek hesaplaması yaparak günümüzü öven dallamalara bir öneri; 10-12 öncesinin asgari ücretiyle bugünü karşılaştırırken bir de o günlerdeki ekmek gramajı/fiyat oranıyla bu günü bir karşılaştırsınlar bakalım. yaklaşık 10-12 yıl kadar önce bugünün 1 tl sine 2000 gr (200 gr 1 ekmek 10 kuruş) ekmek alabilirken bugün tanesi 1 tl ye 500 gr (250 gr 1 ekmek 50 kuruş) ekmek geliyor. o da normal de 250 gr gibi 2 ekmeğe tekabül ediyor. yani aldığımız 1 ekmek bile 1 ekmek değil, gramajı azaltılmış 2 ekmek!
hesabın var mı? giriş yap