*

  • icindeki bkz'lari ve gorunmez bkz'lari gorunce kagit uzerinde entry gormenin* ne kadar degi$ik bir his oldugunu farkettirmi$, arda uskan'in yazisindan sonra ilk defa keyif alarak okudugum sozluk yazisi.. (bkz: smiley koyarim daga ta$a)
  • ekşi zamanlar
    burası bir ciddiyet dergahı ya da açık radyo değil, abuk subukluğa sansür yok

    fatih özgüven
    sözlük'ten birilerine ilk bahsettiğimde, bu işlerden iyi anlayan, sanal dünyanın tozunu atmış bir arkadaşım, uzman insanların o tüyler ürpertici dudak büküşüyle, "çok var böyle siteler, yabancı ülkelerde de, bizde de," dedi. (bkz: yabancı ülkelerde ve bizde) mutlak orijinaliteye gönül vermiş bir insan olduğumu sananları haklı çıkaracak biçimde, bir an "trene son vagondan mı yetiştim acaba" endişesiyle sarsıldım. fakat kısa zamanda tiryakisi olduğum sözlük'ten bu yüzden vazgeçecek değildim. varsa var!
    'sözlük' (borges'in 'kütüphane' derken benimsediğini tahmin ettiğimiz vurguyla söylenecek) döngüseldir ve sayfaları sonsuzdur. içinde kavram, kişi, fikir, ana başlık, görüş, düşünce, takıntı, ayrıntı, süprüntü, fikir, küfür, solcu, ülkücü (çok değil) herşey var. ama burası bildiğiniz
    'platform'lardan da değil. bu yazıyı yazmaya oturmadan önce, sitede son gezinişimde rastladığım benzersiz konu başlıklarından bazıları; 'yorum okumadan yorum yapamayan insanlar' (fazla söze gerek var mı),
    'ayşeciğin alpellaya doyduğu an' (iğrenç bücür hakkında en iyi yorumlar), 'minimalist kısa winston insanları' (geceyi tek paket sigarayla idare etmeye çalışanlar),
    'panasonic' (grup), 'ahmet insel', 'türk kadınlarındaki italyan erkeği tandansı',
    'zuhal olcayla evlenmek isterim', 'başka disiplinler üzerinden düşünmek', 'anne bancroft' (doğada hiçbirşey kaybolmuyor!),
    'ears wide shut' (sevişirken ötekinin sesini duymamak için walkman dinleme teknikleri, nedense), 'pierrot lunaire', 'tavşan, köpek şeklinde cep telefonu kılıfı', 'henry fielding' (?), 'taksicilerdeki piercing sorunsalı' (enfes komedi skeçleri), 'jonathan
    ames' (okuyanlara teşekkürler, teşekkürler!) hatta 'radikal2'... fakat sanmayın ki sözlük
    'kolay' ve 'tüketilebilir' bir mecra. sözlük'te bir entry sizi diğerine götürüyor, herşeyin 'yaklaşığı' olduğu gibi (bkz: lar), kimilerinin varolmaması ihtimali de var, hele üye olmak için çeşitli mitolojik badireler atlatmak gerekiyor. (bkz. üyelik şifresi ile sfenks'in oedipus'a sorduğu bilmece arasındaki benzerlikler) hele hele sözlük yazarı olmak kesinkes ilk on entry'nizin başarısına bağlı. bunlara rağmen burası bir ciddiyet dergahı hiç değil, açık radyo değil, abuk subukluğa sansür yok. sözlük, zengin argo kültürü, ortak espri, demir ağlarla örülmüş bir iç mantığın yanısıra kendine özgü bir 'ruh'a ve 'zihin'e sahip. yazanların birçoğu herhalde çok genç; işin güzel tarafı, sözlük genel ortalamasında
    bütün bu kişilerin kendilerine sunulanlar hakkında son derece eleştirel olduklarını görmek. bir sürü şeyi yutmamış görünüyorlar. burası, 'tiki', 'ciks', 'entel', 'boğaziçili','lumpen', 'leman gençliği', 'bilgisayar çocuğu', 'seks takıntılı', 'zevzek' gibi yaftaları kolaylıkla yapıştırılabileceğiniz ama bu yaftaları bir sonraki entry'de çatır çatır sökmek zorunda kalabileceğiniz bir sanal ortam. (ayrıca sanal ortam lafının da adeta parodiye dönüştüğü bir yer.) tabii sözlük'e yeni tiryakiler kazandırmakta gecikmedim. bir başka tiryaki, takdir etmekle kalmayıp, felsefi boyutta kendini aşarak 'postmodernizmin son perdesi' yorumunda bulundu (bkz: allah postmoderninizi versin.) ilaveten de:
    "...işte globalizm!" (bkz: globalleşelemeyesiceler). halbuki 'sözlük'ün özelliği, küresel köyün enformasyon akışının o kadar da küresel olmadığını, kürenin gene de/özellikle/ hâlâ/ belki her zamankinden de çok, köy - köy bölündüğünü (ve bunun daha da görünür olduğunu) ortaya koyması. güzelliği burada. sözlük'te herkes, küresel bir bilgi akışına kapılmış gider görünmekle birlikte, ziyadesiyle de buralı; türkân şoray hakkında konsensüse varamayanlar da, piercing'inin
    'alımlanması' yüzünden ızdırap çeken arkadaş da, 'arkadaşım' ve benzeri hitap şekillerinden rahatsız olan da... burada 'arkadaşım' nuray mert'in yayımlanmamış bir makalesinden 'sexy' bir alıntı yapmak isterim: "batıcı liberaller yerkürenin büyük şehirlerinin uzağında kalan köylüler olmaktansa küresel köyün köylüleri olma fikrine bayılırlar." sözlük, bu kopuşu bir yerden onarıyor diyeyim, siz isterseniz abarttığımı düşünün. yani, hem yerküre üzerinde köy be köy kendimiz kalmayı sürdürdüğümüzü ima ediyor, tadını bundan alıyor, hem de belki ancak 'kentli' bir mizah duygusunun hepimizi görülür görülmez bir iple birbirine bağlayabileceğini umud ediyor...
  • acının karşıtı tatlıdır. günlük hayatta da mutsuzluğun karşılığı mutluluktur.

    peki ekşi?

    ekşi nin karşıtı yoktur.
    acı birşey ağzınızı yaktığında tatlı birşeyler yiyip acıyı bastırabilirsiniz.
    ama ağzınız ekşidiğinde yapabileceğiniz bir anti yoktur. ağzınızın tadının değişmesini beklersiniz.

    insan hayatında en zor zamanların hep mutsuz/kötü/acı zamanlar olduğu söylenir.
    oysaki hayatın en geçirilmesi zor dönemi ekşi zamanlardır. içiniz burkulmuştur ve elleriniz kollarınız bağlıdır.

    ekşi birşey yediğinizde ağzınızın tadının geçmesi için su içersiniz. aynı şekilde acı ve tatlı içinde su en iyi
    çözümdür çoğu zaman. işte tad dünyasında su'ya karşılık gelen şey günlük yaşamda zamandır.

    ekşi yada acı duyguların geçip gitmesi için zamanı akışına bırakmak gerekir tıpkı suyun ağzınızdaki tadı
    önce seyreltip sonra tamamen geçirmesi gibi zaman geçtikçe ekşimişlikten kurtulursunuz.

    ekşi zamanlar bence hayatın en zor zamanlarıdır.

    ne gariptir ki, hayatımıza pozitif yönde katkıda bulunan ekşi sözlük ekşi zamanlar alan adını kullanmakta.
  • (bkz: #101415180)
  • ekşi: tadı değişmiş, bozulmuş, ekşimiş olan.

    bulunduğumuz zamanı bir tatla adlandır deseler ekşi'yi yakıştırırdım. dişleri kamaştıracak, suratları buruştaracak kadar yoğun ekşilik benim dediğim, dayanılacak cinsten limoni bir ekşilikten söz etmiyorum. çürümüşlüğün ekşisi; ekşimiş süt, uzunca beklemiş yemek benzeri.

    tatlıyı, tuzluyu bıraktım damak yakan acıyı bile unutturacak kadar ekşi zamanlar bunlar.
    geçer mi bilmem de, geçse bile ağızlarımızda kekremsi bir tat kalacak; neredeyse eminim.
hesabın var mı? giriş yap