• fatma katırcıoğlu 'nun ilk romanı, ephesus yayınları tarafından yayımlandı.

    --- spoiler ---

    bir hesaplaşma romanı. modern çağın kentli, meslek sahibi, idealist insanlarınıın adeta pastoral-lirik çağlara dair olan özlemlerini gidermek için arayışlarını, varlıklarını bu arayış esnasında anlamlandıracaklarına inandıkları, tercihlerini, hayatlarını, geleceklerini bu arayışın sonunda bulacakları o hazineye göre yaşayacaklarını, şimdilerde ise eksik kalan o parça yüzünden huzursuz olduklarını * anlatıyor roman.

    romanın baş kişilerinden sedef, işinde başarılı, yalnız yaşayan, hayalleri olan bir kadın. geçmişte yaşadığı trajik oaly nedeniyle kendini lanetlenmiş hissediyor. bu lanet nedeniyle mutlu olacağı anların hep bir düşüş ile sonlanacağına inanmış. bu yüzden aşkı arayışını sonlandırmış, kendisini türlü bahaneler ile koruma altına almıştır. aradığı şey, henüz dünya üzerinde varolmuş değildir ona göre. özellikle çevresinde tanık olduğu ilişkiler nedeniyle de böyle düşünür. işi ona şehir şehir dolaşma imkanı veriyor. ancak yuvasından her ayrılışında, başka bir şehre gidişinde, "şaşkın bir kadın olduğu için" başına bir şey gelmesinden korkar, adeta sudan çıkmış bir balığa dönüşür. bu da onu hep korkutur, evine sağsalim dönebildiği için mutlu olur. sedef'in ilk kırılganlığı budur, yuvasının dışında o, göründüğü kadar güçlü değildir. roman sedef'in korkusunu gerçek kılacak bir yolculuk ile başlar.

    toprak, romanın diğer bir baş karakteridir. iddialı bir hayat, saygın bir kimliği, önemli mevkiler kazandıran bir işi vardır. yaşadığı şehrin önemli ailelerinden birisinin büyük evladı olan toprak, aynı zamanda şair, besteci, çevresinde entelektüel olarak bilinen birisidir. kültürel sermayesi geniş, ideal bir koca, baba, evlat olabilecek gözüyle bakılıyor ona. narsistliği ayan beyan ortada, dünya onun için var, bütün odak noktası kendi olmalı, istediği şey anında gerçekleşmeli, bunu bir güç istenci olarak yaşamalı. kimse ona karşı koymamalıdır, onu övmeli, takdir etmeli, hayran kalmalılardır. ataerkil bir tipolojinin üzerine şairane bir örtü örtülmüş haliyle hetero, beyaz bir erkektir toprak. "kadınların toplumsal arenada yer edinebilmelerinin tarihine dair ansiklopedi hazırlayacak bilgiye sahip ama bir kadınla yan yana yürümeyi sindiremeyecek kadar sığ görüşlü"dür, "kadın arzuların tatmin edildiği bir nesne"dir onun gözünde. modern, etkileyici, duygusal şiddet faili, bilgili, manipülatör, narsist bir erkek tipi olarak toprak'ı sedef'in onun yaşadığı şehre gelişiyle tanıyoruz.

    romanı zamansal ve anlatıcı olarak üç ayrı katmandan okuyoruz: sedef'in hissettikleri, toprak'ın hissettikleri ve sedef'in günlüğü olarak. ( burada bir üçüncü karakter olan gülce, bir gölge olarak hep var ancak anlatıcı, gösterici olarak romanın sonlarında daha fazla ortaya çıkıyor. gülce toprak'ın 'gerçek' sevgili olarak yer alıyor romanda, toprak'ın müstakbel eşi olacaktır ileride. romanın sonlarına doğru oynayacağı role dek bir 'demokles kılıcı' olarak sürekli karşımıza çıkıyor.)

    olayları sedef'in gözünden, toprak'ın gözünden ve sedef'in tuttuğu günlükten, yazdığı ama göndermediği mektuplar üzerinden takip ediyoruz. yazar bir erkeğin gözünden duyguları aktarmayı oldukça iyi başarmış. toprak'ın manipülasyonlarına, narsistliğine, sedef 'in kaygılarına, aşka duyduğu özleme, yanlış bir şey yapıyor olmaya duyduğu korkuya, lanetli olduğuna, birbirlerine olan 'aşk'larına hep bu üç göz üzerinden bakıyoruz.

    modern çağın iletişim biçimi olarak, telefon üzerinden başlayan, devam eden uzak mesafe ilişkisi başlıyor ikilinin arasında. tesadüf sayılacak bir şekilde birbirleriyle tanışan kahramanlarımız, erkek bireyin 'taciz' sayılabilecek bir yöntemle sedef'in telefon numarasına ulaşmasıyla bir başka evreye geçiyor. toprak sedef'in numarasına ortak tanıdıkları hakkında önemli bir haber iletmek üzere ulaşsa da, aslında niyeti ilk tanışmanın ardından kafasına koyduğu sedef'in hayatına girmektir. ve bu oldukça hızlı bir şekilde gerçekleşiyor. sedef'in çizdiği sınırları şair ve duygusal yönünü azami derecede kullanarak aşacaktır.

    sedef, bir başka ilişkisi olduğunu bildiği toprak'tan kaçamıyor. "bu dünyadan, seni ince belinden tutup kendime çekmeden, kollarının boynuma dolandığını hissetmeden, dudaklarını ihtirasla öpmeden, kadınıma dönüşmenin sarhoşluğuna varmadan göçmeyeceğim ben" diyen toprak için sedef, şiirlerinde, bestelerinde, yazılarında, hayallerinde yaşadığı bir aşkın aracı olmaktan başka bir şey değildir. sedef, toprak'ın onu görmeden önce hayal ettiği doğan güneşidir, kızıl saçlısıdır, venüs'üdür. bugüne kadar hayalinde yaşattığı imge sedef ile gerçeğe bürünmüştür. lovebombing yaparak sedef'i hayallerinin nesnesi haline getirir. uzun mesajlaşmalar, telefon konuşmaları, şiirler ile sürekli bir iletişim halindedirler. sedef zamanla, toprak'ın hayatındaki yeri sorgular, toprak'ın 'feodal' yanlarını görür, 'üçüncü' olmayı kabul etmez. ancak toprak tarafından çıkarıldığı dağın zirvesinde yaşadığı histen de kaçamaz. o zirvedeki hissiyat, dağ başının etkileyiciliği, daha önce tadmadığı duygular nedeniyle kaçamaz. edilgen olmaya itiraz etse de, baskın bir karakter olarak toprak onu sürükleyecektir. istediğini alana dek girmeyeceği kılık, yapmayacağı davranış olmayan birisi olarak toprak ne kadar tanıdık değil mi? yazar, toprak'tan nefret etmemiz için elinden geleni yapıyor ve başarıyor da.

    tüm bu olup bitenleri, aralarında yaşanan ilişkileri sedef'in ve toprak'ın gözünden okuyoruz. sedef'in itirazlarını, şüphelerini, kaygılarını aynı zamanda günlüğünden, göndermediği mektuplardan da okuyoruz. üçüncü anlatıcı olarak, günlük sayfaları romanın ilerleyen sayfalarında başka bir boyut kazanacaktır.

    mesajlaşmalar, telefon konuşmaları sürekli iletişim halinde oldukları için roman yoğun bir biçimde diyaloglarla ilerliyor. yazarın diyalogları gerçekçi ve sürekli bir şekilde ortaya koyması romanının sürükleyiciliğini artırıyor. iç ses monologları da sayfalarda yerini buluyor, günlüğe yazılan cümleler ile sedef ile beraber kaygı duyuyoruz.

    kadın erkek ilişkilerine dair, aşkın varlığı karşısında mantık öğesinin devreden çıktığına dair çok fazla tecrübemiz var. burada toprak'ın müstakbel nişanlısını aldatma hikayesine, toprak'ın şairliğiyle, ikinci bir kimlik sahibi oluşuyla, duygularının peşinden cesaretle gidişinde gösterdiği 'asil' ruhuyla bahane bulması kadınların gerçek hayatta çok fazla tanık olduğu bir durumdur. tercih ile açıklanamayacak bu durum, toprak'ın narsist kişiliğiyle, manipülatif girişimleriyle gittikçe ilerliyor. ve nihayet, uzak mesafe ilişkisinin bir durağı olarak ilk buluşma gerçekleşiyor. ikili sedef'in istanbul'daki evinde buluşuyorlar. romanın geriliminin zirve yaptığı noktalardan biri olarak bu buluşma, toprak'ın beklediğinin aksine sakin geçiyor. yemekler yeniyor, içkiler içiliyor, sohbetler ediliyor, ancak toprak bir türlü "kadınıma dönüşmenin sarhoşluğu"nu yaşayamıyor, ya da kendi kurguladığı biçimiyle yaşayamıyor. sedef, kendi yuvasındadır ve toprak'ı yönlendirmeyi başarır. sedef, tahta oturtulup, adına ziyafetler verilen, altınlar, mücevherler takılan ama tüm bunların tanrılara sunulan kurbanın töreni olduğunu anladığı için kendi yuvasında kurban edilmeye itiraz edecektir. o bir "balkon kadını" olmayacaktır. toprak'ın asla sedef'in istediği bir hayat ile sedef ile beraber olamayacağını anlayacaktır. sedef ondan imkansızı isteyecektir, toprak tüm o şaşalı hayatı geride bırakmayacağının bilincinde olarak lovebombinglere devam eder. ancak sedef kararlıdır. beraber geçirdikleri 26 saat sonunda dağın zirvesindeki yalnızlığını fark edecektir sedef.

    roman bu sondan sonra başka bir hale bürünüyor. sedef, toprak ile görüşmeyi reddediyor. mesajlaşmalar bıçak gibi kesiliyor. ancak günlük sayfalarını ve gönderilmeyen mektupları okuduğumuzda, kendi ile çok savaştığını, toprak'ı unutmak ve hayatından silmek için çok uğraştığını okuyoruz. toprak'ın frances'i, sedef'in poe'su oldukları günler çok gerilerde kalıyor. bir hayaldi yaşadıkları, kimse kimsenin olamayacaktı, kimse kimsenin olmadı zaten. iki beden bir anlığına temas etti birbirleriyle, bir anlığına birbirleriyle içiçe oldu. sonrası kül.

    buraya kadar, iki aşığın, birlikteleri imkansızlıklar örülü iki insanın, sürüklenmek istemeyen bir kadının, istediğini elde etmek için çok yoğun bir çaba harcayan birleşip kavuşmalarını sonra ayrılmalarını okuduk. toprak gülce ile evlenir, ona çocuk(lar) doğurmaya hazırdır. sedef, şehir hayatından kaçarak hep hayalini kurduğu bir ada meyhanesi işletmektedir.

    romanın seyri bu andan itibaren değişir. gülce, sedef'in lokantasına gelmiştir. iki kadın gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalır. sedef kızkardeşlik duygularıyla gülce'ye her şeyi anlatır. toprak'ın niyetini, kişiliğini ortaya koymaya çalışır. ancak gülce, 'seçilmiş' kadın olduğu inancıyla, sedef'i dinlemez ve toprak'ı elde ettiği için kendini şanslı sayar. sedef gelip geçici bir hevestir toprak'ın gözünde. toprak'ın evlendiği, hayatını sürdürdüğü, ondan çocuk sahip olacağı kadın gülce'dir. "tabii ki sen kendine sahip çıkacaksın, ne işin var sevgilisi olan biriyle? kim bilir nasıl aklını çelmiştir toprak'ın? hakkı var güzel kadın. ne yapsın adam, nasıl engel olsun libidosuna? neyse ki geçici olduğunu gördü, hatasını anlayıp yuvasına geri döndü canım kocacığım" bunları diyen psikolog olarak hayatını sürdüren gülce. yazar, bir kadının kabullenmeyişini, erkeğin kadın tarafından kandırıldığını kendini ikna ettirmeye çalışıyor. çaresizlik, toplumsal cinsiyet rollerinin açığa çıkışı, sadakat, ya da korku...

    anlatıcı artık gülce'dir. gülce'nin toprak'ın geçmişini, sedef'i öğrenişini ve durumu kabullenişi, hatta bunu bir zafer olarak
    görmesiyle evine döner. toprak'a, hamile olduğunun müjdesini vermek için hazırlanacaktır. o kazanmıştır, toprak gibi bir erkeğin eşi olmuş, toprak gibi bir adamı eve bağlamıştır. kazandığı statü toprak'ın bu çapkınlığını unutturur. şimdi mutlu bir aile tablosuna bir de çocuk eklenecektir. toprak eve gelecek, müjdeli haberi verecek toprak istemi korhan'ı baba yapacaktır. toprak eve gelmeden bütün hazırlıkları bitirmeliydi.

    toprak eve gelmedi o gün, artık gelmeyecekti. " ne olur kızma bana. gülce'ye veda etme gücüm yok, sen anlat lütfen. babam son nefesine kadar seninleydi lakin ben onunla kalamayacağım. 'her şey' olmak isterken, yolun sonunda 'hiç'e dönüşmüş bir adamım ben. artık kendime bile hayrım olmaz. sizi birbirinize emanet ediyorum.
    toprak'ın."
    toprak annesine çok düşkün bir erkektir. rol modeli olarak annesinin baskın karakterini örnek alır, kendisini annesine kanıtlamak ister. bir karavanla karadağ'a giderken bile sadece annesine veda eder, annesi aracılığıyla da gülce'ye.
    yaşadığı aşk onu dönüştürmüştür, içinde girdiği, girmesi gerektiğine inandığı kıyafetten kurtulmuştur. geride iki kadın bırakarak kendisi olmaya doğru yola çıkmıştır.

    sedef hayalindeki lokantayı işletirken, toprak kendini bulmak 'öldürdüğü denizciyi' diriltmek için ülkeyi, ailesini, çevresini terk eder. gülce bir başına kalmıştır, karnında çocuk ile. yazar toprak'tan nefret etmemizi kitabın son sayfalarına kadar sürdürmüştür. bir erkek olarak ben bile toprak'tan nefret ettim. kendiminin de bu şekilde davrandığı zamanlar olduğuna dair sorgulama içine girdim. ama yine de toprak'ın eline su dökemezdim. yazar üç kişi arasında geçen bu hesaplaşma romanını başarıyla sonlandırıyor.

    acaba? kitap toprak'ın gidişiyle sonlanmıyor. kitabın büyüsünü bozmamak adına geriye kalan 16 sayfadan bahsetmeyeceğim. okurlar bu 16 sayfayı okuduklarında bana hak vereceklerdir.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap