• ytüde üzerinde nazar boncuğu asılı olan ateş pahası bilim aygıtı.
  • esem adı verilen bir türü sayesinde ve bu sayede numuneleri çok özel işlemlerden geçirmemize gerek kalmadan yaş numune halindeyken inceleyebilmemize olanak veren gelişmiş ve pahalı bir mikroskop türü. esem adı verilen aygıt boğaziçi üniversitesinde bulunmakta ve kullanılmaktadır.**
  • ilk elektron mikroskobu 1933 yılında "max kroll" ve "ernst ruska" tarafından yapıldı.
  • esem adi verileni aslinda bir turu degil scanning electron microscobe (sem) olanin bir modudur. temelde mantik daha az basincta, su buhari altinda calismaktir. boylece biyolojik (iletken olmayan) materyaller de gozlemlenebilir.
  • (bkz: afm)
    (bkz: stm)
    (bkz: sem)
    (bkz: tem)
    (bkz: clsm)
    (bkz: snom) gibi degisik turleri ve bunlarin turevleri` :esem`` :mfm`` :v.s.` bulunur.
  • artık atomlar arası boşluğu gösterecek nitelikte üretilmiş bir türe sahip. kanada mcmaster üniversitesinde bir adet mevcutmuş bunlardan. son teknoloji ile üretilen elektron mikroskobu 2 milyon kat büyütme sağlamakta imiş.

    kaynak: http://www.ntvmsnbc.com/news/463394.asp
  • optik mikroskopların yetmediği, yani optik mikroskoplarda artık daha detaylı görüntü almanın hiçbir zaman fiziksel olarak mümkün olamayacağı, ışığın artık kırınım hadisesine uğramadan gözlemlenmesinin mümkün olmadığı "doğal bariyeri" aşmak ve daha ötesindeki mikro dünyayı gözlemlemek için kullanılır.

    esas çalışma prensibi ise bildiğimiz görünür ışığın (500 ~700 nanometre idi galiba) sahip olduğu dalga boyundan çok daha kısa dalga boylarına sahip (ve tabiyatıyle daha enerjik) elektromanyetik dalgalarla gözlemlenecek cismin bombardımana tabi tutulması ve sonra geri yansıyan ışınların analiz edilmesidir.

    görünür ışığın spektrumuna girmeyen daha kısa dalga boylarına sahip ışınlar kullanılması tabiyatıyle bu yukarda bahsettiğim fotonların kırınıma uğrama eşiğinin esasen basitçe çok daha aşağıya çekilebilmesinin bunun sayesinde mümkün olabilmesi. yoksa tabii o ışınlar da ne kadar kısa dalga boyuna sahip olurlarsa olsun belli bir değerden sonra muhakkak onlarda heisenberg'in belirsizlik ilkesindeki (delta p)x(delta x) = (h bar) denklemine uygun şekilde hareket eder. ve gene bundan dolayıdır ki ışık kullanılmadığı için tabiyatıyle gözlemde renkler olmaz veya renklerden bahsetmek anlamsızdır. istenirse sonra oluşan görüntü ayrıyeten renklendirilebilinir ama elbette.

    (bu arada elbette her ne kadar gözlemlenecek cismin elektromanyetik dalgalarla bombardımana tutulduğunu söylemişsem de esasen tabii bu bombardıman hadisesinde elektronlar kullanılır.. adı üstünde "elektron mikroskobu".
    ancak her ne kadar elektron genel manada bir parçacık olarak kabul edilse de bu hadisedeki esas önemli olan olay, atomik boyutlardaki parçacıkların dalga parçacık ikilisine göre sahip oldukları "de-broglie" dalga boyu hadisesinin bu işin mekaniğini gerçek manada açıklaması ve elektronun dalga özelliğinin bu durumda daha önemli olması veya tam olarak çalışma prensibini açıklamasıdır.
    elektronların yüksek voltaj sayesinde ziyadesiyle hızlandırılıp onların sahip olduğu de-broglie dalga boyunun görünür ışığın sahip olduğu dalga boyundan daha da kısa dalga boyuna sahip olabilmesi ve bunun sayesinde çözünürlüğün arttırılabilmesi yani bütün hikaye. eğer elektronlar yeterince hızlandırılamassa, sahip oldukları de-broglie dalga boyları görünür ışığın dalga boyundan bile daha uzun kalabilir bu arada.)
    (bkz: wave particle duality)
  • evet, teknik bilgiler mükemmel verilmiş. verilmiş de, çalışmanın ömür törpüsü ayrıntılarından kimse söz etmemiş.

    şimdi efendim, bu allahın cezası aletlerden tem olanlarından bir tanesinin, sizin bölümde bulunduğunu ve bu bölümün de bir devlet üniversitesinde olduğunu varsayalım. bir defa mikroskoba giriş öncesinde yapmanız gereken işlemler uzun ve neredeyse bıktırıcıdır. önce sorumlulara yalvarır, bu mikroskop olmazsa yaptığınız araştırmanın bir hiç olacağını kanıtlar, lütfen, ama lütfen, ne olur, yalvarırım, araya sıkıştırayım, ne derseniz evet, bir çalışma yapayım dersiniz. iyi günlerindeyseler kabul edebilirler, değilse mikroskop kesin bozuktur ve parçası da japonya'dan gelecektir (e jeol tabii ki!), daha yola filan da çıkmadığı gibi, eh işte, dekanlığa yazılmıştır... tübitak'dan, dpt'den falan alınmış yüklüce bir proje yoksa mikroskop da yoktur denilebilir aslında.

    iyi günlerinde olduklarını, yahut bir projenin o anda yürürlükte olduğunu varsayarsak, planınızı yapar ve doku örneğini çıkarırsınız, bu arada mutlaka ya glutaraldehit bitmiştir, veya ozmiyum hazır değildir, ya da fosfat tampon çalışmıyordur. bunların hiçbiri olmazsa bilin ki blok dökmek için gerekli epoksi rezinlerde sorun vardır yahut bunların döküleceği kapsül tükenmiştir. çünkü kesinlikle ve kesinlikle, sizin inceleme yapacağınız zamanla, mikroskop sorumlularının inceleme yapacağı zaman çakışmaz. ayrıca, proje kiminse her şey onundur, mikroskop dahil, bu sorgulanamaz bile!

    haydi uydurdunuz kaydırdınız onlara uydunuz, bloklar döküldü, cam bıçaklarınızı da yalvar yakar hazırladınız, bu defa mutlaka, ama mutlaka, kesit alacağınız ultratomda feci bir sıra vardır yahut alet çalışmıyordur, atlıyordur. ha, bu arada, bu alet pek bir nazlıdır haa, ööyle hızla nefes falan almaya tahammülü yoktur, sinirliyken sakın, ama sakın başına oturmaya gelmez, el titremesinden nefret eder, otomatiğe geçene kadar canınıza okur. incenin incesi gümüş renkli kesit almanız gerekirken size yeşilden sarıya kesitler verir ki, mosmor olur hatta ultraviyole moduna bile geçersiniz.

    istenilen incelikteki kesitlerinizi kıvrılmadan, parçalamadan, ışık mikroskobundaki lamın eşdeğeri olan ince bakır kafesli yüzeylere, yani "grid"lere aktarabilmek ayrı bir maharet, sabır, ve de bir adet kürdana özenle yapıştırılmış bir tek adet kirpik ister! evet doğru, kürdanlı kirpik, ne olmuş?

    haydi burayı da atlattınız diyelim, bir de o kesitlerin boyanması yani uranil asetat ve kurşun sitratla kontraslanması var falan filan... hepsini hallettiniz, ama kesitin mikroskoba konması sırasında üstten sıkıştırmak için kullanacağınız çok ince, çok esnek ve ucu açık, metal bir çember vardır ki, ince uçlu pensle tutup yerleştirmek için iyi niyet ve maharetten başka hz. eyüp sabrı ve kartal gözler de gerekir. bir kaydı mı o lanet çember, fırlar gider, resmen uçar, ara ki bulasın! çember derken, çapı 1.5-2 mm. dir, yani kolay bulunmaz! toplamda üç tane filan olduğundan bulmamak gibi bir durum da düşünülemez! laboratuvarda dört dönüp çember ararken max knott'a, ernst ruska'ya ve japonların taa "samurai" dönemlerinden hirohito'larına varıncaya kadar, emeği geçen herkese iyi dileklerinizi sunarsınız çemberin şahsında.

    buldunuz, taktınız ve mikroskobun başına geçtiniz ama bitmeeez, bu kez illa ki filament yanar! önce ihtimal vermezsiniz, üç paralık sigorta zamanında değiştirilmediği için yandığını kabullenmek istemezsiniz ama illa ki yanar! haydiii, filament değişsin derseniz, ver bakalım parasını aşamasına geçilir. zengin ve bilim aşkıyla dolu araştırıcı olarak filament parasını da verdiniz diyelim, e öyle kolay değişmez o, aletin vakum sisteminin bozulması ve sonra tekrar vakumlanması gerekir ki, bu da bazen oluuuur, bazen öldür allah olmaaaz! aptal alet canı istemezse vakum yapmayabilir. bu arada, vakum yaparken ve çalışırken sürekli çıkardığı sesler de olaya ayrı bir hava verir. şöyle ki, farklı periyotlarda "sşşcıııııssssşşşş" gibi, yüzüğü kaybetmiş gollum tazı bir ses çıkarır, hemen ardından da kronik obstrüktif akciğer hastalığından muzdarip yaşlı adam olarak "gargargargargarrrrr" der. hassastır, naziktir, ince ve zariftir aletimiz! soğutucusu ayrı bir odadadır ve o da kendine göre birtakım gürültüler yapar. gürültülere alışırsınız, öyle ki, arada çıkan tıslamalar, hırlamalar ninni gibi gelir size ve her şeyin yolunda olduğunu gösterir, evet evet, nadiren de olsa bazen her şey yolunda gidebilir.

    tutun ki bir an için her şey yolunda gözüküyor, ama bakalım kesitler elektron bombardımanına dayanacak mı? tam da bööyle muhteşem bir yer bulursunuz, aman fotoğraflayalım derken bir de bakarsanız ki o caaanım kesit gözünüzün önünde caaart diye yırtılır. yok canım, ses çıkmaz elbette, kesitle beraber sizin de taa içinizde bir yer yırtılıyormuş gibi olduğundan, o "caaart "efekti!

    öf, yazarken bile içim bayıldı! daha bunun mesela "tilt" ve "alignment" ayarları var, elips şeklindeki ışıklı bölgenin tam ortaya getirilmesi vaar, şakkada şukkada düğmelerle görüntünün büyütülmesi ve büyürken kesit yırtılmasın duası var, fotoğraf çekimi vaar, "annanne"nizin dikiş makinesi pedalına benzer bir mekanizmayla kesitin döndürülmesi vaaar (evet, eski bizim mikroskop, hatta tarihi bile denebilir o kadar yani!) o filmlerin elde banyosu vaaaaarr!

    yani efendim, çok hoştur elektron mikroskobuyla çalışmak! ömrünüze adeta ömür katar, mutluluğunuzu katlar, hayatı ne kadar çok sevdiğinizi anlarsınız sayesinde, bütün bu işler bitip de elinizde bir makale ve tez olursa!
  • (bkz: fei/#24714774)
hesabın var mı? giriş yap