elephant and castle

• londra'nın güneydoğusunda bulunan, southbank üniversitesinin de yer aldığı bölge. akşamları pek te güvenli olmayan biyer. her an karşınıza leylek bacaklı sarışın 4 ingiliz çıkıp, suratınıza tekme atıp boynunuza bıçak dayadıktan sonra üstünüzdeki bütün parayı almak isteyebilir. önceden burdaki sokak soyguları konusunda uyarılmadıysanız güzelce soyulursunuz.^* bikaç dakikalık yürüme mesafesinde bulunan istasyonlarla da istediğiniz yere kısa sürede ulaşabilme imkanı sağlayan biyerde bulunur.
• kibris türklerinin londradaki tercihli ya$am alani.
• new york da bulunan nefis kahvaltilari ile dikkat ceken , irlanda asilli cafe.
• başınıza neler gelebileceğini daha underground'da gayet açık bir şekilde anlamlandıran londra yerleşkesi.
  sarkan borular ve kablolarla düzenlenmiş bir karşılama töreni eşliğinde yukarıya çıktığınızda ise anlıyorsunuz ki londra da ingilizden çok afrikalı, kübalı, japon, türk ve bilumum milletten insan mevcut. haa ama belki de dünya üzerinde yiyebileceğiniz en baba noodle'ı 4-5£ a yapan noodle bar'da burada bulunur ki o sikindirik ingiliz yemeklerini belli bir müddet yedikten sonra , tahammül sınırlarınız mutlak suretle laçka olacağından damarlarınızda dolaşan türk kanının verdiği gazla ve küçük yaşlardan beri kadir inanır gibi bir jönle tanışık olmanın verdiği ademi mesuliyetle ortamlara dalıp ''ne bakıyon ulennn'' endamında kendinize hergün ufak çaplı bir ziyafet çekebilmeniz söz konusu. ama yinede cüzdan, telefon gibi materyallerinizi ulu orta dışarı çıkartmamayı yeğlemeniz, bir durum olursa koşarak waterloo'ya ulaşım rotası ve süresi hususunda daha önceden tasarlanmış planlarınızın mevcudiyeti hayatınızı kurtarabilir.
  [aklıma gelmişken.. ministry of sound'da burada. her nerede ne halt ediyorsanız ve bilmemneyse de gidin görün. richard d. james' te bir rivayete göre bu bölgede ikamet etmekte. onu da görürseniz yalayın sevin benim yerime]
• buranın underground istasyonununda rastlanan gariplikler ise çarpan tren kapıları ve kaynağı belirlenemeyen ayak sesleridir, özellikle geceyarısı uzun saçlı bir kızın ortalıklarda dolaştığı, istasyon ahalisini korkutarak ortadan kaybolduğu söylenir.
• şu saat itibariyle yan binada çıkan ve sokağa sıçrayan ve arabaların camlarının kırılmasıyla sonuçlanan, zannedersem karı kız meselesi ile yeşeren kavganın ardı sıra, polisin araştırma yapmaya geldiği muhit.
• adını türkçe'ye filhisar olarak çevirdiğim muhit
• london college of communication ve southbank university'ye ev sahipliği yapan semt. jamaikalı sayısı sanki gitgide artmaktadır. alışveriş merkezinin dışında bankanın çaprazında kalan gizli çin büfe, öğlen arasında ve okul çıkışında aç öğrenciler için biçilmiş kaftandır, gerçi yemekleri gerçekten iğrençtir ama iğrenç olduğu için çekicidir. yine alışveriş merkezinin en üst katındaki pub-bowling salonunda takılan öğrencilere rastlamak mümkün. keza yakınlardaki nando's da öyle.
  istasyonun yakınlarında yaşayanlardan herhangi bir şikayet duymadım ancak işte oradan batıya ve günye doğru açılmaya başlayınca ıssızlaşıyor. bölge okuluna başlayınca da ilk söylenen şey "hava karardıktan sonra buralarda fazla takılmamaya çalışın, özellikle yanınızda kamera, laptop vs varsa". böyle bir yer işte. pis mis ama ayak uydurulamayacak gibi değil.
• londradaki otobüslerinin yarısının uğrayarak geçtiği semt.
• sanılanın aksine adı "la infanta de castilla" dan gelmez. bahsi geçen şahıs bölgeye yerleştiğinde "infanta" olduğu çağı çoktan geçmiştir. isim, çok eskilerde bölgeden bulunan bıçakçılardan gelir. o dönemde ingiliz bıçakçılar loncası amblem olarak üzerinde insanların oturması için minik kulübemsi bişey bulunan fillerden kullanıyormuş, bıçak saplarında kullanılan fildişine itafen. daha sonra mekan otel benzeri bir yapıya dönüşünce sevgili otel sahibimiz binanın heryerinde bu amblem olduğu ve filin üstündeki şeyi kaleye benzettiği için otelin adını elephant and castle koymuş. asıl adı newington olan bölge zaman içinde popülerleşince, ingilterede bolca newington olduğu için zaten gayriresmi olarak kullanılan elephant and castle adını almış.