• (bkz: elim sende) diye adlandirilan oyunun biraz sapkin bi versiyonudur . herkesin elini kendi cebine atıp birbirini kovaladigi yakalayinca da....
  • ...
    cebim delik
    elimde ne var?
    ...
    diye devam eden dr skull şarkısı.
    (bkz: hershey yolunda)
  • herşeye karışanlar...
    herşeye sataşanlar
    sizsizde olmaz biliyoruz ama
    bu hayat sizinle bana biraz dar

    ayaklarım zincir
    dört bir yanım duvar
    elim cebimde cebim delik
    elimde ne var...
  • herşeye karışanlar
    herşeye alışanlar
    örtünenler sürtünenler yırtınanlar
    yatırımlar kaldırımlar

    sizsiz de olmaz biliyorum ama
    sizinle de bu alem bana biraz dar

    ayaklarım zincir
    dört bir yanım duvar
    elim cebimde cebim delik
    elimde ne var?

    şifa niyetine soytarılar
    rüzgar nereye eserse ordalar
    köşe dönme savaşları
    ve ingiliz kumaşları

    sizsiz de olmaz biliyorum ama
    sizinle de bu alem bana biraz dar

    ayaklarım zincir
    dört bir yanım duvar
    elim cebimde cebim delik
    elimde ne var?

    insanlar sevip sevildi
    siz onları ısırdınız
    şeyinize laf yok canım,
    beyninizde kısırdınız

    sizsiz de olmaz biliyorum ama
    sizinle de bu alem bana biraz dar

    ayaklarım zincir
    dört bir yanım duvar
    elim cebimde cebim delik
    elimde ne var?
  • sözleri her entryde artan şarkı...
    freestyling dedikleri bu olsa gerek...*
  • araba kullanırken dinlenmesi süper keyifli şarkı.şarkıyı söylemeye başlayınca insan kendini bir türlü durduramıyor*` :özledim `.
  • sizsiz de olmaz biliyorum ama
    sizinle de bu alem bana biraz dar

    acayip gaz bir şarkı.
  • ellerim yine üşüyor, soğuktan en çok nasibini alan onlar her zaman. bir de burnum. onu da ben pek önemsemem. neyse ki yanımda iki küçük sıcak yuva taşıyorum, ellerimlik :ceplerim.

    iki elim cebimde salına salına yürüyorum. zaten eller cepteyken salınmamak mümkün değil. vardır eminim bunun da bilimsel bir açıklaması. son zamanlarda her fikrin sonuna eklenen, en popüler söz öbekleri ne olsa: bilimsel bir açıklama.
    iki elim cebimde. kaygısızlık, vurdumduymazlık içinde. doğru orantıyla da duyarlılığım artıyor çevreye. kokular, sesler, renkler, rüzgar görkemli bir konser veriyor. ben dinliyorum. yaşarken üzerinde dönüp durduğumuz bir döngü varsa eğer ben o döngüden çıkıyorum. yaşadığımı olanca gücüyle hissediyorum ama bildiğim yaşamakların hiçbirine benzemiyor bu.

    kendi içime fazla kaçtım, farkediyorum. farkettiğim anda o döngüye yeni baştan giriyorum. farkındalık, uçan balona batırılan büyükçe bir iğne gibi, bozuyor işte anları.

    yanımdan bir sokak köpeği geçiyor. ben her seferinde hayvanlardan korkmadığım için gurur duyuyorum. korkmadığım her şey için tek tek övgüler yağdırıyorum kendime. ego maması.

    yürümekten bunca keyif aldığımdan yolumu uzatmaya karar veriyorum. ta ki o görkemli, kalın gövdeli ağacı ve altındaki bankı görene kadar. alakasız bir yere benim için kondurulmuş bir ağaç ve bank. birileri beni, kendi bile bilmeden seviyor. gülüyorum.
    oturuyorum. boşluğa bir iki nefes bırakıyorum. bir anda her yer koca bir tv ekranı gibi görünüyor gözüme. içinde değilim, izleyiciyim. bir kumandam olsa sanki değiştirebilirim ya da kapatabilirim tamamen. ama yok. ekran karşısında, gördüklerine kayıtsız bir izleyiciyim.

    gözlerimin önünden binlerce görüntü geçiyor. sayamıyorum. gözümün bunca görmesine şaşırıyorum. kapasam gözlerimi kurtulabilir miyim, bilmiyorum. deniyorum. bu sefer şimdiye kadar üretilmiş tüm radyolar tarafından tecavüze uğruyor kulaklarım, sanki. üç maymun işe yaramıyor. on maymun bile olsa yaramayacak. kaygısızlık yalanını yutturamadım kendime. oysa inanmaya hazırdım.

    duyarlılık diyorlar. ben hayatı bütün sinir uçlarımda hissediyorum. "insan gözdür" demişti birisi*. o an tamamıyla katılıyorum. maruz kaldığı hiçbir uyarıcıya duyarsızlaşamayan tek organ göz ne olsa.

    ama nereden bakıyorsam, nerede duruyorsam ona göre değişiyor duyarlılıklarım. seçici duyarlılık gösteriyoruz. çünkü hepimiz her zaman hep farklı yerlerde duruyoruz. şimdi bu banktan kalksam, aynı yerde aynı açıyla biri otursa şimdi oturduğum yere, benim gördüğümü göremeyecek. ben onun gördüklerini göremeyeceğim. zaman değişti. an an'ı tutmuyor ne olsa.
    sonra kendiyle getirdikleri var insanın an'a. seçe seçile yaşıyoruz. ben şunu görüyorum, o başkasını. ben şuna duyarlı oluyorum, o başkaya. aynı şeyi tarif edip bambaşka anlıyoruz, anlatıyoruz. sonra tutup da anlaşmaya çalışıyoruz. ne zor iş.

    anlıyor musun? - asla emin olamayacağımız soru.
    anlatabiliyor muyum? - hiç bilemeyeceğiz.

    sonra bazen başlıyor bir gürültü, kıyamet. benim hassas noktalarıma, sinir uçlarıma basa basa, çöplerini fırlatıyor onlar. bense onlarınkine sönmemiş izmaritlerimi.

    anlaşabiliyor muyuz? - asla.
  • gezi direnişiyle yeniden aklıma düşen dr. skull şahanesi. üniversitedeyken eylemlerde nakaratını "bir elim cebimde, öteki elimde taş var" diye söylerdik. hey gidi.

    oynatalım uğurcum.
  • (bkz : pop müzikteki klasik müzik esintileri/#17276835)
hesabın var mı? giriş yap